ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 2013 Terörizm raporunu yayınlarken, Türkiye terörle mücadelede Amerika’nın uzun süredir işbirliği yaptığı bir “ortak” olarak tanımlandı. Raporda, daha çok PKK gibi iç tehditlere odaklanan Türkiye’nin uluslararası terörle mücadelede zayıf kaldığı öne sürüldü.
Amerika’nın Sesi Radyosu’nda ayrıntılı olarak yer alan raporda, Türkiye’nin aynı zamanda kurucusu olduğu Küresel Terörle Mücadele Forumu’na Amerika’yla birlikte eş başkanlık yaptığı hatırlatıldı. Raporda, geçmişte PKK’yla mücadele alanında iki ülke arasında işbirliği yapıldığı ve artık ‘Çözüm süreci’ ile birlikte çatışma ve şiddet olaylarının azaldığına dikkat çekildi. Raporda, Türkiye’nin güney komşusu Suriye’de çıkan iç savaş ve bu ülkede faaliyet gösteren Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) ve Nusra Cephesi gibi örgütler nedeniyle yeni terör tehdidine maruz kaldığı ifade edildi. Raporda bundan dolayı yabancı savaşçıların Suriye’de bu örgütlerin safında savaşmak için Türkiye’yi transit ülke olarak kullandığını bildirildi.
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın terörle mücadele kapsamında Türkiye’ye getirdiği en önemli eleştiri, yasama alanında oldu. Raporda, Türkiye’de yürürlükte olan terörle mücadele yasasının daha çok PKK gibi iç tehditlere odaklandığı, uluslararası terörle mücadelede ise zayıf kalındığı vurgulandı. Buna neden olarak da, Türkiye’de terör tanımının yalnızca “Türk devleti ve Türk vatandaşlarını hedef alan suçlar” gibi dar kapsamda tutulması gösterildi. Raporda bu dar kapsamlı terör tanımlamasının küresel terör şebekelerine karşı operasyonel ve hukuki işbirliğine engel olduğu belirtildi.
TBMM’nin geçen yılın Nisan ayında terörle mücadele yasasında yaptığı bazı değişikliklerin övüldüğü raporda, yasa değişikliğinin Avrupa Birliği’nin ifade özgürlüğü standartlarına gelinmesini amaçladığı vurgulandı. ABD Dışişleri Bakanlığı 2013 terörizm raporunda, ‘terör propagandası’ tanımlamasının daha belirgin hale getirildiği, yasa dışı örgütlerin açıklamalarını yayan ya da yayınlayanların sadece açıklamaların içeriğinde şiddet, tehdit ve güç kullanmayı kışkırtıcı unsurlar bulunması halinde cezalandırılacağına dikkat çekildi. Yeni düzenlemenin, bu açıklamaları yayınlayanların otomatikman yasadışı örgüt üyesi olarak yargılanmasını engellediği vurgulandı. Siyasetçi, gazeteci ve eylemcilerin aralarında bulunduğu binlerce kişinin hala muğlak bir terörle mücadele yasası kapsamında gözaltında tutulması ve soruşturmaya hedef olması nedeniyle Türkiye’ye eleştiri getirildi.
2013’TE 20 TERÖR EYLEMİ
ABD Dışişleri Bakanlığı raporunda Türkiye’de 2013 yılında 20 kadar terör eylemi düzenlendiğini, bunlardan özellikle 5’inin dikkat çektiği belirtildi.Bu eylemler arasında 1 Şubat 2013’te DHKP/C örgütünün Ankara’daki ABD Büyükelçiliği’nin personel giriş kapısında düzenlediği 1 güvenlik görevlisinin öldüğü, 1 gazetecinin yaralandığı bombalı intihar eylemi bulunuyor. Diğer eylem, 11 Şubat’ta Cilvegözü Sınır Kapısı’nda bomba yüklü bir aracın patlayarak 13 kişinin ölümüne yol açması oldu. Bu olaydan Esat rejimi adına hareket eden Suriye Direnişi adlı örgütün Türk asıllı lideri Mihraç Ural sorumlu tutuldu.
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın raporunda, Türkiye’de geçen yıl düzenlenen en dikkat çekici terör saldırıları arasında Mart ve Eylül aylarında DHKP/C üyelerinin Adalet Bakanlığı ve polisleri hedef alan iki eylemine de yer verildi. Rapor, 11 Mayıs’ta Reyhanlı’da iki bomba yüklü araçla düzenlenen ve 52 kişinin öldüğü olayı, Türkiye’nin “modern tarihindeki en kanlı saldırı” diye niteliyor. Türk yetkililerin bu saldırıdan da Mihraç Ural’ı sorumlu tuttuğu ifade edildi.
"ABD İLE BİLGİ PAYLAŞIMI KISITLI"
ABD’nin raporunda polisin soruşturmalarla ilgili olarak Amerikalı yetkilileri yeterli bilgilendirmemesi eleştirildi. 2011’de Türk Emniyeti’nin bir el Kaide hücresine baskın yaparak 15 kişiyi gözaltına aldığı olay gibi, 1 Şubat 2013’te Amerikan Büyükelçiliği’ni hedef alan bombalı saldırıda da Amerikalı yetkililere kısıtlı bilgi sağlandığı hatırlatılan raporda bu uygulamaya neden olarak, Türk Ceza Kanunu’nun 157. maddesindeki hukuki yorumlama gösterildi. Savcılara verilen soruşturmaların tüm aşamalarda gizli tutulduğu kanıtları ve dosyalarıyla mahkemelere teslim edilmesi ardından kanıtların güvenliği açısından paylaşılmadığı yer aldı.
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın terör raporunda Türkiye'nin Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Mali Çalışma Grubu’na (FATF) üye olduğu hatırlatılırken bu konuda daha fazla adım atması gerektiği öne sürüldü. TBMM’nin geçen yıl Şubat ayında çıkardığı ve terör örgütlerinin finansmanıyla mücadeleyi amaçlayan yasanın Mayıs ayında yürürlüğe girdiğini hatırlatan raporda, FATF’ın geçen Ekim Ayında bu gelişmelere dikkati çektiği, ama terör örgütlerine yapılan mali desteklerin suç kapsamına alınmasında Türkiye’ye daha yoğun çaba göstermesi yönünde çağrıda bulunduğu bildirildi.
Raporda, Küresel Terörle Mücadele Forumu’nun kurucu üyesi olarak Türkiye’yi bölgesel ve uluslararası işbirliği açısından övüldü. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun geçen yıl Eylül ayında New York’ta forumun bakanlar düzeyindeki dördüncü toplantısına eş başkanlık yaptığını kaydeden raporda Türkiye’nin bu konudaki uluslararası organizasyonlara ve faaliyetlere katılımına dikkati çekiyor. DHKP/C üyelerinin durumları konusunda Avrupa ülkeleriyle işbirliğini arttırdığı belirtilen Türkiye’nin ayrıca, Suriye’ye kaçak girmeye çalışan yabancı savaşçıları önleme konusunda Avrupa, Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkeleriyle daha yakından çalıştığı vurgulandı.

(İD)