11.Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e, Saadet Partisi'nden 'kapımız açık' mesajı gönderildi. Bu durum Abdullah Gül siyasete geri mi dönüyor sorusunu akıllara getirdi. Hürriyet yazarı Deniz Zeyrek bugün köşesinde bu soruya yanıt aradı. 'Öyle bir sinyal yok' dedi.
Deniz Zeyrek, 'Gül siyasete mi dönüyor' başlıklı yazısında 'bildiklerimi yazıyorum' diyerek şu ifadeleri kullandı:

"Gül'ün siyasete dair görüşleri, eleştirileri ve önerileri çok ama siyasete döneceğine dair hiçbir sinyal yok. Mesela, siyasi bir projesi yok. Kimseyle paylaşmadığı bir projesi varsa da o projeyi hayata geçirecek bir ekibi de yok. Doğrudur, şu anda AK Parti içinde olan birçok siyasetçi ile AK Parti ile yükselen bazı bürokratlar, geçmişte Gül ile yakın ilişkiler içindeydi. Ali Babacan, Beşir Atalay, Ahmet Davutoğlu bu isimlerin başında geliyor. MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'ın, Cumhurbaşkanı başdanışmanlarından Şükrü Karatepe'nin iktidar ekibine dahil olması da Gül'ün tercihiydi.
GÜL'ÜN EKİBİ DEMEK MÜMKÜN MÜ?

Başta biraz önce saydığım isimler olmak üzere, siyasette ve asker/sivil bürokraside ve yargıda Gül'ün desteği ile kariyer yapan isimleri Gül'ün ekibi diye nitelemek mümkün mü? Gül 'Hadi' dediğinde yanında o isimleri bulabilir mi?
Gül'e yakın siyasetçiler, bugünkü pasif konumlarına rağmen böyle bir çağrıya kulak verirler mi sizce?
Ya da artık Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a en yakın isimlere dönüşen asker/sivil bürokratlar, Gül'ün böyle bir adımına sıcak bakarlar mı?
Bu gerçeklere bir de Gül Cumhurbaşkanlığı'ndan ayrıldığından beri kendisine yönelik AK Parti'de ortaya çıkan direnci ekleyin. En son ne zaman "Gül AK Parti'ye dönsün, hasret bitsin" çağrıları duydunuz?
15 YIL ÇOK ŞEYİ DEĞİŞTİRDİ

Milli Görüş hareketini çok yakından tanıyan meslektaşımız FOX TV Ankara Temsilcisi Sedat Bozkurt bir yayında "Milli Görüş'ten ayrılma sürecinde Tayyip Erdoğan yalnız olsaydı, Gül'ü Abdüllatif Şener'i, Arınç'ı yanında bulmasaydı, yeni hareket MHP'den ayrılmış BBP'den farklı olmazdı" yorumunu yapmıştı.
Bu yorum 2001 için doğru olabilir. Ancak geçen 15 yıl içinde her şey değişti. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 2011'den beri her seçim ve referandumda o isimlere ihtiyacı kalmadığını gösterdi.
CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİNDE DİŞLİ BİR RAKİP OLABİLECEĞİ ENDİŞESİ

Siyasi projesi ve ekibi olmayan Abdullah Gül'ün, iktidarı eleştirmekle birlikte davasına bağlı kaldığı da başka bir gerçek. Haliyle de siyasi gücünün zirvesinde olan Erdoğan'ın karşısına, hele hele başkalarının siyasi projesiyle rakip çıkması imkânsız.
Bu gerçeklere rağmen, AK Parti çevresinde Gül'le ilgili senaryoların dillendirilip doğmadan bitirilmeye çalışması, 16 Nisan referandumunda ortaya çıkan 'hayır' blokunun Cumhurbaşkanlığı seçiminde dişli bir rakip olabileceği endişesinden kaynaklanıyor olabilir mi?