İSTANBUL'da bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Alibeyköy Meydanı'nda düzenlenen Mecidiyeköy-Kağıthane-Alibeyköy-Mahmutbey metro hattının temel atma ve 201 Erguvan otobüsünün hizmete alım törenine katıldı.



Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, 2004 yılında sadece 45 kilometre olan raylı sistem uzunluğunu, bugün 141 kilometreye ulaştırdıklarını, bununla birlikte Marmaray gibi dünya çapında bir projeyi tamamlayıp hizmete açtıklarını, ayrıca Boğaz'ın altından lastikli araçların geçiş yapabileceği küresel ölçekteki bir başka tünel projelerinin de devam ettiğini, açılışını 2015'te yapacaklarını anlattı.



Raylı sistem uzunluğunu 2019 yılında 420 kilometreye, daha sonra da 776 kilometreye çıkarma hedeflerine her geçen yıl biraz daha



yaklaştıklarını ifade eden Erdoğan, bugün temelini atacakları hat ile birlikte İstanbul'da halen inşaatı devam eden metro hatlarının uzunluğunun 110 kilometreye ulaştığını aktardı. Erdoğan, temelini attıkları 18 kilometrelik Mecidiyeköy-Kağıthane-Alibeyköy-Mahmutbey Metro Hattı'nın İstanbul'daki metro zincirinin son değil, sadece yeni bir halkası olduğunu belirterek, "Bu metro hattı Mecidiyeköy'de mevcut metro hattıyla, o istasyona entegre olacak. Oradan Topkapı-Edirnekapı-Habibler Tramvay Hattı'na, oradan



Tekstilkent-Yüzyıl Mahallesi üzerinden Otogar-Başakşehir metro hattına ulaşılabilecek. Bu metro hattını, daha sonra Beşiktaş ve Kabataş'a kadar uzatarak, iş ve konut yerleşimi bakımından yoğun tüm alanlar arasında kesintisiz ulaşımı sağlamış olacağız. Günde 1 milyon kişinin yararlanabileceği, hesap böyle, bu hattın devreye girmesiyle Mecidiyeköy-Mahmutbey arasındaki yolculuk süresi sadece 27 dakikaya düşecek. Bağlantılı hatlarla birlikte düşündüğümüzde, Mahmutbey'den metroya binen bir kardeşimiz Yenikapı'ya 39 dakikada, Üsküdar'a 48 dakikada, Sabiha Gökçen'e 95 dakikada ulaşabilecek. İstanbul'un nüfusu, şehirdeki araç sayısı ve yoğunluk sürekli artıyor olmasına rağmen, ulaşım konusunda attığımız bu adımlar sayesinde sıkıntı yaşanmasını bugüne kadar engelledik.



Belediye başkanlığım dönemimde İstanbul'un nüfusu 7.5 milyondu, şimdi 15 milyona ulaştı. Bunları görmek durumundayız. 286 yol ve kavşak düzenlemesi büyükşehir belediyemiz şu ana kadar yaptı. Bütün bunlara rağmen sürekli olarak, her gün 1500 kadar otomobilin İstanbul trafiğine girdiği böyle bir dönemde tabii ki sıkıntılar yok değil. Toplu taşıma kültürünü yaygınlaştıracağız. Toplu taşım kültürünün yanında, inşallah istasyonlarımızda bu dönemde katlı otoparkları yaygınlaştıracağız" diye konuştu "ORASI DA BİNALİ YILDIRIM'A MUHTAÇ"



Erdoğan, İstanbul'u CHP belediyesinden aldıklarını hatırlatarak, "Hatırlayın biz göreve geldiğimizde bugün ilk sandığa gidecek gençlerimiz o zaman yoktular, daha yeni doğmuşlardı. Şimdi ilk defa oy kullanacaklar. Onlar İstanbul'daki çöplükleri, çöp dağlarını, İstanbul'un susuzluğunu, hava kirliliğini bilmiyor olabilirler. Ümraniye Hekimbaşı çöplüğünün CHP'li belediyede vahşi depolama sebebiyle nasıl patladığını ve orada 39 kişinin öldüğünü bilmiyor olabilirler. Kim vardı? CHP belediyesi vardı. Ey CHP, sen önce bunların hesabını ver bakalım. CHP belediyesi olarak büyükşehir de Ümraniye de sendeydi ama siz bir modern depolama getiremediniz ve Ümraniye çöplüğü patladı, 39 vatandaşımız orada öldü. Bunu tabii o gün doğanlar, 23-24-25 yaşında olanlar bilmiyor olabilirler. Bunu şöyle bir büyükler hatırlatırsa kendilerine, CHP zihniyetinin kirli bir zihniyet olduğunu bilirler. Şimdi ben buradan Türkiye'ye sesleniyorum: Bugün İzmir'de modern çöp depolamasının olmadığını biliyor musunuz? Bugün İzmir gibi bir şehirde modern



depolama yok. Hala vahşi çöp depolaması yapıyorlar. Onun için orası da AK belediyeye muhtaç, orası da Binali Yıldırım'a muhtaç. İnşallah İzmirimiz'de de bu modern depolamaları İstanbul'da yaptığımız gibi yapacağız ve oralardan nasıl kompost gübre üretiliyor, oralardan nasıl enerji üretiliyor, bunları halkımız daha yakından görmüş olacak. Bu iş bizim işimiz, bu işi biz başarırız. Deneyimimiz, tecrübemiz her şeyimiz artık buna yetiyor" dedi. "TALİMATI VERDİM VE HEMEN O YAYIN ANINDA, YARIM SAAT İÇİNDE DURDURULDU"



Erdoğan, internet düzenlemesine de değinerek, internette, kişilik haklarını ve özel hayatın gizliliğini ihlal eden yayınlara karşı bir



düzenleme yapıldığını hatırlatarak, çirkin görüntüler, insanların mahrem konuşmaları, hakaretler vesaire yayımlandığında, "bunlar hemen engellensin, bir yandan mahkeme süreci devam etsin, mahkeme karar verinceye kadar hiç kimse mağdur olmasın" dediklerini



aktardı. Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: "Bu paralel yapının yönetimi, bu düzenlemeye karşı çıkıyor. Sayın Baykal'la ilgili o çirkin görüntüleri sergileyen de bu yapıydı, bu yapıydı. Anayasa tartışmalarını yapıyorduk, Ulaştırma Bakanıma dedim ki 'Bunu hemen,



anında durdurun.' Talimatı verdim ve hemen o yayın anında, yarım saat içinde durduruldu. O kaset sebebiyle bugünkü genel müdür bu partinin başına geldi. Şimdi sıkılmadan, utanmadan ne diyorlar? Bunun karşısına dikiliyorlar. Bitmedi, yanındaki yardımcılarından bir tanesi için de böyle bir kaset yayımlandı. Onu da biz durdurduk. Bahçeli'nin yanındaki kişiler için de bunlar yayımlandı. Onları da



biz engelledik, biz durdurduk. İşte bu paralel yapıydı bunları yayımlayan. Paralel yapının yönetimi bunları yaparken, şimdi nasıl olur da bunu savunuyorlar anlamıyorum? Peki şimdi sormazlar mı: Ya sizin bu tür yayınları engellemek gibi bir derdiniz yok mu? Sizin milli değerlere saygınız yok mu? Sizin manevi değerlere saygınız yok mu? Biz ne diyoruz? 24 saat burada Telekominikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) müdahale yetkisine sahip olacak ama mahkeme bir taraftan devam edecek. Mahkeme TİB'in aldığı karara uyarsa ne ala, devam eder. Fakat uymazsa, TİB'in kararı ortadan kalkar. Bunların mahremiyete, özel hayata, aileye saygıları yok mu? Bu düzenlemeye karşı çıkmayı neyle izah ediyorsunuz? İşte dün bir grup Taksim Meydanı'na çıkıyor. Ne için? Bununla ilgili olarak. Tabii hiçbir haber verme, böyle bir toplantı. Artık Taksim Meydanı bu tür gösterilerin meydanı, bu tür gösterilerin mekanı değildir. Bunu bilmenizi istiyoruz. Bunlar için ayrılmış meydanlar neresiyse valiliğe müracaatını yaparsın, gider orada gösterini yaparsın. Gösteriler yasak değil. Biz de yanındayız ama gidip 'İstediğim yerde istediğim gibi ben miting yaparım', yok böyle bir şey. Çünkü bu toplumu kimsenin rahatsız etmeye hakkı yok. Kendi tabanlarına, tabanlarının içindeki samimi, hasbi, temiz insanlara neyle izah edecekler böyle bir internet yayınını? Birileri yasayı anlamadan, dinlemeden, çok çok affedersiniz, kusura bakmayın 'edepsiz görüntülere dokunma' diyerek, edepsizce sokağa çıkıyor. Bu paralel yapı, onları destekliyor. Allah ıslah etsin diyorum, başka da hiçbir şey demiyorum." "HER ZAMAN UYANIK OLACAĞIZ"



Türkiye'nin çıkarlarını hedef alan bu örgüte fırsat tanımayacaklarını söyleyen Erdoğan, "Türkiye'nin milli değerlerini, milli kurumlarını, Çözüm Sürecini hedef alan bu örgüte asla imkan tanımayacağız. İçine düştükleri ahlaksızlık batağı, içine düştükleri ihanet tuzağı, bunları zaten bitirecek ve bitiriyor. Biz de yargı yoluyla, bunlara yaptıkları illegal işlerin, yaptıkları ajanlığın, casusluğun hesabını soracağız. 30 Mart seçimleri, Türkiye için hayati derecede önem arz ediyor. 30 Mart'ta sadece filanca kişiyi belediye başkanı seçmeyeceksiniz, aynı zamanda AK Parti'nin iktidar gücünü bu ülkede siz artıracaksınız. Bu seçimin böyle bir özelliği de var. 30 Mart'ta Türkiyemiz için bu hasmane tutum içerisine girenlere bir kez daha hak ettikleri cevabı sandıkta siz vereceksiniz. 30 Mart'ta milletim



adeta haykıracak. 30 Mart'ta bu aziz millet, ekonomisine, demokrasiye, kardeşliğe kastedenleri sandığa gömecek; ben buna inanıyorum. Şimdi buradan bir çağrı yapmak istiyorum; biz, demokrasiden, hukuktan, meşruiyetten hiçbir zaman ayrılmadık, ayrılmayacağız. Bu süreçte de asla ayrılmak gibi bir şey düşünemeyiz. Soğukkanlılığımızı muhafaza edeceğiz, sağduyumuzu



muhafaza edeceğiz. Tahriklere karşı son derece dikkatli olacağız. İftiralara, yalanlara, atılan çamurlara karşı her zaman uyanık olacağız. Şunu unutmayın, Kapınıza gelen olursa, hiçbir partiye oy istemeyip, sadece 'AK Parti'ye oy vermeyin' talebinde bulunanlar olursa; bu siyaset dışı aktörlere, 'Gidin partinizi kurun, öyle gelin' deyiniz, bu cevabı veriniz. Bu önümüzdeki 50 günlük süreci dikkatle, hassasiyetle, soğukkanlılıkla, ama çok çalışarak geçireceğiz. Göreceksiniz, bunlar kaybedecek, Türkiye kazanacak, millet kazanacak, siz kazanacaksınız, yeni Türkiye kazanacak" diye konuştu. "SEN KİMSİN YA? SEN İŞİNE BAK"



Erdoğan, bir paralel yapının ortaya çıktığını, bu paralel yapının bir kısımın yargıda, bir kısmının emniyette, işbirliği yapmak suretiyle müteşebbislere, iş adamlarına yönelik adımlar attıklarını söyledi. 3. havalimanının maliyetinin 42 milyar dolar olduğunu belirten Erdoğan, beş firmanın ortak olarak bu ihaleyi aldığını, devlet olarak kendilerinin buraya para ödemeyeceklerini anlattı. Erdoğan, 20 yıl süreyle bu beş firmanın burayı yapıp çalıştıracağı, yapımında devletin bir kuruşunun olmadığını ama bu firmaların aynı zamanda da



devlete buradan ödemeler yapacağını belirterek, "Ana muhalefetin genel müdürü, bu CHP'nin genel müdür kalkıyor, bu ortaklardan bir tanesini grup toplantısında adını vererek diyor ki; 'Başında bulunduğu filanca sivil toplum örgütünden ayrılması lazım'. Dün de söyledim, o girişimcimiz oraya ne devletin, ne de senin atamanla gelmedi. O girişimcimiz oraya, oranın üyesi durumunda olan tüm üyelerin oylarıyla geldi. Onlar getirdiler, onlar alırlar. Senin demenle oradan bu girişimcimiz ayrılmaz, ayrılmamalıdır. Çünkü demokrasi mücadelesi budur ama bu adam demokrasiyi bilmiyor ki, bu adam sadece işine gelmeyen yerlerde, bakıyorsunuz talimatlar yağdırıyor,



emirler veriyor. 'Oradan istifa etmesi lazım' Sen kimsin ya? Sen işine bak. Bunlar zaten sandıkta netice alamayınca sokaklara dökülüyorlar, bunların hayatı böyle. Bunlar sandıkta alamadıkları için Menderes'i ipe götürenin ta kendileridir. Bunlar sandıkta alamadıkları için Gezi olaylarının içerisinde yer alanlarının ta kendileridir. Şimdi de paralel yapılanmayla beraber çalışıyorlar. Düne kadar bu kadar aleyhteydiler. Düne kadar bu kadar veryansın ediyorlardı. Ne oldu ya? Ne kadar çabuk arkadaş oldunuz, ne kadar çabuk dost oldunuz? İşte biz bu ülkede taş üstüne taş koyanların yanındayız. Fakat bu CHP'nin genel müdürü bugüne kadar taş üstüne taş koymadığı gibi, biliyorsunuz bir zamanlar SGK'nın genel müdürüydü. SSK'nın genel müdürü olduğu zamanlarda hastanelerimizin halini



hatırlayın. Hastanelerde ilaçlarımızı bulabiliyor muyduk? Doktor ilaç verirdi, inerdik hastanenin eczanesine maalesef ilaçların çoğu yok. O zaman tabii eczaneler de ilaç vermiyor. Ancak paranı verip ilacını öyle alabiliyordun. Şimdi böyle bir sorun var mı? Şimdi hastanelerimiz daha modern hale geldi mi? Yeni hastanelerimiz açılıyor mu? Artık odalarımız koğuş sistemiyle değil, bir yatak, iki yatak, üç yataklı ve özel sektörün hastanelerinden de istifade ediyor muyuz? Bütün eczanelerden ilacımızı alabiliyor muyuz? Bu insanca muamelenin adıdır. Çünkü biz, 'halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi' diyerek yola çıktık" diye konuştu. "PARTİMİZİN İÇİNDEN DE BAZI İHANET EDENLER ÇIKTI"



Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Partimizi kapatmaya tevessül ettiler, olmadı. Şimdi birileri çıkmış kenarlarında köşelerinde bu paralel yapının, bu paralel devletin uşaklarından biri çıkmış, 'AK Parti kapatılmalı' diyor. Önüne de bunun bir 'prof' koymuşlar. Senin aldığın ilim buysa, biz batmışız. Senin demokrasi anlayışın buysa, biz batmışız. Biz bu ülkede partilerin kapatılması noktasında karşı duran tek partiyiz. Anayasa değişikliğinde de bunun kavgasını verdik ama ne yazık ki, anayasa değişikliğinde hemen CHP de MHP de BDP de Meclis'i terk ettiler. Bu maddenin oylamasında orada bulunmadılar. Ne yazık ki, partimizin içinden de bazı ihanet edenler çıktı. Onlar da ne yazık ki, olumsuz oy kullandılar. 330'u bulamadığımız için o anayasa değişikliği reformuna o madde girmedi. Eğer girmiş



olsaydı bugün partilerin kapatılması diye bir şey kalmayacaktı. Biz, başta Allah'a, sonra sizlere güvendik. Bu yola besmeleyle çıktık, bu yola duayla çıktık, bu yola sizinle, milletle çıktık ve milletle, sizlerle yürüyoruz. Sizin dualarınız, sizin temiz kalpleriniz, sizin samimiyetiniz, kararlılığınız, bütün oyunları bozdu, bütün tuzakları altüst etti. İşte şimdi yeni bir oyunun, yeni bir tuzağın peşindeler. Önce Gezi Parkı dediler, sokakları ateşe verdiler. Günlerce Türkiye'yi hem içeride huzursuz ettiler, hem dışarıda. Fakat siz, millet olarak geldiniz Kazlıçeşme'ye 1.5 milyon İstanbul'lu onlara gerekli dersi verdiniz. Ankara Sincan'da 750 bin Ankaralı orada toplandı, oradan gerekli dersi verdi. Şu anda da yine aynı şekilde hangi vilayete gidiyorsak, Manisa bir başka güzel ilçeleriyle, Sakarya yine bir başka güzel. Bütün bunlar gerekli cevabı veriyorlar. İnşallah şimdi bütün illeri yine dolaşmaya devam edeceğiz. Millet bu paralel yapıya, bu paralel devlete gerekli cevabı inşallah meydanlardan verecek." "17 ARALIK'LA BİRLİKTE YİNE DÜĞMEYE BASTILAR"



Geçen hafta Almanya'da bulunduğunu hatırlatan Erdoğan, "Berlin'deki büyükçe bir kapalı spor salonunu tıklım tıklım dolduran oradaki



kardeşlerimiz Berlin'den, Almanya'dan Türkiye'ye seslendiler; biz dediler, beraberiz dediler, diriyiz dediler, hep beraber Türkiye'yiz dediler. Bizim birliğimizi, beraberliğimizi bunların bozmaya gücü yetmeyecek. Türkiye'ye, başta ekonomi olmak üzere ağır bedeller ödettiler. Orada başarı sağlayamayınca, şimdi, 17 Aralık'la birlikte yine düğmeye bastılar, yine çirkin senaryolarla üzerimize gelmeye başladılar. Türkiye ekonomisini hedef aldılar. Türkiye'nin milli kurumlarını, milli bankası Halkbank'ı, Milli İstihbarat Teşkilatı'nı hedef



aldılar. Bir yıldan fazla bir süredir devam eden Çözüm Sürecini, sürecin getirdiği bahar havasını, Milli Birlik ve Kardeşlik Projemizi hedef aldılar" diye konuştu. Erdoğan, bir yılı aşkın bir zamandır artık şehit haberlerinin gelmediğini ve şimdi bunun tahrik edilmeye çalışıldığını dile getirerek, "Çünkü bunlar şehitlerimiz üzerinden pirim yapmaya alıştılar. İşte şimdi de rüşvet iftirası atarak, yolsuzluk iftirası atarak, her türlü yalana, iftiraya başvurarak yaptıkları internetteki düzenlemeyi bahane ederek, bir kez daha huzur, güven ortamını, demokrasiye, milli iradeye kastetmeye başladılar" dedi. "RÜŞVET BİR MEMURLA SİVİLİN İŞ TUTMASI DEMEKTİR"



Erdoğan, 17 Aralık sürecinde, kimlerin kimlerle iş tuttuğuna özellikle dikkat etmek gerektiğini belirterek, "Hükümeti yıpratmaya çalışanlar kimler? Sokakları hareketlendirmeye çalışanlar kimler? Yolsuzluk ve rüşvet iftirasını dillerinden düşürmeyen kimler? Rüşvet nedir biliyor musunuz? Rüşvet bir memurla sivilin iş tutması demektir. Onların arasındaki muamelenin adıdır. Türkiye'yi, hem içeride, hem dışarıda karalamanın peşinde olanlar kimler? Bu ittifakı çok iyi görmeniz gerekiyor. Eğer bu hükümet, yolsuzlukların hükümeti olsaydı, milli gelirimiz 230 milyar dolardan 800 milyar dolara çıkabilir miydi? Eğer bu iktidar yolsuzlukların iktidarı olsaydı, Türkiye'nin dış borcu, milli gelirle orana yüzde 73'ten yüzde 35'e düşebilir miydi? Eğer bu iktidar yolsuzlukların iktidarı olsaydı enflasyon yüzde 30'dan tek haneli rakama düşer miydi? Eğer bu iktidar yolsuzlukların iktidarı olsaydı, devletin borçlanma faizi yüzde 63'ten tek haneli rakamlara düşebilir miydi? Bu iktidar yolsuzlukların iktidarı olmuş olsaydı, ah benim kardeşlerim, 36 milyar dolardan aldığımız ihracat, 152 milyar dolara çıkabilir miydi?" dedi. "TÜSİAD'A BAK YA"



Hükümeti engellemek için önünü kesmeye yönelik aynı malum örgütler bulunduğunu söyleyen Erdoğan, şunları dile getirdi: "Bir de kim var bunların içinde biliyor musunuz? Bu işin içinde bir de TÜSİAD var. İşin garibi o. TÜSİAD'a bak ya. Ya sen git işine bak be, sen git üretim yap. Sen Türkiye'de bu iktidarın döneminde kazandığını hiçbir zaman kazanamadın. Şöyle kazandınız. Bundan önce iktidarlardan istediğiniz gibi meşru veya farklı yollardan, farklı şeyler istiyordunuz. Ha onlar size, onları vermiş olabilir ama bizden bunları alamazsınız. Bizden hakkınızı alırsınız. Hakkınızı vermekte asla bizler şüpheye düşmeyiz. Fakat hakkınız olmayanı alamazsınız. Bakkal dükkanı nasıl kontrol ediliyorsa, vergilerde, defterlerde, sen de öyle kontrol edileceksin. Bundan önce belki sizi belki gelip kontrol etmiyor olabilirler, ama şimdi kontrol edileceksiniz. Yine her zaman olduğu gibi bu işin içinde CHP var, MHP var. Fakat bu sefer, bu ittifakın içinde yeni bir örgüt daha var. Kökü dışarıda olan, Türkiye dışındaki odaklara hizmetkarlık yapan bir örgüt, Türkiye'deki saf, temiz kardeşlerimizi kullanarak, bu ülkenin, bu milletin çıkarlarını hedef alıyor. Bu örgüt, arkasına aldığı bazı uluslararası çevrelerin desteğiyle, Türkiye'deki marjinal örgütleri, sermayeyi, medyayı, özellikle de CHP'yi ve MHP'yi adeta şu anda parmağında oynatıyor. Bunların tek bir derdi var: AK Parti'yi, hükümeti yıpratmak. Türkiye bunların derdi değil. Millet, bunların umurunda değil. Türkiye zarar görmüş, Türkiye kaybetmiş, Türkiye yara almış, bunların umurunda değil. Ben şimdi buradan, İstanbul'dan soruyorum: Ey CHP, ya senin bu paralel örgütle ne işin olur? Bu paralel örgüte savaş açan sen değil miydin ya? Bu paralel örgütü en büyük tehlike olarak gören sen değil miydin? Ey CHP'nin genel müdürü. CHP Gençlik Kollarının karikatür sergisine gidip, bu paralel örgütün başını sahtekarlıkla suçlayan sen değil miydin ya? CHP'nin seçim afişlerinde, bu paralel örgütün liderini karalayan, kara bulutlar içinde gösteren siz değil miydiniz ya? Peki şimdi size ne oldu? Niye bu kadar yakınlaştınız? Nasıl oldu da aynı yolun yolcusu oldunuz? Nasıl oldu da ittifak kurdunuz? Sizi bir araya getiren, sizi birbirinize yoldaş yapan ne? Buradan da açık açık söylüyorum: Eğer CHP, bu örgütün tabanından, bu örgütün samimi mensuplarından oy alabileceğini zannediyorsa, fena halde yanılıyor. Ben inanıyorum ki, burada, bu örgütün tabanı demeyeceğim, çünkü onları tenzih ederiz; böyle bir örgüt yapılanması içerisinde o samimi, o temiz insanlar bu yapılanlardan çok rahatsızlar. Onlar 11 senedir bu ülkede inanç, düşünce özgürlüğü noktasında atılan bu adımları gayet iyi biliyorlar, gayet iyi görüyorlar; o tepe noktada olanlar görmeseler dahi. Bu paralel örgüt CHP'yi ele geçirmiş olabilir, bu paralel örgüt CHP'yi parmağında oynatıyor olabilir ama benim samimi, hasbi ve temiz kardeşlerim bu oyuna gelmez, bu çirkin ittifaka asla prim vermez. Yanlış hesap yapıyorlar. O hesap da inşallah en başta İstanbul'dan, Türkiye'nin 81 vilayetinden dönecek. CHP de o paralel örgüt de 30 Mart'ta bu milletten gereken cevabı çok net biçimde alacaklar." "BURADAN BİR SESLENİN DE SİGARAYI BIRAKSIN"



Konuşmasına ara vediği sırada önlerde kendisini dinleyen bir vatandaşla konuşan Erdoğan, "Bak bir hanımefendi bana bir şikayette bulundu: 'Kocam sigara içiyor, ne olur buradan bir seslenin de sigarayı bıraksın'. Bak hanımlar rahatsız görüyorsunuz. Ben de buradan sigara içen beylere diyorum ki; lütfen hanımları rahatsız etmeyin, sigaranızı bırakın. Çünkü aktif içicilerden çok, pasif içiciler, yani içmeyen daha çok rahatsız oluyor. Biz halkımızı çok seviyoruz, dolayısıyla zarar görmesini istemiyoruz" diye konuştu.