CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, tutuklu BDP'li 2 milletvekili için yapılan tahliye istemlerinin reddedilmesine tepki gösterdi. Tanrıkulu, yıllarca AİHM kararlarına direnen yargıçların şimdi de Anayasa Mahkemesi kararlarına direndiklerini öne sürdü. BDP Genel Başkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş, bu kararın çözüm ve müzakere sürecine vurulan bir darbe olduğunu iddia etti.
Diyarbakır'da bulunan CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Anayasa Mahkemesi'nin Mustafa Balbay kararının gerekçesinin mahkemeleri bağladığını, mahkemenin karar verirken Anayasa'nın 19 ve 67 maddelerine vurgu yaptığını söyledi. Tanrıkulu, şöyle dedi:
"Mahkemenin bu gerekçesini esas alıp tahliye kararı vermesi gerekirken, bugün tahliye kararı vermemesi tamamen hukuk dışı ve, siyasidir. Mahkeme hukuk ile değil siyasi kaygı ile hareket ettiğini ortaya koymuştur. Aylrıca böyle bir kararın verilmeyeceğini geçtiğimiz günlerde AK Parti sözcüsü Hüseyin Çelik vermişti. 'Tahliye edilmezler' demişti. Mahkeme de bugün o talimatı burada uygulamış oldu."
CHP'li Tanrıkulu, yıllarca AİHM'e dava taşıdıklarını ve oradan kararlar aldıklarınıda ifade ederek, şu iddialarda bulundu:
"Bu adliye binasındaki hakim, savcılar direndi. Şimdi de Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamama konusunda direniyorlar. Şimdi buradaki hakim ve savcıların birbirinden habersiz sadece dosya üzerinden karar verdiklerini söylemek doğru değil. Sabahtan akşama kadar beraberler. Sabah beraber uyanıyor, beraber kalkıyorlar. Savcı ve hakimler arasında organik bağ var, bir birinden bağımsız değiller. Diyarbakır'daki bu binadan yıllarca özgürlük, adelet çıkmadı. Şimdi de çıkmamaya devam ediyor. Ankara'da adalet başka, Diyarbakır'da başka, İstanbul'da başkadır. Bu karar bana göre kişisel sorumluluk doğurur. Çünkü hukuka uygun bir karar değil. Ne demek; Mustafa Balbay kararı kişiseldir. Anayasa Mahkemesi gerekçeli kararı sadece Balbay için yazmadı. Uzun gerekçeyi gece yarısı boşuna Resmi Gazete'de yayımlatmadı. Buradaki mahkemeye yol göstermek için bütün bunları yaptı. Kaldı ki HSYK'nin 1'inci Daire Başkanı, 'Tahliye edilmeleri gerekir' diyor. Türkiye'de herkes aynı şeyi söylüyor ama, malesef hukuk bu Adliye binasının içerisine geremiyor."
BDP Genel Başkan Yardımcısı ve tutuklu milletvekillerinin avukatı olan Meral Danış Beştaş, kamuoyunun 10 günden bu yana verilecek kararı beklediğini, verilen kararın hiç bir şekilde hukukta yeri olmayan bir mahiyete sahip olduğunu ileri sürdü. Beştaş, şu iddialarda bulundu:
"Bu karar; hukuksuzluğun başka bir adı. Anayasa Mahkemesi kararını tanımamak, kabul etmemek, Anayasa hükümlerini kabul etmemek, hiç kimsenin hakkı ve yetkisinde değil. Bu yargı mercii, mahkeme, hakimler de olsa bu şekilde karar veremezler. Tahliye taleplerinde Balbay kararının tüm seçilmişleri kapsadığını, fakat milletvekilleri olması açısından ilk başka tutuklu vekiller için başvurduk. Bizim millitvekillerimiz, düşünce ve ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü ve siyaset yapma haklarıdan dolayı yargılanıyor. Hiç biri hakkında yerel mahkemelerde verilmiş bir hüküm yoktur. 3 tanesinin 3 ay sonra 5 yılları dolacak, diğerleri 4 yıldır tutuklu. Hiçbir açıdan bu karar hukuk sınırları içinde olan bir karar değil."
BDP'li Beştaş, Anayasa Mahkemesi kararlarının kişisel kararlar değil, Türkiye'de herkesi bağlayan kararlar olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:
"Herkese şamildir bu kararlar. Aynı zamanda bir anayasa hükmüdür. Yerel mahkemelerin bunu bilmemesi, bu şekilde yorumlaması mümkün değil. Aslında mahkemenin bugün verdiği kararı bu şekilde de okumak mümkün. Türkiye'de yargı parçalanmıştır, parçalanmışlık yaşıyor. Siyasetteki tartışma, çekişme, görüş ayrılıkları malalesef yargıyada sirayet etmiştir. Bu parçalanma ve çatışma Kürtler üzerinden gündeme geliyor. Bu kararın ayrımcılık içerdiği, hukukta çifte standarta mahal verdiği konusunda hiçbir tartışma yok. Ayrıca bu suçtur, mahkemeler bu karar ile suç işlemiştir. Hiç kimsenin suç işleme özgürlüğü yoktur. Hiç bir hakim ben anayasayı, anayaba mahkemenin kararlarını tanımıyorum diyemez. Bu karar çözüm ve müzakere sürecine vurulan bir darbedir."
Beştaş, bu karara karşı üst mahmeye, HYSK, Anayasa Mahkemesi ve AİHM dahil bütün hukuk yollarını kullanacaklarını da söyledi.