İSTANBUL Uluslararası İşbirliği Platformu tarafından düzenlenen 4. Boğaziçi Bölgesel Ortaklık Zirvesi'nin açılışı törenine katılan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, küresel sancıların en çok Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da hissedildiğini belirterek, “Üç yıl önce başlayan dönüşüm süreci bitmemiştir. Zira halkların en temel ve meşru talepleri olan özgürlük, adalet ve eşitlik beklentisi büyük ölçüde karşılanmamıştır. İnsanlık onuruna yakışır bir temsilî sistem ihtiyacı da devam etmektedir. Bölgedeki risklerin bertaraf edilmesinin ve fırsatlardan en iyi şekilde yararlanılmasının anahtarı, bölgesel iş birliğidir" dedi.
DÜNYAMIZ ÇOK YÖNLÜ DEĞİŞİYOR
Törendeki konuşmasında  Cumhurbaşkanı Gül,  “Sürdürülebilir refah ve kalkınmanın üç temel çarpanın barış, iyi yönetişim ve bilgi olduğuna inanıyorum. Bir başka ifadeyle barış, istikrar ve kalkınma arasında ayrılmaz bir bağ bulunduğu kanaatindeyim" dedi. Bu çerçevede, son dönemde yaşanan gelişmelere kısaca değinmek istediğini kaydeden Cumhurbaşkanı Gül, geride kalan üç senede, insanlık medeniyetinin beşiği olarak kabul edilen Akdeniz'in kuzeyinde ekonomik, siyasi ve sosyal boyutları her geçen gün daha fazla hissedilen bir krizin etkisini tüm gücüyle gösterdiğini, güneyinde ise, asırlık statükonun temellerini sarsan halk hareketlerinin ortaya çıktığını belirtti. Cumhurbaşkanı Gül, iç meşruiyet sorunu yaşayan ülkelerde baş gösteren halk hareketlerinin, yönetim yapılarının halkın talepleri doğrultusunda şekillendirilmesine yönelik bir sürecin başladığını söyledi. Akdeniz Havzası'nı tesiri altına alan son süreçleri, bazı makro dinamiklerden bağımsız değerlendirmenin mümkün olmadığını belirten Cumhurbaşkanı Gül, mevcut durumu anlamaya çalışırken ve geleceğe dönük planlama yaparken, dünyamızın çok boyutlu, çok katmanlı ve çok yönlü bir değişim ve dönüşüm sürecinden geçtiğinin göz ardı edilemeyeceğini söyledi.
ÇİFT KUTUPLU DÜNYA SONA ERDİ; YENİ DÜZEN TESİS EDİLEMEDİ
Cumhurbaşkanı Gül, konuşmasının devamında, “İlk olarak, iki kutupluluk sona ermiş, ancak yerine nasıl bir düzen tesis edileceği henüz netleşmemiştir. Siyasi ve ekonomik güç merkezlerinin giderek çeşitlendiği bir zaman diliminde yaşıyoruz. Asya, küresel ekonomide 18. yüzyıldaki ağırlıklı konumunu geri kazanmaktadır. Çin, Hindistan, Rusya ve Türkiye gibi ülkeler sürecin ilgi odağındadır. Küresel ekonomik büyümenin %90'ından fazlasını, gelişmekte olan bu tarz ülkeler kaydetmektedir. Zengin beşerî ve tabii kaynaklarıyla, Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleri de, değişen dünya düzeninde kendilerine yeni bir yer arayışındadır" şeklinde konuştu.
SON YILLARDA YAŞANAN KÜRESEL DEĞİŞİMLER
Dikkat çekmek istediği ikinci makro trendin, son yıllarda iş, finans, ticaret ve yatırım alanlarında yaşanan köklü küresel değişimler olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Gül, otuz yıl öncesine kıyasla, küresel ticarette büyük bir patlama yaşandığını, üretimde küresel ölçekte tedarik zincirleri oluştuğunu, bölgesel ticari blokların yaygınlaştığını, ülkelerin hiç olmadıkları kadar birbirlerine bağımlı hale geldiğini, neticede refahın arttığını ve yoksulluğun azaldığını belirtti.Bunlarla birlikte, gelir dağılımı açısından ülkeler arasında ve hatta aynı ülke içinde ciddi dengesizliklerin ortaya çıktığını ve zengin ile fakir arasındaki uçurum giderek arttığını aktaran Cumhurbaşkanı Gül, toplumsal huzursuzlukları körükleyen bu faktörün, bugünkü konferansın konusunu teşkil eden Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da ortaya çıkan halk hareketlerini doğuran temel etkenlerden biri olduğuna işaret etti.
“ARAP UYANIŞI'NDA KİTLELER, ONUR VE GELECEKLERİ İÇİN AYAĞA KALKTI"
“Üçüncü olarak yerel gibi görünen konuların hepimizi etkileyen küresel sonuçlar doğurduğu bir asrı yaşıyoruz. Mali ve iktisadi krizler, doğal afetler, kıtlık, gıda ve enerji fiyatlarındaki artış, bulaşıcı hastalıklar gibi sorunlar artık geniş kitleleri etkiliyor. Hiç şüphesiz ki konferansımızın başlığını teşkil eden bölge ülkeleri de bu süreçten etkilenmektedir" diyen Cumhurbaşkanı Gül, kendi kendini ateşe vererek büyük çaplı bir dönüşüm dalgasının fitilini ateşleyen Tunuslu sokak satıcısının, gelecek umudu kalmadığı için bu yola başvurduğuna dikkat çekti ve kitlelerin onurları, gelecekleri için ayağa kalktığını söyledi. Cumhurbaşkanı Gül, sorunların, bu tür eylemlere sebebiyet verecek raddeye ulaşmadan çözümü için çalışılması gerektiğine işaret etti. Cumhurbaşkanı Gül, küreselleşmenin nimetlerinden faydalanmaya devam etmek ve rekabeti sürdürülebilir kılmak için, gelir dağılımı adaletsizliği başta olmak üzere, tüm bu sorunların çözümünde ortak sorumluluk üstlenilmesi gerektiğini vurguladı.
“DEVLETİN MERKEZİNDE YER ALDIĞI ÇÖZÜM REÇETELERİ YETERSİZ KALIYOR"
Üç yıl önceki konuşmasında, devletin merkezinde yer aldığı çözüm reçetelerinin yetersizliğine değindiğini, bugün de, bu tespitin altını tekrar çizdiğini belirten Cumhurbaşkanı Gül, tüm bu sorunların çözümü için, devletler kadar sivil toplumun da sahiplenmesine ve desteğine ihtiyaç bulunduğunu belirterek, “Bir başka ifadeyle, hepimiz çevremizde yaşananlara karşı duyarlı olmalı ve hepimizi ilgilendiren sorunların çözümünde sorumluluk almalıyızö dedi.
“ORTADOĞU VE KUZEY AFRİKA'DA İNSANLIK ONURUNA YAKIŞIR BİR TEMSİLÎ SİSTEM İHTİYACI DEVAM EDİYOR"
Bu küresel sancıların en ağır şekilde hissedildiği coğrafyaların başında Ortadoğu ve Kuzey Afrika'nın geldiğini, üç yıl önce Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da başlayan halk hareketlerinin, sıraladığı meselelerin farklı ölçeklerde bir araya gelmesinin ürünü olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Gül, şöyle devam etti:  “Üç yıl önce başlayan dönüşüm süreci bitmemiştir. Zira halkların en temel ve meşru talepleri olan özgürlük, adalet ve eşitlik beklentisi büyük ölçüde karşılanmamıştır. Toplumsal mutabakatın temelinde yer alan, insanlık onuruna yakışır bir temsilî sistem ihtiyacı da devam etmektedir. Bundan tam on sene önce Dışişleri Bakanlığım döneminde, bu bölgedeki yapıların halkların meşru özlemlerini karşılamaya yetmediğini vurgulamıştım. Ayrıca, iyi yönetişim, şeffaflık ve hesap verebilirlik taleplerine karşılık verilmesi gerektiğini belirtmiştim. Bu sözlerimi, inandığım evrensel değerler kadar, ekonomik bir rasyonaliteye de dayandırmıştım. Düşünün, 350 milyonluk bu coğrafyada son otuz yıl içinde yıllık ortalama büyüme hızı % 0,5'te kalmıştır. Bu coğrafyadaki nüfusun %60'ı, 25 yaşın altındadır. Hızlı nüfus artışının etkisiyle, on yıl içinde 50 milyon ilave kişiye istihdam sağlanması gerekecektir. Hâlihazırda 65 milyon kişi, fakirlik sınırının altında yaşamaktadır"  Cumhurbaşkanı Gül, tüm bu sosyal ve ekonomik dinamikler göz önünde tutulduğunda, asırlık statükonun sürdürülebilir olmadığının açık olduğunu, 2002'de Arap entelektüelleri tarafından kaleme alınan bir raporda belirtildiği gibi, bölgenin geri kalmasına, bilgi alanındaki, ekonomik ve siyasi hayata katılımdaki ve özgürlükler alanındaki açıkların yol açtığını söyledi.
“ARAP UYANIŞI, BİRÇOK AÇIĞIN KAPATILMASI İÇİN TARİHÎ BİR FIRSATTIR"
Cumhurbaşkanı Gül, 21. asrın, geniş bir demografiyi demokrasiyle buluşturan en önemli bölgesel dinamiği olan Arap Uyanışının, bu açıkların kapatılması bakımından tarihî bir fırsat olduğunu belirtti. Bu süreç başladıktan sonra özgürlükler alanında nispi bir ilerleme kaydedildiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Gül, siyasi ve iktisadi katılım alanında da umut verici gelişmelerin yaşandığını, bilgi açığının giderilmesinin ise, ilk iki alanda sağlanacak ilerlemeye bağlı olduğunu aktardı.
“BÖLGEDEKİ DEĞİŞİM SÜRECİ AKIL VE SAĞDUYUYLA YÖNETİLMELİ"
Bölgedeki ülkelerin bu doğrultudaki ilerleme hızlarının aynı olmadığına da işaret eden Cumhurbaşkanı Gül, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunu tabii karşılamak gerekir. Henüz yolun çok başındayız. Her ülke, iç dinamikleri ve kendine özgü koşulları çerçevesinde hızını ayarlayacaktır. Batı'nın demokrasi, serbest piyasa ekonomisi ile bilgi ve teknoloji çağına geçişinin yüzyıllara yayılan bir süreç olduğu unutulmamalıdır. Burada hayati önem taşıyan nokta, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki demokratik süreçlerin kesintisiz şekilde sürmesidir. Bölgedeki siyasi ve dinî liderler ile kanaat önderlerine düşen temel sorumluluk, ülkelerindeki değişim sürecini akıl ve sağduyuyla yönetmek ve değişimin doğru yönde ilerlemesine öncülük etmektir" dedi.
“ORTADOĞU VE KUZEY AFRİKA'DA ANAHTAR, BÖLGESEL İŞ BİRLİĞİDİR"
Cumhurbaşkanı Gül, dönüşüm sürecinin sancılarını yaşayan bu bölgede göz ardı edilemeyecek bir diğer önemli dinamiğin, ulus devletlerin inşası sürecinde baskı altında tutulan etnik ve mezhep temelli geleneksel aidiyetlerle ilgili bilincin yeniden su yüzüne çıkması olduğunu söyledi. Etnik ve mezhepsel aidiyetlere dayanan kimliklerin, bölge genelinde ulusal kimlikler aleyhinde güç kazandığını belirten Cumhurbaşkanı Gül, “Etnik, dinî veya mezhepsel aidiyeti ne olursa olsun, herkesin kendini ve geleceğini güvende hissedeceği bir dönemi başlatmak için ne yapılması gerektiğine, yine bölge ülkeleri karar vermelidir. Bu bağlamda, şu hususlara mutlaka dikkat edilmelidir. İlk olarak, etnik ve mezhepsel aidiyetlerle ilgili meselede, önümüzdeki seçenekler bellidir. Ya kazananı olmayacak bir mezhepsel çatışma senaryosu sergilenecek veyahut tüm farklılıklara karşın, bölgesel bir iş birliği modeli hayata geçirilecektir. Birinci seçeneğin maliyeti, bölgemizde dinî etnik ve mezhepsel fay hatları temelinde uzun süreli bir istikrarsızlığın tohumlarının atılmasıdır. Halen Suriye'de yaşanmakta olan ve 110 binden fazla insanın hayatına mal olan iç savaşta, ilk senaryoyu hâkim kılma arzusunun payı büyüktür. İkincisi ise bölgesel sahiplenme ve iş birliği ruhunun pekiştirilmesidir. Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da ortaya çıkan risklerin bertaraf edilmesinin ve fırsatlardan en iyi şekilde yararlanılmasının anahtarı bölgesel iş birliğidir" dedi.
Bu bölgedeki sorunlara, yine bölge ülkeleri ve liderleri çözüm aramazsa, başkalarının kendi çözüm formüllerini dayatacaklarını aktaran Cumhurbaşkanı Gül, “Yakın geçmişte, bunun örneklerini yaşadık. Ne büyük acılara ve yıkımlara sebep olunduğuna şahitlik ettik. Şimdi öncelikle yapılması gereken, uluslararası barış ve güvenliğe en büyük tehdidi oluşturan iç çatışmaları sona erdirecek yerel çözümler üretilmesi için çalışmaktır" diye konuştu. “KENDİ İÇ BARIŞINI TAHKİM EDEN ÜLKE, BÖLGESEL BARIŞIN EN GÜÇLÜ SAVUNUCUSU OLUR"
Cumhurbaşkanı Gül, bunun sağlanabilmesi halinde, kendi iç barışını tahkim eden her ülkenin, bölgesel barışın en güçlü savunucusu olacağını belirtti. Bu doğrultuda atılacak adımların, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'nın küresel düzende hak ettiği yeri elde etmesi bakımından da büyük önem taşıyacağını dile getiren Cumhurbaşkanı Gül, üçüncü olarak da, bölgesel çözüm perspektifinin canlı tutulması kadar etkin bir güvenlik ve iş birliği mimarisine de ihtiyaç duyulduğunu ifade etti.
“BÖLGEDE AGİT BENZERİ YENİ BİR GÜVENLİK MİMARİSİ OLUŞTURULMALI"
Konuşmasında, “Ortadoğu'nun kitle imha silahlarından arındırılmasını sağlayacak AGİT benzeri yeni bir güvenlik mimarisi oluşturulması gerektiğini çeşitli platformlarda uzun süredir dile getiriyorumö diyen Cumhurbaşkanı Gül, tüm bölge ülkelerini bu öneriye destek vermeye çağırdı.
YENİ BÖLGESEL GÜVENLİK MİMARİSİNDE ÖZGÜRLÜK-GÜVENLİK DENGESİ
Cumhurbaşkanı Gül, yeni bir bölgesel güvenlik mimarisi oluşturulurken, özgürlük-güvenlik dengesinin önemine işaret ederek, bu dengenin, bölgede uzun vadeli istikrar ve kalkınmanın anahtarı olduğunu ifade etti. Bu noktada, farazi güvenlik risklerini öne sürerek özgürlükleri kısıtlayan politikaların, Ortadoğu'ya istikrar ve güvenlik getirmeyeceğini yineleyen Cumhurbaşkanı Gül, güvenlik için özgürlüklerden taviz vermenin, insanların demokrasiye olan inançlarını kaybetme riskini beraberinde getirdiğine işaret etti.
“ORTADOĞU VE KUZEY AFRİKA ÜLKELERİ GELECEKTE ULUSLARARASI POLİTİKADA DAHA ETKİN OLABİLİR"
Cumhurbaşkanı Gül, bu dört alanda titiz ve kararlı çalışmalar yürütüldüğü takdirde, Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin, hızlı bir yükseliş sürecine geçmemeleri için hiçbir neden bulunmadığını aktararak,“Şahsen, sahip oldukları zengin beşerî kaynaklar ve yetişmiş insan güçleriyle, bu bölgedeki ülkelerin, gelecekte uluslararası politikada çok daha etkin roller üstlenebileceğine samimiyetle inanıyorum" dedi. Konuşmasının sonunda Cumhurbaşkanı Gül, “Uluslararası İşbirliği Platformu'nun, çalışmalarıyla bölgesel iş birliği ruhunun tesisi ve ilerletilmesine önemli katkılarda bulunacağına olan inancını dile getirerek, başarı dileklerini iletti.
GAZETECİLERE ÖNLEM
Konuşmasının ardından salondan çıkan Cumhurbaşkanı Gül Tarabya'ya gitti. Cumhurbaşkanı aracına binene kadar basın mensuplarının dışarı çıkmasına izin verilmedi.