Kanal7 Ankara Temsilcisi ve Haber 7 yazarı Mehmet Acet, Ankara'yı kana bulayan terör saldırısıyla bağlantılı, küresel güçlerin yürütmeye çalıştığı 'Türkiye'yi zorda bırakarak masaya oturtma planı'nı köşesine taşıdı.

Acet, başlığa çıkardığı, "Türkiye'ye neden saldırıyorlar?" ve "Ne yapmalı?"sorularına cevap ararken, PYD'nin Türkiye'nin üzerine salan küresel güçleri de deşifre etti.

İşte Acet'in yazısına taşıdığı gündeme oturacak iddiaları:

NEDEN SALDIRIYORLAR? NE YAPMALI?

Karşımızda bir bilek bükme çabası var.

O yüzden nasırımıza basıyorlar.

Hatırlayalım.

29 Ocak’ta Cenevre’de kurulan Suriye masasında Türkiye’nin itirazları nedeniylePKK’nın Suriye kolu PYD yer alamamıştı.

Daha doğrusu Türkiye eşyanın tabiatına uygun olacak şekilde PYD’nin oturacaksa Esad saflarında o masaya oturmasını istiyordu.

Cenevre’de görüşmelerin ilk turu başarısızlıkla sonuçlanınca, 25 Şubat’ta yeniden masaya oturalım kararı çıktı.  

Bugünden geriye doğru bakınca daha bir anlaşılıyor ki, Suriye konusunda aralarında paylaşım anlaşması yapan ABD ve Rusya, 25 Şubat’a kadar geçen süreyi, Türkiye’yi cezalandırma ve teslim olup kendi aralarında yaptıkları anlaşmaya tabi olmaya zorlama amacına uygun şekilde değerlendiriyor.

Şartlar değişince, Ankara bu anlaşmaya rıza gösterecek 25 Şubat’a farklı bir zeminde girilecek.

Hesap bu.

Ankara’da TSK personelini taşıyan servis araçlarına yapılan adice saldırıdan başlayarak Şubat başına kadar bandı geriye sardığınız takdirde göreceğiniz tablo bundan ibarettir.

Saralım bandı ve bakalım neler yaşamışız Şubat başından bu yana.

Cenevre’deki Suriye masası, 25 Şubat’ta yeniden kurulmak üzere dağılınca, hemen aynı günlerde Rus uçakları Halep’ten başlayarak Türkiye sınırına doğru ağır bir bombardımana girişti.

Gözü kararmış halde ve sanki 25 Şubat’a kadar hesabı kitabı kapatıp bir oldu-bittiyle Ankara’ya “başka çareniz kalmadı” dedirtmeyi amaçlayan barbarca bir saldırı dalgasıydı o bölgede yaşananlar.

Ruslar’ın havadan yönettiği bu saldırı dalgasını, yine Rusların verdiği sufle ve ABD’nin izleyici rolü eşliğinde rejim ve YPG’nin karadan eş zamanlı harekete geçmesi takip etti.

Halep hava destekli rejim tarafından kuşatıldı, Türkiye’den Halep’e giden koridor kapatıldı, Afrin’den Rus ve ABD silahlarıyla Doğu’ya doğru ilerleyen YGP militanları tam da Türkiye’nin nasırına basacak şekilde muhaliflerin elinde kalan diğer bölgelere saldırdı.

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun yine Şubat başında Halep kuşatması sırasında dile getirdiği sözleri hatırlayalım: “Ne zaman ABD ile Rusya arasında bir görüşme olsa, devamında Rusların ağır hava saldırıları başlıyor”

Bu sözlerin muhatabı Washington idi.

Anlamı da şuydu: “Rusya ile birlikte ne yapmak istediğinizi biliyoruz, bizi kandıramazsınız”

ABD’nin Şubat başından bu yana Halep koridorunda olup bitenlere karşı verdiği tepki, Ruslarla yapılan anlaşmaya uygun düşecek şekilde, Türkiye’yi oyalama niyetinden başka bir şeye tekabül etmiyordu.

Daha açıkçası, Türkiye’yi cezalandırma ve teslim alma projesinde ABD’li yetkililer Rus muhataplarına “siz saldırıları yoğunlaştırın, biz de burada Türkiye’yi ‘tutarak’ çaresiz kaldıkları mesajını almalarını sağlayalım” biçiminde telkinde bulunmuş gibiydi.

Zira 20 gündür olup bitenlerin ‘lisan-ı hali’ başka türlü açıklanamazdı.

Ankara ise, çaresiz olmadığını, teslim olmayacağını geçtiğimiz hafta sonu YPG mevzilerine yönelik yoğun top atışlarıyla gösterdi.

Top atışları başladığı gün, Ankara kulislerine (henüz teyit edilmiş olmasa da) Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisini arayan ABD Başkanı Obama’nın telefonuna çıkmadığı yönünde bir iddia düştü.

Geçen süre içinde Erdoğan, ABD’li muhataplarına hitaben Şubat başında kullanmaya başladığı “Ortağın kim, biz miyiz, Suriye’deki teröristler mi?” cümlesini tekrarlamaya devam etti.

Davutoğlu, Afganistan’da Türkiye’nin ABD ile müttefik ilişkileri doğrultusunda yaptığı katkıları hatırlattı.

Ankara’nın göbeğinde TSK mensuplarını hedef alan saldırı sonrası yapılan açıklamaların satır aralarında yer alan “teslim olmayacağız” vurgusu, insanı insanlığından utandıran bir biçimde hastane ve okulları bile bombalayanların kirli ittifakına karşı direnişin sürdüğünü gösteriyor.

Finali, Türkiye’yi mağlup ederek yapmak istiyorlar.

400 bin Suriyeli’nin kanını görmezden gelen, bütün bunlar yaşanmamış gibi bu defteri kapatmak isteyen, Türkiye’ye de haklı duruşunun üzerine bir bardak su içmesini salık veren bir ittifak var karşımızda.

Ama Türkiye’yi teslim almadan defteri kapatamayacaklarının farkındalar.

O yüzden Türkiye direnir, sabırlı olur, akıllıca mukabelede bulunmaya devam ederse bu kirli ittifak amacına ulaşamayacaktır.