GAZETECİLER ve Yazarlar Vakfı Başkanı Mustafa Yeşil, omuz omuza olmaya mecbur olduğumuzu belirterek, "Bu coğrafyada Alevilik ve Sünnilik kavga meselesi haline getirilmemeli. Buna hiçbir zaman prim veremeyiz. Aleviliği farklılığı içinde ayrı bir zenginlik olarak tanınmasını kimse engelleyemez" dedi.
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın alt kuruluşu olan Abant Platformu'nun, 'Aleviler ve Sünniler: Barışı ve Geleceği Birlikte Aramak' konulu toplantısı Bolu Abant Tabiat Parkı'nda bulunan Büyük Abant Oteli'nde düzenlendi. Toplantıya aralarında gazeteciler, yazarlar, akademisyenler, Cem Vakfı, Alevi Vakıfları Federasyonu, Anadolu Alevi Derneği, Erikli Baba Dergahı, Anadolu Alevi Bektaşi Federasyonu'ndan az sayıdaki temsilci olmak üzere 160 kişi katıldı.
ALEVİLİK VE SÜNNİLİK KAVGA MESELESİ HALİNE GETİRİLMEMELİ
Üç gün sürecek toplantının açılış konuşmasını yapan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Mustafa Yeşil, alevilerin bu toprakların en temel rengi olduğunu belirterek, "Yılmadan usanmadan bir kere daha tanış olalım. Herkese gelin tanış olalım demeyi vazife biliyoruz. Bu toprakların en temel rengi farklı olsun, fazilet ve erdemle el ele, omuz omuza olmaya mecburuz. Bu coğrafyada alevi ve sünnilik kavga meselesi haline getirilmemeli. Buna hiç bir zaman prim veremeyiz. Aleviliği farklılığı içinde ayrı bir zenginlik olarak tanınmasını kimse engelleyemez. Devletten beklediklerimiz vardı. İktidar ve gücü temsil edenlerden beklediklerimiz vardı. Adaleti temsil edenlerin güçlü olması lazım" dedi.
GELİN TANIŞ OLALIM, İŞLERİMİZİ KOLAY KILALIM
Yaşanan süreçlerde çok şeylerin kaybolduğunu belirten Yeşil, "Dostlarımızı, komşularımızı, arkadaşlarımızı ve yüreklerin oluşturduğu o atmosferi kaybettik. Birbirimizi zenginlik haline getirebilme özelliğimizi kaybettik. Belki de top yekün etrafımıza verebileceğimiz mesaj gücünü kaybettik. Onun için yılmadan, usanmadan bugün bir kere daha gelin tanış olalım ve bu manada da işlerimizi kolay kılalım. Çünkü tanış olmadan, karşılıklı sevmeden, sevilmeden, gönülleri açmadan, kırgınlıkları bertaraf etmeden, ön yargıları aşmadan yakınlaşmanın, sevmenin ve sevilmenin başka yolu olmadığını hepimiz acı tecbürbelerle gördük ve yaşadık" diye konuştu.
Yeşil, barışın herşeyin özü ve temeli olduğunu ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Hangi anlayış, hangi ideoloji, hangi fikir, hangi inanç olursa olsun bunu nefret üzerine inşaa edenler sadece ve sadece etrafındaki kendileri gibi nefreti konaklayanları toplarlar. Biz acılara rağmen, maruz kaldığımız zülme rağmen, bazen kırılmış hatırımıza, değer verilmemiş onurumuza, ötelenmiş kimliğimize rağmen bir kere daha barışın ve sulhun herşeyin özü ve temeli olduğuna inanarak, biraz özveriye dayalı ama biraz da geleceğin beklentileri içerisinde hem de herkese gelin tanış olalım anlayışı içerisinde hareket etme anlayışı içerisindeyiz. Bunu öncelikle kendi topraklarımızda, kendi insanımızla özellikle de yaşadığımız bu toprakların en temel rüknü, en temel rengi, bu topraklarda farklı unsurlarda, farklı anlayış ve düşünceyi temsil eden insanlarla da ortaklık sayılarımız fazilet ve değerler açısından eğer sayacak olursak en fazla ortaklığımızın, en fazla değerimizin birlikteliğimizin olduğu çok önemli bir rükünle, bir kesimle kucak kucağa, el ele, omuz omuza olmaya mecburuz. O da alevi kardeşlerimiz."
"ATATÜRK, DİYANET İŞLERİNİ DİĞER DİNLERİ İÇİNE ALAN BİR KURUM OLARAK TASARLAMADI"
Abant Platformu Başkanı Prof.Dr. Levent Köker'in moderatörlüğünü yaptığı 'Tarihsel Süreçte Ortadoğu ve Türkiye'de inanç ilişkileri' konulu ilk oturumda konuşan tarihçi Prof.Dr. Ahmet Yaşar Ocak, Aleviliğin basit bir islam anlayışı olarak görülmemesi gerektiğini vurgulayarak, "Alevilik Hazreti Ali'yi sevme meselesi de değildir. Birçok problemi bünyesinde barındıran bir konudur. Mustafa Kemal Atatürk, Diyanet İşleri Başkanlığı'nı şiddetle benimsediği laiklik kavramına aykırı olarak genelde islamı ve müslümanları şekillendiren ve dizayn eden bir kurum olarak kurduğu, gerek onun zamanındaki Diyanet İşleri reislerinden bizzat onun talimatlarıyla yapılan yayınlarda bunu net biçimde ortaya koyar. Aslında bu durumu çok iyi bilmelerine rağmen Aleviler, Diyanet İşleri Başkanlığı'nı eleştirirken Atatürk'ü eleştirmezler. Atatürk hiçbir zaman Diyanet İşleri reisini diğer dinleri de içine alan bir kurum olarak tasarlamamıştır. Bu kurumun kuruluş amacı dikkate alındığı zaman bu tür eleştirilerin yersiz olduğu anlaşılır" dedi.
GEREKEN ANLAYIŞI SÜNNİ TOPLUM GÖSTERMEDİ
Ocak, alevi toplumuna gösterilmesi gereken anlayışı sünni toplumun göstermediğini açıklayarak, şöyle konuştu:
"Gayri resmi de olsa Alevilerin statüsü devam etmektedir. O dönemde de devam ediyordu bu dönemde de devam ediyor. Aleviler ve siyaset konusu çok önemli bir konudur. Türkiye'de alevi kimliği 1980 ve 1990'lı yıllarda kendini açığa çıkararak sert bir savunma geliştirmesine neden oldu. Aleviler bu zor süreçte yalnızdır ve asıl üzücü olan da budur. Anlatmaya çalıştığım ve geçmek durumunda kaldığın problemler ve hala yeterince farkına varamadığımız ve kavrayamadığımız ölçüde sünni toplumun da kusurudur ve büyük bir kusurudur. Alevi toplumuna göstermeleri gereken anlayışı sünni toplum göstermemiştir."