AFYONKARAHİSAR'ın Sandıklı İlçesi'nde oturan 103 yaşındaki Fatma Bozkaya, uzun yaşamın sırrını "Zeytinyağı ve tereyağından başka yağ yemedim" diye anlattı.
Resmi evraklara göre 14 Eylül 1911 Sandıklı doğumlu olan Fatma Bozkaya, bu kadar uzun ömür sürmesine karşın, resmi kayıtlardaki doğum tarihine itiraz ediyor ve babası nüfusa 7 yıl geç kaydettirdiği için aslında 110 yaşında olduğunu söylüyor. 3 oğlu, 7 torunu, 12 torun çocuğu olan Fatma Bozkaya, 35 yıl önce eşi Cevat Bozkaya'yı kaybetmiş. Üç çocuğundan büyük olan oğlu 76 yaşındaki Erdal Bozkaya İstanbul'da, 74 yaşındaki Selçuk Bozkaya İzmir'de ikamet ediyor.
Sandıklı'nın Cuma Mahallesi'nde kiralık bir evde, eşinden kalan dul maaşıyla hayatını sürdüren Fatma Bozkaya'ya, oğulları ve yeğenleri destek oluyor. 9 yaşında İstanbul'a giden Fatma Bozkaya, eşinin ölümüyle birlikte Sandıklı'ya dönmüş, yaklaşık 30 yıldır ilçede oturuyor.
'ATATÜRK BİZİ SELAMLADI'
Atatürk'ü bir sefer çok yakından gördüğünü dile getiren Fatma Bozkaya, o anı şöyle anlattı:
"Atatürk'ü gördüm. İran Şahı -yılı hatırlamıyorum- İstanbul'a geldiğinde gördüm. Dediler ki 'Atatürk Harbiye'den, Dolmabahçe'den geçecek.' Biz de Nişantaşı'nda oturuyoruz. Eski Harbiye'de parmaklıklar var. Eskiden Harbiyeli çocukların oturdukları yerler buralar. Parmaklıkların yanına durdum. Sonra baktım İran Şahı, yanında da Atatürk var. Arabanın içersindeler. Arabanın arkası açık. 'Paşam, hoş geldin' dedim. Şapkasını çıkardı, bizi selamladı. Atatürk gerçekten çok iyi birisiydi. Bütün dünya üzüldü öldüğüne."
SAVAŞ VE KITLIK YILLARI
Afyonkarahisar'ın işgaliyle ilgili anılarını da anlatan Fatma Bozkaya, Yunan askerinin buraya 3 kez geldiğini söyledi. Fatma Bozkaya, "Ben çocuktum. Afyon'a Yunan 3 sefer geldi. İlk geldiğinde bir hafta kaldı. İkinci geldiğinde 3 gün kaldı. Son geldiğinde ise 2 gün kaldı. Bizim askerler, her gelişinde Yunan askerlerini püskürttü" dedi.
Çanakkale savaşını da hatırlayan Fatma Nine, o günlere ilişkin şunları söyledi:
"Bütün erkekleri askere almışlar, kadınlar dul kalmıştı. Kadınlar yollara bakıyorlardı. O dönemler harp olduğu için kıtlık var, hiçbir şey yok. Ben o dönemde küçük oğlumu doğurmuşum. 50 gram oğluma, 100 gram bana ekmek veriyorlardı. Fakat ekmek yenmiyor, kabuklarını yiyoruz, içini yiyemiyoruz. Bardak yok, içmeye su yok, odun yok, kömür yok, çok çektik. Zor yıllardı."
Şimdiki gençlerin bayat diye ekmeği attığını, kendisinin kıtlık günlerine tanık olduğu için en ufak ekmek parçasını bile attırmadığını belirten Fatma nine, "Şimdi gençler geziyor, eğleniyorlar. O zaman giyim kuşam nerede? Kapıdan kumaşçı geçerdi kimse alamazdı. Elbiselerimizin üzerine yama üstüne yama yapılırdı" dedi.
UZUN YAŞAMIN SIRLARI
Fatma Bozkaya İstanbul'a küçük yaşta gittiğini, orada büyüyüp evlendiğini anlattı. Gezip tozduğunu, balığı sevdiğini dile getiren Fatma nine, uzun yaşam konusunda şu sırları verdi:
"Ben çok gezdim. Arkadaşlarla boğaza yemeğe, gezmelere gittik. Hiçbir sıkıntım yok. Bir de her şeyin temizini, iyisini yiyorum. Zeytinyağı ve tereyağından başka yağ yemedim. Balığı çok severim. İstanbul'da haftada 3 defa balık yerdim. Bu nedenle uzun yıllar yaşadım sanırım. Rahmetli eşim Cevat Bey bana, 'Gez, keyfine bak. Ömrümüz geçiyor bak' der ve hiçbir şeye karışmazdı."