Suriye'de Mart 2011'den bu yana devam eden iç savaşta ilk ateşkes adımı ABD ve Rusya tarafından Münih'te atıldı. Sözde ateşkes, Nusra Cephesi ve DAEŞ terör örgütünü kapsamıyor. Geçtiğimiz Eylül ayından bu yana Rus uçakları tarafından “Nusra ve DAEŞ” bahanesiyle bombalanan muhalifler, ateşkesin bir işlevinin olmadığını ve Rusya'nın Nusra Cephesi'ni öne sürüp kendilerini bombalayacağına devam edeceğini belirtiyor.


PLAN DEVREYE SOKULDU

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ise, ateşkesin işe yaramaması durumunda bir B planlarının olduğunu ve Suriye'nin bölünebileceğini öne sürerek “Birkaç ay içinde siyasi geçiş sürecine geçilmemesi durumunda B Planı'na yöneleceklerini” söyledi.Diplomatik kaynaklara göre ABD'nin B Planı olarak ilk sinyallerini verdiği durum, Suriye'nin yönetilebilir bir şekilde bölünmesini anlatıyor.

BEYAZ SARAY KABUL ETTİ

12 Eylül 2012'de Libya'daki ABD Büyükelçisi Christopher Stevens'in saldırıda öldürülmesinin ardından Suriye'deki politikasını köklü bir şekilde değiştiren ABD, Beşşar Esed sonrası Suriye yönetimine ABD ve İsrail karşıtı grupların hakim olmasından korkuyor. O süreçte ABD Başkanı Obama'nın eski Danışmanı olan Philip Gordon'un hazırladığı “Deescalation and Decentralization” planı Beyaz Saray tarafından kabul gördü.

ÜÇE BÖLME PLANI

Gordon'un 2 yıl önce hazırladığı ve “Çatışmayı bitirmek ve adem-i merkeziyetçiliği güçlendirmek” konulu plan ABD tarafından devreye sokuldu ve ana politikalardan biri olarak uygulanmaya başlandı.

RUSYA ONAYLADI

Bu plan çerçevesinde PKK'nın Suriye'deki yapılanması 
PYD'ye ve bazı seküler ancak savaş sahasında başarısız gruplara askeri destek veren ABD, uluslararası bir askeri müdahale olmaksızın ülkedeki savaşı bitirmek ve Suriye'nin yönetilebilir bir biçimde bölünmesini sağlamak için harekete geçti. Rusya ve İran'ın da kabul ettiği bölünme planına karşı çıkan Suriye muhalefeti bileşenlerinin ise DAEŞ ve Nusra bağlantılı olduğu iddiasıyla hava bombardımanlarıyla yok edilmeye çalışılacağı ön görülüyor.

TÜRKİYE İLE BAĞ KESİLECEK

Uluslararası kaynaklara göre, Gordon Planı'nın sonunda Suriye, kuzeyde PYD güdümlü bir Kürt devleti, ılımlı-seküler muhaliflerin kısmen temsil edildiği sahil hattını, Hama, Humus, Halep ve Şam'ı da kapsayan Esed devleti ve Suriye'de çöl bölgelerine hapsedilmiş bir DAEŞ bölgesi olarak 3'e bölünecek.Bu plan sadece Suriye'yi bölmüş olmayacak aynı zamanda Türkiye'nin Arap coğrafyasıyla da bağını da kesmiş olacak.

ABD FİTNE PEŞİNDE

ABD, Suriye iç savaşı sürecinde sadece YPG'ye destek vermekle kalmadı aynı zamanda uluslararası askeri koalisyon eliyle desteklediği ılımlı-seküler gruplara verdiği silah desteğini de ambargolu olarak sağladı. Özellikle Ürdün sınırında desteklediği bazı gruplara, verilen silahları rejime karşı değil DAEŞ ve Nusra'ya karşı kullanılması karşılığında verdi.

DAHA ÖNCE AÇIKLANMIŞTI

ABD'nin, Halep'te direnen bazı gruplara da bu teklifle geldiği ancak şehirde ABD'nin bu teklifinin kabul görmediği belirtiliyor. Bazı devrimci gruplar da Suriye'nin bölünme planının yapıldığını duyurmuştu. Özellikle Ahraru'ş Şam hareketi temsilcileri yaparak, Suriye'nin bölüneceği yönünde açıklamalar yapmıştı.

Konseyde kıdemli

2009-2013 arası ABD-Avrupa ve Avrasya İlişkileri Koordinatörlüğü yapan Gordon, 2013-2015 yılları arasında Obama'nın özel danışmanlığının yanısıra Beyaz Saray Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Körfez ülkeleri ilişkilerinden sorumlu koordinatörlük görevindeydi. Şu an ise ABD Dışişleri Konseyi'nde kıdemli üye olarak siyasi hayatını sürdürüyor.

Senaryo hazır

ABD merkezli düşünce kuruluşu Rand Corporation'ın (RC) hazırladığı “Suriye İçin Barış Planı'nda” da Suriye'ye yönelik bölünme senaryoları hazırlandı. RC, Suriye'de üç bölge oluşturulması gerektiğini belirtiyor. Bölgelerden ilki rejim tarafından kontrol edilen, Şam'ın güney banliyölerinden, Humus, Tartus ve Banyas'ı içine alıp ve Lazkiye'ye ve Türkiye sınırına uzanan bölge. İkincisi Kürt Bölgesi; bu bölge Halep'in doğusundan Haseke ve Kamışlı'ya dek uzanan ülkenin halen Kürt kontrolü altındaki kuzey şeridini içeriyor. Üçüncü bölge muhalefet güçleri tarafından kontrol edilen iki alanı içeriyor. Bu iki alandan birincisi ülkenin güneybatısındaki Deraa civarı, ikincisi ise İdlib merkezli alan. Halep ve Hama ise rejim ile muhalefet arasında paylaşılıyor. Ayrıca rejim, Halep'e doğru uzanan lojistik bir hatta sahip oluyor. Dördüncü bölge ise şu an itibariyle DAEŞ kontrolü altında. Yerleşim olmayan geniş bir bölge burası ve buranın ana yerleşim bölgeleri Fırat vadisindeki Deyr-i Zor ve Rakka ile ülkenin merkezinde yer alan Palmira kenti. Dördüncü bölge DAEŞ bölgeden atıldığında DAEŞ ile savaşan uluslararası koalisyonun denetimine bırakılacak.

Kaynak : Yenişafak