BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, Ramada Plaza'da düzenlenen 2. Şehir Yazarları ve Akademisyenleri Toplantısı'na katıldı. Burada katılımcılara hitap eden Erdoğan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ramada Plaza Tekstilkent'te yapılan 2. Şehir Yazarları ve Akademisyenleri toplantısına katıldı. Şehir ve insanın birbirini inşa eden, birbirinin aynası olan varlıklar olduğunu söyleyerek, "İnsan şehri inşa eder, şehir de insanı. Şehir neyse, insan da odur, insan neyse, şehir de aynen odur. Her ikisi de insan da şehir de topraktan gelmişlerdir. İnsan, topraktan yaratılmıştır ama insana baktığınızda toprak değil, beden görürsünüz. Gönül gözüyle bakabilirseniz, ruhu görürsünüz, canı görürsünüz. İşte aynı şekilde, şehir de bir toprak yığını, taş yığını, beton ve asfalt yığını değil, adeta ruhu olan, adeta canı olan, tıpkı insan gibi yaşayan bir varlıktır. İnsandan ruhu aldığınızda geriye nasıl bir et yığını, kemik yığını kalırsa, inanın, şehirden de ruhu aldığınızda, geriye sadece bir toprak yığını kalır" dedi. "BİZ ONU 3'E İNDİRDİK"

Erdoğan, dünyanın çok hızlı değiştiği, ekonominin, ticaretin, sanayinin şekil değiştirdiği, özellikle de nüfusun katlanarak arttığı bir çağda yaşandığını belirterek, "1900 yılında, yani bundan 114 yıl önce, İstanbul'un nüfusu yaklaşık 1 milyondu. Şu anda yaklaşık 15 milyon kişinin yaşadığı bir İstanbul var. Bir asır önce Ankara'nın nüfusu, yaklaşık 40 bin kişiydi, şu anda 5 milyon kişinin yaşadığı bir Ankara var. Şehirlerimiz, çok hızlı şekilde büyüdü ama maalesef kontrolsüz şekilde büyüdü. Şehir kültürümüz, şehirlere yüklediğimiz mana, medeniyetimizdeki o ruh, o incelik, o mimari estetik, ne yazık ki büyüyen şehirlerimizde göz önünde tutulmadı, ikinci plana atıldı. İstanbul'a belediye başkanı olduğum zaman, İstanbul'da benden önceki belediye başkanı arkadaşlarımızın verdiği emsal neydi biliyor musunuz? 15. 13-15 emsalin verildiği bir şehir, betondan başka ne olur? ve o zaman 3'e indirme kararını verdiğimde, çok ciddi eleştiriler aldım ama karalıydım ve biz onu 3'e indirdik. Şimdi, aldığım bazı haberler ve yaptığım incelemelerde de şunu görüyorum; şimdi de maalesef, Kusura bakmayın açık konuşacağım, açlar, oburlar, duymayanlar, bu üç emsali arkadan, sağdan, soldan nasıl dolanarak, plan notlarıyla oynamak suretiyle 'beşe, altıya, yediye çıkarabiliriz' bunu yapıyorlar. ve plan notlarıyla şu anda buralara bunu tırmandırabiliyorlar. İşte bunlar şehirlere maalesef ihanet ediyorlar ve şehrin ruhu üzerinde oynuyorlar" diye konuştu. "O RESİMLER OLMASA"

Belediye Başkanlığı döneminde Karacaahmet Mezarlığı'yla ilgili tarihi mezar taşlarından 106 tanesinin söküldüğünü söyleyen Erdoğan, "Ne yazık ki, orada inşa edilen bina bir din, inanç istismarıydı. Onu yıkmaya gönderdiğim dozerlerde o zamanın başbakanı ve valisi ne yazık ki, o yıkımı durdurdu. Allahtan ki, resimler falan çektirmiştim. Daha sonra benimle ilgili bir dava açıldı. Dava şuydu; bu kaçak inşaata neden müsaade ettin? O resimler olmasa şu anda ben ağır bir ceza ile içerde olabilirdim. Bütün o resimler mahkemede ortaya konulmak suretiyle işi kurtardık. Ve şu anda o bina hala orada duruyor. O binanın, inancının mensubunu olduklarını söyleyenler de benim o inanca karşı olduğumu söylüyor. Onların yetkililerine o zaman Üsküdar'da 46 tane yer teklif ettim. Alın size dedim. Hangisini beğeniyorsanız oraya yapalım yardımcı olayım dedim ama bu mezar taşlarıyla oynamalım dedim. Bizim için tarih, medeniyettir. Maalesef o tarihi orada gömenler belli çevreler tarafından iltifat gördü. Bize ise farklı yaklaştılar. Bu gün de aynı noktada aynı çizgideyim. Geri adım atmam" dedi. "ESAS OLAN RUHTUR"

Erdoğan, hiçbir medeniyetin kılıçla, topla, tüfekle, tankla yok edilemeyeceğini kaydederek, "Medeniyet yakmakla yanmaz, izi silinemez. Camiler, kervansaraylar, şadırvanlar, köprüler, bir medeniyetin sadece tezahürleridir. Kitaplar, kütüphaneleri eserler, yazılar medeniyetin sadece zahirde görünen eserleridir. Medeniyet eserde ortaya çıkan değildir. Gönülde kalpte, ruhta ortaya çıkan orada şekillenen orada yaşayan bir değerdir. Camiler yıkılır, köprüler havaya uçurulur, kitaplar kütüphaneler yok edilir. Ama esas olan ruhtur. Bir tolum bir millet bir medeniyet asıl ruhunu kaybettiği zaman her şeyini kaybetmiştir. Bunu bildikleri için dikkatinizi çekiyorum. Bizim millet ve medeniyet olarak ruhumuzu esir almak, ruhumuzun gıdalarını ruh kökümüzü oluşturan kaynaklarımızı kurutmak istediler. Başarılı oldular mı, evet. Bir dönem maalesef kısmen de olsa başarılı oldular. Ama Allah'a hamd olsun o ruhu silemediler o ışığı söndüremediler. Milletin ruhundaki nuru tam olarak zulmete yani karanlığa çeviremediler. Medeniyetleri tek başına idareciler, sultanlar, padişahlar, vezirler, cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar inşa etmezler. Onların hazırladıkları zeminde yürüyen milletler o milletlerin içinden çıkan alimler, gönül insanları, yazarlar, şairler, sanatçılar medeniyetlerin asıl mimarlarıdır. Hz Mevlana olmasaydı, Hacı bektaşı veli, Ahmet Yesevi olmasaydı acaba Selçuklu olabilir miydi? Şeyh Edebali olmasaydı, Mimar Sinan, Molla Güreni, Akşemseddin, Hacı Bayram Veli olmasaydı acaba Osmanlı cihan devleti olabilir miydi? Tek başına güç tek başına finansman imkan akıl olması ne medeniyet inşa etmek ne de medeniyetin tezahürü olan şehirler inşa etmek için yeterli değildir" diye konuştu. "BEN PASAPORT UYGULAMASI GETİRMEK İSTEMEDİM

Şehirlerin geleceği konusunda umutlu olduklarını ifade eden Erdoğan, "Allah'a şükürler olsun, özgüveni yüksek, umutlu, heyecanlı, birikimli, tarih ve medeniyet bilinci yüksek bir nesil geliyor. Hiç endişe etmeyin. Öyle zannedildiği gibi değil. Geliyor, kimlik bunalımı yaşayan, özünden, ruhundan, tarih ve ecdadından uzak nesiller taktir edersiniz ki, buna göre şehirler kuracaktır. Ama ecdadını tanıyan, tarihinden aldığı ruhla geleceğine formüller üreten nesiler inanıyorum ki, yeni şehirlerin de mimarları olacaklar. Toplu konut ve kentsel dönüşüm gayretlerimizin belli çevreler tarafından kıyasıya eleştirildiğine şahit oluyor, bu eleştiriyi çok haksız buluyoruz. İstanbul'un gece kondu sorununu çok çabuk unuttular. Gecekondular bizim geleneksel konut mimarimizi yansıtmıyor. Belediye başkanıyken İstanbul'a girişle alakalı olarak buraya girişte nakil ilmuhaberi istedik. Dediler ki pasaport getiriyor. Ben pasaport uygulaması getirmek istemedim. İstanbul'a gelen göçü engellemek için böyle bir teklif getirdim. Niye İstanbul'a geliyorsun. Paran var mı, işin var mı evin var mı bunların hiçbir şeyi yok. Sadece daha önce gelmiş olanların onlara verdiği adres var. Esenler'de dört duvar bir çatı buraya yerleş. Şehrin onda hakkı yok mu. Kolundaki bileziği satmak suretiyle borçlanmak suretiyle apartman dairesi alıp oraya yerleşme gayreti içerisinde olan vatandaşımla onun arasındaki adaleti nasıl tesis edeceğiz" dedi. "MOĞOLLAR GELDİLER O YIKIM EKİBİNİ YIKTILAR"

Erdoğan, malzemesi aşk, iman, ilim olanların er ya da geç eserini ortaya koyacağını kaydederek, "Unutmayalım, eser, müessiriyle güçlüdür. İşi tahribat olan da er ya da geç harap olup gider. Hasan Sabbah, Selçuklu'yu yıkmak için, tahrip etmek için sinsice örgütlenmişti. Ama Moğollar geldiler o yıkım ekibini yıktılar. Ezip geçtiler. Moğollar'dan da Alamut'tan da geriye sadece ibretlik hikayeler kaldı. İstanbul defalarca yakıldı yıkıldı, geriye Fatih, Mimar Sinan kaldı. Yıkanları ve yıkmaya çalışanları tarih hiç hatırlamayacak" diye konuştu. DG (ET)