Çiçek, Habertürk canlı yayınında soruları yanıtladı. 
 
 Çiçek, Papa'nın da Ermeni olayları konusunda, "soykırım" kelimesini  kullandığı anımsatılarak, "Bu patinaj nasıl aşılacak?" diye sorulması üzerine,  Türkiye'nin belli bir süreden beri dışarıda olup bitenleri yeteri kadar takip  etmediğini söyledi. 
 
   İç siyasette hep "Hangi parti iktidara gelecek, ne olacak, ne  gidecek?" tartışmasının yapıldığını belirten Çiçek, bu konunun iktidarda kim  olursa olsun herkesi ilgilendirdiğini kaydetti. 2015 yılının Türkiye açısından bu  manada kırılma yılı olduğunu belirten Çiçek, Ermeni diasporasının 1915'te cereyan  eden olayların 100. yılı dolayısıyla uzun bir hazırlığı olduğunu, Osmanlı'nın  Ermenilere soykırım yaptığı yalanını kabul ettirmeye çalıştığını kaydetti. 
 
 Cemil Çiçek, bu konuda, göreve geldiği andan beri sessiz sedasız bir  şekilde üzerine düşeni yapmaya çalıştığını ifade ederek, 100'den fazla ülkenin  Devlet Başkanı, Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve Meclis Başkanlarına, "bu olayların  soykırım olmadığını" anlatmaya çalıştığını söyledi. 
 
   1. Dünya Savaşı'ndaki acıları sadece Ermenilerin yaşamadığını, Osmanlı  tebası olan herkesin yaşadığını belirten Çiçek, şöyle konuştu: 
 
   "Öyle bir karalama kampanyası var ki 'bu acıyı Ermeniler yaşadı, onun  dışındakiler piknik yapıyordu, bu acıyı yaşamadı' gibi, tek yanlı, adil olmayan  değerlendirmeler var. Buna, daha adil ve tarafsız davranması gereken Papa da  katıldı. O makamda oturan birisinin bir milleti bu kadar üzecek iftirada  bulunması kabul edilemez. Papa'nın yaptığı iftiradır, bühtandır, ayrımcılıktır.  Nefret söylemi ki günümüzde en çok şikayet ettiğimiz husus, ırkçılık, nefret  söylemleri, İslam karşıtlığı. Bu açıklama tarihi gerçeklere uymadığı gibi, bu  rahatsızlıkları tetikleyecek olan bir açıklamadır. 
 
   Hukuken, soykırım bir millete yapılacak en büyük iftiradır, bühtandır.  Bu ispat edilmiş değildir, bunun ispat edilebilmesi için yargı kararı gerekiyor,  uluslararası bir yargı kararının olması gerekiyor. Yugoslavya, Ruanda ile ilgili,  Yahudilere yapılan soykırım ile ilgili yargı kararı var ama Türk milleti ile  ilgili yargı kararı yok. Papalık gibi bir makamda oturan kişinin hukuku gözardı  ederek böyle bir suçlamada bulunması o makama yakışmamıştır. Politik, siyasi,  ayrımcılığı, ırkçılığı, nefret söylemlerini tahrik eden bir açıklamadır. Yarın  bunun sonucunda üzücü olaylar meydana gelirse, bunun vicdanen sorumlusunun Papa  olması gerekir. O makamda oturan kişinin biraz daha dikkatli olması gerekiyor,  sorumsuzca bir açıklama olmuştur." 
 
TBMM Başkanı Çiçek, Türk Tarih Kurumu ile görüşerek çalışmaları  tamamladıklarını, İstiklal Mahkemesi tutanaklarını uzun bir çalışmanın sonucunda  kamuoyuna, araştırmacıların bilgisine sunacaklarını söyledi. 
 
AĞRI'DA NE OLDU?
 
"Ağrı'da ne oldu?" sorusu üzerine Çiçek, "Biz tartışma yapmıyoruz,  gürültü çıkarıyoruz, kavga yapıyoruz, arka planını iyice incelemeden, son andaki  görüntü neyse onun üzerinden değerlendirme yapıyoruz. Onun için de hiçbir konuyu  anlama imkanımız olmadı" dedi. 
 
   Herkesin 1915 olayları konusuna kafa yorması gerektiğine işaret eden  Çiçek, "Herkes bu işe kafa yormalı, bu iş için gayretin, çabanın içinde olmalıdır  ama maalesef böyle bir şey yok. Meslek kuruluşları, yabancı ülkedeki  muhataplarına bir mektup yazmış mı? Yok, varsa yoksa iç politika. Bu çok kötü bir  hastalık. Televizyon kanallarında da bu konu hiç konuşulmuyor. 24 Nisan geliyor,  hangi televizyon kanalında bu konu enine boyuna tartışılıyor? Bu konuda en ciddi  ve sorumlu bir şekilde davranan kuruluşların da başında TBMM geliyor. 100'den  fazla ülkeye derdimizi anlatmaya çalışıyoruz" şeklinde konuştu. 
 
 Cemil Çiçek, terör meselesinin, Türkiye'nin 30-40 yıldır uğraştığı bir  konu olduğunu belirterek, "O günden bugüne kaç tane hükümet değişti, sağdan  soldan, merkezden gelen partiler oldu. Tek başına iktidar oldu, koalisyonlar oldu  ama bu terör meselesi bitmedi. 
 
   "Toplumun her kesimi ortak tavır koymalı" 
 
   
  Seçimlerin yaklaştığını belirten Cemil Çiçek, böyle dönemlerde bulanık  havayı sevenlerin olduğunu ifade etti. Seçim hassasiyetini kullanmak isteyen  örgütler olabileceğini kaydeden Çiçek, buna karşı toplumun her kesiminin ortak  tavır koyması, kimsenin arka çıkmaması gerektiğine işaret etti. 
 
    Terör meselesinin bir devlet sorunu olduğunu herkesin kabul etmesi  gerektiğini vurgulayan Çiçek, şöyle devam etti: 
 
 "Şimdi siyasi partilerimiz seçim beyannamelerini açıklayacaklar.  Tamam, ekonomiyle ilgili yazılacak; zaten herkesin ağzından bal akar. Biraz da  vaatlerin çok köpürtüldüğü bir döneme girdik. 
 
 Ama bir şey olmalı. Terör bir devlet sorunu ise bu işin bir şekilde  sonlanması isteniyorsa, herkes seçim beyannamesinde terörü nasıl çözeceğine  ilişkin bir bölüm ayırmalıdır. Bu tedbirler açıklanmalı ki millet bunu  değerlendirsin. Yoksa 'Gözüme bak anlarsın. Ben gelir düzeltirim' olmaz." 
 
   "Siyaset gönlünden geçeni değil mümkün olan doğruları yapmaktır" 
 Cemil Çiçek, "(Keşke şunu yapmasaydım) ya da (keşke şunu yapsaydım)  dedikleriniz var mı?" sorusuna şu yanıtı verdi: 
 
 "Bu kadar yoğun gündemi olan ülkede sorumluluk taşıyan insanlar,  elbette doğru yaptıkları da olur, yanlış yaptıkları da olur, eksik yaptıkları da  olur. 
 
  Siyaset gönlünden geçeni değil mümkün olan doğruları yapmaktır.  Türkiye 12 yılda çok değişti. Çok iyi şeyler oldu. Ama zaman zaman bir demokratik  ülkede olmaması gereken durumlar da oldu. Mesela 2002'de AK Parti iktidar  olduğunda vatandaş AK Parti'yi tercih etti ama bir kısım devlet kurumları 'AK  Parti'nin iktidar olması iyi oldu, hoş oldu, biz de buna şapka çıkarıyoruz'  demedi. Mesela 27 Nisan bir demokratik ülkede olmaması gereken bir durumdur." 
 
-"Bugünkü sistem iyi bir sistem değil" 
 
   
  Çiçek, başkanlık sistemine ilişkin soru üzerine, "Bu konu tartışılıyor  da biz konuyu mu tartışıyoruz konuşanı mı tartışıyoruz bu ayrımı iyi yapmamız  lazım"' dedi. 
 Çiçek, şöyle devam etti: 
 
  "Yakın siyasi tarihimizde konulardan çok konuşulanı tartıştığımızı  biliyorum. Bu da bizi sağlıklı sonuca götürmüyor. 
 
  İşin ne getirip götürdüğünü çok fazla tartışan yok. Konuşan  tartışılıyor. İlk defa başkanlık konusu rahmetli Özal tarafından gündeme  getirildi. Özal'ın kendisi tartışılıyordu. Aynı şey Sayın Demirel döneminde  gündeme getirildi. Şahıslar üzerinden bir konuyu tartıştığımızda anlaşma şansımız  yok. 
 
Özal döneminde başkanlık sisteminin gündeme gelmesinin sebebi  Türkiye'nin koalisyonlarla yönetiminde karşılaşılan zorluklardır. Türkiye'de çok  partili hayat, darbeleri çıkarın, 60 senedir var. Koalisyon dönemleri iç  çekişmelerle geçmiştir. 
 
Şöyle bir tabloyu açıkça ortaya koymak gerekiyor. Bugünkü sistem iyi  bir sistem değil. Bugün kurumlar arası, erkler arası, kavgayı teşvik eden bir  sistem var. Bu sistemin işleyip işlememesi, üst düzey sorumluluk taşıyanların  maharetine, sabrına, tahammülüne, birçok şeyi sineye çekmesine bağlı." 
 
  Çiçek, başkanlık, parlamenter ve yarı başkanlık sistemlerinin kaba  başlığının tartışıldığını ifade ederek, "1/1 milyon ölçeğinde konuşuyoruz. Bunu  1/1000'e indirmek lazım. O zaman ayrıntıyı daha rahat görürsünüz. Başkanlık  sistemini isteyen yasama, yürütme, yargı erkleri arasındaki ilişkiler nasıl  olacak, özgürlük-güvenlik dengesi nasıl olacak bunları ortaya koyar. Parlamenter  sistemi isteyenler de nasıl parlamenter sistem istiyor, onun da alt başlıkları  var. O zaman vatandaş görür" diye konuştu. 
 
    "Türkiye kendi insanını çok çabuk harcıyor" 
 
   Çiçek, Ak Parti'deki üç dönem kuralının geride kaldığını ve bunu  tartışmanın faydası olmadığını belirtti. 
 
 Üç dönemi dolduranların önümüzdeki dönem milletvekilliği  yapamayacağını anımsatan Çiçek, "Çok çok önemli bir kısmının fiilen dönme  imkanının olabileceği kanaatinde değilim. Siyasete ara verenlerin önemli kısmı  istese de dönemez çünkü siyaset boşluk kabul etmez" dedi. 
 
  Bu kişilerden yararlanma mekanizmasının olmadığını dile getiren Çiçek,  "Türkiye'de tecrübenin müşterisi yok. Tecrübe mağazası açsa zarar eder, kira  parasını bile çıkaramaz. 'Tecrübenizden istifade edeceğiz' lafı, devir  teslimlerde söylenen fiyakalı laftan ibaret. Türkiye kendi insanını çok çabuk  harcıyor" diye konuştu. 
 
    "90'dan fazla parti var, bu kadar meyve çeşidi yok" 
 
   
  Cemil Çiçek, Türkiye'de yeni bir parti ihtiyacı görmediğinin altını  çizerek, şöyle devam etti: 
 
   "Zaman zaman işler kendince eksik, yanlış gidiyorsa hemen parti  kurmaya. Türkiye'de 90'dan fazla parti var. Bu kadar meyve çeşidi yok Türkiye'de.  Bunların önemli kısmı da seçime giremiyor. Bu siyaseti yozlaştırıyor. Biraz daha  bezirgan siyaset anlayışı ortaya çıkarıyor. Ben bir partiye mensubum. Bu partinin  başarısı için uğraşırım. Partimin eksiği vardır, hemen bir parti kurayım; 'genel  başkan yanlış söylüyor', ayrılayım bir parti kurayım. Doğru bir şey değil. Onun  için yeni parti ihtiyacı görmüyorum. Benim yapabileceğim, kendi imkanlarım içinde  partimin başarısı için uğraşmaktır, başkalarına düşen de budur."