'AVRUPA’NIN GELECEĞİ' OTURUMU
Uludağ Ekonomi Zirvesi Business is Great: Avrupa’nın Geleceği adı altında gerçekleşen ikinci oturumla devam etti. Sponsorluğunu Birleşik Krallık Büyükelçiliği’nin yaptığı, Moderatörlüğünü ise Akfen Holding Yönetim Kurulu Üyesi Pelin Akın’ın üstlendiği oturuma konuşmacı olarak Gürmen Group Yönetim Kurulu Başkanı Remzi Gür, Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil, Akfen Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın, İngiltere eski Dışişleri Bakanı ve Birleşik Krallık Milletvekili Jack Straw ve AMEC CEO’su Samir Brikho katıldı.
Oturum öncesi bir konuşma yapan Birleşik Krallık Büyükelçisi Richard Moore, 2008 yılındaki küresel ekonomik krizden bu yana Batı Avrupa ekonomilerinin iyileşme kapasitesi ile ilgili pek çok spekülasyonların yapıldığını söyledi.
Moore, “IMF’nin bu yıl G-7 ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ekonomilerden birisi olacağımızı düşünüyor. Birleşik Krallık doğrudan yabancı yatırımcı çekmekte” dedi. Birleşik Krallık’ta iş yapmanın çok kolay oluğunu söyleyen Moore, “Bürokratik formaliteleri ve kılı kırk yaran yönetmelikleri sevmiyoruz. 24 saat gibi kısa sürede şirket açabilirsiniz. Türkiye yatırımcıların birinci sınıf sanayilerimizi cazip kılacağına inanıyorum. ’Birleşik Krallık artık bir şey üretmiyor' şeklindeki şehir efsanesini ortadan kaldırmak, Büyükelçiliğimin en büyük hedeflerinden biri olarak görüyorum” diye konuştu.
GÜR: KIBLEMIZ KABE AMA TİCARİ YÖNÜMÜZ AVRUPA
Daha sonra geçilen oturumda, Avrupa’nın geleceği konuşuldu. Oturumda ilk sözü alan Gürmen Group Yönetim Kurulu Başkanı Remzi Gür, Türkiye’den 200 sene önce sanayileşmesini bitirmiş bir Avrupa ile Türkiye’yi mukayese etmenin tek taraflı bir düşünme olacağını belirterek, “Avrupa şehir hikayeleri gibi değil. Nedir şehir hikayeleri gibi olmayan? Avrupa ölmedi. Avrupa’nın bugün 6-7 ülkesinin ihracatı 6-7 trilyon dolar. Bizim ihracatımız ise 150 milyar dolar. Yani inovasyonla, yenilikle, katma değeri daha güzel ve değerli mallarla piyasaya girmez ve daha iyi üretimler yapmazsak bu üretimlerimizi daha büyük rakamlarla büyütmemiz mümkün değil. Avrupa 10 sene aynı yerde dursa bile ancak o seviyeye çok çalışmakla gelebiliriz” dedi.
Türkiye’nin başarısız olmadığını dile getiren Gür, “Biz geriye dönük 10 seneye bakarsak, 30 milyar dolardan 150 milyar dolara ulaşmış bir ülkeyiz. Bu Türkiye’nin iyi bir yolda olduğunu gösteriyor ama daha çok çalışmamız lazım. Türkiye, coğrafi konum olarak bana göre dünyanın merkezinde. Nasreddin Hoca’ya bir gün sormuşlar. ‘Dünyanın merkezi neresi’ ‘Bastonumun olduğu yer’ demiş” diye konuştu.
Şu an Türkiye’de iş veriminin dünya standartlarının üzerinde olmadığını belirten Gür, “Biz çok çalışarak, üretimimizi verimli hale getirerek beklide devletin katkısıyla Türkiye’deki üretimleri dünyaya sunabilme şansımızı yakalamalıyız . Kıblemiz Kabe ama ticari yönümüz Avrupa olduğunu düşünüyorum” dedi.
BİNBAŞGİL: AVRUPA’DA BANKALARIN RÖNTGENİ ÇEKİLİYOR”
Oturumda yer alan diğer konuşmacı Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil ise Avrupa’daki bankacılık sistemi ile ilgili yapılan yeni düzenlemeler konusunda görüşleri paylaştı. Avrupa'da büyük bir sıkıntıların yaşandığını söyleyen Binbaşgil: “Büyümeler negatife döndü. Şimdi tekrar büyümeye geçmesi lazım. İstihdamını artırması lazım. Bütün bunların yapılması için finans, bankacılık sektörünü düzenlenmesi gerekiyor. Bu konuda önemli adılar atıldığını da söylemek gerekir. Avrupa’da bir bankalar biriliği kuruluyor. Birliğin de üç tane adımı var. İlk adım, tek denetim. İkinci adım, tek çözüm mekanizması. Üçüncüsü ise mevduat garantisi. Avrupa Merkez Bankası bu sorumluluğu devralmadan önce bankaların teker teker bir testten geçmesini istiyor. Avrupa’da bankaların röntgeni çekiliyor. Sermayesi yeterli mi, sıkıntı var mı? Bu da sona yaklaştığımızı gösteriyor. 130’a yakın bankayı denetlediler. Ekim-kasım ayında bunun sonuçlarını açıklayacaklar. Bence çok zor bir süreç ama ben önemli adımların atıldığını düşünüyorum” diye konuştu.
AKIN: AVRUPA’YI KÜÇÜMSEMEMEMİZ LAZIM
Akfen Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın ise yabancı yatırımcıların Türkiye’ye ilgilerinin her zaman devam ettiğini ve son yıllarda daha da arttığını söyledi. Akın, "Ancak şu an yatırım miktarının eskiye göre düşmesi var mı var. Bu de Türkiye’nin çok ciddi bir seçim sürecine girmiş olmasıyla doğru orantılı. Siyasi bir savaşın yaşanmasıyla doğru orantılı. 2015 ilk çeyreğine kadar da bu işin gideceğini, bir çok yatırımcı bizlere kendi görüşleri olarak söylüyorlar” dedi.
Avrupa’nın geleceği ile ilgili değerlendirmede bulunan Akın, “Biz kendimizi bazen fazla abartıyoruz. Ama yavaş yavaş ayaklarımız yere basmaya başlıyor. Biz bunu 2008-2009 krizinden sonra da yaşadık. Avrupa’daki pek çok ülkeyi küçümseyen laflar etti, siyasilerimiz. İspanya, İtalya, Fransa Yunanistan gibi ülkeleriyle bazen, kendi bilançolarımızı kıyaslayarak küçümseyen bir yaklaşıma girdik zaman zaman. Ama Avrupa her zaman kendisini toparlar. Zamana ihtiyacı vardır, sadece. Avrupa’nın kalıcılığı var. Türkiye liginde bir defa şampiyon olmak yetmez. Avrupa liginde bir defa şampiyon olmak yetmez. Kalıcı olmak için birden fazla şampiyon olmak lazım. Devlet borçlanmasında iyi bir noktadayız. Bunların hepsi birer avanataj. Ama bir gün bunların bozulmayacağı anlamına gelmemeli. Bizim gibi ülkelerde iniş ve çıkışları çok çabuk olabilir. Bunları kalıcı başarılar gibi düşünmemek lazım. Bu nedenle de Avrupa’ yı küçümsememiz lazım” diye konuştu.
Birleşik Krallık Milletvekili Jack Straw ise İngiltere’nin AB üyeliği ile ilgili son gelişmeler hakkında bilgiler verdi. Straw, “İngiltere'nin AB’den çekilmesi aslında intihar etmek olur. Eğer onlar hala iktidarda olursa yeniden müzakere bulanacaklardır. Almanya Başbakanı Merkel ile görüşmeler gercekleştireceklerdir. Benim partim ve liberal demokratlar, AB’de kalma taraftarıyız. Burada mantıklı bir anlamaya varılabilir. Birleşik Krallık ve Türkiye’nin geleceği aslında aynı. İkimizde Avrupa’nın kenarındayız. Avrupanın geri kalanını istikrarlı bir pozisyonda sürdürülebilmesi için büyük önem taşıyor, Birleşik Krallık’ta,Türkiye’de” dedi.
AB ve Avrupa'da inanılmaz şekilde değişimlerin yaşandığına dikkat çeken Straw, ”AB’de 20 yıl önce sadece 15 batı Avrupa ülkesi vardı. Hepsinin kendi para birimi ve ekonomileri vardı. Şimdi 28 devlet söz konusu. Yeni üyeler katıldı. Aday ülkeler Türkiye gibi müzakerelere devam ediyor ve bir paradoks söz konusu. Euro bölgesinde sıkıntılar yaşanmaya başlandı. Bölgede bazı zayıf halkalar görülebiliyor. Avrupa'da siyaset, ekonomi yönetişiminin çok önüne geçti" diye konuştu.
Straw şunları söyledi: “ Eski Avrupa’da görülen krizden öğrenilecek çok şey var. Bankalar çok değiştiriliyor. Mevcut koşullara ayak uydurmak için son 10 yılda bankacılıkta büyük değişiklikler yapıldı. Peki gelecekte neler olacak. Türkiye AB ile ilgili çok büyük rol oynuyor. Yani Kopenhang kriterlerinin karşılanması gibi aşamaları tamamlayacak olursa Türkiye’nin üyelik süreci de hızlanacaktır. Türkiye’yi aydınlık bir gelecek bekliyor.”
AMEC CEO’su Samir Brikho ise AMEC hakkında bilgiler verdi. AMEC’in danışmanlık mühendislik, proje yönetim şirketi olduğunu ifade eden Brikho, AMEC olarak 70 milyar dolar tutarında hizmet verdiklerini söyledi. Yardım değil kar amacı güden bir kuruluş olduklarının altını çizen Brikho, “Enerji konusunda ele alınması gereken 3 nokta var. Birincisi enerji güvenliği, ikincisi maddi olarak karşılanabilirliği ve sürdürülebilirliliği. Pek çok ülkede ne yapılıyor. Bu üç nokta arasında denge nasıl sağlanabilir bu tartışılıyor. Avrupa’ya baktığımızda gaz, kömür ve nükleer enerji arasında bir denge sağlanmaya çalışıyor. Türkiye aynı yolda ilerlemeye çalışıyor. Tabiki AB içerisindeki bazı ülkelere bakıldığında Türkiye biraz geride kalmış olabilir ama Türkiye nükleer enerjiye henüz adım atmış durumda” diye konuştu.
FATİH TERİM VE YENİ DÖNEMDE LİDERLİK
Uludağ Ekonomi Zirvesi’nin öğle oturumunda Milli Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim ‘Yeni Dönemde Liderlik’ konulu konuşma gerçekleştirdi. Terim, liderlikle ilgili kitaplarda yazılar olabildiğini belirterek, “Muhakkak kitap aldığımızda okuyabiliriz. Akıllı, cesur. bilgili olacak birçok şeyi sayabiliriz. Aramızda ciddi fark var. Ne hata yapmışım nasıl liderlik yapmışım bunları geldiğim zaman anlatıyorum. Hitap eden bir futbol adamının en önemlisi yaşamışlık olsa gerek. Böyle bir farkımız var. Çünkü teoride birçok şey yapıyoruz. Pratikte yansıtmak kolay değil” diye konuştu.
Terim, 1996 yılında Faruk Süren başkanlığındaki Galatasaray’a geldiğinde yönetime gelmeyi talep ettiğini söyleyen Terim, futbolun sadece teknik değil, idari ve ekonomik tarafının da olduğuna dikkat çekti. 45 senelik futbol hayatında çok az takımda çalıştığını dile getiren Terim, aidiyet duygusu ile çalıştığını belirterek, şirketlerde de bu aidiyet duygusunun oluşması gerektiğini vurguladı.
Genç yaşta birçok başarıya imza attığını ifade eden Terim, lider kişinin uzaktan konuşarak değil, aktif, efektif liderlikten yana olduğunu söyledi. Ciddi ve otoriter göründüğünü söylemleri aldığını söyleyen Terim, “Her ne kadar ciddi otoriter görünsem de eli kolu zincir içinde çalışmadım. Muhakkak mesafe olacak kendiliğinden oluşuyorsa o güzel. Ben geldiğimde ayağa kalkın, filan deyin benim huyum da doğru da değil. Sizin deyiminizle insan aurasını kendi oluşturur. Doğal olunca çok daha güzel hoş oluyor. Bir ekipseniz asıl olan duygulara yönelmeniz lazım. İşin teknik taktik psikolojik yönetme yönünden sonra ekibimde duygusal bir bağın olmasından yanayım. Duyguları ile hitap etmekten yanayım. Çok mekanik olmamalı. Her oyuncum benimle her şeyi konuşabilir. Yeteri ki kapıyı vursun, ihtiyacım var desin. Saatin önemi yoktur” diye konuştu.
“PANSUMAN YAPARAK ÇALIŞMADIM”
Daha sonra yaşadığı bir hatırasını anlatan Terim, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“1996’da geldiğimde 4 yıllık mukavele yapmak her babayiğidin harcı değil. Başarılı olmasak 2’nci sene çıkamazdık. Türkiye’nin gerçeği. Allah’a şükür böyle gittik. Akşam eve gittim eşim bir arkadaşının kızıyla bir futbolcunun flört ettiği yönünde şikayet aldığını söyledi. Sonra başka bir espri ile onu uyardım. İlişkilerinize dikkat edin diye. Sonunda olay size yansıyacak. Oradaki kötü bir durumun basına yansıması kulübe dönecek. Yanlışlar size yansıyacak. Pansuman yaparak hiç çalışmadım. Mümkünse daha geniş kapsamlı ameliyata kadar giden Rönesans, devrim gibi çalıştım.”
3 H'NİN ÖNEMİ
Geçen yıllarda çok fazla başarı sağlanamadığını hatırlatan Terim, burada tek başarının 1956 yılında hazırlık maçında Macarlar’ı İstanbul’da 3-1 yenen maç olduğunu söyledi. Terim, kendisinin de Türkiye’nin tarihinde en kabiliyetli oyuncularla başarı elde ettiğini ifade etti. Başarıyı her zaman riskle aldığını belirten Terim, ‘Yenilirsek kolay, yenersek olay olur’ lafının bu dönemde çıktığını vurguladı. Hayatında 3H’nin çok önemli olduğunun altını çizen Terim, bunları hazır, hızır ve huzur olduğunu açıkladı. Terim, “Hazır olursanız hızır yardımınıza yetişir huzurlu olursunuz. Hayatınızda her şeye hazır olmanız lazım. Bir saatte. bir dakikada bile gündemlerin değiştiği soluklanalım dediğinizde her şeye hazır olmalısınız. Çok iyi giderken kötü tersi de olabiliyorsunuz. Buna da yolda kalmadan devam etmek lazım” dedi.
“GÜVEN VE TAKDİR ÖNEMLİ”
Liderlikte güven ve takdire çok önem verdiğinin altını çizen Terim, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bunlardan hiçbir zaman vazgeçmedim. Hayatımın her dönemi güven çok önemli. Birçok oyuncunun kasamda imzalanmış mukavelesi vardır. Güvenmiş ve imza atmıştır. Hep öyle birileri vardır. Çalışma hayatım da özel hayatımda da güven vazgeçilmez unsurdur. Yapılmamış işlere verilen sözler onun tutulması o anın geçiştirilmesi için olmamalıdır. Tutarlılık güven diyalogda olduğunuz için önemli. Genel olarak bu duyguyu karşı tarafa geçirdiğimi düşünüyorum. Takdir duygusuna gelince az da söyleyebilirsiniz. Belli etmekten geri durmayın. Zaman zaman onlara hakkını vermekten geri kalmayın.”
“LİDERLER SONUNDA YALNIZDIRLAR”
Galatasaray Teknik Direktörlüğü yaptığı dönemde Reira ile Melo arasında yaşanan kavgaya da değinen Terim, çok ciddi bir kavga sürecinin yaşandığını ancak o dönemde basın mensuplarına konuyla ilgili açıklama yaparak kriz yönetimi konusunda yaşadığı bir örnek verdi. Başarıda herkesin başarısızlıkta sadece kendisinin sorumlu tutulduğuna işaret eden Terim, “Liderler sonunda yalnızdırlar. Tuhaf bir şey var başarısız ben başarılı olduğumuzda bu kadar başarılı görmedim. Böyle tuhaf bir iş yapıyorum. Şeref tribününde kulis başlar. Son dönemde adına servis diyoruz. Böyle bir durum var. Biz de başarılı olalım diyoruz. Sonuç itibariyle kendi işimi ben vereceğim” diye konuştu.
“BİR BAŞKASINDAN TAKLİT ETMEK ZORUNDA DEĞİLİZ”
Galatasaray’da antrenörlük yaptığı dönemde kendi modelini geliştirdiğini söyleyen Terim, “2- 5- 3 gibi tersten oynayabilir miyiz? dedim. İtalyan bir muhabirle konuştuk, bir gün sonra Della Sport da tam sayfa çıktı. O gün itibariyle bunu oynamaya başladık. Söylemek istediğim şampiyon oynanan oyundan bir iki fazlasına ihtiyacımız vardı. Risk miydi? Evet. Ben yaramaz çocuk gibiyimdir. İki defa şükrederim bir Allah’ın verdiklerine bir de bana vermediklerine. Çok şükür daha iyisini yapabilirim yaptık. Bugün Avrupa’daki bazı takımlar ilerde oynayıp baskı yapınca destan yazıyoruz. O takım 90 dakika baskı yapıyordu. Bir başkasından model çalıp taklit ederek yapmak zorunda değiliz. Basın mensupları ne modeli diye sordu. Bende Terim Modeli dedim. Kendi içimizden olmuyor mu? İçimizde çok başarılı arkadaşlarımız var. Ben de bu ülkenin arka sayfasını değil gündemini de takip ediyorum. Bulunduğunuz yerden daha iyisini de seçmelisiniz” dedi.
“FUTBOLCUNUN EN İYİ YATIRIMI GAYRİMENKUL”
Daha sonra geçilen soru cevap kısmında ‘Türkiye’de diğer sporcular gibi güzel paralar kazanan bir futbol adamısınız. Paranızı nasıl değerlendirdiniz?' sorusuna Terim şöyle yanıt verdi:
“Futbolla ilgilenenlerin en iyi yaptığı iş budur. Hangi iş derseniz yapamayız. Hani işin varsa başında yenin varsa arkasında yenin. Biz de öyle bir şey olmadığına göre. Şöyle bir tezim var. Herkes uzmanlık alanında çalışmalıdır. Benim işime de kimse karışmamalıdır. En iyi iş gayrimenkul almak. Hepimizin odur. Veyahut ailesinde iş yapan varsa eşi dostu varsa çoğunda kavgaya dönüşür. Büyük oranda gayrimenkul çok hesabım yok benim.”
“SANDALYEYE SİZ GÜÇ VERMELİSİNİZ”
‘Transfer görüşmelerinde yüksek bütçeli futbolcular önerildiğinde kulübü düşünerek ‘Hayır istemiyorum’ dediğiniz oldu mu?' seklindeki soruya ise Terim, “Günün manasına göre böyle bir tasarrufu olabilir ama ben bir ayrıcalık taşıyorum. Şöyle benim işim profesyonel, kendi kulübümde profesyonel davranmam. İkinci gelişimde yardımcılarıma ağır yazılar yazılmıştı. Söylemlerde var. Ben de yönetime döndüm dedim ki 2003 çok fazla konuşmayın gerekirse parasını kendim veririm. Ayrıldım arkasından ben ödedim. Arkasından böyle dedin mi? Dediler. Evet dedim ve ödedim. Orası benim böyle bir yaklaşım var onları yanlış benim yaptığım doğru demiyorum. O anki tasarruf öyle. Sonuç olarak liderlikte oturulan sandalye güç vermemeli. Mümkünsen sandalyeye siz güç vermelisiniz. Title’la veren güçle hareket etmektense sizin vereceğiniz güç olmalı. Ben hayatımda sandalyeye güvenerek hareket etmedim” dedi.
İşadamı Ethem Sancak’ın ne zaman emekli olmayı düşünüyorsunuz şeklindeki sorusuna ise gücü olduğu sürece bilgi ve tecrübelerini yansıtmak istediğini sözlerine ekledi.

ST,IA/(FK/AAA) (FOTOĞRAFLI)