Muvazzaf ve emekli askerler ile üst düzey TÜBİTAK görevlilerinin yıllarca tutuklu yargılandığı Askeri Casusluk ve Şantaj davasında sanıkları suçlamalardan kurtaracak olan TÜBİTAK raporunun 2 yıl adli emanette sanıklardan saklandığı ortaya çıktı.


2010 yılında dönemin özel yetkili savcılarından Fikret Seçen’in başlattığı Askeri Casusluk ve Şantaj davası gündeme bomba gibi düşmüştü. Muvazzaf ve emekli subayların casusluk ve fuhuşla suçlandığı soruşturma kapsamında 56 kişiye dava açılmıştı. Geçtiğimiz günlerde Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından görevden alınan ve Hollanda’ya kaçtığı iddia edilen Savcı Fikret Seçen’in soruşturmaya ilişkin suçlamaları çürütecek bir raporu sakladığı iddia edildi.

Milliyet rapora ulaştı

Bu raporun detaylarına Milliyet ulaştı. Soruşturma kapsamında yapılan aramalarda suç unsuru barındıran dijital deliller ele geçirilince tutuklanan şüphelilerden TÜBİTAK görevlisi Yücel Çipli’nin avukatı Naim Karakaya, bu dijitallerle ilgili TÜBİTAK’a 25 soru sordu.

Bu sorulara, soruşturma devam ederken Kasım 2010 yılından TÜBİTAK’tan cevap geldi. Ancak TÜBİTAK bu cevaplardan bazılarının gizlilik içerdiğini belirterek, cevapları avukata değil soruşturma savcısı Fikret Seçen’e gönderdi. Seçen de, avukata TÜBİTAK’tan gelen cevap yazısını soruşturmada gizlilik olduğu gerekçesiyle vermedi. Avukat Naim Karakaya müvekkilini suçlamalardan kurtaracak bu yazıyı görmek için aylarca davanın açılmasını bekledi.  

Ancak dava açıldığından dosyayı inceleyen Karakaya söz konusu raporu bulamadı. Mahkeme heyetine raporu soran Karakaya, dava dosyasında böyle bir raporun bulunmadığı cevabını aldı. Bunun üzerine mahkeme, Savcı Seçen’e avukatın istediği raporu sordu.

Dava dosyasında konulmayıp adli emanete kaldırıldığı sonradan ortaya çıkan bu raporla ilgili savcılık ile mahkeme arasındaki yazışma sürecinin uzaması üzerine avukat Karakaya, TÜBİTAK’tan tekrar aynı raporu istedi. TÜBİTAK, dava açıldığı için raporu İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi.

TÜBİTAK’a sorulan 25 sorudan sanıkların lehine olan en kritik soru şu oldu: “Bir kişide ele geçirilen CD veya veri bellekleri içerisindeki elektronik dosyaların kimin tarafından, hangi bilgisayarda oluşturuldukları bilgisi, CD veya USB belleğe yazılamadan önce değiştirilebilir mi? Dosyanın son çıktığı bilgisayarın teknik bir kesinliği var mı?”  

TÜBİTAK’tan gelen cevap bugüne kadar görülen dijital delilli davaları çürütecek içerikteydi. Cevapta, bir dijitalin üstveri bilgilerinde geçen zaman ve kullanıcı adının gerçek zaman ve kişiler ile doğrudan ilişkilendirilemeyeceği söyleniyordu. Raporda, “Üstveri bilgilerinde geçen zaman ve kullanıcı adı bilgileri yanıltıcı olarak düzenlenebilecek niteliktedir. Sadece son değişikliği yapan kullanıcının bilgisine ulaşabilen elektronik belgelerde daha önce hangi kullanıcıların değişiklik yaptığı bilgisi kaybolmaktadır” denildi.

TÜBİTAK’a sorulan sorular arasında aramalarda ele geçirildiği iddia edilen Milli Telsiz Ses Emniyet Cihazı projesinde TÜBİTAK görevlileri Yücel Çipli ve Merdan Metin’in bilgisi olup olmadığına ilişkindi. TÜBİTAK’tan gelen cevap 2 sanığı da suçlamalardan kurtarıyordu. TÜBİTAK, Çipli ve Metin’in projeyle ilgisinin olmadığını, projenin geliştirildiği bilgisayar ağına erişimlerinin mümkün olmadığını belirtti.  

Kritik sorular ve cevapların yer aldığı bu rapor, soruşturma ve yargılama esnasında dikkate alınmadı. Şimdi HSYK, raporun neden saklandığını araştırıyor.

TÜBİTAK’TA ÇALIŞMAMIŞ

Savcılığın ve emniyetin suçlamalarından bir tanesi de, ilk yerli askeri helikopter olan ATAK projesine ait bilgileri casusluk amacıyla ele geçirdikleriydi. TÜBİTAK, ATAK projesinin kendileri ile bir ilgisinin olmadığını, kurumda çalışanların bu proje ile ilgili bilgi sahibi olamayacaklarını belirtti.  

Soruşturma dosyasındaki bir iddia da Türk yetkililerden aldığı bilgileri Yunanistan’a sızdırdığı iddia edilen, eşi Yunan olan Birdem Çetinkaya’nın TÜBİTAK’ta çalıştığıydı.

Eşi aracılığıyla TÜBİTAK’tan aldığı devlet sırlarını Yunanistan’a sattığı iddia edilen Çetinkaya’nın, TÜBİTAK’la ilgisi de sorulan sorular arasındaydı. TÜBİTAK, Çetinkaya’nın kurumda çalışmadığını, herhangi bir irtibatlarının da olmadığını söyledi.