İZMİR’de, düzenlenen “İklim Değişikliğinin Kıyı Kentlerine Etkileri' başlıklı uluslararası sempozyumun sonuç bildirgesi açıklandı. Uzmanlar, iklim değişikliğinin önümüzdeki on yıllarda daha net olarak görüleceğini ve kıyı kentlerinin bu durumdan daha çok etkileneceğini bildirdi.
İzmir Büyükşehir Belediyesi İZSU Genel Müdürlüğü tarafından, geçen hafta İzmir Sanat’ta düzenlenen “İklim Değişikliğinin Kıyı Kentlerine Etkileri' konulu “Uluslararası Su Sempozyumu'nun sonuç bildirgesi yayınlandı. “İklim Değişikliğinin Olası Etkileri', “İklim Değişikliğinde Güncel Konular', “İklim Değişikliğine Uyum' olmak üzere üç oturumda 16 bildirinin sunulduğu sempozyumda, konusunda uzman akademisyenler, iklim değişikliğinin etkilerini tartıştı; alınması gereken önlemleri belirledi ve yapılacaklara ilişkin stratejiler ortaya koydu. Sonuç bildirgesinde, İzmir’in artan nüfusu ile iklim değişikliklerinden etkilenecek iller arasında yer aldığı vurgulanırken, iklim değişikliği sonucu meydana gelen afetlerle mücadele konusunda bilgi ve işbirliğinin zayıf olduğu, ülke genelinde kurum ve kuruluşların “İklim Risk Yönetimi” konusunda birlikte etkin çalışma yapması gerektiği öne çıktı.
Küresel ısınma İzmir zirvesi sonrası hazırlanan sonuç bildirgesi ise şöyle:
“İklim değişikliği Türkiye’de hissedilmeye başlanmıştır. Bu değişiklikler önümüzdeki on yıllarda daha net olarak görülecek. Karpatlar'da ve Balkanlar'da gelecekte görülebilecek sıcaklık değişimleri Türkiye’yi de etkileyecek, Fırat ve Dicle nehirlerini besleyen dağlık bölgelerde yüzyılın ikinci yarısında kar erime süreci hızlanacak. İklim değişikliği sonucu meydana gelen afetlerle ilgili Türkiye’de ilgili kurum ve uzmanlar arasında bilgi ve işbirliği geliştirilmeli. Hem Türkiye’de hem de İzmir’de kalkınma, iklim değişikliği ve afet risk yönetimi konularında çalışan kurum ve uzmanların “İklim Risk Yönetimi' kapsamında birlikte çalışması, kaynaklarını etkin bir şekilde kullanması gerekir. Kısıtlı su kaynakları nedeniyle Türkiye’de, kaynakların dengeli kullanımı ve korunması için politikalar geliştirilmeli. Olası riskler belirlenerek, acil eylem planı hazırlanmalı. Yönetim tek elde toplanarak havza/alt havza bazında yönetime geçilmeli. Deniz ve kıyı yapıları tasarlanırken deniz-kıyı yapıları- kıyı kent altyapısı bileşenleri birlikte düşünülmeli, rüzgar ve dalga istatistikleri yapılmalı. Özellikle olası taşkın alanları ve sel baskınlarının muhtemel olduğu bölgelerde, geçmiş veriye bağlı olarak coğrafi bilgi sistemlerinden yararlanmalı. İklim değişikliğini önleyecek bir yaşam kültürü geliştirilmeli. Özel araçlar yerine toplu ulaşım araçları tercih edilmeli. Enerji ve su tasarrufu benimsenmeli ve uygulanmalı. Doğanın davranışlarını bilimsel gözlem ve modellerle anlamak için çalışmalar yürütülmeli.”
FOTOĞRAF