KAN şekerinde yaşanan ani yükseliş ve düşüşlerin gözün sinir tabakasını etkileyerek diyabetik retinopati hastalığına, erken tedavi edilmeyen bu hastalığın da görme kayıplarına yol açtığı belirtilirken, şeker düzeyinin kontrol altına alınamamasının, kişinin görme yetisini tamamen kaybetmesine neden olduğu bildirildi.
Memorial Kayseri Hastanesi Göz Hastalıkları Bölümü’nden Op. Dr. Varol Şen, diyabetin göz sağlığını olumsuz etkilediğini söyledi. Şen, “Diyabetli hastalar özellikle Tip 2 diyabet hastası olanlar, genellikle hastalıklarının başlama zamanını tam olarak anlayamaz. Hastalar bazen yalnızca göz şikayetleri ile doktora başvurur. Ancak yapılan muayenelerinde, şeker hastalığı teşhisi konulabilir. Şeker hastalarında genelde sinsice ilerleyen bir şekilde görme yetisi azalabilir. Yani vücuttaki şeker düzeyi gözlerde hasar oluştursa da bazen hastaların görmeyle ilgili herhangi bir şikayeti oluşmayabilir. Ancak hiçbir belirti vermeden ve hastalarda herhangi bir belirti oluşturmayan göz hasarları, ani görme kayıplarını ortaya çıkarabilir. Bu nedenle şeker hastalarının muayene ve takipleri, diyabet ve göz hastalıkları uzmanı işbirliği ile yapılmalıdır. Bu sayede, sık kontroller, erken teşhis ve tedavi ile birçok diyabetli hastada ciddi görme kayıpları engellenebilir” diye konuştu.
DİYABET KATARAK GELİŞİMİNİ HIZLANDIRIR
Kontrol altına alınmayan şeker düzeylerinin, görme kayıplarının yanı sıra göz hastalıklarına da neden olacağını anlatan Op. Dr. Şen , “Diyabet, katarakt gelişimini hızlandırır. Göz kuruluğuna yol açar. Göz kaslarında felç oluşumunu tetikler. ‘Diyabetik Retinopati’ adı verilen gözdeki sinir tabakasının tutulumuna neden olur. Şeker gözün retina tabakasında hücrelerin bozulmasına, küçük damarlarda genişlemelere ve damar tıkanıklıklarına yol açar. Diyabete bağlı göz hasarları ve görme kayıplarında açık cerrahi ile alınan sonuçların başarısı sınırlı. Bu nedenle klasik cerrahi aşamasına gelmeden, girişimsel yöntemlerle sorunun kontrol altına alınması sağlanmalı. Göz sorunlarında da düzenli kontrol ve takipler sayesinde hastalığın klasik cerrahi evresine gitmeden, erken müdahale ile kontrol altına alınabilmesi sağlanabilir. “

DÖ(OE/AK)