İddiaya göre, terör örgütüne yönelik soruşturma kapsamında, örgüt üyesi olduğu öne sürülen 'Sekvan' kod isimli bir kişinin telefonunu takibe alan polis, Sekvan'ın Kasım 2011'de yaptığı bir telefon görüşmesinde Erhan Akkara'dan çeşitli kitaplar ve flashdisk içerisinde materyaller istediğini belirledi. Takipteki Akkara, 2011 Kasım ayında Beyoğlu'nda bulunan Mezopotamya Kültür Merkezi'ne giderek çeşitli kitaplar satın almak istedi. Kitapçıda çalışan Mülkiye Demir Kılınç, (31) Akkara'ya istediği kitapların hepsini hemen bulamayacağını ve daha sonra gelmesi gerektiğini söyleyerek telefon numarasını istedi. Daha sonra Kılınç, telefon ederek çağırdığı Erhan Akkara'ya aralarında Fransız düşünür Michel Foucault'nun "Cinselliğin Tarihi", Mevlana'nın "Mesnevi" kitaplarının yanı sıra, Elif Şafak ile Nâzım Hikmet'in bazı eserlerini sattı. Akkara, kitapları satın aldıktan kısa bir süre sonra aynı gün Taksim'de gözaltına alındı. Emniyetteki sorgusunda Akkara kitapları Mezopotamya Kültür Merkezi'den aldığı söyledi. Bunun üzerine yine iddiaya göre kitapların satışını gerçekleştiren Kılınç polis tarafından ertesi gün gözaltına alındı. Akkara ve Kılınç terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etmekten yargılandı. Akkara tutuklanarak cezaevine gönderilirken, Kılınç'ın cezası hamile olduğu gerekçesi ile ileri bir tarihe ertelendi. Şu an 3 aylık Lorin ve Özgür adlı ikiz bebekleri olan Kılınç'ın cezası doğumun ardından bu kez de 19 Mayıs 2014'e ertelendi. "NİKAHIMA YETİŞEMEMİŞTİM" 'Örgüte yardım' suçlamasıyla 2 yıl 1 ay ceza alan ve Kılınç, Erhan Akkara'yı ilk kez kitap satışı sırasında gördüğünü belirterek başından geçenlere şöyle anlattı: "Biri geldi kitap istedi. İstediği kitapların bir kısmı bulabileceğimi bir kısmını bulamayacağını söyledim. Kendisinden telefon numarasını aldım. Tamamladığımda alabileceğini söyledim. Bir kaç gün sonra kendisini aradım. Kitapları gelip alabilirsiniz dedim. Geldi verdim kitapları. Sonrasında yaklaşık bir saat sonra da ben, çalıştığım Mezopotamya Kültür Merkezi'nden çıktım. Beyoğlu Emniyeti'nin orada yolu kesmişler. Bir arkadaşım ile birlikte gitmiştim. Arkadaşımı serbest bıraktılar. Aranan kişi bendim. Beni emniyete aldılar. Yaklaşık 4 gün gözaltında kaldım. Dördüncü günün sonunda ben neden gözaltına alındığımı öğrendim. Dosyada gizlilik kararı varmış. Ama emniyetin müthiş suçlamaları vardı. Örgüte üyelikten kimden talimat alıyorsunuz kadar. Ne yaptığımı iyi bildiğim için rahat davrandım. Öyle bir şey yok dedim. Yasal olmayan hiç bir şey yapmadım, yapmam da. 4 günün sonunda savcılığa sevk edildik. Kitap sattığım kişiye de orada gördüm. O kişi, savcılıktan tutuklama kararı ile mahkemeye sevk edildi. Ben tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldım. Bir gün öncesinde nikahım vardı. Nikahıma yetişememiştim. Gözaltından kaynaklı. Hayatıma kaldığım yerden devam ettim. Yaklaşık 8 ay sonra evlendim. Hamileyken 2 yıl 1 ay ceza verdi mahkeme bana. Şaşırdım ne oluyor diye. Avukat dosyayı savunacak bir şey yok demişti. Ben de o yüzden rahattım. Dosyayı Yargıtay'a temyize gönderdik. Dosya onaylanıp geri geldi. Benim ki onaylandı. Kitap sattığım kişininki ise yardım ve yataklıktan dolayı bozuldu. Daha sonra mahkeme, kitap sattığım kişinin mazotçu ve kaçakçı olduğuna karar verdi. 3 yıl 4 ay düşürdü cezasını. Benimkine muhtemelen hiç bakmadan 2 yıl 1 ay onadı gönderdi. Eğer o dosya açılıp bakılsaydı o dosya bozulurdu. Sattığım kitapları her yerde bulabilirsiniz." "ADALETE GÜVENİM KALMADI" Eşi müzik öğretmenliği yapan Kılınç, "Gözaltına alındığımda kitap satışı ile ilgili para faturaları dahi üzerimdeydi. Yani ben gelen kişinin kimliğini, nereye götüreceğini sormam. Kürdüm şivem bile belli. Çalıştığım Mezopotamya Kültür Merkezi muhalif bir yer. Bunlardan dolayı ortada kanıt yok aslında kanaat var. Boş dönmesin diye bir ceza verelim dediklerini düşünüyorum. Adalete güvenim kalmadı. Bir süre yaşadığım bu stresten dolayı bebeklere süt veremedim. Sütüm kesildi" dedi. "İÇERİ MAMA ALINIR MI ALINMAZ MI ONU BİLE BİLMİYORUM" Kılınç, 19 Mayıs'ta cezaevine girmesi halinde ikiz bebeklerini bırakabileceği kimse olmadığı için kendisiyle birlikte cezaevine götüreceğini belirterek, "Mayıs'ın ilk haftası gibi ikiz bebeklerimi bırakabileceğim birisi olmadığını söyleyerek onlarla birlikte cezaevine girmek için başvuru yapacağım. Çocuklar prematüre doğmuş. İçeri mama alınır mı alınmaz mı onu bile bilmiyorum" diye konuştu. "ÖZGÜR VE LORİN CEZAEVİNDE BÜYÜMESİN" İMZA KAMPANYASI BAŞLATILDI Kılınç'ın durumuna dikkat çekmek isteyen arkadaşları, internette bir imza kampanyası başlattı. "Özgür ve Lorin cezaevinde büyümesin" başlığıyla "www.change.org/ozgurvelorin" sitesinde açılan ve şimdiye kadar binlerce kişinin destek verdiği kampanya kapsamında toplanan imzaların, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı'na gönderileceği öğrenildi.