ŞIRNAK'taki Cumhuriyet Meydanı'nda toplanan yaklaşık 100 kişi, siyasi ve hasta tutukluların serbest bırakılması istemiyle basın açıklaması yaptı. Kalabalık grup, açıklama sonrası, 5 dakikalık oturma eylemi yaptı.
Cumhuriyet Meydanı'nda toplanan kendilerini 'Emek ve Demokrasi Güçleri' üyeleri olarak nitelendiren grup adına konuşan Eğitim-Sen üyesi Zeki İrmez, insan hakları savunucuları, toplumsal örgütler ve duyarlı kesimlerin gündeminde sürekli yer alan cezaevleri sorununun, 2000 yılında F tipi cezaevlerinin yapılması girişimleriyle yeni bir döneme girdiğini söyledi. İrmez, şöyle dedi:
"Toplumsal kuruluşlar, duyarlı kesimler, tutuklu yakınları tarafından eleştirilen ve uygulamasının durdurulması istenen bu süreç, dramatik gelişmelere sahne olmuş, genelde ülkemizde alışık olduğumuz gibi devlet gücünün gösterisine dönüşmüştür. Her ne kadar 19 Aralık'ta cezaevlerinde yapılan ve 'Hayata dönüş' ismi verilen operasyonla, fiili durum yaratılarak tartışmalar bitirilmek istenmişse de, cezaevleri sorunu ne toplumun gündeminden düşmüş, ne de gerçekten sorunun üzerinde kalıcı bir çözüme gidilebilmiştir. Bu nedenle ağır hasta olan ve ölümün sınırında bulunan hasta tutuklular bir bir ölüyor. İnsan Hakları Derneği'nin verilerine göre; 3 Kasım 2013 tarihi itibari ile hasta tutuklular listesinde 163'ü ağır olmak üzere 544 tutsak bulunmaktadır."
Sağlıklı bir tedavi ortamı olmadığı için cezaevlerinin, 'ölüm evleri' haline getirildiğini ileri süren İrmez, şöyle devam etti;
"Ölüm sınırında olan çok sayıda ağır hasta tutuklu, tüm girişimlere rağmen serbest bırakılmıyor. Cezaevlerinde hasta tutuklular her geçen gün artarken, mevcut hastaların sayısı ise ölümler nedeniyle her geçen gün azalıyor. Yaşamları pamuk ipliğine bağlı ağır hasta tutuklulara ilişkin olarak Adalet Bakanlığı'nın duyarsız yaklaşımı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin insana verdiği değerin göstergesidir ve ne yazık ki utanç vericidir. Toplumsal barışın konuşulduğu ve buna yönelik çaba sarf edildiği bir dönemde, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinin ortadan kaldırılmasının da gerçek bir barışın önkoşulu olması gerektiği unutulmamalıdır."