TÜRKİYE Barolar Birliği (TBB) Genel Başkanı Metin Feyzioğlu, öğrenci evleri tartışmalarıyla ilgili yaklaşımın totaliter devlet anlayışı olduğunu söyledi. Feyzioğlu, totaliter devletlerin kimin ahlaklı, kimin namuslu olduğunu belirlediğini ifade ederek, "İnsanların evlerine, evlerinin içine Osmanlı döneminde sultanlar, şeyhülislamlar tarafından bile müdahale edilmemiştir. Osmanlı Devleti bile insanların yatak odalarına, evlerine karışmayı kendinde hak görmemiştir" dedi.
TBB Genel Başkanı Metin Feyzioğlu, Kahramanmaraş Barosu'nun yeni hizmet binasının açılış törenine katıldı. Törene; Kahramanmaraş Valisi Şükrü Kocatepe, AK Parti Kahramanmaraş milletvekilleri Prof. Dr. Mehmet Sağlam, Nevzat Pakdil, Dr. Yıldırım Ramazanoğlu, Sevde Beyazıt Kaçar, Sıtkı Güvenç, Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Küçük ile çok sayıda hakim, savcı ve avukatlar katıldı.
Törende konuşan Feyzioğlu, binanın hizmete açılmasına katkı sağlayanlara teşekkür etti. Avukatlığın vazgeçilmezliğine ve hukukta savunmanın önemini değinen Feyzioğlu, "Biz avukatlar yargının kurucu unsuruyuz. Yargının kurucu unsuru demek, avukat olmazsa hakim ve savcı sadece cüppe giymiş devlet memurlarına, sıradan bürokratlara döner. Her devlette uyuşmazlıkları çözen birileri bulunur. Ama o uyuşmazlığı çözeni hakim yapan ve savcıyı da cumhuriyet savcısı yapan bağımsız ve etkin savunmanın varlığıdır. Biz birimiz eksik olursak diğerimiz var olamayız. Avukat birilerinin sandığının aksine, yargının önündeki engel değil, yargılamanın suçluyu suçsuzu, doğruyu yanlışı, sapı samanı birbirinden ayırabilmesi için vazgeçilmez unsurdur" dedi.
ÖĞRENCİ EVLERİ TEPKİSİ
Açılışın ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Metin Feyzioğlu, Başbakan Erdoğan'ın yurtlarla ilgili sözleriyle başlayan tartışmaları değerlendirdi. Mevcut yaklaşımın ancak totaliter devletlerde görülebileceğini belirten Feyzioğlu şöyle konuştu:
"Totaliter devlet dediğiniz devlet; kimin ahlaklı olduğuna, kimin namuslu olduğuna, kimin nasıl yaşayacağına, evde ne yapacağına karışan devlettir. İşte bunun bir yansıması bu. Öyle sanıyorum ki; sayın Başbakan bir şekilde kendini tutamadı ve insanların evlerinin içine müdahale etmeyi kendinde hak görür hale geldi. Yalnız şunu hatırlatayım; insanların evlerine, evlerinin içine Osmanlı döneminde sultanlar, şeyhülislamlar tarafından bile müdahale edilmemiştir. Osmanlı'yı çağdaş Türkiye'ye örnek vermek, örnek kabul etmek asla söz konusu olamaz ama tek adamla yönetilen Osmanlı bile insanların yatak odalarına, evlerine karışmayı kendinde hak görmemiştir. Böyle bir noktadayız" dedi.
'DEVLETİN KARIŞMA YETKİSİ YOKTUR'
"Bu sözlerimin arkasında tamamen hukuk vardır" diyen Feyzioğlu, insanların evlerine devletin karışmasının söz konusu olamayacağını belirterek, şöyle devam etti:
"Kimin misafir geldiğine, kimin gittiğine devletin karışma yetkisi yoktur. Bu beyanatlarla sayın Başbakan; komşuları genç insanların, özellikle üzerine yöneltmekte ve insanların komşuları tarafından yakın takibe alınmasını, böylece siyasi iktidara muhalif duruş sergilediği düşünülen veya sergileyebileceği ihtimali bulunan kişilerin önceden tespit edilerek, yıldırılması, vazgeçirilmesi ve mümkünse mahalle veya şehir değiştirmesinin sağlanması ya da susmasının sağlanması istenmekte. Hangi siyasi görüşten, hangi dinden, hangi mezhepten, hangi düşünceden olursa olsun. Bu ülkede yaşayan hiç kimsenin hukuki güvenliği kalmamıştır. Konu komşunun ve mahalle karakolunun insafına bırakılmıştır insanların namusları ve ahlakları. Yurttaşların nasıl namuslu olacağını, nasıl ahlaklı olacağını söylemek, siyasi partilere ait değildir. Yurttaşlarımız ahlaklı olmanın, namuslu olmanın ne demek olduğunu hiçbir siyasi partiden öğrenme ihtiyacı içerisinde değildir."
Konuya ilişkin bir kanun yapılıp yapılamayacağına yönelik bir soruya ise Feyzioğlu, şöyle yanıt verdi:
"Kanun yapılır ama o kanun demokrasinin, hukuk devletinin kanunu olmaz. Totaliter bir rejimin ilanını ifade eden, bayrağını çeken bir kanun elbette yapılabilir. Ama o öyle bir kanun çıktığı zaman Türkiye Cumhuriyeti hiçbir şekilde 'çağdaş, demokratik bir ülkeyim' diyemez. Çünkü Türkiye'de tek bir yurttaşın bile evinde devletin müdahalesi olmaksızın, huzur içerisinde barınma, yaşama hakkı kalmaz. Devlet bu müdahalesiyle insanların elinden evlerinde nasıl yaşayacaklarının özgürlüğünü almış olur. İnsanlar evlerinde bile huzur içerisinde yaşayamıyorlarsa, takdir edin ki o ülkede özgürlük yoktur, hukuk yoktur, demokrasi yoktur."