Türk spor basınının duayen ismi Şansal Büyüka, Milliyet gazetesinden Bilal Meşe ile yaptığı söyleşide gündemi değerlendirdi. İşte Büyüka'nın yorumları:
 
Fenerbahçe, iyi de olsa, kötü de oynasa gündem oluşturuyor. Mersin İdman Yurdu karşısında sarı-lacivertlilerde futbol anlamında bir kıpırdanma olduğu görüldü. Ancak Başkan Aziz Yıldırım’ın, hafta içindeki “Futbol baronları” ve “Algı operasyonları” söylemi daha çok konuşuldu.
 
Belki de, bize yani basına karşı yapılan bir suçlama, ya da iddialar olduğu için daha hassas baktık. Belki de ustamız Şansal Büyüka, tecrübesi ve farklı bakış açısıyla Yıldırım’ın sözlerini değişik yorumlayacaktır.
 
İltifat etmiş!
 
Sizce Fenerbahçe için algı operasyonu devrede mi? Gerçekten medyada, Yıldırım’ın söylediği gibi futbol baronları var mı?
- Sevgili Bilal, Fenerbahçe’ye niye algı operasyonu olsun? Medya deli mi? Tribünlerin boş kalması, futbola ilginin azalması medyanın işine gelir mi? Bakıyorum, geçen yıl yazanlar, televizyonda konuşanlarla, bu yıl aynı şeyleri söyleyip, yazanlar  aynı insanlar... Bu insanlar, bu medya mensupları geçen yıl Fenerbahçe’yi “uçurdular”. Fenerbahçe’nin futbolunu uçurdular... Bu sezon gene aynı adamlar, uçurdukları Fenerbahçe’yi  bu defa eleştiriyorlar. Niye? Kötü oynuyor, geçen yıl oynadığı gibi etkili değil...
 
Aslında medya aynı medya, değişen bir şey yok. Değişen Fenerbahçe’nin futbolu... İyiden, çok iyiden, sıkan, bıkkınlık getiren futbolu... Al sana son Mersin maçı... 1-0 gibi kısır bir sonuç olmasına rağmen medya ortaya konan oyunu öve öve bitiremedi. Demek ki iyi olursan iyi yazıyorlar, kötü oynarsan eleştiriyorlar. Konu bu kadar açıkken, “algı operasyonu yapıyorlar” demenin inandırıcılığı olmaz.
 
Seyirci aptal mı? İyi futbolla, kötü futbolu anlaması için medyaya mı ihtiyacı var? Kombine sahibi o kadar arkadaşım var, hiçbiri maça gitmiyor. Niye gitmiyorlar? Kötü futboldan bıktıkları için gitmiyorlar.  Başkan’ın bu “medya baronlarına” gelince... Adeti değil ama herhalde medya mensuplarına iltifat etmiş. ‘Baron’un ta 1600’lü yıllara dayanan “asalet, şövalyelik” gibi tanımlaması var. Sevgili Bilal, şu halimize bak. Futbol gündemini neler meşgul ediyor? Herkes işini yapıyor kardeşim, iyiysen iyiyi yazıyor, kötüysen kötüyü... Kötü ya da yanlış giden bir şey varsa bil ki sorumlusu medya...
 
Geçen yıl her şey süper, bravo başkan... Bu yıl işler “ehh işte” suçlusu medya... Bir gün de çıkıp “biz yanlış yaptık” deyin, ölür müsünüz? Kaldı ki yanlışları da yapıyorsunuz. Kötü medyadan, iyi başkandan...
 
Fenerbahçe’nin Mersin İdman Yurdu karşısındaki futbolunu analiz ettiğinizde, geçmiş maçlara göre farklı yanları neydi? Bir değişim varsa bunun sebepleri nelerdir?
- Bilal, Fenerbahçe’yi son maçta öne çıkaran, iyi gösteren tek şey, bugüne kadar denemediği “hızlı” futboldu. Fenerbahçe geçen yıl her maçta bunu denedi ve çok başarılı oldu. Bu sezon ilk defa Mersin maçında hızlı hücumu düşündü ve sayısız pozisyon buldu. Fenerbahçe hızlı oynar, hızlı hücumu düşünürse, çok ama çok etkili olur. Kaldı ki Egemen geldi, Alves eski maçları gibi “vur-kır-parçala” oynamıyor, daha akıllı, daha etkili... İki beki Gökhan ve Caner sezon başına göre daha iyi... Hızlı hücum Fenerbahçe’yi ligin en iddialı takımı yapar.
 
İsmail Kartal, forvet transferinden bahsetti. Takımın gerçekten transfere ihtiyacı var mı?
- Fenerbahçe bir golcü alabilirse, son vuruşları iyi yapabilen bir golcü alabilirse, bugün beş girip bir atıyorsa, yarın beş girip üç atar. Fenerbahçe’nin hem iyi bir golcüye, hem de tribünleri doldurmak adına yeni bir heyecana ihtiyacı var.
 
Halı saha maçı mı?
 
Bilal, Fenerbahçe’de bir penaltı meselesi var. Kardeşim bu halı saha maçı mı ? Üstelik durum 1-0... Maç 1-1 bitse ne olacak? Faturayı kim ödeyecek? Bu takımda penaltıcı olarak Emre varsa, topun  başına bir başkası gelemez. Emre’nin yerinde olsam Diego’ya bırakmazdım. Diego’nun Fenerbahçe forması ile  kendini kanıtlaması atacağı penaltıya kaldıysa vay haline... Seyirci de garip... Takımda banko penaltıcı var, durum 1-0 ve sen “Diego” diye bağırıyorsun. Bu doğru değil...
 
Maçın favorisi diyemiyorum
 
Beşiktaş’ın daha kazandığı derbi yok. Şampiyonluk istiyorsa, deplasmanlardaki galibiyet alışkanlığını derbi maçlara da taşıması lazım. Açıkçası Beşiktaş maçın favorisi diyemiyorum. Ortada bir maç.
 
Beşiktaş, öyle ya da böyle kazanıyor ve liderlik koltuğunu bırakmaya pek de niyetli görünmüyor. Son oynanan Torku Konyaspor maçında da bu açıkça kendini hissettirdi. Rakip oynadı, Kartal kazanmayı bildi.
 
7’de 7 yapan bir Beşiktaş var. Kötü oynasa da bireysel yetenekleriyle maç kazanmasını biliyorlar. Bu tempo ikinci yarıda devam eder mi?
- Beşiktaş’ta şunu çok iyi biliyorum, herkes “gel tatil gel” diye gün sayıyor. Beşiktaş iyi oynayarak, iştahlı oynayarak çok maç kazandı. Son bir iki maçta kalitesi ile kazanıyor. Yorgunluk çok açık belli... Kolay iş değil... Her hafta bir deplasman, her hafta iki maç birden... Ligdeki ara, Beşiktaş’a ilaç gibi gelecek. Sürekli kazanan Beşiktaş’ın bu temposunu ikinci yarıda da sürdüreceğini düşünüyorum. Ama şurası çok net ortada: Ligin ikinci yarıları her zaman çok daha zor olur. Puan aslanın ağzından midesine iner. Ben Beşiktaş için “Nisan” yorgunluklarının çok gerilerde kaldığını düşünüyorum.
 
Tripolis Asteras maçında gereksiz itirazdan oyundan atılan Atiba, Torku Konyaspormaçında da hakemle inatlaşarak kırmızı gördü. Profesyonelliğini övdüğümüz Atiba’nın yerinde yeller esiyor. Sizce nedeni ne olabilir?
- Atiba’nın elle tutulacak tarafı yok. Bırak Galatasaray maçını, bu kadar yorgun bir takımı Konya karşısında son 12 dakikada bir eksik bırakmaya ne hakkın var? Doğru; Türkiye’de penaltı atılırken üç  metre içeri girenlere bir şey olmuyor da, gene de hakem sana “çizgiye basma” diyorsa, basma kardeşim... İnatlaşma... Dua et maç berabere bitmedi.
 
Hamza hocayla adeta bir kimliğe bürünmüş bir Galatasaray ile ligde istikrarlı giden Beşiktaş bu hafta sonunda karşı karşıya gelecek.
- Bilal, Beşiktaş’ın daha kazandığı derbi yok. Şampiyonluk istiyorsa, deplasmanlardaki galibiyet alışkanlığını derbi maçlara da taşıması lazım. Bunlar 6 puanlık maçlar... Şampiyonluğu direkt etkilediği gibi, takıma da, camiaya da özgüven veren maçlar... Galatasaray maçında da açıkçası Beşiktaş maçın favorisi diyemiyorum. Ortada bir maç... İki takımın da kazanabileceği bir maç... Olimpiyat Stadı’nın da Beşiktaş’a ev sahibi olarak bir avantaj sağladığını düşünmüyorum. Beşiktaş’ın puanlarına bak; 21’i deplasmanda, 14’ü iç sahada...
 
Beşiktaş son dönemlerdeki fair play anlayışıyla da konuşuluyor. Mesela Veli’ninAdana Demirspor karşısındaki hareketini övmek abartı mı?
- Kötülere o kadar alıştık ki, iyiyi görünce sarılıyoruz, abartıyoruz, bu doğru... Ama Veli’nin örnek hareketi  kamuoyunda değer bulmalıydı, alkış almalıydı, öyle de oldu. Son maça bakın; Olcay maç sonu üçlü çektirmek isteyen taraftarlarına Konya seyircisini gösterip “ayıp olur” diyor... Bütün bunlar Beşiktaş’ı sempatik gösteriyor. Aziz Yıldırım geçen haftaki açıklamalarında “Beşiktaş’ı sempatik  gösteriyorlar” dedi. Beşiktaş bu davranışlarıyla ve daha fazlasıyla zaten sempatik takım... Ayrıca özel bir çabaya ihtiyaç yok.
 
Geri dörtlüsü savruluyor!
 
Galatasaray için eleştirilecek iki şey var: Birincisi, golden sonra “bu iş tamam” deyip mücadeleyi sermeleri, ikincisi geri dörtlünün savruk hali.
 
Galatasaray, çok kritik bir Gençlerbirliği maçından beraberlikle ayrıldı. Kimine göre bu bir kazanç, kimine göre de Cim-Bom, kritik dönemde kaybetmemeliydi?
 
Size göre, kazanılmış bir ya da kaybedilmiş iki puan mı?
- Biz hep yorumları büyüklere göre yapıyoruz. Galatasaray’ın karşısında taş gibi bir Gençlerbirliği vardı. Galatasaray’ın kazanmasına Gençlerbirliği izin vermedi. Galatasaray için bu maçta eleştirilecek iki şey var: Birincisi, golden sonra “bu iş tamam” deyip mücadeleyi sermeleri, ikincisi geri dörtlünün savruk hali... Sonbahar mevsimi geçti, kışa girdik ama  Galatasaray geri dörtlüsü, kuruyan yapraklar gibi sağa-sola savruluyor.
 
Sneijder, Melo, Chedjou’nun eksikliği takımı nasıl etkiledi?
- Sneijder, Melo, Chedjou önemli oyuncular ve yoklukları elbette hissedilir. Hadi Melo bu sezon sallanıyor ama, görüyoruz ki, takımdaki durgun hali bile koştuğunu sanan diğer futbolculardan daha iyi... Her şeye rağmen Hamza Hoca ile yeni bir kimlik kazanmaya başlayan Galatasaray’ı görmezden gelemeyiz.
 
Hamza Hamzaoğlu, Beşiktaş derbisinde, oyun stratejisinde değişikliğe gider mi?
- Ben Hamza Hoca’nın Beşiktaş maçında radikal bir değişikliğe gideceğini sanmıyorum. Burak-Umut ileride birlikte oynuyorlar ama ikisinin de orta alana çok ciddi şekilde katkısı ve yararı var. Belki de son maçın etkisiz adamlarından Umut’u kenara çekebilir. Melo, Sneijder, Chedjou da geleceğine göre takım tertibi elbette değişir ama sistemin değişeceğini sanmam. Galatasaray kendi kabuğuna çekilip Beşiktaş’ı beklemez. Oyuna oyunla cevap verir.
 
Takke düştü kel göründü
 
Trabzonspor, Eskişehir karşısında bozguna uğradı. Ersun Yanal ile gelen hava kayboldu, bordo-mavililer de kayboldu.
 
Nerede bu Trabzonspor?
- Sevgili Bilal, Trabzonspor çok hızlı bir geri dönüş yaptı. Kötü, isteksiz, dağınık, temposuz ve mücadeleden uzak... Eskişehirspor karşısında bir ara iki bekten yoksun oynuyor sandım. Rakibe bu kadar geniş alanlar bırakılır mı? En önemlisi, artık Onur garantisi ve kolaycılığı kalmadı. Onur savunmasının bin tane ayıbını örtüyordu. Ama takke düştü, kel göründü. Bu kalecilerle Trabzonspor’un işi zorun zoru... Bir de kendi yapmadığın bir takımda görev kabul etmek sanki çok doğru değil... Ersun Hoca’nın zorluğu ve şanssızlığı burada...