TÜRKİYE Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, HSYK değişikliği yasasına ilişkin gizli tanıklığın kaldırılması, tapelerin tek başına delil olmaması ve yeniden yargılamaları içeren teklifi yarın Cumhurbaşkanı, Başbakan ve siyasi parti liderlerine sunacaklarını açıkladı. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğu, Antalya Sanayici ve İşadamları Derneği’nin Ramada Plaza Hotel’deki toplantısının konuğu oldu. Toplantı öncesinde gazetecilerin sorularını yanıtlayan TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, sonrasında da işadamlarına seslendi. HSYK’nın bağımsız ve tarafsız hale gelmesi için Anayasa değişikliği taslağını verdiklerini belirten Feyzioğlu, "Burada doğru soruyu sormalıyız. Siyasiler maalesef doğru soruyu sormuyorlar. ‘Yargı kime, nasıl bağımlı olsun’ sorusu sorularak adım atılmaz. O zaman herkes birbirine girer. En doğru soru; ‘yargıyı nasıl tarafsız ve bağımsız kılarız’ sorusuyla başlangıç yaparsak, bunun için durup durup kıtaları bir daha keşfetmemize gerek yok.. Bu işi nasıl ‘hakimler, savcıları bağımsız kılarız’ noktasından alırsak bir haftalık iştir. Ama ’nasıl bağımlı kılarız’ diye uğraşırlarsa o zaman tabi anlaşılamaz” dedi. CUMHURBAŞKANINA VETO TEKLİFİ İnternet düzenlemesine ilişkin tasarının Cumhurbaşkanı’na dün gerekçeleriyle veto edilmesi için bir teklifte bulunduklarını vurgulayan TBB Başkanı Feyzioğlu, şöyle konuştu: "Biz sayın cumhurbaşkanına yasayı veto etmesi için resmi çağrımızda bulunduk. Özetle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 2012 tarihli bir kararında ne yapılması gerekir diye yazıyorsa, bu yasada tam tersi yapılıyor. Dolayısıyla biz Avrupa Konseyi değerler sisteminde internete sansür getirmek istemiyorsak, bu yasayı AİHM içtihatına uygun çıkarmak zorundayız. Bütün yapılacak, yetkiyi TİB başkanından almak ve 24 saat içerisinde karar verecek yargısal bir mekanizmayı kurmak. Ama bunu yapmak yerine TİB Başkanını yetkiyi verip ondan sonra bunu yargıya sunsun, yargı da duruşma yapmadan karar versin dediğinizde bu şu demek; 'Olayların ezici, gündem sıcağı sıcağınayken verilmesi gereken haberler sansürlenecek. AİHM ne diyor biliyor musunuz? ‘Yetkinin TİB başkanı gibi bir idari makama verilmesi kanunda hangi güzel ifadelerle yazarsa yazsın siyasi eleştirilerin sansürlenmesi sonucunu doğurur’ dedi. O zaman bu sansüre yol açacak yasadır. Ama ben sansür yasası diyerek yapıcı olmaktan uzaklaşmak istemiyorum sansüre yol açan bir yasadır." VETO YOKSA OY YOK İnternet yasasını TBB Başkanı şapkası dışında da değerlendiren Feyzioğlu, "Bu yasayı Cumhurbaşkanı Abdulllah Gül veto etmediği takdirde, haziran ayında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimine girerse bir vatandaş olarak oyumu kullanırken bunu göz önüne alacağım. Milyonlarca internet kullanıcısının da yurttaş Metin Feyzioğlu gibi davranacağına eminim. Dolayısıyla 'internetime dokunma' diyorum. Metin Feyzioğlu yurttaşın dediğini, tahminen 8-10 milyon kişide hep birlikte söylüyor ve söyleyecektir ‘internetimize dokunma’, bu bir sivil inisiyatiftir. Sayın cumhurbaşkanı başımızın tacıdır, en üst makamdır. Ama demokrasinin keyfide buradadır. Mademki halk oylamasıyla seçiyoruz o zaman halkın dediğini dinleyeceklerdir ve vetoyu değerlendireceklerdir" diye konuştu. HSYK TEKLİFİ YARIN SUNULACAK Yeniden yargılanma ve HSYK değişikliğine ilişkin Feyzioğlu, Hükümet tarafının sunduğu demokratikleşme paketi olarak adlandırılan teklifi, TBB olarak halkın beklentilerini, hukukçuların karşılayacak şekilde zenginleştirecek öneriyi de somut olarak yazdıklarını ve bunları da yarın Cumhurbaşkanı, Başbakan ve siyasi parti liderleriyle paylaşacaklarını, ihtiyaç olursa kendileriyle görüşeceklerini de söyledi. GİZLİ TANIKLIK TÜRK HUKUKUNDAN KAZINMALI Metin Feyzioğlu, teklifin içeriğini şöyle özetledi: "Gizli tanıklığın kaldırılması lazım. Gizli tanıklık bu şekliyle dünyanın hiçbir ülkesinde kullanılmıyor. Başlığına demokratikleşme paketi diye isim koyduğunuz bir paketin içinde dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde olmayan gizli tanıklığın bulunması ayıptır. Bizim gizli tanıklığı Türk hukukundan kazımamız lazım. Ayrıca telefon ‘tape’lerine dayanan başka hiçbir delil olmaksızın mahkumiyet kararına izin veren başka demokratik ülkede yer yoktur. O zaman telefon dinleme kayıtlarının sadece yan delil olmasını sağlamamız lazım. Polis maalesef şu uygulamayı parçalar, dinler, ondan sonra kes yapıştır modeline başlar. Araları keser isteği kısmını birleştirir. Öyle bir birleştirme ortaya çıkar ki onu okuduğunuzda siz bile dinlediğinizde ‘vay ben neler demişim’ dersiniz. Sadece telefon kayıtlarıyla mahkumiyet çağdaş dünyada olmaz. TAPELER TEK BAŞINA DELİL OLMAMALI Bunun bir örneği var, ‘Pilavı beğendin mi’ diye soruyor vatandaş. O da 'beğendim biraz daha olsaydı’ diyor. Polis altına yazıyor, ‘Pilavdan kasıt sahte paradır, beğendim demek biraz daha bas getir demektir.' Gidiliyor ilgili yere ne para ne baskı makinesi var. Pilavda bulunamıyor yenmiş bitmiş. ‘Bu pilav olsa olsa sahte paradır’ denilip insanlar mahkum ediliyor. Bunu aşmalıyız. Bunu alabilmek içinde salt telefon kayıtlarıyla mahkumiyetin önüne geçmeliyiz. Çok basit değişikliklerdir, yeter ki demokratikleşme isteyelim. Bu önerimiz ilgili tanıklığın kaldırılması, TAPE’lerin tek başına delil olmaması, dijital verilerin tek başına delil olmaması, ÖGM'lerde görülen davaların ezici çoğunluğunda yeniden yargılama ve bozma getirecektir. Bunlar haksız yargılamalardır, adil yargılamalardan uzak yargılamalardır." BAŞARI KİMSENİN TEKELİNDE DEĞİL Toplantıda işadamlarına seslenen Metin Feyzioğlu, adaletin ve ekonominin her yurttaşın vazgeçilmezi olduğunu belirterek, Türkiye’nin marka değeri kazanması gerektiği ve bunun için de kuşkusuz güvenilir bir yargıya ihtiyaç olduğunu söyledi. Nüfusunun yüzde 50’sinden yararlanmayı gerekli görmeyen bir toplumun, sistemin kalkınmada büyük hayaller kurmasının gerçekçi olmadığını belirten Feyzioğlu, "Bütün bunların güvencesi olan yargının dağıttığı adalet ve bu adalete güvendir. Bunu yapmadığımız takdirde hayallerimize ulaşmamız giderek zorlaşacaktır. Oysa o hayallerin sahibi siyasi partiler, iktidar, muhalefet değildir, o hayali hayal olmaktan çıkarıp hayata geçirenler, büyük başarıların altında imzası olan sizlersiniz. Başarı varsa kimsenin tekelinde değildir" dedi. MUHARREM BEBEĞİ VALİYE SORACAK Van’da babasının cenazesini çuvalda taşıdığı 1.5 yaşındaki Muharrem bebeğin ailesine taziye de bulunmak için Van’a gideceklerini de belirten Metin Feyzioğlu, "Orada Vali beye soracağım; ‘Van’da şehir ahalisi nasıl bir fantezi içindeki günde 14 bin sahte ihbarda bulunarak bütün telefon sistemini kilitlemiştir? Nasıl bir fantezidir bu, yoksa mazeretin adı fantezi midir? Muharrem bebeğin ölmesine gerek yoktu. Öldükten sonra ise yapılanlar daha acıdır" ifadesini kullandı. GEZİ SİYASAL MUHALEFETİN ÖNÜNE GEÇTİ Gezi olaylarının toplumsal bir muhalefet olarak siyasal muhalefetin önüne geçtiğini kaydeden Feyzioğlu, bu olayların sadece iktidara karşı olarak okumanın son derece yanlış olduğunu söyledi. Feyzioğlu, "Elbette iktidarın hayatımızın her alanına müdahalesine karşıdır. Sağlıklı bir toplumda, toplumsal muhalefet, siyasal muhalefetin önüne geçmez. O halde iktidarın bundan dersler çıkaracağı gibi tüm muhalefetin de ‘biz niçin toplumsal muhalefeti ve onun örgütlerini temsil edemedik, nerede yanlış yaptık ve kendimizi anlamadık’ gibi dersler çıkarması gerekiyor” dedi. İKTİDAR KENDİ İÇİNDEN MUHALEFET ÇIKARDI Her iktidar etkin bir muhalefete ihtiyaç duyduğu için kendi içinden bugün muhalefeti çıkardığını dile getiren Feyzioğlu şunları söyledi: "Bize gösterdi ki kendine özgü bir koalisyonmuş. Biri sandığa girmiş, diğeri sandığa girmemiş, sandığa giren girmeyene gerekli yerlerde görev vermiş, yıllardır birlikte yürümüş. İlk çatırdama sinyali Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un tutuklanma kararıyla başlamıştır. Anayasaya göre cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar ve genelkurmay başkanı ‘Yüce Divan’ yargılanacağı söylenmekte iken, bir özel yetkili mahkeme, genelkurmay bakanını kendinde yargılama yetkisini göstermiştir. Dördüncü kuvvet olarak ÖGM damgasını o gün vurmuştur. Mesajın açılımı ‘sırada eğer istersek başbakanda, bakanlarda vardır.’ Ankara Baro Başkanı iken cumhurbaşkanına ilettim ve 2.5 ay sonra MİT başkanı ifadeye çağırılmış ve Başbakan ‘aslen siz beni almak istiyorsunuz’ diye yekten karşı çıkmıştır." 1.5 MİLYAR TL’LİK BASILI ESER RANTI İkinci olayın mavi Marmara’da cemaat liderinin hükümeti eleştirmesiyle en önemli kırılma noktasının yaşandığını belirten Feyzioğlu, dershanelerin de kopma noktası olduğunu kaydetti. Feyzioğlu, "Yıllık 1.5 milyar TL’lik yazılı eser rantının paylaşımına ilişkin büyük bir savaştır. Dershanelerin kapatılması ücretlerinin elden gitmesi değil, 1.5 milyarlık basılı eser gelirinin elden gitmesidir. Korkunç bir olaydır bu. Dershanelerin kapatılması için düğmeye basılmasının arkasında eğitim sisteminin iyileştirilmesi falan yoktur. İktidarın artık düşman kardeşini cezalandırmaktan ibaret bir harekattır. 17 Aralık Operasyonu akabinde bunu izledi. ‘Davalarda kumpas kuruldu, yargı ve devletin içine paralel devlet yerleşti’ cümlesi hükümetin en üst noktasınca ifade edilmiştir. 17 Aralık yolsuzluk soruşturması ve paralel devlet iddialarını mercek altına almamız gerekir" dedi. İTTİFAK PARÇALANMAZSA YOLSUZLUK DÜĞMESİNE BASILMAZDI İttifak parçalanmasıydı yolsuzluk soruşturması için düğmeye basılmayacağı, kumpas iddialarının en yüksek makamca dile getirilmemiş olacağından bahseden Feyzioğlu, yolsuzluk iddialarının da, kumpas iddialarının da sonuna kadar götürülmesi gerektiğini ve bunlar için tarafsız, bağımsız, etkin bir yargıya ihtiyaç olduğunu kaydetti. BALYOZ VE ERGENEKON YORUMU Balyoz ve Ergenekon davalarının yerel mahkemelerde yeniden yapılması, hızlı şekilde tahliye, belki de beraatların verilmesinin mümkün olduğunu söyleyen Feyzioğlu, "700 bin ağır silahlı kişiyi komuta eden genelkurmay başkanının 4 web sitesi kurulmasına onay verdiği için, yargılandığı davada PKK’nın ikinci adamı Şemdin Sakık gizli tanıktır. Bunu Türk milletine anlatmanın ihtimali yoktur. Ve bunun kim düzeltmemesinin önünde durursa tarih onları cezalandıracaktır. Seçim sandığında cezalandıracaktır, daha ağır ceza tarih kitaplarına hangi sıfatlarla geçeceğidir. Bu sıfatlara hiçbir siyasinin maruz kalmamasını diliyorum. Kardak kahramanlarının tamamı şuan Balyoz’dan hükümlü. Şemdin Sakık’ı, Öcalan’ı paketleyip Türkiye’ye getiren, göğsünde şeref madalyası taşıyan Engin Alan Türk milletini temsil ettiği için zindandadır. O zindanın kapılarının açılması gerektir” diye konuştu.