ULUSAL Fındık Konseyi (UFK) tarafından açıklanan 2013 Yılı Fındık Raporu’nda Türk fındığının 2023 hedefi, 1 milyon ton üretim ve 3 milyar dolar gelir olarak belirlendi.
Ulusal Fındık Konseyi Başkanı Başkanı Sebahattin Arslantürk, UFK’nın üretici, üretici birlikleri, borsalar, Ticaret ve Sanayi Odaları, Ziraat Odaları, sanayici ve ihracatçıların oluşturduğunu geniş katılımlı bir organizasyon olduğunu hatırlatarak, "Cumhuriyet'in 100'üncü yılına hedef olarak 1 milyon ton üretim, 700 bin ton ihracat, 200 bin ton iç piyasa tüketimi ve 3 milyar dolar gelir hedefi koyarak, sürdürülebilir fındık politikalarında verim ve kaliteyi birincil öncelik sayan anlayışla çalışıyoruz” dedi.
DÜNYADA AÇIK ARA BİRİNCİ
Dünyadaki toplam 881 bin hektarlık fındık üretim alanının 695 bin hektarının Türkiye’de olduğunun belirtildiği raporda, Türkiye’yi 70 bin hektarla İtalya’nın takip ettiği vurgulandı. Ayrıca 2013 rekolte tahminlerine göre dünyadaki 826 bin tonluk rekoltenin yaklaşık 572 bin tonunun Türkiye’de gerçekleşeceği belirtildi. UFK raporunda fındık üretimini artırmak için yapılan çalışmalara da değinilerek şu noktalara vurgu yapıldı:
"Alan bazlı gelir desteği uygulamasında ilk üç yıl fındık rekoltesinin az olması sistemin anlaşılmasını engellemiş, 2012 mahsulüyle üretici sistemin içine girmiştir ve 3.80 TL’den başlayan fiyatlar 6 liraya kadar çıkmıştır. Bu durum üreticinin yüksek rekolte yılında, piyasa düzenlemesini yapabilecek olgunluk ve davranış içersinde olduğunu göstermiştir. 2014 sonrası için desteklemeler verim ve kaliteyi artırıcı nitelikleri taşımalıdır. Bahçe yenileme, teraslama, sulama sisteminin kurulması ve toplama/harmanlama makine alımlarında daha çok destek sağlanmalıdır. Ayrıca, köylerde yaşayan çiftçilerimiz için kırsal ikamet desteği adı altında yeni bir destekleme uygulanmalıdır."
"AFLATOKSİN İDDİALARI TAMAMEN ASILSIZ"
İspanya tarafından ortaya atılan aflatoksin iddialarının da tamamen asılsız olduğunun vurgulandığı raporda, şöyle denildi:
"İspanya Tarım Ürünleri Kooperatifleri Birliği tarafından Türk fındığının zararlı toksin maddeler içerdiği ileri sürülerek, Avrupa Birliği üyesi ülkelere Türkiye'den ithalatın yasaklanmasını istenmesi ile ortaya atılan iddialar tamamen asılsız olup, tam tersine yüzde 5 olan kontrol sıklığı Kasım 2013 tarihinden itibaren rasgele kontrole indirilmiş, tamamen kaldırılması için de çalışmalar devam etmektedir."
FINDIK FİYATI HAMBURG’TA DEĞİL TÜRKİYE’DE BELİRLENİYOR
Raporda ayrıca, Tarımsal Ekonomi ve Politika Geliştirme Enstitüsü tarafından yayınlanan bir araştırmada dünya fındık fiyatının Almanya’daki Hamburg Borsası tarafından belirlendiği yönünde iddiaların yer aldığı da hatırlatılarak, "Tarımsal Ekonomi ve Politika Geliştirme Enstitüsü’nün böyle yanlışa kulaktan duyma sözlerle itibar etmesi manidardır. Hamburg veya dünyada herhangi bir borsa tarafından fındık fiyatları belirlenmemektedir. Fiyatların belirlenmesinde arz – talep dengesi etkili olmakla birlikte her zaman fiyat Türkiye’de oluşmuştur" denildi.
GÜRCİSTAN TEHDİDİ
UFK raporunda, fındığın ana üretici ülkelerinin Türkiye, İtalya, İspanya, ABD, Gürcistan, Azerbaycan, Çin, İran, Şili, Avustralya ve Fransa olduğu belirtilerek, ayrıca bir çok ülkede fındık üretiminin artırılması ve başlatılması yönünde çalışmalar yapıldığı belirtilerek şu noktalara vurgu yapıldı:
"Türkiye’de fındık üretimi sorunlarının başında verim düşüklüğü gelmektedir. Ülkemiz dışında genişleyen yeni fındık dikim sahalarında yüksek verime sahip bahçeler tesis edilmektedir. Bunun en yakın örneği sınır komşumuz Gürcistan’dır. Avrupalı fındık tedarikçisi firmalar Gürcistan’ın bakir ova özelliğine sahip tarım alanlarını 50 yıllığına kiralamak suretiyle verimi yüksek yeni fındık bahçeleri tesis etmektedir. Bugün ülkemiz için bir tehdit oluşturmuyor gözükse de yakın gelecekte sınırımıza 50 kilometre uzakta dekara 250 – 300 kilogram ürün alınan yeni fındık üretim sahalarıyla karşı karşıya kalacağız. Fındık üretimimizdeki düşük verim üretim maliyetlerimizin yüksek oluşmasında etkili olmaktadır. Ülkemizle diğer üretici ülkeler arasındaki verim farkının ülkemiz aleyhine artması, dünya üretiminin talebin üzerinde olduğu dönemlerde ülkemiz açısından olumsuz sonuçlar meydana getirecektir. Ülkemizi fındık üretiminde verim düşüklüğü fındık bahçelerimizin yaşlı olmasından kaynaklanmaktadır. Fındık bahçelerinin ekonomik ömrü 70 yıl olmasına rağmen özellikle Doğu Karadeniz’i kapsayan bölgeler 70-100 yıl üzerinde bir dikim yaşına sahiptir."
"VERİM VE KALİTE ÖN PLANDA TUTULMALI"
Çözüm önerilerinin sıralandığı raporun son bölümünde ise şu noktalar dikkat çekti:
“Ekonomik ömrünü tamamlamış fındık bahçeleri bölgesel iklim ve arazi şartlarına göre ruhsatlı fidanlarla yenilenmeli, yenileme işlemi sırasında dikim sistemi modern uygulamalarla yapılmalıdır. Lisanslı Depoculuk faaliyetleri 2014 mahsulünde aktif hale getirilmeli, Ürün İhtisas Borsası ve Vadeli İşlemler Borsası’nda aktif işlemler başlatılmalıdır. Alan Bazlı Destekleme ödemesine 2014 sonrasında verim ve kaliteyi ön planda tutan modelle devam edilmelidir. Organik Tarım ve İyi Tarım uygulamaları yaygınlaştırılmalıdır. Fındık Tanıtım Grubu’nun yapmış olduğu çalışmalar daha yoğunlaştırılmalı, yurt dışında olduğu gibi yurt içinde de devam etmeli, kaynak kullanımı sınırlandırılmamalıdır. Üreticilerin piyasalarda daha güçlü bir aktör olmasını sağlamak amacıyla üretici organizasyonları desteklenmeli, üretici ile örgütü arasındaki bağın güçlendirilmesi amacıyla fındık üreticilerine sağlanacak destekler bu üretici organizasyonları aracılığıyla verilmelidir. Rekolte çalışmaları tek elden yapılmalı ve ilgili kurum kuruluşlar bu çalışmaya uygun davranmalıdır. Çocuk işçiliği konusunda Çalışma Bakanlığı ile ILO’nun yaptığı çalışmalar net şekilde ortaya konulmalı bu mesele sektörün üzerinde kara bir gölge konumundan çıkarılmalıdır. Bir kısım fındık üreticisi büyük kentlerde ikamet etmekte ve fındığı ek gelir olarak görmekte olduğundan ürünlerini bekletmeksizin düşük fiyatlarla piyasaya arz etmektedirler. Bu durum geçimini sadece fındıktan sağlayan üreticiler olumsuz etkilenmektedir. Tarımsal faaliyetin başında bulunmayan, verimliliği ilke edinmeyen, resmi ikamet adresi ve sosyal güvencesi bakımından çiftçilik yapma imkanı olmayan kişilerin, üreticilere yönelik desteklerden yararlandırılmaması, bu tür desteklerin maliyetini de azaltacaktır. İhracatın natürel fındıktan katma değeri yüksek fındık ürünlerine yönlendirilmesi için tedbirler geliştirilip uygulanmalıdır. Türk fındığının ihraç politikası, natürel iç fındığın yanı sıra, işlenmiş mamul ve yarı mamul oranı artırılacak şekilde olmalıdır. İşlenmiş ürünlerde Türk fındığını öne çıkararak, markalaşma yoluna gidilmelidir. Ülkemizde çikolata sanayii teşvik edilmeli, yeni ürün geliştirilmesi için AR-GE desteği verilmelidir. Avrupa Birliğinin sadece ülkemize Kabuklu ve Natürel fındıkta uyguladığı yüzde 3 gümrük vergisi sıfırlanmalıdır. Diğer dünya ülkelerinin özellikle işlenmiş fındıkta uyguladıkları yüksek gümrük vergileri ikili görüşmelerle aşağı çekilmelidir.”