Bilgi Üniversitesinde düzenlenen Sporcu Sağlığı konulu panelde Tümer Metin'in açıklamaları dikkat çekti.

Tümer Metin açıklamasında, "40 yaşında bir adamım 20 senemi futbola verdim. Öncesini söylemiyorum. İki jenerasyonu da yaşamış biri olarak konuşuyorum.Biz konuşmalarda bahsedilen sihirli Benga'ya (ISITICI BİR SIVI İLAÇ TÜRÜ) hatta sihirli suya muhtaç kalırdık.Elimizde bidonla sakatlık yaşadığımız bölgeye temas ettikten sonra kalkıp devam ederdik." dedi.

MR BİLE YOKTU

Tümer Metin konuşmasında dünü ve bugünü kıyaslarken çarpıcı örnekler vererek süsledi konuşmasını:

"Çok kötü zeminler, antrenman şartları hepsi zincirin bir halkasıydı. Böyle şartlar yaşanıp MR'lar bile yoktu.O yöntem daha sonradan geliştirildi. MR bulunduktan sonra farkında olmadığımız bilmediğimiz ama hayatımızı kolaylaştıran dönemlerde yaşadık.Günümüzde ki şartları beraber sayalım.4-5 futbolcuya bir fizyoterapist düşerdi. İki tane doktor özel bir hastahane daha iyi şartlar,daha iyi antrenman koşulları, daha iyi spor malzemeleri, daha gelişmiş ortamlar, daha çabuk teşhis ve tedavi uygulanıyor. Eskiye dönersek alaylı kesimler vardı. Herkesin kendine has deneyimleri ve teşhis yöntemleri vardı. Biz bu durumlardan çok müzdarip olmuştuk. Ama akademik dünyanın hayatımıza girmesiyle bize de sporcu sağlığı açısından kolaylıklar sağladığını söylemeliyim. Jenerasyonları böyle özetlemem gerekirse futbolcunun yada sporcunun korkulu rüyası sakatlıktır.Kendi içinde altbaşlıkları var. Birincisi futbolcunun psikolojisi çok önemli. İkincisi futbolcunun göstereceği karakter ve tutum çok önemli. Bu konuda çok güzel örneklerim olacak. Bu işi kısaca özetlemek gerekirse futbolcunun sakatlıktan en çabuk nasıl kurtulabileceği önemlidir.Burada da mukaveleler ve bu büyük pastadaki kayıplar devreye giriyor."

SAKATLANDIM 3-6 HAFTA ARASI OYNAMAYACAĞIM BELLİYDİ. PEKİ YA SONRA!

Tümer sözlerine şöyle devam etti:

"Eskiden maç maç anlaşmalar olurdu. Çok nadir yada düşük oranlarda. Oluşacak olan büyük bir sakatlığın futbolcudan kaybettireceği çok şey olacağından futbolcunun göstereceği tutumda çok önemli. Çok çabuk geriye dönüp oynayabilme isteği, tolere etme isteği önem kazanır.Süleyman Oulare örneğinde olduğu gibi vücudun dinamik yapısı yada aerodinamiği ile ilgili birşey değil. Tamamen kayıptan kaynaklanan dönme isteğinden bahsediyorum. Bunlarda etkili unsurlardır. Bir de yöneticilerimiz var. Tabii ki bu konuda da medya ağırlıklı. Kendimden örnek vermek istiyorum. Futbolcunun arka adalesi sakatlanmış ikinci dereceden yırtık vardır. Muhtemelen 3 veya 6 hafta arası oynayamayacaktır. Ama üç hafta sonra derbi maçı yada önem derecesi yüksek bir maç vardır. İkinci hafta yönetici futbolcunun başında gezmeye başlar. Oynar oynar derler daha iki hafta var. Halbuki futbolcu yürüyemez. Oynar derler böylece kendi aralarında ikilem oluştururlar. Futbolcunun tek ekibe, fizyoterapiste, masöre güvenmesi oldukça önemlidir. Biz Cengiz abi (Spor Hekimi Cengiz Dinç) ile Milli Takımda çok uzun dönemler geçirdik çok emekleri vardır fizyoterapist Abdurrahman Evin ile üzerimizde."

TEDAVİYE ÖNCE SİZ YANIT VERECEKSİNİZ

Tümer Metin konuşmasını yine örnekler vererek sürdürdü. Metin'in altını çizdiği bir değer önemli husus, sakatlık sonrası tedavide futbolcunun vereceği yanıttı. Şöyle izah etti konuyu:

"Futbolcunun tutumlarından bahsederken şunun özellikle altını çizmek istiyorum. Sizin göstereceğiniz tutum onların alacağı hızı arttıracak bir tutum olmalıdır. Sakatlandın 6 hafta dediler. Ben altı hafta sonra iyi olacağım bunun garantisi yok. Tedaviye cevap verip tedaviye devam edeceksiniz. Onların size koyduğu şartları yerine getireceksiniz. Benim zaten altı hafta sürem var böyle birşey yok. Söylemek gerekirse geçer ama size iz bırakarak da geçer. O adele kalın kaynar, kalın yapışır oynadığınız ilk maçta size başka sıkıntılar verir.Tedaviye cevap vermek ve uygulamak futbolcunun ve sağlık ekibinin iletişimiyle orantılıdır.Hiçbir futbolcu ''Ya ben zaten sakatım oynamayacağım diye düşünmez. Ben bir altı hafta sakatlanayım da ülke ülke gezeyim demez.Böyle birşey olamaz.''Futbolcu sakat yatıyor diyorlar.Futbolcu daha aslında daha fazla çalışıyor.

ALMANYA MAÇINI NASIL UNUTURUM

Tümer Metin 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası'nın Yarı-Finalinde başından geçen bir olayı da şu şekilde ortaya koydu:

"Ben Avrupa Şampiyonası'ndayken Yarı-Final maçından önce iğnemi Cengiz abi (Dinç) yapmıştı. Bazen ahval ve şartlarda önemli. Almanya'ya karşı oynayacağız. Sakatlar ve cezalar o kadar çok ki. Turnuvanın ikinci maçında turnuvayı kapatmışım. Fatih Hoca ile diyaloğumda Beş dakika dur. Belki bir penaltı atarsın.Soyun bari giyin dedi. Ayakkabılarımı zar zor giydim.Üç ay oynamayacağımı biliyordum. Futbolcu kendine bakmadığı için sakatlanmaz. Bu son derece büyük bir yanılgı.Belki kötü antrenör, kötü zemin,kötü beslenme bence en temel kural uyku. SİNAN ENGİN ÖRNEĞİ AKLIMDAN ÇIKMAZ

Tümer Metin Beşiktaş'ta oynarken, menajer Sinan Engin ile arasında geçen diyaloğu da şöyle izah etti:

"Sinan Engin'in kulakları çınlasın şöyle derdi; ''Sergen -Tümer dün sabahlara kadar dışardaymışsınız, gezmişsiniz. Evet abi gezdik dedik. Tamam gezin dedi. İsim vermeyeyim başka bir arkadaşımız daha vardı. Sen ne yaptın dün gece diye sordu?.Abi ben bütün gece evdeydim. Sinan Abi de mevzu evde zaten dedi''. Sıkıntı evde. Dışarıdaki oyuncu ne yapacak ki gezecek eğlenecek. En fazla uykusuz kalacak. Kendine bakmadan kasıtın tek dezavantajı uykudur. Eğer uykunu almışsan sıkıntı yoktur.

UYKUSUZ FUTBOLCULAR

Tümer Metin anlatımında Türkiye'nin, Yunanistan'ı yendiği maçtan önce yaşadıklarına da dikkat çekti.

"Şimdi Rüştü Rençber'den örnek verirsek saat 24.00 de uyutamazsınız onu. İsterseniz uyku ilacı verin. Beni de,Tuncay'ı,Tugay Kerimoğlu'nu uyutamazsınız. Yunanistan'ı Pire'de Karaiskakis stadı'nda 4-1 yendik. Yaşadığımız bir olayı anlatayım. Ben Tuncay ile kalıyorum.Odaya Tugay geldi.Sonra Rüştü geldi. Benim odadan saat 05.00'te çıktılar. Ve ertesi gün maçımız var.Saat 05.30'ta Tuncay'la balkona geçtik.Gün ağarıyordu.Derin derin nefesler alıyorduk. Çünkü uykuyu alamadık. Yarın çok önemli bir maç var. O süreyi nasıl kapattık. Tasvip etmiyorum ama anlatayım. Hiç uyumadan da maça çıkma diye birşey de yok. Şöyle birşey yapılabilir.9-10 gibi Sabah kahvaltınızı yaparsınız. Geriye kalan zamanda 1-2 saat uyursunuz. Öğle yemeğinden sonrada maça kadar 1-2 saat şekerleme yaptığınız anda ki o şekerleme beni ayakta tutan şeydi. Yapmadığım zaman kötü oynuyordum. Bir de vücudun getirdiği alışkanlıklar var.Tugay'a 24.00 yat deyip uyku ilacı versen ertesi gün Tugay sahada yürür. Ama önemli olan hafta içinde göstermiş olduğu antrenman performansı önemlidir.

FERNANDES'E ÇOK GEZİYOR DİYORLAR

Son günlerde herkesin hedefinde olan Beşiktaşlı Manuel Fernandes'e de değinen Tümer Metin konuşmasının bu bölümünde şunları anlattı:

"Fernandes'e çok geziyor diyorlar. Fernandes'e eve git desen Fernandes yine oynamaz. Kulübe bir gönderme yapmak istiyorum. Fernandes sahada en fazla çalışan kişi ismini vermek istemiyorum, bir otelde her gün 15.00-16.00 saatleri arasında bir saat yüzüyor. Antrenmanlarda çok çalışıyor en ufak bir kaytarması yok. Ama gece geziyor. Sanıyorum burası artık çok önemli değil. Gezmese daha iyi oynar demenin bir garantisi yok. Gezmese daha mı iyi oynar? diye sorarsak hiçbir şey söyleyemeyiz. John Carew mesela arı soksa oynamazdı. Ağrı subjektif birşeydir. Futbolcuyu ağrım ver diyorsa ikna edemezsin istersen MR'dan MR'a götür .Futbolcunun karakter ve tutumu bu yüzden önemlidir. Tolere etmek istiyor mu istemiyor mu sorusunu kendine sormalı. Bir futbolcu oynamak isterse çok ciddi bir yaralanma olmadığı sürece o tutumu gösterebilir" 98 KİLOLUK BALLACK ÜZERİME DÜŞTÜ

Tümer Metin konuşmasının son bölümünde ise yine Almanya maçından örnekler vererek sözlerini bitirdi:

"Almanya maçına dönersek ben hayatımda hiç iğne ile oynamadım. O gün şansıma oyuna ikinci yarı girdim. Üzerime de 98 kilo olan Michael Ballack düşmüştü. O andan sonra 6 ay oynayamayacağımı anladım. Serbest vuruş kazanmıştık. Topun başında Hamit ve ben vardık. Fatih Hoca kenardan Tümer sen vur dedi. Yürüyecek halim yok. Topa vurdum auta gitti. Maçı 3-2 kaybettik. İstanbul’a döndüğümüzde gözüm hiçbir şeyi görmüyordu. Hayatım da yaşadığım en büyük acıyı yaşadım. Söylemek istediğim şimdiki zamanda çok fazla imkanın olduğu ve futbolcunun artık tekme yiyip düşmemesi gerektiğidir. Galatasaraylı Emmanuel Eboue beni düştükten sonra sakat olduğuna inandıramaz. Bu futbolcunun alacağı kararla da doğru orantılıdır. Galatasaray'ın sağlık ekibi futbolculardan fazla saha içine girip koşturuyor. diyerek sözlerini esprili bir şekilde noktaladı. AD(MA)