MUĞLA'nın Datça İlçesi'nde, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan Datça-Bozburun Özel Çevre Koruma Bölgesi'ne ait 1/25000 ölçekli Çevre Düzeni Revizyon planı, ilçede düzenlenen panelde tartışmaya açıldı.
Datça Kent Konseyi tarafından Ecevit Kültür Merkezi'nde düzenlenen panele Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Şehir Planı uzmanları Nesrin Reyhan, Umut Müftüoğlu, TMMOB Mimarlar Odası Başkanı Eyüp Muhçu, Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Betül Şengezer konuşmacı olarak katıldı. Paneli CHP Muğla Milletvekili Nurettin Demir, Datça Belediye Başkanı CHP'li Şener Tokcan ve çok sayıda kişi ilgiyle izledi.
PLANDA SOSYOEKONOMİK BOYUT VURGUSU
Panelin ilk konuşmacısı olan Nesrin Reyhan, hazırlanan planla ilgili açıklamalarda bulundu. Yapılan çalışmanın apar topar, yangından mal kaçırır gibi onaylanmış bir plan olmadığını ifade eden Reyhan, "Plan 10 yıllık bir sürecin ürünüdür. Sürecin ilk başlangıcında, 2006 yılında, Marmaris'te sivil toplum kuruluşları, üniversiteler ve bölgede yaşayan halkın katılımın da sağlandığı kırsal alanlar ve planlama semineri düzenlenmiştir" dedi. Planın bugüne kadar yapılanlardan farklı olduğuna değinen Reyhan, "Bugüne kadar yapılan planlar fiziki boyutu ele alıyordu. Hiç sosyoekonomik boyutu algılanmadan hazırlanmış planlardı. İlk defa bu planda, burada yaşayan halkın sosyoekonomik boyutunun da irdelenerek plana yansıtıldığı bir çalışma yapıldı. Sorgulanabilir, analiz edilebilir bir yapı veri tabanı oluşturduk. Kırsal kalkınma ilkeleri kapsamında köy tipolojileri, kimliklerinin, merkez kademelerinin, fonksiyonlarının belirlenmesi yapıldı. Kırsal yerleşim ve gelişme alanları sınırları, alanın doğal ve sosyal yapısını bozmadan en doğru şekilde belirlenmesi amaçlandı. Bu arada deniz turizmi yatırımlarına ilişkin arazi çalışmaları gerçekleştirildi ve bu çalışmalar doğrultusunda da plan kararlarını oluşturduk" diye konuştu.
UZUNGÖL ÖRNEĞİNİ HATIRLATTI
Yıldız Teknik Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Betül Şengezer ise konuşmasında, planın çok geniş bir alanı kapsadığına dikkat çekti. Şengezer, "Her alana müdahil olmaya çalışıldığında, bir anlamda yerelle ne kadar bütünleşmeye çalışılsa da sorunların çokluğu ve her bölgenin kendi sorunu farklı olduğu için çözüm bulma zorlaşıyor. Planların amacı insanları mutlu etmektir. Mutlu toplumlar yaratmaktır. Ülkemizde plan yapılan hangi alana bakarsanız bakın, ne güzel kent diyebileceğiniz bir yer yok. Planlar farklı kesimlere hizmet ettiği için. Bazı kesimler daha baskın çıkabiliyor. Çok iyi niyetli olsak bile, olumsuz sonuçlar doğurabiliyor" dedi. Prof. Şengezer, Trabzon Uzungöl örneğini vererek dikkatli olunmasını istedi.
KAMU YARARI YOK DEĞERLENDİRMESİ
Tarihi, sosyal ve ekonomik derinlikleri olan bir coğrafyayı kapsayan planın farklı düzeyde ele alınması gerektiğini belirten TMMOB Mimarlar Odası Başkanı Eyüp Muhçu, "Öncelikle, toplumsal yarar, tarih, doğa, kültür ve yaşam değerlerinin korunması temel ilke olarak dile getirilmesi, ifade edilmesi gerekirdi. Planın asıl eksiği budur. Bu bir kentleşme politikasıdır. Kentlerin doğal kültür değerlerinin ekonominin finansmanı aracı olarak görülmesi, Datça'da gösterilmek isteniyor. Planda kıyılara ilişkin bir koruma, bir kamu yararı, yasada ve anayasada şehircilik ilkeleri açısından da öne sürüldüğü şekliyle, yurttaşların eşit ve serbest kullanımını sağlayacak bir planlama anlayışı söz konusu değil. Özel yararlar, özel çıkarlar ve hatta bütün kıyıların yapılaşmaya açılması söz konusudur" dedi.
'HALK OLMADAN PLAN OLMAZ'
Panele gelmeden önce çevreyi dolaştığını belirten Muhçu, "Zaten orman içlerinde hukuken yapılması mümkün olmayan bir takım yapılar söz konusu, siteler var. Ve anlaşılan o ki bunları da dikkate alarak ve başka noktaları da yapılaşmaya açan kararlar verilmiş. Oysa bu planın bir takım bölgelere yapılaşma yasağı getirmesi gerekirdi. Örneğin kıyılar, kırsal koruması gereken alanlar, tarım arazileri, orman alanları ve benzeri alanlarda mutlak yapı yasağı olmalıydı" dedi.
Yapılanları güvenceyi almak amacıyla 2011 yılında 644 sayılı kararname ile koruma duvarı yerle bir edildiğini vurgulayan Muhçu, "Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü adı altında bütün bu varlıklar Bakanlığa bağlandı. Yani özerk bağımsız olması gereken kurul, bakanlığın, üstelik de yatırımcı bakanlığın, TOKİ gibi kuruluşlarla çalışan bir bakanlığın emrine geçmiştir. Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü'nün şu ana kadar yaptığı çalışmalarda ilan ettiği tek bir doğal SİT alanı yoktur. Ama Ankara'da Atatürk Orman Çiftliği'nin doğal SİT derecesi düşürülerek diktatörlük sarayı yapılmasına yol açmıştır. İstanbul'da Gezi Parkı'nın doğal SİT derecesi ortadan kaldırılarak burası da yapılaşma açılmıştır" diye konuştu.
Bakanlık görevlilerinin itirazları üzerine Muhçu, "Plan yapılırken toplumla hatta belediye başkanımızla paylaşılmamış. Ama birileriyle konuşulmuş. Halk olmadan plan olmaz" diyerek konuşmasını tamamladı.
BAKANLIK GÖREVLİSİ ELEŞTİRİLERİ YANITLADI
Eleştiriler üzerine söz alan Bakanlık görevlisi Umut Müftüoğlu, birçok alanın imara açıldığı iddialarının doğru olmadığını vurgulayarak, "Ben iddia ediyorum, bir önceki plandan bir metrekare fazla olduğunu ispatlasınlar, ben bir daha plancılık yapmayacağım. Böyle bir şey yok. Aksine azaltıldı. Bu konuda çok netim. Tarım analizleri ise tamamen yanlış. Bu analizleri nasıl yapıyorlar anlamak mümkün değil. Planın yüzde 60'ından fazlası hassas bölgedir. İçerisine insan girmesi bile yasak. Sadece bilimsel faaliyetlere önceden izin alınarak girilebilir. Böyle bir koruma başka yerde yok. Tarım alanlarında yüzde 30 yapılaşmadan bahsedildi. Mümkün değil. Yüzde 5 zaten önceki planda da vardı. Bu plan, sadece bunun bölünerek kullanabilmesine imkan tanıyor" diye konuştu.
KIYILAR YAPILAŞMAYA AÇILMIYOR
Kıyıların yapılaşmaya açılmadığını belirten Müftüoğlu, "Kıyıların yapılaşmaya açıldığını söylediniz. Ben buna inanamadım. Bu plana bakıp, kıyıların yapılaşmaya açıldığını nasıl düşündünüz ben anlamadım. Haritalarda, kıyılarda Poseidon deniz çayırlarının olduğu alanlar, tonozlama yapılacak, iskele konulacak yerler işaretlendi. Bunları biz şehir plancıları olarak kendimiz bulup işaretlemedik. Bu alanlar, dalgıçlarca taranarak belirlendi. O alanlarda Poseidon çayırlarına zarar verilmemesi için tonoz önerildi. Tekneler gelişi güzel demir atmasın, atılan demirler dibi tarayıp, çayırları bozmasın diye oralara tonoz konuldu. Bu mu kıyıların imara açılması? Buraları zaten kullanılıyor. Bu planda, en etkin şekilde buraları koruyarak kullanmanın çareleri aramaya çalışıldı. Ben bu plana altı senemi verdim" dedi.
DATÇA'YI BENİMSEYEN EKİP
Son olarak planla ilgili görüşlerini anlatan Datça Belediye Başkanı Şener Tokcan, 1980'i yıllarda turizm bölgelerinde yaşanan yapılaşma salgınından, ilçenin en az tahribatla kurtulduğunu ifade ederek şunları söyledi:
"1990'lı yılların başında ÖÇK (Özel Çevre Koruma) Kurumu gelmeseydi Datça şimdi Kuşadası, Marmaris, belki Bodrum olurdu. Ucu bucağı görünmeyen konut tarlaları var. Datça'yı tahribata uğrattırmayacağız. Arkadaşlar, bizden görüş almadan plan geliştirme gibi bir çaba içerisinde değiller. Plan hazırlanırken, bizden önceki belediye döneminde, 2007 yılında belediye meclis kararıyla bu planda nelerin olması gerektiği yazılmış. Bizde 2009'da göreve geldikten sonra birçok defa Ankara'da, Datça'da plan üzerinde görüş alışverişinde bulunduk. Kendileriyle gerçekten de iyi bir diyalogumuz var. Datça'yı benimseyen bir ekip görev yapıyor."
'KİMSE DENİZLE İLİŞKİMİZİ KESMESİN'
Planın yerel seçimlerden hemen önce kamuoyuna açıklanmasının bir şanssızlık olduğuna değinen Tokcan, "Planın şansızlığı, 30 Mart seçimlerine 11 gün kala bu planı Datça'ya gönderen siyasetçilerdir. Siyasetçiler bu planı kullanmak istedi. Hatta benim seçilmemin önüne geçilmesini sağlayacak şekilde çıktı. Ancak, bu planın AKP hükümeti zamanında hazırlanması, çöpe atılmasını gerektirmez. Planın yağma talan olduğu anlamına gelmemesi gerekir. Haksızlık olur. Hiçbir koy, imara açılmış değil. Geçmişte 70 bin kişinin bu coğrafyada yaşadığı biliniyor. Burada dört tane liman vardı. Şimdi buraya liman yapılacak olmasından, doğanın tahrip olacağı anlamı çıkar mı? Denizler, Allah'ın verdiği yoldur. Bu yolu kullanmak için bir takım kıyı yapılarına ihtiyaç var. Datça'nın geleceği denizlerdedir. Rodos'ta, İstanköy'dedir. Datça, havaalanına 170 kilometre uzaklıktadır ve öyle de olsun istiyorum. Buraya havaalanı gelmesin. Ama denizle ilişkimizi kesmeye kimse kalkmasın. Biz gemiyle, yatla, balıkçı barınağı ile Datça halkının geleceğini temin etmek istiyoruz. Bunu yaparken, gelişen teknoloji sayesinde doğanın korunması gerekiyor" diye konuştu.

FOTOĞRAFLI