BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan’a Japonya’da 2023 için siyasi politik liderlik düşüncesi soruldu. "Çok zor soru" cevabını veren Erdoğan, üç dönem kriterini hatırlattı, "Dolayısıyla üçüncü dönemde bizim milletvekilliğindeki sürecimiz, bu karara göre bitiyor. Ancak siyaset sadece parlamentoda yapılmıyor. Bu sizden sonra gelen politikacılara da siyasetçilere de ön açmaktır. 'Ölene kadar ben burada kalacağım' mantığı doğru bir mantık değildir, düzgün bir mantık değildir" dedi. Erdoğan, Türkiye’nin terörden dolayı ağır bedeller ödediğini de belirterek, "Başındaki sıfata bakmadan, hiç aldırmadan terörü bir insanlık suçu olarak görürüz ve terörle mücadelede samimi kararlı bir tavır sergileriz" dedi.
Japonya seyahatinin ilk gününde Nikkei Gazetesi'nin paneline katılan Erdoğan burada yaptığı konuşma ve sorulara verdiği yanıtlarda şunları söyledi:
TÜRKİYE YÜKSELİŞİNİ SÜRDÜRÜYOR
"Şu anda Türkiye çalkantılı bir coğrafyada istikrar ve güven adası olarak yükselişini sürdürüyor. Demokratik standartlarımız her gün daha ileri seviyelere ilerliyor. Demokratikleşmenin önündeki engelleri cesaretle kaldırıyor, bu alanda da reformlarımızı kararlılıkla yapıyoruz. Halkının yüzde 99'u Müslüman bir ülke olarak, bölgede çok önemli bir deneyimi gerçekleştiriyor, çok önemli bir sınavı başarıyla geçiyoruz.
ADALET VE VİCDAN
Dış politikada temel ilkelerimiz her zaman "küresel vicdan ve adalet" oldu. Bu ilkeleri en zor şartlarda dahi savunmayı sürdürdük. Türkiye olarak, dünyada hiçbir krize çıkar odaklı bakmadık. Bölgesel ve küresel meselelere insani ve vicdani sorumlulukla yaklaştık. Afganistan, Irak, Filistin, Suriye gibi ülkelerdeki krizlere bakışımız tamamen barış amaçlıdır. İnsani duygulardan hareket etmekteyiz.
TERÖRÜN DİNİ YOKTUR
Uzun yıllar terör sorunuyla meşgul olan Türkiye çok sayıda insanını ve önemli miktarda kaynağını kaybetti. Terörün bildiğiniz gibi dini yoktur, milleti yoktur. Terör her şeyden önce bir defa katliamlarla beslenen bir anlayışın ta kendisidir. Özellikle insanlığın vicdanında ve adalet duygusunda ne büyük yaralar açtığını acı tecrübelerle öğrendik. Ülkemizin maruz kaldığı terör sorunu içeriden ziyade dışarıdan ülkemize yöneldi. Yani uluslararası bir boyuta sahip, şu anda da halen böyle.
BATILI DOSTLAR ÇANAK TUTTU
Terör örgütü komşu bir ülkede, Irak'ta oradaki güvensizlik ve istikrarsızlık ortamından istifade etti. Ne yazık ki Batılı dostlar da buna çanak tuttular. Bunu da çok açıkça ifade edeyim. Bunun ötesinde üzülerek ifade ediyorum, terör örgütü birçok başka ülkeden de destek buldu, müsamaha gördü, kendisine elverişli faaliyet zeminleri elde etti. Defalarca uyarmamıza rağmen, defalarca belgeleriyle ispat etmemize rağmen, maalesef ülkemize yönelik teröre karşı uluslararası anlamda tatmin edici bir tepki göremedik.
TERÖR DÜNYANIN BİRİNCİ MESELESİ
Biz, sadece Türkiye'de değil bölgemizdeki ülkelerde de terörün yıkıcı etkisini gördük. Terörün bir ülkeyi bir halkı nasıl tükettiğini, nasıl çürüttüğünü bizzat oralarda müşahede ettik. Terör şu anda dünyamızın en önemli ve en acil çözüm bekleyen sorunlarından bir tanesidir.
SURİYE’DE DEVLET TERÖRÜ
Artık dünyada devlet terörünün de hakim olduğunu çok açık, net görüyoruz ki bunun bir tanesi şu anda yanı başımızda Suriye'de. Suriye'de devlet terörü esmektedir. İşte 3 yıla yakın bir zamandır, adeta bir soykırım olarak devam eden, 130 bin insanın konvansiyonel silahlarla öldürüldüğü Suriye'ye artık dünyanın bu kadar duyarsız kalmasını anlamak mümkün değildir. Kimyasal silahlarla öldürülmüş bin 500 kişinin hesabını yapan dünya, ne yazık ki 130 bin insanın konvansiyonel silahlarla öldürülmesini göz ardı etmektedir.
BM MÜLTECİLERE DESTEK VERMEDİ
Şu anda ülkemde 700 bin Suriyeli vardır, sığınmacı olarak ülkeme sığınmıştır ve bunların 200 bini çadır ve konteyner kentlerde kalmaktadır, 500 bini değişik şehirlerde kalmaktadır ve bunlarla ilgili olarak Birleşmiş Milletler'in dahi gerekli desteği vermediğini burada açıkça ifade ediyorum. Fakat biz açık kapı politikasıyla hala Suriyeli dostlarımıza, kardeşlerimize kapımızı açık tutuyoruz.
TERÖRÜN İSTİSNASI YOKTUR
'Benim teröristim iyidir, senin teröristin kötüdür' şeklinde bir anlayışı biz asla kabul etmeyiz. Terörü küresel bir tehdit haline getiren esasında işte böyle bir aymazlıktır. Terörün, terör örgütlerin başındaki sıfatların hiçbir anlamı yoktur. Terörün başına bir dinin, bir mezhebin, bir etnik kökenin isminin getirilmesi teröre farklı boyut kazandırmaz. Esasında özellikle inançların terör kavramıyla yan yana gelmesi su ile ateşin kucaklaşması kadar imkansızdır. Terör bir insanlık suçudur. İnsana, insan hayatına, insan canına kasteden her girişim kötüdür. Bunun hiçbir şekilde istisnası yoktur. İslami terör diye, Hristiyan terör diye, Budist terör diye, Musevi terör diye bir şey olmaz. Zira bütün bu dinler insan hayatını kutsal görüyor.
HER TÜRLÜSÜ İLE MÜCADELE EDERİZ
Biz Türkiye olarak terörün acısını yıllarca yaşamış, teröre çok ağır bedeller ödemiş bir ülke olarak başındaki sıfata bakmadan, hiç aldırmadan terörü bir insanlık suçu olarak görürüz ve terörle mücadelede samimi kararlı bir tavır sergileriz. Bu konuda en küçük bir taviz göstermeyiz, gösteremeyiz. Dün olduğu gibi bugün de yarın da teröre karşı mücadele vermeye, terörle mücadele için gerekli uluslararası duyarlılığa çağrı yapmaya devam edeceğiz. Dünya küresel bir köye dönüşürken terörle mücadele de mutlaka küreselleşmelidir.
AB’YE NİYE ALINMADIĞIMIZI BİLİYORUZ
Derdimizi deşiyorsun. AB üyesi ülkeler, bizi anlayamadıkları için çok dertliyiz. AB ülkelerinde Türkiye'nin 5 milyonu aşkın vatandaşı var, biz fiilen AB'ye girmiş ülkeyiz, ama işin yasal prosedürünü tamamlamış değiliz. AB, Türkiye'ye karşı ikircikli tavır içinde. Türkiye'yi 50 yıldır oyalıyorlar. Hiçbir ülkeye böyle bir oyalama taktiği uygulanmadı. Yapılan tavır Türkiye'den kaynaklanmıyor. 28 AB ülkesi içinde Türkiye'nin standartlarını yakalayamamış ülkeler var. Nerdeyse yarısı. Buna rağmen Türkiye alınmamakta. Biz, niye alınmadığımızın farkındayız, biliyoruz ama bunu dillendirmek istemiyoruz. Şunu söylüyoruz; 'almayacaksanız açıklayın'. Fakat onlar bizim böyle bir kararı vermemizi bekliyorlar.
KÜRESEL GÜÇ HIRSIMIZ YOK
Türkiye'nin bölgesel veya küresel güç olma gibi bir hedefi yok. Türkiye sadece üzerine düşen görevi yapmak suretiyle gerek bölgede gerekse uluslararası camiada bir yere oturtuluyor. Olan budur, olması gereken de budur. Diğeri ise bir hırs diye tanımlanır ki hırs her zaman tehlikelidir. Dolayısıyla bizim böyle bir hırsımız yok.
SURİYE’YE SUSAMAYIZ
Şimdi Suriye'de 130 bin insan öldürülürken herhalde 911 kilometre sınırı olan bir Türkiye'nin buna sessiz kalmasını kimse düşünemez. Burada çocuk, kadın, yaşlı öldürülürken hatta son zamanda varil bombalarıyla öldürülürken buna sessiz kalmamız düşünülemez. Bizim yaptığımız budur. Aynı şey Filistin için geçerli, aynı şey Irak için geçerli, aynı şey Libya için geçerlidir, aynı şey Tunus için geçerli, aynı şey Mısır için geçerli, aynı şey öbür tarafta Yemen için geçerlidir. Yani 10 binlerce kilometre uzaklıktan gelenlerin bu tür şeylere müdahale etmesi normal karşılanıyor da yanıbaşında bu tür olayların olduğu ülke buna sessiz kalabilir mi? Saddam döneminde de bir milyonu aşkın Iraklı Türkiye'ye sığındı. Türkiye bu tür ev sahipliklerini ilk defa yapmadı.
BEŞAR’SIZ SURİYE
Cenevre 1'de yapılan çalışmalarda belirli hatalar oldu. Cenevre 2'de bu hataların olmamasını temenni ediyoruz. İnşallah Cenevre 2'de başarılı bir netice alınır ve Suriye'de Beşar'sız bir dönemin başlaması için bir adım atılır. Eğer 130 bin insanın katili durumunda olan bir insanın başında olduğu bir Suriye düşünülecek olursa Suriye'de bu durum bitmez aynen bu süreç devam eder.
MİLLİ İRADE DEMEYEN ‘DEMOKRATIM’ DEMESİN Çünkü oradaki halk artık kendi iradesine saygı duyacak bir yönetim istiyor. Eğer demokrasi diyorsak, salonda ben şu anda karşımda büyükelçileri görüyorum, değişik ülkelerin büyükelçilerini görüyorum, eğer demokrasiye saygımız varsa, demokrasiye inanıyorsak, eğer demokrasiyi egemen kılmak için bir mücadele vereceksek, atılması gereken adım halkın milli iradesine saygı duymaktır. Bunu başarmamız lazım. Halkın milli iradesine değil de dünyadaki egemen güçlerin tayin ettiği istikamette bir karar almaya evet diyeceksek o zaman kimse kalkıp da lütfen, 'ben de demokratım' demesin. Ya totalitersin ya otokratiksin, böyle bir yerde konumlanmışsın ve gizli demokratsın, böyle bir şey olmaz.
2023 İÇİN HEDEFİNİ SÖYLEMEDİ
(2023 için siyasi liderlik öngörüsü) Çok zor bir soru. Partimizin üç dönem kriteri var. Tabii bu benim üçüncü dönemim milletvekilliğinde, birçok arkadaşımın durumu da bu. Dolayısıyla üçüncü dönemde bizim milletvekilliğindeki sürecimiz, bu karara göre bitiyor. Siyaset sadece parlamentoda yapılmaz. İlla milletvekili olmak şart değil. Tecrübenizi bütün ülkenin değişik yerlerinde ama konferanslar vermek suretiyle, ama onların değişik çalışmalarında danışman olarak sürdürürsünüz. Hatta çeşitli vakıf çalışmaları, düşünce kuruluşlarının içinde yer alırsınız. Bu sizden sonra gelen politikacılara da siyasetçilere de ön açmaktır. Onların da yolunu açmaktır. Yani 'Ölene kadar ben burada kalacağım' mantığı doğru bir mantık değildir, düzgün bir mantık değildir."
--- KUTU 1 ---

TOKYO'DA ASKERİ TÖREN BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, bu sabah ise Japonya Başbakanı Şinzo Abe tarafından resmi törenle karşılandı. Erdoğan'ın Tokyo ziyareti dolayısıyla Devlet Konukevi önünde askeri tören düzenlendi. İki ülkenin milli marşlarının çalınmasıyla başlayan törende, Başbakan Erdoğan ve mevkidaşı Şinzo Abe, tören kıtasını selamladı. Törene, Başbakan Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Avrupa Birliği Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan da katıldı.
HEYETLER ARASI GÖRÜŞME
Erdoğan ve Japonya Başbakanı Şinzo Abe, törenin ardından iki ülke arasındaki çeşitli ticari ve siyasi anlaşmaların da ele alındığı heyetler arası toplantıya katıldı.
Başbakan Erdoğan, Japonya’da bulunmaktan, mevkidaşı Abe ve heyetiyle bir araya gelmekten duyduğu memnuniyeti ifade ederek, gösterilen samimi misafirperverlikten dolayı teşekkür etti.
Özellikle 2013 yılı içerisinde, Japon Başbakan Abe’yi iki kez Türkiye’de ağırlamanın kendisi için ayrıca bir gurur vesilesi olduğunu belirten Erdoğan, "Türkiye-Japonya ilişkilerinin 90. yıl dönümü. 2015 yılında Ertuğrul Fırkateyni’nin 125. yıl dönümünü anacağız. Bu iki önemli yıldönümü vesilesiyle Türk-Japon dostluğuna ilişkin etkinliklerin gerçekleşeceğine inancımı belirtmek isterim. İnanıyorum ki iki üst düzey ziyaretlerin devamı, Türkiye-Japonya ilişkilerini çok daha farklı konuma taşıyacaktır" diye konuştu.
Japonya Başbakanı Şinzo Abe de Türkiye ve Japonya’nın uzun tarihe dayanan dostluk ilişkisini daha da pekiştirmek istediklerini vurguladı.

--- KUTU 2 ---

ÇEVİRİ ESPRİSİ BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, Japonya temasları kapsamında 1890 yılında Japonya'nın açıklarında batan Ertuğrul Fırkateyni'nde Türk denizicilerden bir kısmının kurtarılmasını sağlayan Japonların torunları ile de bir araya geldi. Görüşmede Erdoğan'a fırkayetnin bulunduğu şehrin sembolik anahtarı hediye edildi. Erdoğan, konuşmasında fırkateynde ölenler için "Allah'tan rahmet diliyorum" dedi. Erdoğan bu ifadesinden sonra tercümana dönerek, "Allah'tan rahmet diliyorum" kelimesinin Japonca'da karşılığı olmamasına gönderme yaparak, "Çevirirken zorlanıyorsun değil mi?" diyerek espri yaptı. Erdoğan'ın bu sözleri salonda gülüşmelere neden oldu.