İÇERİK
1. SORUŞTURMA EKİBİNİN ÜYELERİ
2. YÖNETİCİ ÖZETİ
3. GİRİŞ
4. METHOD
5. CEASAR’IN KANITLARI
6. KANITLAR
7. SONUÇLAR
8. EKLER

I.SORUŞTURMA EKİBİNİN ÜYELERİ

Sir Desmond de Silva : Sierra Leone Özel Mahkemesinin Eski Başsavcısı
BM Genel Sekreteri tarfından bizzat atanmıştır.
Liberya Cumhurbaşkanı Charles Taylor’ın tutuklama emri tarafından çıkarılmıştır.
Prof Sir Geoffrey Nice : Eski Yugoslavya Cumhurbaşkanı Miloseviç’i Uluslar arası Savaş Suçları mahkemesinden önce yargı önüne çıkaran savcıların başındaki isim
Professor David M. Crane : Sierra Leone Özel Mahkemesi’nin ilk Başsavcısı . BM Genel Sekreteri tarafından bizzat atandı. Bu çerçevede Liberya Cumhurbaşkanı Charles Taylor hakkındaki iddianameyi hazırladı.

ADLİ TIP EKİBİ

Dr.Stuart J. Hamilton: MB, ChB, BMSc(Hons) , FRCPath, FFLM.
İngiltere İç Güvenlik biriminde adli tıp patholojisti

Professor Susan Black: OBE BSc PhD DSc FRSE FRAI Cert--‐FA1
Anatomi ve Adli Tıp Antropolijisi Profesörü.
Stephen Cole: MFSSoc.: Adli imaj görüntüleme ve Adli Tıp Ekümenleri Teknik Direktörü


2.YÖNETİCİ ÖZETİ

Bu soruşturma ekibinin üyeleri, savaş suçlarına, insanlığa ve uluslararası hukuku ihlal eden diğer suçlara karşı savcılık makamında engin tecrübeleri olan özel olarak seçilmiş kişilerden oluşur.

Soruşturma ekibi, Suriye’den ayrılan (iltica eden) kişinin, Suriye hükümetinin askeri polis servisindeki görevi ve öncesinde, güvenilirliğine dair tespitleri yapmakla görevlendirildi.
Bu çerçevede; uzun yıllar askeri polis olarak suç mahalinin fotoğraflanması görevini yerine getirdi. İç savaşla birlikte görev tanımının doğası da değişti. Artık hem kendisinin, hem de çalışma arkadaşlarının görevi, gözaltına alındıkları yerden askeri hastaneye getirilen cesetleri fotoğraflamak ve belgelemekti.
İç savaşın başlangıcından bu yana fotoğrafladığı cesetlerde, açlık belirtileri, acımasızca dayak, boğma, öldürmeye varan diğer işkence tekniklerinin izlerine rastlandı.

Soruşturma ekibi tarafından kod adı ‘Sezar’ olarak belirlenen ilticacı, görevi başındayken, hem kendisinin hem de çalışma arkadaşlarının fotoğrafladığı onbinlerce cesedin fotoğrafını kaçırdı. Benzer fotoğraflar başka kişilerce de ülke dışına çıkarıldı. Hepsinde, ki bu rakam yaklaşık 55 bin fotoğraf, bugüne kadar benzer süreçlerle Suriye dışına çıkarıldı. Her bir cesedin 4 ya da 5 fotoğrafı olduğu hesaplanırsa, bu fotoğrafların yaklaşık 11 bin tutukluya ait olduğu ortaya çıkıyor.
Sezar’ı ve elindeki kanıtları, gösterdikleri gerçekler ışığında oldukça dikkatli bir şekilde sorgulayan ekibimiz, tanığı kendi adına dürüst ve güvenilir bir kaynak olarak değerlendirdi. Sansasyonel ya da partizan bir işaret vermedi. Her ne kadar mevcut rejime karşıtları desteklese de, soruşturma ekibi, tanığın yaşadıkları konusunda güvenilir bir tanık olduğuna kanaat getirdi. Tanığın, eğer isteseydi, çok kolayca idamlara tanık olduğunu söylemesi de mümkündü. Ancak tanık bunun yerine, hiçbir idama bizzat şahit olmadığını beyan etti. Soruşturma ekibini, tanığın ve sunduğu delillerin güvenilir ve adli soruşturmalarda güvenli bir şekilde kullanabileceği hükmüne vardıran pek çok başka nedende vardı.






3. GİRİŞ 

Soruşturma ekibi, Birleşik Krallık ve ABD’den Ortadoğu’ya Londra’daki Carter-Ruck Co. Şirketi tarafından kendilerine verilen görevi yerine getirmek üzere seyahat ettiler. Ortadoğu’ya varışlarından önce hukuki soruşturma ekibi delilleri gördü. Suriye’den iltica eden tanık da 3. Bir ülkede bulunuyordu. Tanık, rejimden kopmadan önce, askeri polisti. Soruşturma ekibi Mart 2011’den bu yana Suriye’deki Esad rejimine karşı başkaldırının başından bu yana, mevcut rejimin ve rejime bağlı güçlerin gözaltında işkence ile öldürdüğü 11 bin tutukluya ait 55 bin fotoğraf olduğu konusunda bilgilendirildiler.

Soruşturma ekibi; rejimden iltica eden bu tanığın, bahsi geçen on binlerce görüntüyü, taşınabilir belleğe kopyalamak suretiyle kaçırdığını biliyor.

Soruşturma ekibine verilen görev ise, bu ilticacının sorgulanması ve güvenilir olup olmadığının belirlenmesi idi. 

Kendi güvenliği açısından Sezar olarak kod adı verilen tanıkla 12, 13 ve 18 Ocak 2014 ‘te mülakatlar gerçekleştirildi.

Soruşturma ekibinin mülakatı sırasında, tanık, askeri polis içinde yaralı ve ölülerin fotoğraflarının çekildiği bölümde çalıştığını beyan etmiş, ancak Esad rejimine karşı ayaklanmanın başlamasıyla gözaltında işkence ve ölümle sonuçlanan vakaların ftoğraflanması işinin bir rutin haline geldiğini beyan etmiştir. Gözaltında öldürülenlerin fotoğraflanmasının iki nedeni var. Birincisi; ölen kişinin yakınlarının, cesedi bizzat görme talebi olmaksızın ve yetkililerin cesetlerle ilgili gerçekleri açıklamadan, ölüm belgesi düzenlenebilmesi… İkincisi de o kişilerle ilgili verilen ölüm emrinin yerine getirildiğinin bir kanıtı olması bakımından.
Soruşturma ekibinin mülakatları boyunca ‘Sezar’ bu ölümler ya da işkencelere tanıklık ettiğine dair her hangi bir ima ya da ifade vermemiştir.






4. SORUŞTURMANIN METODU

HUKUKİ METHOD

Suriye’deki savaşa yönelik ülke içinde ve dışındaki çıkarlar göz önüne alınarak, soruşturma ekibi tamamen kod adı Sezar olan ilticanın verdiği ifade ve belgeler üzerinde değerlendirmelerini yaparak, sadece fotoğraflar üzerindeki delillere dikkat çekerek, bahsi geçen herhangi bir çıkar grubunun maşası ya da görüşünü öne çıkaran pozisyona düşmekten özenle kaçındı.


İlaveten, soruşturma ekibi, hem görsel hem de işitsel, sunulan tüm deliller üzerinde çok titizce bir araştırma yaptı, zira öne çıkan bu deliller eğer doğruysa, uluslar arası hukukun en büyük ihlali olarak görünüyor. İddiaların doğası gereği, soruşturma ekibi, eldeki ikna edici belgeler üstündeki suç ilişkisi üzerindeki kararını vermek için karşıt sonuç temelinde soruşturma yürüttü. Bu çerçevede, hukuki soruşturma ekibi son derece deneyimli ve başarılı 3 adli tıp uzmanı ile çalıştığı için memnundu.

ADLİ METHOD

Cesetlerin dijital görüntüleri Dr Stuart Hamilton ve prof Sue Black tarafından incelendi. İlk incelemede uzmanlar, ilticacı ’Sezar’ dan da sunduğu ifadeden de habersizdi. Görüntülerde, fiziksel yaralanma ve diğer ilgili özellikleri tespit eden deliler arandı. Görüntülerin Suriye’deki silahlı çatışmalardan geldiği biliniyor, bu nedenle de uzmanlar, fotoğraflarda açıkça gözle görünen yaralanmaların, yasadışı askeri bir saldırı sonucu kaynaklandığının bilincindeler.

İngiltere’deki Acume Forensics ‘deki güvenli bir sunucuya direkt yüklenen 35 fotoğraf Stephen Cole tarafından incelendi. Soruşturma ekibi tarafından bu görüntülerin dijital olarak oynanmadığı teyid edildi.

55 bin görüntüden 26 bin 948’i, bulunduğu bilgisayar üstünde, farklı dosyalarda incelendi. Soruşturma ekibi ‘Sezar’ tarafından sunulan bu 26 bin 948 fotoğrafın tamamından tatmin oldu, tıpki geriye kalan 20 bin küsur fotoğrafta olduğu gibi..

Çok yüksek bir oranda, görüntülerdeki cesetlerin aç bırakılmış olduğu belirlendi.

Aç bırakma: Bir kişinin aç bırıklması. (medikal olarak zafiyet kullanılıyor ) Kişinin çok düşük vücut ağırlığında olması, içeriye sarkmış karın, , derinin altından ortaya çıkan kaburga kemikleri, sarkık kaslar, ve bazı vakalarda yüzdeki çökmeler. Sıska tabiri bu kategorideki vakaları tanımlamak için oldukça yetersizdir.

Birazdan adını duyacağınız terminoloji görüntülerdeki belirli kategoriler için kullanıldı:

Travma Delilleri: Bu kategorideki görüntülerde, dayak, bağlama, dizginleme ve diğer fiziksel saldırı sonucu oluşan yaralanmalara yönelik delil arandı… Savaş ortamında da oluşabilecek benzer yaralanmalar bu kategorinin dışında tutuldu. Bu kategorideki yaralanmalar, uzmanların ortak ve kesin bir yargı ile üzerinde birleştiği yaralanmalar olarak kategorize edildi.

Pek çok ceset üzerinde kan lekesine rastlandı. Fotoğraflarda başlı başına görünen kan lekeleri, yaranın kendisinin görünmesini engelliyordu ve bu nedenle yaranın kanıtı olarak tanımlanmadı ancak, o bölgede o kanamanın ortaya çıkması konusunda yara hakkında önemli ipuçları verdi..


Travmadan Kaynaklanan Kuşkulu Deliler: Bu görüntülerde yaralanmanın tamamı gözlenemiyor ya da bilimsel olarak neyin yol açtığına karar vermek için yeteri kadar net bir şekilde çekilememiş. Bu nedenle, bu deliller için ‘ikna edici kanıt’ tabiri yerine travmadan kaynaklanan kuşkulu deliler başlığı altında değerlendirildi.



Görünmeyen Travmalar: Bu görüntülerde yeterli kanıt olmadığından, üstte yer alan her iki gruba da alınamayacak kategori. Ancak bunun anlamı görüntüdeki kişinin yasa dışı bir travma yaşamadığı sonucunu doğurmuyor, sadece bunun eldeki delillerle doğrulanamadığı anlamına geliyor.

Görüntülerin adli analizinin limitleri: Adli tıp uzmanlarının görüntüler üzerinde yaptıkları incelemelerin bir takım limitleri var.
Öncelikle beyan edilen fotoğraflar adi suçlarda çalışan olay yeri inceleme müfettişlerinin çektiği gibi delil bulmaya yönelik çekilen fotoğraflar değil, maktul sayısını tutmak için ekilen fotoğraflardı.
Bu nedenle fotoğraflarda bir ölçek yoktu, yaraların yakın çekemleri olmadığı gibi. Fotoğrafların büyük bir bölümünde cesetlerin vücudunun arkası gözlenemiyor. Bu nedenle fotoğraflardaki kişinin vücudunun arkasındaki yaralar değerlendirilemedi.

Görüntülerdeki kişinin vucudunun dışındaki yaralanmalar değerlendirildi, iç yaralanmalar ya da içerdeki hastalıklar belirlenemedi.

Soruşturma ekibinin önünde bulunan zaman sınırlaması ve incelecek fotoğraf sayısının fazlalığı da göz önüne alındığında, hangi yara hangi görüntüde hangi bireye ait, çok detaylı bir rapor üretmek oldukça zordu. Bu nedenle görüntülerin adli analiz limitleri başlığı açıldı.







5. ‘SEZAR’IN İFADESİ

Suriye’den iltica eden bu tanık, kendi ve ailesinin güvenliği asından soruşturma ekibi tarafından kod adı ‘sezar& olarak belirlenen, daha önce Suriye hükümetine çalışan tanık.

Soruşturma ekibi tanığa üzerinde fotoğrafı, adı ve mesleği bulunan iki ayrı Suriye kimliği gösterdi.

‘Sezar’ kod adlı tanık soruşturma ekibine iltica etmeden önce Suriye’de 13 yıl boyunca askeri polis olarak çalıştığını beyan etti. İş tanımı suç içeren vakaların fotoğraflanarak adli mercilere yollanması olan tanık, kısaca suç mahali müfettişi idi.
Rejim karşı iç savaşın başladığı günden bu yana işi suç mahali ve kaza yeri fotoğrafları çekmek yerine, gözaltında ölenlerin fotoğraflarını çekmek oldu. Tanık soruşturma ekibine, son 3 yıldır sadece gözaltında öldürülen tutukluların fotoğrafını çekerek belgelemek olduğunu söyledi. Sezar bu nedenle işinin dayanılmaz bir hale geldiğini ve hem kendisinde hem de çalışma arkadaşlarında psikolojik travmaya yol açtığını söyledi.

Prosedür şöyle işliyordu. Gözaltında öldürülen kişinin cesedi bulunduğu yerden askeri hastaneye naklediliyor, orada bir doktor ve adli merciden birinin gözetiminde Sezar tarafından fotoğraflanıyordu. Sezar soruşturma ekibine günde 50 kadar cesedin fotoğrafını çektiğini, her bir cesedin görüntülenmesi işleminin 15 ila 30 dakika aldığını beyan etti.

Cesetlerin görüntülenmesinin nedeni ise hiç birinin güvenlik görevlileri tarafından salıverilmediğini ispatlamak, ailelere ölüm nedeni olarak, kalp krizi, solunum problemi gibi nedenler sunabilmek ve gerekli mercilerin infazın gerçekleştirildiğini ispat etmek içindi.

Gözaltındayken öldürülen her tutuklu için iki numara veriliyordu. Sadece istihbarat birimleri cesetlerin gerçek kimliğini biliyordu.



Belgeleme için gözaltında öldürülen tutukluya bir referans numarası veriliyordu. Bu numara, hangi güvenlik biriminin bu gözaltı ve ölümden sorumlu olduğunu belirliyor, ceset askeri hastaneye gittiğinde, orada da bir başka numara verilerek, ölümün o hastanede gerçekleştiği yönünde yasadışı işlem yapılıyordu. Cesetler fotoğraflandıktan sonra da kırsal alanda gömülüyordu.

Olanlar konusunda derin endişeleri bulunan ‘Sezar’ bu fotoğrafları taşınabilir bir hafızaya kopyaladı. Bu fotoğraflarda açlıktan ölenler, öldürülmeden önce işkenceye uğrayanlar var. Hatta bazı görüntülerde hem aç bırakma, hem dayak hem de yanık izlerine rastlamak mümkün. Bu cesetlerin gözleri çıkarılmış durumda..


Sezar tarafından ya da aynı bölümde çalışan iş arkadaşları tarafından çekilen orijinal fotoğraflar resmi bir raporla birlikte “askeri Yargıya” gönderildi. O dönemde Sezar ilticayı düşünüyordu. Çalışma arkadaşlarından biri bir grup cesedin fotoğrafını çekmişti ve görüntüdeki yer bir katliam evinden farksızdı. Bu fotoğrafı çeken kişinin mazeretiyse her hangi bir cesedin fotoğrafını çekmeyi unutmuşsa bu grup fotoğrafından bulabilmekti.

Sezar soruşturma ekibine tüm yaptıklarını Suriye ve Suriye halkı için katillerin adelet önüne çıkarılmasını istediği için yaptığını söyledi.

Kendi hayatı ve yakın ailesinin güvenliğinden endişe eden Sezar, soruşturma ekibine Suriye’den kaçtığını ve kaçış güzergahını da anlattı.

 





6. CEASER’IN KONTAĞININ ELİNDEKİ DELİL
Soruşturma ekibi ‘Sezar’ ın kontağından da deliller duydu. Bu şahit soruşturma ekine ismini yazdı.
Soruşturma ekibi bu şahidin güvenliği açısından ismini kamuoyu önünde açıklayamaz. Bu şahit ‘Sezar’ın evlilik kanalıyla akrabası olduğunu ve Suriye’yi mevcut Suriye rejimine karşı iç savaşın başlamasından 5 gün sonra terk ettiğini, bundan sonra da Uluslararası İnsan Hakları Örgütleri ile bağlantı kurduğunu teyit etmiştir.
Akabinde Enformasyon Komitesi Suriye’de neler olduğunu anlatan belgeleri toplamak üzere Orta Doğu’da kurulmuştur.
Bu şahit soruşturma ekibine ‘Sezar’ın onun başlarda kendisinin ekibi ile çalıştığını ve bu nedenle 2011 yılının Eylül ayı dolaylarında kendisi ile temasa geçtiği bilgisini vermiştir.
Söz konusu şahide göre Suriye’deki rejimim verdiği bilgiler grubun verdiği bilgilerin orijinalleri ile çelişiyordu ve bu nedenle rejimin içerisinde bir bilgi kaynağı bulmak için çalışmaya başladık.
Yalnız tutuklular ve kaybolanlar ile ilgili delil toplamada sorunlar vardı. Bu yüzden bizim davamıza sempatisi olan ve aynı zamanda rejim ile çalışan insanlara bakmak zorunda kaldık.
Şahidimiz ‘Sezar’ın başarılı bir şekilde görevden atılması ve şahit olduğu on binlerce resimi gönderdikten sonra Sezar’ın kendi güvenliği ile ilgili endişeye düşmeye başladığı konusunda soruşturma ekibini bilgilendirdi.
Şahit Sezar’ın Suriye’den nasıl iltica ettiğini ve ailesinin akabinde kendisini nasıl takip ettiğini açıkladı. Şahit bu iltica etme sürecine 4 ay kadar sürdüğünü söylemeye çalıştı.






7. SORUŞTURMA EKİBİNİN BULGULARI

Soruşturma Ekibi Sezar kod adlı şahidin sadece güvenilir olmadığı, kendi hesabına anlattıklarının da çok ilgi çekici olduğu kanısında vardı.
Sezar ‘ın rejimin ihtiyaç duyduğu çerçevedeki görevi gözaltında iken öldürülen insanların fotoğraflarını emirler gereği eksiksiz ve devamlı olarak çekilmesinin sağlanması idi.
Soruşturma ekininin görüşüne göre öldürülen insanların fotoğraflarına ihtiyaç duyuluyor olması öldürmelerin sistematik, düzenli ve üstten yönetildiğinin güçlü bir göstergesidir.
Sezar’ın soruşturma ekininin kabul ettiği delillerine göre sıklıkla her gün 50’ye varan cesedin ya Sezar ya da onun bölümünden bir tarafından fotoğrafının çekildiğini gösteriyordu ki bu da öldürmelerin sistematik olduğun yönünde delil teşkil ediyordu.

Buna ek olarak her öldürülen kişinin kimlik tespiti için bir numaralandırma sisteminin oluşturulmuş olması da öldürmelerin organize olduğu yönünde bir delil teşkil etmektedir.

Sezar’ın anlattıklarına göre şu da oldukça açıktı ki, fotoğraf çekme anında gözaltındakilerin bedenlerinin aşırı zayıf olması da sıklıkla karşı karşıya gelinen bir durumdu.

Bir başka deyişle bir deri bir kemik kalan öldürülmüş insan vücudları işkence yöntemi olarak aç bırakmaların da kullandığını açık bir şekilde anlatmaktadır.

Gözaltında bulunanlara sorumlular tarafından işkencenin birçok formunun uygulandığı açıkça görülmektedir.

Cesetler üzerinde görülmemesi imkânsız işaretler bazı kişilerin iple boğulmak suretiyle öldürüldüğünü göstermektedir.

Ölenlerin vücutlarında rastlanan izler hayatta iken öldüresiye dayağa
Maruz kaldıklarını gösteren delilleri teşkil etmektedir.

Fotoğraflardaki genç insanların görüntülerinde açık bir yara izinin görülmemesi doğal olmayan yollardan öldüklerine işaret anlamına gelmektedir.



Örneğin bazı cesetlerde vücuda elektrik akımı verilerek öldürmeden kaynaklanan yaralar olduğunu kanıtlayan deliller bulunmaktadır.

Bunun spekülatif bir sonuç olduğunu kabul ediyoruz. Lakin bununla birlikte diğer bulguların da ışığında bu kategorideki görüntülere baktığımızda ki buna diğerleri ile birlikte toplu olarak öldürüldüğü açıkça görülenler dâhildir. Bu da ölenlerin infazcılarının elindeyken hayatlarının son bulduğu sonucunu kuvvetlendirmektedir.






ADLİ DELİLLER

Adli makamlarca toplamda 5 bin 500 civarında fotoğraf incelenmiştir. Maktullerin birçoğunun her birinin 4 ya da 5 fotoğraf karesi çekilmiş ve de böylelikle bin 300 kişinin fotoğrafları incelemede adli makamlarca dikkate alınmıştır.

Başlangıçta, yaralanmaların kaynakları ve boyutlarını ispatlamak üzere 2 bin kare fotoğraf genel değerlendirme sürecinde incelenmiş sonrasında da 3 bin 500 fotoğraf daha detaylandırmak üzere incelenmiştir.

Fotoğrafların ezici bir çoğunluğunda cesetlerin 20 ila 40 yaş arasında genç erkeklerden, az bir kısmının ise 60 yaşındaki erkeklerden oluştuğunu göstermektedir.

Fotoğraflar arasında çocuklar yoktur. Fotoğraflar arasında sadece bir tanesinde üzeri giyimli ve yara izine rastlanmayan bir kadın cesedi görülmüştür. Genelde cesetlerin üzerinde giysi ya hiç bulunmamakta ya da yarı giysili şeklindeydi.

Bu 5 bin 500 fotoğrafın içersinde 835 adedi daha sonra detaylı olarak incelenen maktullere aittir. Yüzde 20’isinin travmaya maruz kaldığı görülmüş yüzde 30’unun da ise bu belirsizdir. Yüzde 42’sinde ise aç bırakılma vakası gözlenmektedir.

*Boyunlardaki ip izleri ipin çarpraz bağlandığını göstermiştir. Adli tıp ekibinin görüşlerine göre bu bulgular da bunun bir tipik boyundan asma vakası olmadığını, ipin çene altından geçirilerek iki uçundan çekilmesi ile ani ölümü getiren boğma yöntemi olduğunu göstermiştir.








Bu boğma yöntemi aynı zamanda boğma çeşitleri arasında işkence metodları arasında kullanılmaktadır.
Ceset fotoğrafları arasında dirsek ve bileklerinde iple bağlanma izlerinin görülmüştür.
Bir tanesinde plastik kablonun bileklerin etrafında olduğu ve boğma aracı olarak kullanıldığı görülmüştür.

*Bir sopa şeklindeki morarma hatlarının büyük bir çoğunluğu vücudun gövde bölümünde ve bazıları da kol ve bacaklarda bulunmaktadır. Bunlar sopa benzeri bir obje ile devamlı tekrarlanmış etkiler bırakmıştır.

*Diğer yaralanmalar da aşındırma ve morarmalar da görülmektedir ki bunlar çok özel olmayan sadece bir sonuca bağlı olmayan uygulama ya da yöntemlerin olduğunu göstermektedir.

*Kişilerin büyük bir çoğunluğunda açlık belirtileri ve ve birçoğunun görüntüsü özellikle bacak ve topuk bölgelerinde ülserasyon ve renk değişimine dair kanıtlar bulundurmaktadır. Kesin nedenleri açık olmamakla birlikte birden fazla neden olabilir. Buna göre mevcut açıklamalar arasında; baskı ugulanma etkisi (yaralara baskı uygulanması) yetersiz beslenme koşulları ile sonuçlanan kas yetersizliği, sıcak ve soğuk objelerle ve kemiklerin kırılması yoluyla yaralanmalar bulunmaktadır.

*Ülserleşmeden kaynaklanan doku kaybının birçoğu genç erkeklerde görülmüştür ve bu da tüm gözlemlerden yola çıkarak bunun doğal bir şekilde sonuçlandığı ihtimalini hayli düşürmektedir.

Sonuç olarak cesetlerin büyük bir çoğunluğunda aşırı zayıflık diğer yandan az bir bölümünde bağlanma ve sopa şeklinde objelerle dövülme delillerine rastlanmıştır.

İncelenen vakaların sadece küçük bir bölümünde yaralanma sonucu
Ölümlere rastlanmış olup ancak vücudun arka tarafından alınan ölüme yol açan yaralanmalar bu görüntülerde yer almamaktadır.

Tekraren, soruşturma ekibi şunun altını çizmektedir ki; bu kişilerin öldürülme şekillerinin birçoğunda küçük, hatta rastlanmayan ve cesedin dışındaki delillerden kaynaklanan mekanizmalar kullanılmış olabilir.







Başlangıçtaki değerlendirmelerle ve daha fazla resmi analiz için 835 cesedin fotoğrafları ‘dip’ örnekleme yöntemi ile rastgele seçilen 2 vakayı da içeren 150 ayrı kişide detaylı olarak incelenmiştir. Fotoğrafları bulunan cesetler arasında kıyafetli ve kıyafetsiz olarak kategorize edilebilir. Bu kişiler arasında kıyafetlerin vücudu kapatmadığı vücudun görünen yerlerinin olduğu birçok vaka bulunmaktadır.

Anatomik bölgeler baz alınan bilgiler vücudun daha çok kafa, boyun, gövde, üst kol, alt kol, kalça ve ayak bölümlerine göre kaydedilmiştir. Her bölgede yara, ülserasyon, hat şeklinde morluklar, spesifik olmayan yaralanmalar, ip izleri gibi travma kategorileri görülmüştür. Bununla birlikte bandaj ve açıkça görülen iplerinde vücud üzerinde haliz hazırda bulunduğu şekliyle kaydedilmiştir. Ayrı bir kategori olarak bu kişilerin aç bırakılıp bırakılmadığı da kaydedilmiştir. Buna ilişkin sonuçlar tablo 1’de sıralanmıştır.

‘Dip Örnekleme’ sonuçlarına bakıldığında;

*Cesetlerin yüzünde sadece spesifik olmayan yaralar vardır. Bunlar örneklerin yüzde 24’ünü teşkil eden 36 kişde görülmüştür.

*Boyundan fotoğrafları olan ve yüzde 19’luk bir kesimde spesifik olmayan yaralar vardır ve yüzde 16’sında boyunda ip izlerine rastlanmıştır. Soruşturma ekibinin fikirlerine göre bu sürekli öldürücü ya da öldürücü olmayan iple boğma vakalarıdır. Bu işaretler asma yoluyla infazda süreklilik göstermemekle beraber karakteristik bir iple boğma bir vakada görülmektedir. (Şekil 5)

*Gövde görüntülerindeki yara izleri vakaların yüzde 1’inde, ülserasyon (yaralaşma)vakaların yüzde 1’inde, hat şeklinde morarmalar vakaların yüzde 5’inde görülmektedir.
*Görüntülerde spesifik olmayan yaralanmaların büyük bir çoğunluğu kollarda ve dirseklerde (hatırı sayılır bir oranda yüzde 10 ve 7) olarak, yüzde 1 vakalar kollarda hat şeklinde morarmalar ve yüzde 11’i bileklerde ip izleri yer almaktadır. 

*Uyluk bölgelerinde yüzde 10 oranında ülserasyon, yüzde 5’inde yara, yüzde 1’inde de morarma görülmektedir.

*Görüntülerin büyük bir bölümünde ayaklarda (yüzde 55) ülserasyon, yüzde 9’unda yara ile birlikte, yüzde 6’sında spesifik olmayan yaralanmalarla görülmektedir. 

*görüntülerin yüzde 3’ünde kaval kemikleri üzerinde gözle görünür ipler ve bandajlar ve yüzde 9’unda bandaj yerine kullanılan bezler/ipler görülmüştür. 

*Görüntülerin sadece yüzde 5’inde cesetler üzerinde gözle görülür yaralanma ve açlık izine rastlanmadı. 

*Görüntülerin yüzde 62’sinde makdüller üzerinde açlık izine rastlanmamıştır.




SONUÇ

*Soruşturma ekibi gözden geçirilen bulgular neticesinde, Suriye rejiminin gözaltına aldığı kişilere sistematik olarak işkence ettiği ve öldürdüğü yönünde açık deliller olduğuna inanmaktadır ve bu bulguların uluslar arası bir mahkemede hukuki olarak değerlendirilmesi gerektiğine inanmaktadır.


Sir Desmond De Silva (Başkan)

Profesör David M. Crane

Profesör Sir Geoffrey nice QC