Trabzonspor Kulübü Hukuk Kurulu, kendilerini hedef alan şekilde açıklama yapan Fenerbahçeli Avukatlar Derneği’ne kulüp sitesinden yaptığı açıklamayla cevap verdi. Avukatlık mesleğinin namus, Onur ve vicdan meselesi olduğunun vurgulandığı açıklama şu şekilde: “Şike ve suç örgütü faaliyetlerinin ortaya çıktığı, futbolumuzun ‘Utanç Günü 3 Temmuz’dan bu yana, belli bir merkezden yürütülen iftira ve yalan kampanyası, farklı bir boyuta taşınmıştır. Finans, iş dünyası, yazılı ve görsel medyanın da destek sağladığı bu kampanyanın; son olarak adaletin tesis edilmesi için faaliyet gösteren Trabzonsporlu hukukçuları hedef alması nedeniyle, bu açıklamayı yapma gereği doğmuştur” “AVUKATLIK; NAMUS, ONUR VE VİCDAN MESLEĞİDİR” Açıklama şöyle devam etti: “Avukatlık Kanunu’nun 9. Maddesine göre, avukatlar, mesleğe başlarken şu şekilde yemin ederler: -Hukuka, ahlaka, mesleğin onuruna ve kurallarına uygun davranacağıma namusum ve vicdanım üzerine andiçerim.

Yine Avukatlık Kanunu’nun 34. Maddesine göre: ‘Avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler.’

Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın I/5 maddesinde belirtildiği üzere: ‘Avukat, yazarken de, konuşurken de düşüncelerini olgun ve objektif bir bicimde açıklamalıdır. Mesleki çalışmasında avukat, hukukla ve yasalarla ilgisiz açıklamalardan kaçınmalıdır.” “SUÇ ÖRGÜTÜ FAALİYETLERİNİ ÖVMEK, AVUKATLIK MESLEĞİYLE BAĞDAŞMAZ” Sert ifadelerin yer aldığı açıklama şu şekilde sürdü: “Bu yasal düzenlemeler ışığında değerlendirildiğinde; şike, teşvik ve suç örgütü faaliyetlerine karışanlara destek vermek amacıyla, yalana ve iftiraya başvurmanın avukatlık mesleğiyle bağdaşmayacağı aşikârdır. Manisaspor-Trabzonspor maçında teşvik fiilinin gerçekleştirildiği mahkeme kararı ile sabittir. Şike yapan suç örgütünün taktiklerini kullanarak yalan ve iftira yoluna başvuranlar; Manisaspor-Trabzonspor maçında Fenerbahçeli yöneticilerin teşvik fiilini gerçekleştirmediğini iddia etmektedirler. Oysa Yargıtay tarafından onanan İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi kararında durum şu şekilde ifade edilmiştir; ‘Söz konusu Manisaspor-Trabzonspor müsabakasında, iletişim tutanaklarında adları geçen sanıklar tarafından teşvik fiilinin gerçekleştirildiği sabittir.’ Yine, kararda belirtildiği üzere, teşvik fiili 6222 sayılı kanun yürürlüğe girmeden önce işlendiği için, ceza verilememiştir.” “MANİSASPOR BAŞKANINA VERDİĞİNİZ BORCU NEDEN MAÇ BİTTİKTEN SONRA 12 SAAT BİLE GEÇMEDEN GERİ İSTEDİNİZ?” “Öte yandan, yine onanmış mahkeme kararında belirtildiği üzere, teşvik olarak verilen para 500.000 Dolar’dır; ‘Bir diğer husus Aziz Yıldırım’ın, borç verdiğini söylediği parayı geri istemesi için Tamer’e talimat verdiği tarih 22.02.2011’dir. Sanık Aziz, yakın arkadaşının içinde bulunduğu ekonomik zorluk nedeniyle 10 Şubat tarihinde verdiği 500.000 Dolar borç parayı 12 gün sonra istemesi dahi bu yöndeki savunmanın suçtan kurtulmaya dönük olduğunun açık göstergesidir.’ Kamuoyu; Manisaspor – Trabzonspor müsabakası öncesinde ‘Manisaspor başkanı olan arkadaşına borç verdiğini’ ifade eden şike ve teşvik failinden, şu soruların da cevabını beklemektedir; - Arkadaşınıza ‘borç verirken’ üçüncü bir kişi üzerinden mi verirsiniz? Arkadaşınıza verdiğiniz, ‘borcu’ geri alırken, üçüncü bir şahıs üzerinden mi alırsınız? Trabzonspor’un Manisaspor’u yenmesi üzerine; Manisaspor başkanına verdiğiniz ‘borcu’ neden maç bittikten sonra 12 saat bile geçmeden geri istediniz?” Fenerbahçe kulübüne bazı soruların sorulduğu açıklama şöyle devam etti: “Şahsınız adına borç olarak verdiğinizi söylediğiniz bir bedeli niçin Fenerbahçe çalışanları aracılığı ile geri istemektesiniz ve niçin iadesi istenilen bu bedelin kulübün diğer işlerinde kullanılması talimatı vermektesiniz? Trabzonspor’un Manisaspor’ u yenmesi üzerine; maç bitiminden 5 dakika sonra yaptığınız telefon konuşmasında, Fenerbahçe Kulübü yöneticilerinin kullandığı şu ifadelerin anlamı nedir? İlhan Ekşioğlu: ‘Bizimki aradı başkanım… bu şey onun var ya orada işçileri bir tane bir iki tane… dedi ki tarladaki işçilerin dedi eğer bir bir şey yaptıysanız bir ekim yaptıysanız dedi hiçbir şeyden haberi yok dedi’ Aziz Yıldırım: “Öğren bir bakayım da çok kötü oynadılar ya… Ömer Aysan o Diksin tamam mı o Kahe” (…) İlhan Ekşioğlu: “Bir şey var başkanım bunda normal değil yani, ne zaman böyle dikim yapsak olmuyor.” “BİLİNDİĞİ ÜZERE 2010-2011 SEZONUNDA ŞİKE YAPILDIĞI KESİNLEŞMİŞTİR” “Yukarıdaki sorular Fenerbahçe Spor Kulübü yöneticilerinin şike ve teşvik faaliyetleri yürüttüğü birçok maçla ilgili olarak tekrarlanabilir. Fakat bu kısımdaki açıklamalardan amacımız, ulusal ve uluslararası tüm bağımsız yargı mercilerince mahkûm edilen şike ve faillerini tekrar tartışmaya açmak değildir. Bilindiği üzere, 2010-2011 sezonunda şike yapıldığı kesinleşmiştir. Bundan sonraki süreç, kesinleşen şikenin hukuki sonuçlarına ilişkin olacaktır. Şike yapan suç öğürtünün UEFA önündeki savunmaları hakkında; Şike yapan suç örgütü, medyadaki hâkimiyetinden faydalanarak birçok yalanı, kamuoyuna doğru olarak kabul ettirmeye çalışmaktadır. Bu yalanlardan bir kısmı da UEFA Kontrol ve Disiplin Komitesi ile UEFA Temyiz Kurulu’na sundukları savunmalara ilişkindir. Şike yaparak; yaşayanların emeğine düşmanlık yapanlardan, vefat edenlerin hatıralarına saygı duyması beklenemez. Bu konudaki ahlaksızlık ortaya çıkınca, somut belgelere yalanla mukabele etmek, şike suçluları ve ‘uzantıları’nın uzun süredir kullandığı bir taktiktir.”   Açıklama şöyle sürdü: “Fenerbahçe Spor Kulübü’nün temyiz eden taraf olarak bulunduğu UEFA Temyiz Kurulu’nun bu konudaki ifadeleri açıktır; ‘Her kulüpten, özellikle temyiz eden taraf gibi önemli bir futbol geleneğine sahip büyük bir kulüpten beklenen ve haklı olarak beklenmesi gereken şey; Başvuru Formu’nun usulüne uygun şekilde doldurulması konusunda iyi niyetli davranılmasıdır. Temyiz eden taraf bu konuda başarısız olmuştur ve suçu vefat eden bir şahsın üzerine atmak faydasızdır. UEFA’ya sunulan yalan beyanla ilgili olarak, UEFA Temyiz Kurulu’nun bir ifadesi şu şekildedir; ‘Son olarak; temyiz eden taraf, kendisinin maç sonuçlarını etkilemeye yönelik faaliyetlere karıştığını, UEFA turnuvasına katılmak amacıyla UEFA’ya verilen Başvuru Formu’nda, kasten ve istemli biçimde, belirtmediği yönündeki suçlamaya itiraz etmektedir. Temyiz eden taraf şunu belirtmektedir: Formda herhangi bir yorum veya açıklama yapmamak doğruydu, çünkü kulüp TFF Disiplin Komitesi tarafından aklanmıştı ve şahıslara ilişkin olan 16. Ağır Ceza Mahkemesi kararı henüz verilmemişti.’ “ŞİKE YAPARAK KULÜPLERİN ADINA VE TARİHİNE İHANET EDENLERİN, CEZA VERİLECEĞİNİ BİLE BİLE YALAN BEYANDA BULUNMALARI İSE ŞİKE SUÇLARININ GİRDİĞİ ÇIKMAZIN SONUCUDUR” Açıklama da şu görüşlere yer verildi: “Şike konusundaki kararlar, PFDK tarafından 6 Mayıs 2012 tarihinde; İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından ise 2 Temmuz 2012 tarihinde verilmiştir. Dolayısı ile beyanın 6 Mayıs 2012 ile 2 Temmuz 2012 tarihleri arasında UEFA’ya sunulduğu anlaşılmaktadır. PFDK’nın ‘dahi’ engel olamadığı biçimde (!), yöneticilerine ceza verilen bir kulübün, 2007’den beri şike faaliyetlerine doğrudan veya dolaylı olarak katılmadığını beyan etmesi, enteresan bir durumdur. Çünkü İngilizce ve spor hukukunu çok iyi bilen (!) dürüst hukukçuların da malumu olduğu üzere, şikeye rağmen bu tür bir beyanı UEFA’ya sunmak ceza gerektirir. Şike yaparak kulüplerinin adına ve tarihine ihanet edenlerin, ceza verileceğine bile bile yalan beyanda bulunmaları ise, şike suçlularının girdiği çıkmazın sonucudur.” “HİÇBİR KURUM, KURULUŞ VEYA ŞAHSIN MENFAATİ, ASLA VE ASLA AHLAK VE ADALETİN ÖNÜNDE GEÇEMEZ” Açıklama şu şekilde sona erdi: “Ahlak, adalet ve Trabzonsporluluk hakkında: ‘Trabzonspor da dâhil olmak üzere hiçbir kurum, kuruluş veya şahsın menfaati; asla ve asla ahlak ve adaletin önüne geçemez; ahlak ve adalete aykırı hareket etme nedeni olamaz. Trabzonspor’a ve Trabzonsporlulara düşen iş; ahlak ve adaletin değerler bütünü olarak ilelebet yaşaması adına mücadele etmektir. Dolayısı ile Trabzonsporluluk, ‘Önce ahlak ve adalet; sonra Trabzonspor’ demeyi gerektirir. Bu gerekçelerle; şike yapan bir suç örgütüne destek vermek için faaliyet ve mücadele edenlerle, ahlak ve adalet adına mücadele edenler arasında fark vardır ve olacaktır. Ülke futbolu üç seneden beri, şike yapan suç örgütü karanlığındadır. Fakat bilinmelidir ki, karanlık ve karanlıktan beslenenlerin tahakkümü ilelebet sürmez. Son olarak; şike yapan suç örgütüne destek verenlerin faaliyetlerinden farklı olarak, şike sürecinde hak ve adalet adına Trabzonspor Kulübü’ne bedelsiz olarak destek verdiğimizi, iftira konusu olması sebebiyle, üzülerek tekrar hatırlatmak zorunda kaldığımızı ifade etmek isteriz.”

YES (TM-)(FOTOĞRAFLI)