BURSA'da 4 yaşındaki çocukları Yağmur D.'i muayene eden Doktor İlknur Çelik, yanlış barkod sebebiyle hasta yakınlarının saldırısına uğradı. Dudağı patlayan ve vücudunun bazı yerlerine darp alan Çelik 10 gün iş göremez raporu aldı.

Bursa'nın Kestel ilçesinde 3 yıldır Semt Polikliniği Acil Servisi'nde görev yapan Doktor İlknur Çelik'e çocuğu Yağmur'u muayeneye getiren Bedriye D. reçeteye yanlış barkod yapıştırdığı gerekçesiyle Doktor Çelik ile tartıştı.

Hastanedeki güvenlik görevlileri araya girince Bedriye D. çocuğunu alarak eve gitti. Ancak 2 saat sonra eşi Tahsin D. ile hastaneye gelen Bedriye D. doktor Çelik ile tartıştı ve ardından Çelik'i darp etmeye başladı, Yaşanan olaylar ise hastanenin güvenlik kamerasına yansıdı.

"ÇÖZÜLEBİLECEĞİNİ SÖYLEDİM ANCAK
Hasta yakınlarının kendilerine yanlış barkod sebebiyle saldırdıklarını söyleyen Doktor Çelik, olayı şöyle anlattı : 
-"Ufak bir karışıklıkla barkod yanlış olmuş. Bunun üzerine 4 saat sonra kadın, eşini yanıma yolladı. Eşi, beni darbetmeye yönelik bir eğilimle gelmişti. Ona durumu izah ettim. 'Siz haklısınız' dedi. Biraz sakinlediğini düşündüm ama bir anda hiddetle 'Biz hastayız, istersek bağırırız, istersek döveriz, istersek öldürürüz. Bu bizim hakkımız' dedi. Bana burun mesafesine kadar yaklaştı ve elini kaldırdı. Ben, odada yalnızdım. Bu sırada güvenlik görevlisi arkadaş, bir şekilde hissetti herhalde ki onu odadan aldı. Adamın gittiğini zannediyordum ama gitmemiş, beklemiş. Ben, 10 dakika sonra odadan çıktığımda karısı ve yanındaki bir kadınla koridorda bana saldırdılar. Kafama vurdular. Ben o an şoka girdim. Birçok darbe aldım ve yere düştüm. Şu an ağrılarını hissediyorum."

KOCASI DÖVERKEN EŞİ ÇOK MUTLUYDU

Şiddetin hiçbir açıklaması olamayacağını dile getiren Çelik, "Beni beğenmek zorunda değiller, ben gülümsememiş, güzel bakmamış olabilirim, yazım çirkin olabilir. Bunlar, şiddetin bahanesi olamaz. Kadın, kocası beni döverken çok mutluydu. Beni dövmeye geldiklerinde ben, 'Acaba çocuğun ateşi çıktı mı?' diye düşündüm. Çünkü ilgili bir anne baba olsa onun yanında olması gerekirdi ama onlar beni dövmekle meşguldü." ifadelerini kullandı.

MESELE BELLİ SAHISLARI YIPRATMAK

Kendi vicdanıyla barışık olan birisi maske takmaz, gizli hesap açmaz. Mertçe çıkar, kimi eleştiriyorsa eleştirir, cevabını alır ya da almaz. Burada mesele konu değil. Mesele belli şahsiyetlerin yıpratılarak, bu davaya hayatları boyu emek vermiş, alın teri, zihin teri dökmüş vicdanlı insanların irtibasızlaştırılarak devre dışına çıkarılmaya çalışılması. Bakın bu isimlere, troller zaten meçhulde, o trolleri kullanan isimler veya kendi gerçek isimleriyle bu faaliyetleri organize edenler, şu davaya zerre miktar katkıları olmamıştır, hiçbir ter dökmemişlerdir.

İSİM VERMEK İSTEMİYORUM

Şimdi isim vermek istemiyorum ama siz isimleri düşünebilirsiniz. Hayatlarında oturdukları sırça saraylar dışında halkın içine girmemişlerdir. Tek bir insan yetiştirmemişlerdir, tek bir sancı çekmemişlerdir. Tek bir çile duymamışlardır. Bırakın Arakan’lıyı gidip kucaklayarak onunla birlikte ağlamayı, bırakın Gazze’de bombalar altındaki kızı öldürülmüş baba ile kucaklaşmayı, komşusu ile kucaklaşmamıştır bunlar. Ama 15 Temmuz şartları öyle şeyler getirdi ki, olabilecek en adi, en alçak iftiraları bu davaya en büyük hizmeti yapmış insanlara rahatlıkla yapabildiler. Bu anlamda kendim için söylemiyorum sadece. Mehmet Görmez Hoca için de. Mehmet Görmez hocanın Diyanet İşleri Başkanlığı bir yüz akıdır. Çok açık söylüyorum.'

'SİYASİ MÜCADELEDEKİ EN BÜYÜK MAKAMI BIRAKTIM'

Davutoğlu, yaşamında sürekli eleştiriye açık olduğunu, ama kişileri itibarsızlaştırmak için bir takım çeteci, tetikcilerin tutulduğu zaman, bunun arkasından Türkiye'nin 14 yıllık birikimini berhava etmek isteyen bazı unsurlar olduğu anlamına geldiğini söyledi. Ahmet Davutoğlu, şöyle devam etti:

MESELE BEN DEĞİLİM

"Bu saldırılar benim şahsıma karşı olsa, zaten ben bıraktım. Düşünün ki, bir siyasi mücadele içinde olan bir insanın bırakabileceği en yüksem makam neresiyse, ben orayı bıraktım. Niye hala saldırılıyor? Mesele ben değilim. Benim temsil ettiğim şey, zihniyet, yaklaşım, o rahatsız ediyor. Kusura bakmasınlar rahatsız olacaklar. Çünkü bu zihniyet bu toprakların tohumudur. Bizden duyulan rahatsız her hangi bir makam sebebiyle değil. Benim şu an da Konya'ya temsil etmek dışında siyası bir makamım yok. Bilsinler ki ben bu zihniyeti temsil etmeye devam edeceğim. Burada bizim tarihi, insanlık sorunumuz var. Yeter ki eleştirecek olan mertçe çıksın.'

TROL ÇETESİ

Sunucu İşkan'ın, 'Çetelerin hedeflerindesiniz. Sizin gibi Ak Parti içerisinde önemli görevler yapmış isimler bu çetelerin hedefinde. İtibar suikastları devam ediyor. Birilerinin kafasında, halk bu insanları çok seviyor. Bir gün döner gelir bunların hesabını bize sorar? bunun endişesi mi var?' sorusu üzerine Davutoğlu, trol çetesinin olduğunu öne sürdü. Davutoğlu, şöyle devam etti:

YAHUDİ LOBİLER ALEYHİMİZDE

'Bu ilk defa da değil. Burada bir trol çetesinden bahsediyoruz. Daha önce sayın Cumhurbaşkanımızın, benim ve Hakan Fidan hakkında, FETÖ uluslararası kampanya yürütüyordu. Ondan önce biz Filistin ile ilgilendik diye bütün Yahudi lobisi aleyhimizdeydi. Ondan önce başka lobiler aleyhimizdeydi. İlk defa karşılaşmıyoruz. Bu durum için üzülenlere diyorum ki; Bu durumda o kadar doğal ki. Hep böyle olageldi. Bilelim ki ‘Şeytanın defterinde adı olmayanın rahmanın defterinde adı olmaz.’ İnsanlar düşmanlarıyla bilinir.

KORKACAKSAK BU HAYAT BİZE HARAM OLSUN

Elhamdülillah. Ben Filistin’in yanındaydım, birileri onun için bana düşman olabilir. Elhamdülillah ben Arakan'daydım, ben Somali’deydim, ben Suriyeli mültecilerin, yetimlerin alın terini sildim. Ben derken sadece şahsım değil, bütün bu şey içinde olanları belirtiyorum. Elhamdülillah. Bunun için birileri bizi hedef alacaksa amenna. Zaten hedef alınmamak için korkarak yaşayacaksak bu hayat bize haram olsun. Onun için de bir yıl içinde niye cevap vermiyorsunuz? Cevap vermeye tenezzül etmediğimiz için cevap vermiyoruz.'

"TROLLERE KIZMIYORUM, SUSANLAR BENİ ÜZÜYOR"

Trollere kızmadığını, ancak susanların kendisini üzdüğünü belirten Davutoğlu, şunları anlattı:

'Trollere kızmıyorum. Gönül koymuyorum. Ama susanlar beni üzüyor. Beni üzdüğü gibi eminim Mehmet Görmez hocayı da üzüyordur, daha önce Hakan Fidan’a, sayın Abdullah Gül’ü. Esas bizleri üzen, trollerin saldırmaları değil. Yurt içi ve yurt dışında FETÖ irtibatlı 'Bize en çok saldırıda bulananlardan birinin FETÖ irtibatı ortaya çıktı' saldıranlar, yurt dışındaki bir takım lobilerin saldırıları değil, bunları zaten doğal görüyorsunuz. Ama en yakın olduğunu düşündüğünüz birisi. Birisi ‘Kırılmıyor musunuz? Bu sessizliği suskunluğa kızmıyor musunuz?’ deyince Nazım Hikmet’in ‘Küsmek’ ile ilgili şiirini okudun mu diyorum. Nazım Hikmet’in küsmek ile ilgili güzel bir şiiri vardır. Orada 'küsmek', ben seni seviyorum demektir. Ben buradayım demektir. Küsmek aslında karşı tarafa değer vermektir. Hatta bazen tartışmak bile dostluğuna değer verdiğini gösterir. En çok beni üzen küsmeyi unuttuk. Çünkü artık doğallaşıyor her şey. Susanlar doğallaşıyor.'

MAKAMI BIRAKMANIN EN GÜZEL TARAFI BÜTÜN MASKELER DÜŞER

Başbakanlık görevini bıraktıktan sonraki dönemine de değinen Davutoğlu, bir süre önce size hitap edenlerin, daha sonra nasıl hitap ettiğine bakıp, nasıl davrandıklarını görebildiklerini vurgularken, "Bir makamı bırakmanın en güzel tarafı, bütün maskeler düşer. Hakikat ortaya çıkar. Hakiki dostlardan mürailere hepsini Allah size gösterir. Önemli olan onurla geldiğiniz yerden onurla çıkabilmektir. Önemli olan bu. Ama bilinsin ki, benim hiç böyle bir hesabım olmadı. Hiç kimseye kinim, nefretim hayatta olmadı. Bundan sonra da olmaz. Ama yapılanları da insan hafızası kolay unutmaz' dedi.

EN BÜYÜK PARÇALANAMAYLA KARŞI KARŞIYAYIZ

Davutoğlu, Arap dünyasındaki Katar'a yönelik yapılanlarla da ilgilide şunları söyledi:'İslam dünyasında son 6-7 yıldır Arap baharı sonrası mezhebi ve etnik çatışmalar vardı. Şimdi birde körfez içinde parçalanma kendini gösterdi. İslam dünyasının ortak bazı temel değerlerde bir araya gelmesi gereken dönemde, özellikle DEAŞ gibi hepimizi tehdit eden ve özellikle İslam algısını olumsuz yönde etkileyen tehdit varken. İslamafobi gibi Avrupa'da İslam dünyasında dönük çok kapsamlı bir algı operasyonu yürürken, Amerika'da seçimler sonrası bazı Müslüman ülkelerin vatandaşlarına giriş yasağı koyma aşamasına gerekirken, İslam dünyası liderlerinin ve ülkelerinin bir araya gelip, bütün bunlarla nasıl başa çıkarız diye sorması gerektiği dönemde en büyük parçalanmayla karşı karşıya gelmek çok hüzün verici.'