Bakanlığı boyunca bir çok ilke imza atan Faruk Çelik şu an kıdem tazminatı fonu üzerine yoğunlaşıyor. Fonun şart olduğunu belirten Çelik, “İşe yeni başlayana uygulanacak. Mevcut çalışan isterse geçmez. Uzlaşıya çalışıyoruz. Bizden sonrakiler hazır zemin bulacak” diyor

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’le görevini tamamlamasına yaklaşık 2 ay kala Ankara’da bir araya geldik. Son dönemde yaşananları, bundan sonra yapmayı planladıklarını Ankara’nın son dönemde yıldızı parlayan, özellikle AK Partili’lerin tercih ettiği Çukurambar semtindeki bir cafede kahvaltı eşliğinde konuştuk.

Bakan Çelik son 10 yılın 5 yılı aşkın bölümünü Çalışma Bakanı olarak geçirdi. Özellikle çalışma yaşamının tarafları olan sendikalar ve işverenlerle diyalog süreçlerini bu dönemde iyi kurguladı.
Çok önemli yasal düzenlemeler bu dönemde yapıldı. Bakan Çelik’in taraflarla diyaloga açık yapısı bakanlık döneminde birçok yasanın Meclis’ten geçmesinde büyük rol oynadı. Son 2 yıl içerisinde yaşanan iş kazaları başta olmak üzere Faruk Çelik’le tüm konuları değerlendirdik.

2 dönem bakanlık yaptınız. Sosyal güvenlik reformu, 1 Mayıs’ın tatil edilmesi, intibak, sendikalar  kanunu, memurlara toplu sözleşme hakkı, müstakil iş sağlığı ve güvenliği yasasının altında imzanız var. Çalışma hayatına yönelik gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Barajlarla, sınırlamalarla dolu olan sendikal hareketi bakanlık dönemimde günün ihtiyaçlarına uygun yepyeni bir yasa yaparak ileri seviyeye çıkardık. Yasa çıktıktan hemen sonra 300 bin yeni sendikalı oldu.
Toplamda sendikalı sayısı bir anda 1 milyon 300 bin seviyesine çıktı. Barajları indirmemiz daha fazla sayıda çalışanın toplu sözleşme hakkına kavuşmasına neden oldu. Önümüzdeki yıllarda özel sektörde daha fazla olmak üzere sendikalı sayısı hızla artacaktır.

Sizin döneminizde Türkiye’de ilk kez müstakil bir iş sağlığı ve güvenliği kanunu çıktı. Ancak Soma, Mecidiyeköy’deki asansör, Ermenek gibi kazalar bu dönemde oldu. Burada bir tezat mı var?
Ben ilk kez Çalışma Bakanlığı koltuğuna oturduğumda ülkenin müstakil bir iş güvenliği kanunu yoktu. İlk iş olarak yeni kanun çalışmalarını başlattım, rekabet eden büyüyen bir ekonominin kanun olmadan iş güvenliği alanını yönetmesi aslında skandal bir durumdu. Yeni kanunu çalışırken AB mevzuatı ve ILO normlarını esas aldık. 2012 yılı haziran ayında yasayı çıkardık.  
Ne var ki kanuna çıkarmak her şeyi çözmedi. 1992 - 2014 arasında her yıl 1400 canı kaybettik. Dönüp bakıyoruz, mevzuat tamam, kanunların öngördüğü ölçüde denetim de var, peki ne yok? Anladık ki halen güvenlik kültürü ve bilinci yok. Bu nedenle mevzuatı eksiksiz yerine getirsek de sonuç alamayacağız.

İşveren duyarsız çıktı...
Gördük ki, yaklaşık 2.5 yıl geçmesine rağmen çok tehlikeli ve tehlikeli toplam 670 bin işyerimizin 450 bini kanunun emrettiği iş güvenliği uzmanı ve iş yeri hekimi atamasını yapmamış. Özellikle inşaat sektörü en çok kazanın yaşandığı iş yerleri, bakıyoruz mevzuatı uygulayan işverenlerimiz dünyanın her yerinde iş alıyorlar ve onlarda kaza olmuyor, diğer yanda işini sadece kâr olarak düşünen ve tedbir almadan çalışan işyerleri var, bunlarda kazalar oluyor ve çoğunluk bunlarda.
Geçtiğimiz ekimde inşaat sektöründe ani denetimlere girdik. Gidilen 2000 inşaatın 1600’ünde müfettiş arkadaşlarımız işi durdurma kararı verdi. 2 ay sonra tekrar bu işyerlerinde tedbirlerin alınıp alınmadığını kontrol için gittiğimizde baktık ki, 500’e yakın işyeri hiç bir şey yapmamış. Bu işyerlerinde faaliyeti durdurduk. Söylemek istediğim özellikle işveren tarafının iş güvenliğine karşı duyarsız tavrı.

<p>HAZİRANDA?SİYASETE VEDA?EDİYOR

Yeni dönemde adınız Cumhurbaşkanlığı’nda danışman olarak geçiyor, çalışma yaşamını takip etmeye devam edecek misiniz?
Bugüne kadar siyasetin sandık müşahitliğinden tutun da ilçe, il başkanlığı, milletvekilliği, genel başkan yardımcılığı, grup başkan vekilliği ve bakanlık gibi hemen hemen her aşamasında görev aldım. Partimizin 3 dönem üzerinde bir karar var. Bu karara saygılıyım. Yani 7 Haziran’dan sonra siyasete son veriyorum. Tüm bu görevleri yaparken kendimin hiçbir zaman talebi olmadı. Bizim anlayışımızda görev talep edilmez, sorumluluk alınır.
Çok yoğun çalışmaların sonunda hiçbir görevin beklentisi içinde yine olmam. Bundan sonra daha dışarıdan biri olarak kendimi dinleyeceğim. Aileme vakit ayırmayı düşünüyorum. Yeni arkadaşların başarılı olacaklarına inanıyorum. Allah her şeyin hayırlısı versin.

MEVCUT?SİSTEM?BOZUK

Kıdem tazminatı fonu konusu ne olacak?
Kıdem tazminatı fonu mutlaka gelmeli. Zorlama olmayacak, yeni başlayanlara uygulanacak. Kıdem tazminatı 1936’dan beri mevzuatımızda var. Ancak ‘sistem işlemiyor. Halen çalışanların yüzde 85’i kıdem tazminatını alamıyor. Sistem yapısal olarak bozuk. Fon sistemine geçmek şart oldu. Mevcut sistemde çalışanlar isterse bu fon sistemine geçmeyebilir. Karar onların olacak. Ancak ilk kez işe girenler için bu sistemi zorunlu kılacağız. Tarafları bir araya getirip çözümü beraber ortaya koyacağız. Diyoruz ki, artık bir işçi bir ay bile çalışsa kıdem tazminatı alacak.
Fon kurulsun, her işçinin hesabına yatsın. Ancak sosyal tarafları orta noktada buluşturmak çok önemli. Sayın Cumhurbaşkanımız da, başbakanlığı döneminde “uzlaşın gelin” demişti. Bu uzlaşıya çalışıyoruz. Bizden sonra gelenler hazır bir zemin bulacaklar.

Çalışma hayatında diyalog esastır

Meclis gündeminde bulunan Torba Kanun’da çalışma hayatına ilişkin hangi düzenlemeler var?
Mevzuatta olmayan uygulamada olan “uzaktan çalışma” sistemi mevzuata giriyor. Madenlerde çalışma süreleri günlük 7.5, haftalık 37.5 saat olarak düzenleniyor. İşçilere evlenme, evlat edinme, ana - baba, eş, kardeş, çocuk ölümü halinde 3 gün, eşin doğum yapması halinde ise 5 gün mazeret izni geliyor. Engelli çocuğu olan ya da kronik hastalıklı çocuğu olan ana ve babaya 10 gün ücretli izin geliyor.
Sanatsal faaliyetlerde bulunan çocukların çalışmasıyla ilgili olarak mevzuatımızda düzenleme yok. Bu tasarıyla çocukların sanat, kültür ve reklam faaliyetlerinde çalıştırılmasına ilişkin kurallar belirleniyor. Eşi çalışmayan 3 çocuklu asgari ücretliden gelir vergisi alınmayacak.  

Beyin göçü terse dönecek
Bundan sonra beyin göçünü tersine çevirecek adımlar atacağız. Yabancıların ülkemizde çalışma koşullarını düzenleyeceğiz. Artık “Ne iş olsa yaparım” dönemi tamamen bitiyor. Çok tehlikeli işlerden başlanmak suretiyle bakanlığımız tarafından yayınlanacak tebliğlerde yer alan mesleklerde çalışabilmek için Mesleki Yeterlilik MYK belgeleri zorunlu olacak.

Çalışma hayatında sosyal taraflar arasında denge önemli. Siz bu dengeyi çok iyi kurdunuz. Sizden sonra da bu dengenin devamı için şimdiden neler yapılması gerekir?
Çalışma yaşamında diyalog esas. Ben Bursa’da Vatan Mahallesi’nde büyüdüm. Çerkez, Laz, Kürt, Sünni, Alevi demeden hep bir arada yaşadık. O dönem, benim diyalog kanallarını kullanmamda çok büyük rol oynadı. Çalışma yaşamında sendikalara ideolojik yaklaşmayacaksınız, herkese eşit muamele yapacaksınız.
Urfa’ya müjde...

Ben Urfalıyım, Urfa Milletvekili olarak memlekete çok fayda sağladığınızı herkes biliyor. Bu konuda neler söylersiniz.
Urfa’nın birçok sorununu çözdük. Altyapı baştan aşağı yenilendi diyebilirim. Şimdi kanun tasarısına yine Urfa’yla ilgili bir kaç madde koyduk. Mesela Ceylanpınar ilçemizin tapusu yoktu. Tamamen kayıtdışı ilçeydi. Şimdi kanunla herkes tapusuna kavuşacak. Urfa’da 700 haneli göçerler için 140 hektar yer tahsis ediyoruz. Hilvan ilçesine dönük hacizlik durumlarını yine yeni kanunla çözüyoruz.

Cephemde gerekeni yaptım

İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu çıkarttınız ancak şimdi torba kanunda yeniden düzenliyorsunuz. Neden?
Çıkardığımız kanunu farkındalık odaklı çıkardık, ancak baktık ki işverenlerimizin bir bölümü duyarsız, bunun üzerine biz de kanunu bu sefer “cezalandırma odaklı” olarak revize etme gereği duyduk. Cezaları yüzde 200’e varan oranlarda arttıran yeni bir düzenleme yapıyoruz.
Durdurulan işlerde - izinsiz çalışma - işverenlere 3 ila 5 yıl arası hapis cezası getiriyoruz. Madenlerde ölümlü iş kazası- kusurlu işveren 2 yıla kadar kamu ihalelerinden men getiriyoruz. Anlayacağınız ceza odaklı sisteme bir anlamda mahkûm olduk.
Soma ve Ermenek ardından asansör kazası tam da rahatsızlığım döneminde beni çok sarstı, bu canları bir daha ne geri getirebilir? O dönem herkes bize hücum etti. Ben iş güvenliği konusunda hep mücadele ettim. Bize hücum edenler, ‘denetim’ dedi, peki mevcut sistemde madende denetim nasıl oluyor? Aniden gidemiyorsunuz, yılda iki kere denetim yapıyoruz, giderken işverenden madenin planlarını talep ediyoruz. Yani baskın olmuyor. Şimdi revize edilen Maden Kanunu’na konuldu, ruhsat alan işletmeci ilk iş bakanlığımıza planını projesini teslim edecek.
Müfettiş arkadaşlarımız bu belgelerle baskın denetim yapabilecek. Ayrıca şunu da ilave etmek gerek, ilkel koşulları olan madenlere niye ruhsat veriliyor? 4 - 5 yıl rezervi kalmış madenlere ruhsat vermemek gerek. Çünkü işletmeci hemen madeni çıkarmak istiyor, güvenliği dikkate almıyor. Bu nedenle 40 - 50 yıllık ömrü olan havzaların maden alanı olarak ruhsatlanmasına geçilmeli. Bu konuda herkes üzerine düşen sorumluluğu almalı, ben Çalışma Bakanı olarak her zaman takım oyuncusu oldum. Kendi vicdanıma soruyorum, bugüne kadar kimsenin çıkaramadığı kanunu çıkardım mı? Çıkardım. Denetim için tedbirleri ileri seviyeye getirdim mi? Getirdim. O halde kendi cephemden yapmam gerekenleri yaptım diyorum.