Gülfidan Kuşoğlu, Sakarya’nın Serdivan ilçesinde 5 Kasım 2011’de eşi Uğur Kuşoğlu’nu işkence yaptığı iddiasıyla ütü kablosuyla boğup öldürdü. Gülfidan’a yargılandığı  davada ’Nefsi müdafaa’ gerekçesiyle ceza verilmedi. Eşinin aşırı derecede kıskanç olduğunu belirten Gülfidan Kuşoğlu, cinayetin işlendiği gün eşiyle evde ’Macera Avcısı’ adlı filmi izlerken, sinirlenerek kendisini dövdüğünü, bunun üzerine öldüreceği korkusuyla da elektrikli sobanın kablosuyla eşini öldürdüğünü söyledi.


Mahkeme: Meşru müdafaa
Sakarya 1’nci Ağır Ceza Mahkemesi, Gülfidan Kuşoğlu’nun cinayeti meşru müdafaa sınırları içerisinde işlediğini belirterek beraat kararı verdi. Mahkeme gerekçeli kararında şu görüşlere yer verdi: “Maktulün kendisine çok daha ağır şiddet uygulayabileceğini, hatta öldürebileceğini düşünerek yeniden maktulün boğazını sıkıp öldürmesi şeklinde sonuçlanan olayda sanığın meşru müdafaa şartları içinde öldürdüğü kabul edilmelidir. Olayın gerçekleşme örgüsü meşru müdafaa haline tam olarak uymakta olup hukuka uygunluk ve beraat sebebi oluşturmaktadır. Sanığın eylemi sonradan pişman olmak ve hayata yeniden döndürmek için bazı hareketlerde bulunmuş olmakla birlikte doğrudan maktulü öldürmeye yöneliktir. Sınırın aşılması  söz konusu değildir. Yani sanık meşru müdafaa şartları içerisinde maktule yönelik etkili eylem uygularken amacı zaten onu öldürmektir. Hukuka uygunluk sebebinin varlığı nedeniyle sanığın beraatine karar verilmiştir.”
Yargıtay 1’nci Ceza Dairesi 24 Aralık 2014 tarihinde Sakarya 1’nci Ağır Caza Mahkemesi’nin kararıyla ilgili olarak onanmasına karar verdi. Yargıtay kararında Cumhuriyet savcısının sanığın tahrik altında kasten öldürme sucundan cezalandırılması gerektiğine yönelen temyiz itirazını kabul etmeyerek kararı onadı.

CİNAYETİ Vatan’A ANLATMIŞTI
‘Beni boğ yoksa çok kötü olacak’

Gülfidan Kuşoğlu çocukluk aşkım dediği eşini öldürmekten yargılandığı davada yaşadıklarını VATAN’a anlatmıştı; “Herşey Macera Avcısı isimli filmi izlerken oldu. Sahnelerden birinde aktör ormanda üstü çıplaktı. Uğur, bir anda ‘Böyle şeylere bakmak çok mu hoşuna gidiyor, neden bakıyorsun, ben evde yokken sen böyle filmleri mi izliyorsun’ diyerek bağırmaya başladı. Ablasıyla beni köye göndereceğini söyledi, bir yandan da tekme ve yumrukla dövüyordu. Soba karıştırmaya yarayan ucu eğik bir sopa ile bana vurdu. Kaçmaya çalışırken bana ‘üzerindeki elbiseleri ben aldım soyun’ dedi. Zorla çırılçıplak soydu ve o şekilde sokağa çıkarmak istedi. Bu defa saçlarımdan sürükleyerek evin salonuna getirdi. 10 dakika dövdü. Elektrikli sobanın kablosunu prizden çıkardım, yerde oturan Uğur’un boynuna dolayıp 2 dakika sıktım. Yüz üstü yere düştü. Bir bardak su istedi, getirdim. ‘Beni boğ, yoksa çok kötü olacak. İyi boğ ama’ dedi. Öldüreceğini düşündüm. İkinci hamleyi yaparak, boynundaki kabloyu elime doladım ve sıktım. Kendimden geçmiştim.”