İsrail’in eski Ankara Büyükelçisi Alon Liel ile yaptığı telefon konuşmasını köşesine taşıyan Hürriyet Yazarı Verda Özer, eski Büyükelçinin kritik uyarısını okuyucularına aktarırken, aldığı bilgiler doğrultusunda normalleşmenin 3-4 hafta içinde olmaması halinde anlaşmanın çökeceğini öne sürdü...


Verda Özer'in yazısı şöyle;

Bu kritik uyarı, telefonda konuştuğum İsrail’in eski Ankara Büyükelçisi Alon Liel’den. Peki nedir önümüzdeki 4 haftayı bu kadar kritik hale getiren?

Liel’in bu bir ayı bu kadar önemsemesinin sebebi şu:

Son yıllarda İsrail’in Doğu Akdeniz havzasında, yani Levant bölgesinde bulduğu doğal gaz rezervleri, içeride tüketeceği miktarın çok üzerinde. Bu yüzden de hükümet, çıkan gazın yüzde 50’sini ihraç etme kararı aldı.

İsrailli şirketler bu gazın çok az bir bölümünü Filistin, Mısır ve Ürdün’e satmak üzere anlaşmalar imzaladı. Ne var ki İsrail ve Mısır’ın gaz ticaretiyle ilgili yaşadığı sorun Uluslararası Tahkim Kurulu’na aksedince, iki ülkenin enerji alışverişi sonlandı.

Filistinliler de 5 ay önce içerideki rahatsızlıktan dolayı bu anlaşmaları durdurdu. Ürdün’ün aldığı miktar ise zaten çok az. Dolayısıyla İsrail yeni pazarlar arayışına girdi. Ve tam da bu noktada Yunanistan imdadına yetişti.

Yunanistan Diken Üstünde

26 Kasım’da Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras İsrail’deydi. İki ülke, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile birlikte “enerji sahasında işbirliğini ele almak” için 28 Ocak’ta üçlü zirve yapmaya karar verdi.

Geçtiğimiz hafta basına yansıyan Türkiye-İsrail arasında yapılan ön anlaşmada da “doğalgaz ticareti” önemli yer tutuyor. Kaldı ki zaten İsrail için gazını dünyaya pazarlamanın en kazançlı yolu, Türkiye üzerinden transfer etmesi.

Alon Liel işte bu yüzden Atina’nın diken üstünde olduğunu söylüyor. Ve 28 Ocak’taki üçlü zirveye kadar Türkiye ile İsrail’in anlaşmaları gerektiğini vurguluyor.

Şu kritik hatırlatmayı yapmadan da geçmiyor: Yunan Parlamentosu üç gün önce Filistin’i devlet olarak tanıdı. İsrail ise buna rağmen bir tepki göstermedi. “Çünkü Netanyahu Yunanistan’ı kaybetmek istemiyor, bu konuda çok endişeli” diyor. “İşte bu yüzden de Ankara’nın denkleme bir an önce girmesi gerekiyor.”

Zaman kısıtlamasının bir diğer sebebi ise, Rusya. Rusya krizi Ankara’yı enerji kaynaklarını çeşitlendirmeye itti. Liel, “Yarın sabah Putin uyanıp ‘hadi yine dost olalım’ derse, Ankara’nın İsrail’le yakınlaşmak için önemli bir sebebi ortadan kalkar” diyor.

“Ambargo Kalkıyor”

Peki ama 4 hafta içinde anlaşma sağlanabilir mi? Zira Türkiye’nin ve İsrail’in kırmızı çizgileri hala ortada duruyor.

Malum, İsrail’in en öncelikli meselesi Hamas. Kudüs’te 100 gündür hemen hemen her gün en az 2-3 saldırı oluyor. Hatta “3. İntifada”nın başladığı gitgide daha çok zikredilir oldu. Bu yüzden İsrail için anlaşmadaki en hassas nokta, Hamas’ın Türkiye’deki faaliyetlerine son verilmesi.

Türkiye’nin kırmızı çizgisi ise Gazze ambargosu. İşte bu iki hassasiyet de, şu anda karşılıklı olarak gideriliyor gibi görünüyor.

Liel, Netanyahu 2013’te Erdoğan’dan özür dilediğinden beri Türkiye’ye bu konuda kolaylık sağlandığını söylüyor. Ona göre Gazze’nin yeniden inşası için Türkiye’ye özel bir rol verilebilir. Hakeza Haaretz gazetesi de geçtiğimiz hafta, “Türkiye silah ve cephanelik taşımayacağına söz verirse, Gazze’ye ambargo kalkacak” diye yazdı.

Kaldı ki Hamas için ambargonun kalkması, Türkiye’de faaliyetlerini sürdürmekten çok daha hayati önemde. O nedenle Ankara normalleşmeyle, kaybettiğinden çok daha fazlasını kazanacak gibi görünüyor.

“Yetkililerin İşi Bitti”

Bununla birlikte Liel, ilişkilerin düzelmesine İsrail’de muhalefetten bazı isimler dışında kimsenin ses çıkarmadığını anlatıyor.

Yine telefonda görüştüğüm İsrail’deki Bölgesel Dış Politikalar Enstitüsü (MITVIM) Başkanı Nimrod Goren de, yeni yayınladıkları bir araştırmaya göre İsrail halkının yüzde 44’ünün “Türkiye ile güvenlik işbirliğinin arttırılmasını” istediğini söylüyor.

Liel çok önemli bir ekleme daha yapıyor. “İki tarafın yetkililerinin işi artık bitti. Sıra siyasetçilerde” diyor.

Netahyahu’nun anlaşmayı imzalaması için ise Parlamento ya da kabinenin onayına ihtiyacı yok. Türkiye’de ise durum farklı. Özellikle Mavi Marmara’yla ilgisi olan İsrail askerlerine karşı davaların düşürülmesi konusunda, Meclis’in de onayı gerekiyor.

İsrailli diplomat, karşılıklı büyükelçilerin atanmasıyla ilgili ilginç bir notla bitiriyor. Malum şu anda iki ülkenin diplomatik temsilcileri “İkinci Katip” seviyesinde. Liel yeni büyükelçiler atamak yerine, mevcut diplomatların “büyükelçi” olarak terfi edilebileceklerini söylüyor.