Özkan ARSLAN/İSTANBUL, () İSLAM Kalkınma Bankası Üye Ülkeleri Ulusal Kalkınma Finans Kuruluşları Ortaklığı (ADFIMI) Kalkınma Forumu tarafından düzenlenen ‘Riskler Yönetimi Krizden Çıkaran Dersler’ konulu toplantıda konuşan Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, ekonominin sosyal ve eğitimle ilişkisinin önemine değindi. Babacan, “Şu anda bakıyoruz üniversitelerimizin öyle bölümleri var. Gençlerimiz alıyor diplomalarını eline, mezun oluyorlar, 4 yıl harcıyorlar. Sonra iş alanına başladıklarında bakıyorlar ki, ‘aaa o mesleğin artık Türkiye’de karşılığı kalmamış’. Ve o arkadaşlarımız, öğrencilerimiz mezun olduktan sonra 4 yıl kaybettiklerini anlıyorlar. Artık YÖK ile iş dünyasının ihtiyaçları arasında çok kuvvetli bir ilişki kurmamız gerekiyor” dedi. Babacan, bir ülkedeki büyümenin zengin fakir arasındaki uçurumu artırmaması gerektiğini de belirtti.
FAİZSİZ FİNANS SİSTEMİ DÜNYADA 1.5 TRİLYON DOLARLIK HACİME ULAŞTI Conrad Otel’de düzenlenen foruma katılan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, “Dünyada özellikle son yaşadığımız kriz gösterdi ki, faizsiz finansman metotları çok daha güvenilir, daha istikrarlı ve sonuç olarak da kazan kazan ilişkisine dayanan neticeler veriyor. Sadece paranın parayla ticaretinin yapılmadığı her bir para hareketinin karşısında bir ürün bir gerçek yatırımın olduğu finansman metotlarından bahsediyoruz. Şu anda faizsiz finans sitemi dünyada 1.5 trilyon dolarlık bir hacme ulaşmış durumda” dedi.
TÜRKİYE’DE KURUMLARIN ÖNÜNE İSLAMİ SIFATINI EKLERKEN ÇOK DİKKAT EDİYORUZ Türkiye’de bankacılık olsun finansman olsun önüne İslami sıfatını eklemeden önce çok dikkat etmeye çalıştıklarını ve pek çok konuda da o cesareti kendilerinde göremediklerini belirten Babacan, ülkeler arasındaki farlılıkları dile getirerek, şunları söyledi:
“Türkiye’de faizsiz finansın hareketlenmesinin ardından İslam Kalkınma Bankası Türkiye’deki ilk ofisini Ankara’da açtı. Şimdi çok yakın bir zamanda ikinci ofisini İstanbul’da açacak ve geçtiğimiz hafta Dünya Bankası ilk defa bir küresel İslami finans geliştirme merkezini İstanbul’da açtı. Bundan sonra Dünya Bankası’nın İslami finans konusundaki araştırmaları, bu konuyla ilgili bilgi birikimleri, bilgi paylaşımları ve yeni metotlar konusundaki tüm araştırmalar artık İstanbul’daki bu merkezden yapılacak. Biz zaten 2023 yılında dünyanın en önemli 10 finans merkezinden biri olarak görmek istiyoruz. Aynı zamanda faizsiz finans, İslami finans için de dünyanın en önemli merkezlerinden biri olarak görmek istiyoruz. Bu konuda da çalışmalarımızı sürdürüyoruz.”
KRİZ TAM OLARAK BİTMİŞ DEĞİL Dünyayı etkisi altına alan krizden bahseden Bağış, “2008’den beri devam eden ve tüm dünyayı etkisi altına almış kriz henüz bitmiş değil. Gelişmiş ülkelerde bir miktar toparlanma var. Ekonomilerinde bir miktar büyüme başladı. EURO Bölgesinde önümüzdeki dönem artı bir büyümeyi görecek gibiyiz. Fakat bunun kırılgan ve son derece hassas dengeler üzerinde olduğunu da bilmemizde fayda var. Yani artık ‘işler düzeldi bu kriz bitti’ diyemiyoruz. Dolaysıyla her an dikkatli ve ihtiyatlı olmamızda çok büyük fayda var” dedi.
BÜYÜMENİN SOSYAL BOYUTU
  İnsanı baz almayan hiçbir ekonominin büyüyemeyeceğini ve sürdürülebilir olmayacağını belirten Babacan, büyümenin sosyal yönüne dikkat çekerek, şöyle devam etti: “Bu büyüme gelir dağılımını düzelten bir büyüme mi? Zengin ve fakir arasındaki fark azalıyor mu yoksa çoğaltıyor mu ? Eğer büyüme sonunda zengin daha zengin fakir daha fakir oluyorsa o büyümenin o ülkeye sosyal açıdan fazla bir faydası olmayabilir. Büyüme o ülkede fakirliği azaltıyor mu? 1-2 doların altında yaşayan vatandaşların toplam nüfusa yüzdesi düşüyor mu? Büyüme var ama bu büyüme eğitim sistemindeki iyileştirmeyi beraberinde getiriyor mu? Sağlıkla ilgili hizmetlerin kalitesinin artmasını beraberinde getiriyor mu? Bu büyüme aynı zamanda o ülkeni alt yapı yatırımlarının daha kuvvetlenmesi sağlıyor mu? Eğer alt yapı yeterince hızlı gelişmiyorsa büyüme geliyor o alt yapının sınırına takılıyor ve o ülke o sınırın üzerine çıkamıyor. Ulaştırma, enerji, bilişim, iletişim bütün bunlar kilit konular. Eğer bunların kapasitesi ülkenin büyüme hızıyla paralel gelişmiyorsa gelip büyümenin önüne bir engel olarak çıkabiliyor.” 3 YIL SONRA DÜNYA BANKASI TÜRKİYE’Yİ YÜKSEK GELİR GRUBUNA DAHİL EDECEK Son on yıllık dönemde Türkiye’de ekonomik alanda yapılan icraatları ve gelinen noktayı anlatan Babacan, “Biz geçtiğimiz son 10 yıl içerisinde alt gelir grubundan üst orta gelir grubuna geçtik. 3 yıl sonra da artık yüksek gelir grubuna dahil olmuş olacağız Dünya Bankası’nın sınıflandırmasına göre” dedi. Babacan konuşmasında Türkiye’deki büyümenin kamu harcaması sonucu değil özel sektörün aktivitesine dayanan bir büyüme olduğunu da belirtti.
BÜYÜMENİN KAYNAĞI İHRACAT OLMALI Türkiye’de büyümenin ölçülü olması gerektiğini ve kaynağının ihracat olmak zorunda olduğun belirten Babacan, “Biz bu yıl yüzde 3.6 değil de çok daha fazla büyüyebilirdik. Ama Allah korusun gelecek yıl Türkiye için çok zor bir yıl olabilirdi. Ne yaptık ? Makul ve dikkatli hareket ettik bu yıl 3.6 ama gelecek yıl da yüzde 4’lük bir büyüme hedefi koyduk. Daha sonra 2015 ve 2016 için yüzde 5’lik bir hedef koyduk” dedi.
TÜRKİYE’DE OLMASI GEREKEN İŞSİZLİK ORANI YÜZDE 5’TİR Son iki yılda yapılan ve önümüzdeki dönemde Türkiye’de yapılması planlanan yapısal reformların önemine değinen Babacan, şöyle konuştu: “Enerjide dışa bağımlılığı azaltmak için pek çok adım atıyoruz. Bu konuda özel sektörümüz gerekli yatırımları yapıyor. İlk defa enerji sektörüne teşvik veriyoruz. Enerji verimliliği konusunda yeni yapılaşmayı özel teşvikle destekliyoruz. İş gücü piyasaların esnekliğini artırmak için, katılıkları ortadan kaldırmak için bir paket üzerinde çalıştık. Bunun sosyal istişareleri devam etmekte. Türkiye’de olması gereken işsizlik oranı yüzde 5’dir. Ekonomimizin büyüklüğüne ve büyüme hızına baktığımızda yüzde 5’tir. Eğer yüzde 5’in üzerinde işsizlik oranı görüyorsak Türkiye’de bunun sadece ve sadece sebebi sistemdeki katılıklardır. Ama maalesef Türkiye’de işsizlerin bir sendikası olmadığı için, işsizler adına bu politikaları savunacak ve neyin yapılması gerektiğini ortaya koyacak mekanizmalar olmadığı için, biz bir bakıma hem hükümet olarak asli görevimizi yerine getirmeye çalışıyoruz ama işsizler açısından ne yapılması gerektiği konusunda iletişimi yine biz yapmak zorunda kalıyoruz.” EĞİTİM SİSTEMİ İLE İŞ DÜNYASI ARASINDAKİ İLİŞKİ Eğitim sistemi ile iş dünyası arasındaki ilişkilerin de önemini vurgulayan Babacan, “Bu öncelikle sanayinin ihtiyacı olduğu becerilerle iş gücü niteliğiyle, eğitim sistemi nasıl insan yetiştirdiği hangi niteliğe sahip insan yetiştirdiği arasındaki bağın kuvvetlenmesi. Şu anda bakıyoruz üniversitelerimizin öyle bölümleri var. Gençlerimiz alıyor diplomalarını eline, mezun oluyorlar, 4 yıl harcıyorlar. Sonra iş alanına başladıklarında bakıyorlar ki, ‘aaa o mesleğin artık Türkiye’de karşılığı kalmamış’ Artık sanayinin Türkiye’nin bugünkü ekonomik yapısının o mesleğe ihtiyacı yok. Ama biz harıl harıl adam alıyoruz o bölümlere. Ve o arkadaşlarımız, öğrencilerimiz mezun olduktan sonra 4 yıl kaybettiklerini anlıyorlar. YÖK ile iş dünyasının ihtiyaçları arasında çok kuvvetli bir ilişki kurmamız gerekiyor” diye konuştu. Üniversitelerdeki araştırma ve geliştirme programlarının da ekonomik gelişmelere hizmet etmesi gerektiğini belirten Babacan, gelişmiş bir ekonomi için hukukun önemini de vurguladı.