İSTANBUL, ()  MÜSİAD Genel Başkanı Nail Olpak, MÜSİAD tarafından hazırlanan "2014 Türkiye Ekonomisi Raporu"nun tanıtıldığı basın toplantısında konuştu. Olpak, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarıyla ilgili olarak, "Kadın ve çocuk ayrımı yapılmaksızın, hatta bazı İsrailli parlamenterlerin ifadesiyle, özellikle onları hedef alması istenen bu alçakça saldırıların, geçmişte zulüm gördüğü iddiasında olan bir millet tarafından yapılması, manidar bir şekilde insanlık tarihine kara bir leke olarak geçecektir. Zulüm, hiçbir zaman kalıcı olamadı, olamayacaktır. Gazze Şifa Hastanesi'nde gönüllü çalışan Norveçli doktorun yazdığı mektup, din ve ırk ayrımı yapmaksızın bir insanın duygularını anlatıyor" dedi.
Olpak, Cumhurbaşkanlığı seçimi hakkında da değerlendirmelerde bulunarak, zorlu bir süreçten geçerken iş dünyasının temsilcileri olarak Türkiye'nin huzur, güven ve istikrarının öncelikleri olduğuna dikkat çekti. Nail Olpak şöyle devam etti:
"Bu noktada, önemli gündem maddemiz olan kadim medeniyetimizin tarihinde ilk defa milletin tercihiyle gerçekleştirilecek cumhurbaşkanlığı seçiminin milletimizin sağduyusu ile en doğru şekilde sonuçlanacağından eminiz. Diğer yandan, Türkiye'nin mevcut parlamenter sisteminin yapısında ve kurgusundaki kuvvetler ayrılığı sisteminin, bir kuvvetler ayrılığından çok kuvvetler kargaşası
şeklinde tasarlandığını görüyoruz. Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra Türkiye'nin önündeki önemli gündem maddesinin, bu konu olduğunu düşünüyoruz. Bu noktada, ülkemizin siyasi hayatında çok başarılı hizmetlerde bulunmuş, ilklere imza atmış bir lider olan Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı adaylığının, diğer adaylarla birlikte milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum."

"FİNANSE EDİLMEDİKÇE, CARİ AÇIK VERİLEMEZ"
Nail Olpak, Türkiye'nin hem testlerden geçtiğini hem de büyümenin devam ettiğini belirterek, gelecek 10 yılda küresel ekonomideki belirsizlikleri, geçen yıllarda olduğu gibi kendi lehine çevirip pozitif ayrışarak dünyanın ilk 10 ekonomisinden biri olabilecek durumda olduğunu söyledi. Olpak, kendilerinin 2014-2023 dönemini "Geri Sayım Dönemi" olarak adlandırdıklarına dikkat çekerek, bu dönemde cari açığın çözümü için ihracatın ihmal edilen sektörlere ağırlık verilerek katma değerli şekilde artmasının önemini vurguladı. Olpak, "Bu sebeple, 2014 MÜSİAD Ekonomi Raporumuzun başlığını 'Cari Açığa Karşı KOBİ'ler ve Tarım' olarak belirledik" dedi.
Olpak, İngilizce karşılığı "current account" olan "cari hesap"ın, "ironik" biçimde Türkçe'ye "cari açık" şeklinde tercüme edildiğini belirterek, "Elbette bunu haklı çıkaracak pek çok sebep var. Düşük tasarrufları, enerji bağımlılığımızı ve bir dizi yapısal sorunu örnekler arasında sayabiliriz. Genel olarak, ekonomimizin genişlediği dönemlerde, cari açık tartışmaları artmakta ve cari açığın sürdürülebilirliği gündeme gelmektedir. Bununla birlikte, güven ekonomisinin tesisiyle cari açığın finansmanını sağlayacak şartlara sahip olduk. Bildiğiniz gibi, finanse edilmedikçe, cari açık verilemez" dedi.

"10 YIL SONRA 40 MİLYAR DOLARLIK BİR AÇIK OLUŞABİLECEKTİR"
Olpak, enerji bağımlılığının, cari açığın önemli bir faktörü olduğunu belirterek, "Geçen yılın 56 milyar dolarlık enerji ithalatının, cari açığın yüzde 85'ine karşılık gelmesi, cari dengenin sağlanmasında vurgunun enerji üzerinde yoğunlaşmasına sebep oluyor" dedi ve ekledi:
"Bununla birlikte, tüm faturanın neredeyse sadece ithalatın yüzde 22'sini oluşturan enerjiye kesilmesi, kalan yüzde 78'lik dilim üzerinde dikkatlerin toplanmasına engel olmaktadır. 2013 yılında, enerjiden sonraki 5 fasıldan yapılan ithalat, toplam ithalatın yüzde 40'ına eşittir. İlaveten, ithalatın seyrine bakınca belli fasıllarda yoğunlaşmasının yanı sıra minimum ithal girdiye ihtiyaç duyulması gereken fasıllardaki ithalatın da hem değer hem de oran olarak arttığını görüyoruz. Ülkemize net döviz girdisi sağlayan fasıllarda, ithalatın ihracattan kayda değer düzeyde hızlı artması, önemli bir risk unsurudur. Etkin politikalar ile gerekli önlemler alınmazsa, cari açığın finansmanına katkıda bulunan fasıllarda, 10 yıl sonra 40 milyar dolarlık bir açık oluşabilecektir. Bu ise şu an cari açık tartışmalarında önemli yer işgal eden enerji benzeri ikinci bir finansman yükü demektir."
Yatırım malları ihracatının, nitelik olarak ülkenin üretim düzeyi için bir gösterge olduğunu, 10 yılda 1 puan artış göstermesi de ihracatın katma değeri açısından olumsuz bir tablo olduğunu belirten Olpak, "Cari açık sarmalı kırılmadıkça, ülkemizin sürdürülebilir bir yüksek büyüme oranı yakalaması zordur. Hedeflere ulaşmamız için, trend büyüme eğrisinde pozitif eğimli kuvvetli kırılmalara ihtiyaç vardır. Bu sarmaldan çıkış stratejisinin de ülkemiz gerçeklerine uygun bir zemin üzerinde şekillenmesi, zaruridir" diye konuştu.

KOBİ'LERİN KARŞILAŞTIĞI DEZAVANTAJLAR
Olpak, ekonominin en önemli oyuncularından birinin KOBİ'ler olduğunu, bu sebeple KOBİ'lerin karşılaştığı dezavantajların öncelikle ortadan kaldırılmasının cari açık sarmalından çıkış için önemli olduğunu belirterek, "KOBİ'ler, yenin ve yeniliğin peşinde rahatça koşabiliyor, büyük işletmelerin isteksiz davrandığı alanlara girebiliyor ve ekonomilerin kötü gittiği durumlarda bile daralmalardan büyük işletmeler kadar etkilenmiyor. Ayrıca, bölgesel gelişimin dinamosu görevini icra ederken, girimişciliği de teşvik etmektedirler. Buna karşılık, KOBİ'ler büyük işletmelere göre pek çok dezavantajla mücade etmek durumundadır. Ülkemizde ve diğer ülkelerde yapılan araştırmalarda, finansmana erişim KOBİ'lerin karşılaştığı en büyük engeldir" diye konuştu.

"İSTİHDAMA YÖNELİK TARIMIN İTİCİ GÜCÜNDEN DAHA FAZLA YARARLANILACAKTIR"
Nail Olpak, Türkiye'nin cari açık sarmalından çıkışında sektör bazında minimum ithal girdiye sahip olan gıda, tarım ve hayvancılık sektörünün önem arz ettiğine dikkat çekerek, "Cumhuriyetin kurulduğu yıl, tarım sektörünün GSYH içindeki payı yüzde 42,8 iken 2003 yılında yüzde 12,6 olmuştur. Türkiye'de tarım sektörünün GSYH'daki payının giderek azalması, sanayileşme ve hizmetler sektörlerinde gelişmeye daha çok önem verilmesinin bir sonucudur. Türkiye gibi ülkelerde üretim maliyetlerinin düşürülebilmesi için çiftçilerin, girdi ve teknoloji bakımından desteklenmesi, büyük ölçekli ve şirketlere dayalı tarım yanı sıra sürdürülebilir, küçük ve orta ölçekli, doğa, çiftçi ve tüketici dostu üretim yöntemlerini mümkün kılabilecek bir yapının oluşturulması gerekir. Bu noktada önerimiz, aile tarımının bir ileri modeli olan, 'Tarımın Kobileşmesi'dir. Kobileşmiş tarımda, finans kaynaklarına ulaşım imkanları kolaylaşabileceği gibi kayıtdışılık azalacak, istihdama yönelik tarımın itici gücünden daha fazla yararlanılacaktır" dedi.
Nail Olpak, 2014 yılı makroekeonomik göstergelerine ilişkin, GSYH büyümesinin yüzde 3,8-4, işsizliğin yüzde 8,3-8,7, bütçe açığının GSYH'ye oranının yüzde 1,5-2, cari açığın 47-50 milyar dolar, cari açığın GSYH'ye oranının yüzde 5,5-6,0 ve enflasyonun yüzde 7,5-8 arasında olmasını öngördüklerini belirtti.

MÜSİAD'IN ÖNERİLERİ
Olpak, 2014 Türkiye Ekonomisi Raporu'nda KOBİ'lerin Türkiye ekonomisindeki önemli rolüne değinildiğini, minimum ithal girdiye gereksinim duyan ve mukayeseli üstünlüğün bulunduğu gıda, tarım ve hayvancılık sektörü ile ilgili önerilerilerinin olduğunu belirterek, önerilerini şöyle paylaştı:
"KOBİ büyüklüğünde tarımsal işletmelerin en önemli sorunlarından birisi, diğer KOBİ'lerde de olduğu gibi kaliteli finansmana kolay
ulaşamamalarıdır. Tarımsal üretim gerçekleştiren KOBİ'ler de KOSGEB desteklerinden yararlandırılmalıdır. KOBİ'lerin kredilere ödediği faiz oranları, büyük ölçekli firmaların ödedikleri faiz oranlarının 4-5 puan üzerindedir. Bu hususun asgariye indirilmesi için KOBİ bankacılığı acilen geliştirilmelidir. Finansmana ulaşımın en az maliyetli olanı, öz kaynak yoluyla finansmandır. Belirli büyüklüğe ulaşmış kobileşmiş tarımsal işletmelerin halka arzına yönelik kolaylaştırma sağlanmalıdır. Halen Borsa İstanbul altında GİB mevcut olmasına
karşılık, etkin çalışmamaktadır. Sadece aynı işi yapan firmaların yer alacağı bir endeks ile (örneğin BIST-Tarım gibi) başlangıç yapılabilir. Merkezi bir tarım borsasının ve alt ürünlerinin gelişmesi ve kullanılması da sağlanmalıdır."
Olpak, diğer alanlardaki önerileri de şöyle anlattı:
"Alım ve satımda aynı KDV oranlarının uygulanması için, uyumlaştırma yapılmalıdır. Kobileşmiş tarımsal işletmelerde istihdam edilen personele yönelik SGK primleri, diğer işletmelere uygulanan oranlardan düşük tutularak, kayıtlı istihdamın önü açılmalıdır. Kobileşmiş tarımsal işletmelerin modern teknolojiden yararlanması sağlanmalı, finansal kiralama özendirilmelidir. Organik ve doğal ürün üretimi teşvik edilmelidir. Toprak analiz haritası oluşturulmalı. Bunun yanı sıra bölgesel anlamda gerileyen ürün analizi de yapılmalıdır. Uluslararası fuarların düzenlenmesi ve katılımın teşvik edilmesi önem arz etmektedir. Tarım ve hayvancılık programlarının çeşitlendirilmesi gerekiyor. Kobileşmiş tarımsal işletmelerin temin edemedikleri iş gücünü (örneğin çoban vb) öncelikle temin edebilmelerinin ve bu arada gerekirse yabancı işçi istihdam edebilmenin önü açılmalıdır. İsrafın önlenmesi ve verimliliğin
arttırılması lazım. Etkin bir tarım ve gıda lobisi ihtiyacımız vardır. Toprak ve su kullanımında reforma devam edilmeli."

"ŞU ENERJİ İTHALATI OLMASA"
Konuşmasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Olpak, İsrail mallarına boykot konusuna ilişkin bir soru üzerine, bu konuda Genç MÜSİAD'ın kendilerinin duyarlılığını yansıtan bir çağrılarının olduğunu hatırlatarak, boykotun İsrail'in vahşet politikasını destekleyen firmalara yönelik yapılmasının daha doğru olacağını belirtti. Cari açıkta birçok faktörle çözüme gidilebileceğini ama burada 2 konuyu öne çıkardıklarını belirten Olpak, cari açığın en önemli sebeplerinden birisi olarak her seferinde enerjinin gösterildiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şu enerji ithalatı olmasa, cari açığımız olmayacak noktasına getirilir bir hale dönüyor. Günah keçisi olmuş durumda, bu yaklaşımın doğru olmadığını düşünüyoruz. Eğer aniden bir yerden petrol ya da doğalgaz fışkırmayacak olursa Türkiye bu enerji ithalatına devam edecek. Ama peki ağlamaya mı devam edeceğiz? Hayır. KOBİ'lerin ihracata katkısının ne olduğunu, net döviz getirisinin ne olduğunu ortaya koyduk. Diğer taraftan da öyle bir ülkedeyiz ki; gıda, tarım ve hayvancılığı bütün olarak söylüyorum, burada net ithalatçı olmayı kabul etmemiz mümkün değil. Yani bu Katar'ın petrol ithal etmesi gibi bir şey. Bu ne kadar çok anlamlı gelmiyorsa, Türkiye'nin de tarım alanında net ithalatçı olması da doğru değil."

"ASIL GÖREVİ FİYAT İSTİKRARI OLAN KURUMUN"
MÜSİAD raporunda Orta Vadeli Program (OVP) hedefleriyle karşılaştırarak bir büyüme tablosu ortaya koymadıklarını belirten Olpak, O OVP'nin hükümetin ortaya koyduğu bir şey olduğunu ama neticede elerindeki verilerileri değerlendirdiklerini aktardı. Olpak, Irak'ı ve son aylardaki hafif yavaşlamayı göze almasalardı büyüme tahminini direkt yüzde 4 olarak yapacaklarına ama bu gelişmelerden doalyı büyüme hedefini yüzde 3,8-4,0 bandında koyduklarını belirtti. Olpak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu konuda tek rakam vermeyi daha çok tercih ettik. Ama özellikle enflasyon konusunda Merkez Bankası'nın geniş bir bant içerisinde hareket etmesi, ki asıl görevi fiyat istikrarı olan kurumun, bir miktar bizim de temkinli davranmamıza sebep olmuştur. Bunu isteyen eleştiri olarak değerlendirir, isteyen bizim bakış açımız olarak değerlendirir."

"FAİZ TARTIŞMALARINI GÜNCEL BİR ŞEKİLDE TEKRAR KONUŞMAMIZ GEREKEBİLİR"
Nail Olpak, "ekonomide dengelemeyi hedefleyen politikaların sanayiciler için uygun koşullar yaratmadığı" yönündeki ifade hakkın da değerlendirmelerde buldu. Olpak, geçmişte sermayenin renklere bölünmesinden, tasnif edilmesinden rahatsız olmuş bir kurum olduklarını, bu durumu o gün de bugün de eleştirdiklerini söyledi. Bugün de firmaların büyük ya da küçük olarak tasnif edilmesi taraftarı olmadıklarını aktaran Olpak, küçüğün yanında, büyüğün karşısında gibi bir tavır içerisinde olmadıklarını belirtti. Olpak,
"İSO'nun bu ifadesiyle söylemimizin ortak olması da bence doğaldır. Bir başka gerçek daha vardı. İSO İkinci 500'deki işletmeler yaklaşık olarak kazançlarının yüzde 50'sini faize ödemişler. Bu da çok önemli unsurlardan bir tanesi. Belki faiz tartışmalarını güncel bir şekilde tekrar konuşmamız gerekebilir" dedi.
Olpak, hükümetten beklenen KOBİ politikalarının gecikmesiyle ilgili soruya ise "Buna hükümet adına benim cevap vermem doğru olmaz. Biz sorun gördüğümüz alanları ifade ederiz, güzel olana teşekkür eder, eksik bulduklarımızı söyleriz. Yapılmadığında söylemeye de devam ederiz. Örgütlü toplumun yönetimi de budur diye düşünüyorum" şeklinde yanıt verdi.

(FOTOĞRAF)