BASIN Konseyi, adil yargılamanın gerçekleştirilmesi için başta Başbakanlık ile Adalet Bakanlığı olmak üzere hükümete ve TBMM'deki partilere, yasal değişikliklerin yapılması çağrısında bulundu. "Özel yetkili ağır ceza mahkemelerince görülen, aralarında sayısız basın mensubunun da bulunduğu yüzlerce kişinin yargılandığı davalar sonucu ortaya çıkan mahkûmiyetlerin, adil yargılanma hakkına dair temel güvencelerin ihlali suretiyle verildiği ve bu süreçte açık hukuksuzlukların yaşandığı, artık kamuoyunda geniş ölçüde kabul görmüştür" denilen açıklamada şu ifadelere yer verildi: Bu bakımdan, söz konusu yargılamalar sonucunda adaletin tecelli etmediği; tam aksine, telafisi mümkün olmayan mağduriyetlerin ortaya çıktığı, farklı kesimlerce ifade edilmektedir. O halde, bu davalarda mahkum olanların mağduriyetlerini ortadan kaldıracak çözüm yollarının işletilmesinin zorunlu olduğu anlaşılmaktadır. İvedi beklentimiz, siyasal iradenin derhal harekete geçerek bunu mümkün kılan yasal değişiklikleri yapmasıdır. ÖNERİYORUZ, HER TÜRLÜ DESTEĞİ VERMEYE HAZIRIZ... Öte yandan, adil bir yargılamanın tekrar teminine yönelik farklı formüllerin önerildiği gözetildiğinde, bu hususa dair çalışmaların kısa sürede sonuçlanamayacağı anlaşılmaktadır. Oysa, sağlık durumu hayati tehlike teşkil eden ve derhal çözüm bulunmadığı takdirde telafi edilemez mağduriyetler yaşayacak kişilerin bulunduğu kamuoyunun malumudur. Bu bakımdan, daha kapsayıcı ve kalıcı bir çözüm bulunana kadar, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da yapılacak bir değişiklikle, sağlık durumu nedeniyle kişilerin salıverilmesine yönelik düzenlemeler yapılmasını önermekteyiz.
Bunu mümkün kılmak için, 5275 sayılı Kanun’un 16. maddesinde (Hapis Cezasının İnfazının Hastalık Nedeni ile Ertelenmesi) değişiklik yapmak gerekir. Bu bakımdan:

1) 5275 sayılı Kanun m. 16/3’te yapılacak değişiklikle, Üniversite hastanelerince düzenlenecek kurul raporunun da cezanın infazını geri bırakma kararının verilmesinde esas alınabileceğine; gerekirse, bu rapora ilgili C. Başsavcılığınca itiraz durumunda, Adli Tıp Kurumu’na başvurulacağına, dair düzenlemeye yer verilmelidir.
2) 5275 sayılı Kanun’un 16. maddesi sadece hükmü kesinleşmiş olanlar bakımından uygulanabildiğinden, madde sonuna eklenecek bir fıkrayla, “65 yaşını doldurmuş olan hükmen tutuklular bakımından da bu madde hükümleri uygulanabilir” şeklinde bir düzenleme getirilmelidir.
3) Nihayet, aynı yasanın 25/ı maddesindeki, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının infazı bakımından “Hükümlünün cezasının infazına, hiçbir surette ara verilemez.” şeklinde başlayan ve infaz hukukunun temel ilkesi olan “insancıllık”la telif edilemeyecek hüküm, kanundan çıkarılmalıdır.
Nihayet, kalıcı bir çözümün sağlanması konusunda bir çalışma yapılması durumunda, hukukçular kurulumuzca hazırlanmış olan somut önerileri açıklamaya, gerekirse de yazılı olarak sunmaya ve işbirliği anlamında her türlü desteği vermeye hazır olduğumuzun bilinmesini isteriz.