GÜNLÜK yaşamı kolaylaştıran teknolojinin halledilmesi gereken işlerin sayısının arttırdığı bunun stresin yanı sıra, mesleki tükenmişlik sendromu olarak bilinen burnout, depresyonun önemli sorunları beraberinde getirdiği belirtildi. Uzmanlar, bu sorunlarla mücadele için 'Mükemmeliyetçi' anlayıştan vaz geçilerek işbölümüne önem verilmesini kişinin başarılarını kutlayıp kendisini ödüllendirmesini önerdi.
Amanya’da sonuçları geçen hafta açıklanan araştırmada, her 3 kişiden 1’inin stres sorunu ile karşı karşıya olduğunun belirlendi. Alman yayın kuruluşu Deutsche Welle, Almanya'nın önde gelen hastalık sigortası kuruluşlarından Techniker Krankenkasse'nin Forsa Sosyal Araştırmalar Enstitüsü'ne yaptırdığı araştırma stres ve stres kaynaklı hastalıklarda artış eğilimini doğruladığını aktardı. 1000 kadın ve erkek üzerinde yapılan araştırmada, kadınların yüzde 63'lük bölümünün stresten daha çok yakındığını ortaya koyduğu belirtildi. Erkeklerde bu oran yüzde 53 çıktı. Araştırmayla, stresin başlıca nedeninin iş yaşamı omlduğu belirlendi. Dortmund'da bir kliniğin başhekimi olan psikiyatrist Hans-Joachim Thimm şu uyarılarda bulundu:
"Stres, mesleki tükenmişlik sendromu olarak bilinen; burnout ve depresyon artık önemli konular haline geldi. Artık tüm şirketlerde de bunlar moda kavramlar. Psikolojik nedenlerle hastalanan çalışanların sayısı son derece artış gösterdi. Şirketler buna çözüm aramak zorunda kaldı. Hastalık sigortaları da çözüm arıyor. Çünkü masraflar yükseliyor ve buna bir yanıt aranması gerekiyor."
Alman uzman, stresin tek başına bir hastalık olmadığını ancak, sürekli stresin çeşitli hastalıklara yol açan bir faktör olduğuna dikkat çekerken şöyle dedi:
"Strese bağlı mide-bağırsak hastalıkları, tipik sırt ağrıları, ense-omuz ağrıları, isteksizlik, hiçbir şey yapmak istememe gibi depresif belirtilere sık rastlıyoruz. Burnout'u; psikolojik ve ruhsal bitmişlik durumu olarak tanımlayabiliriz. Genelde iş ya da işle ilgili konularda oluşan uzun süreli olumsuz duygular sonucu ortaya çıkıyor."
Psikiyatrist Thimm, son dönemde sık görülen burnout ile depresyonun birbiriyle karıştırılmaması gerektiğini, ikisinin genelde farklı tedavi gerektirdiğini vurguladı. Thimm, depresyon hastalığına yakalananların sayısında büyük artış kaydedildiğini, toplam hastalar arasındaki oranlarının yüzde 30 olduğunu belirtti. Alman psikiyatrist, kadınların erkeklere göre stresten daha fazla yakınmasının şaşırtıcı olmadığını ifade etti. Kadınların bir yanda aile, bir yanda meslek arasında, giderek daha fazla yükü omuzladığını, erkeklere göre daha az ücret aldıklarını ve mesleki ilerleme şanslarının daha düşük olduğunu belirten Thimm, "Kadınlar önlerine çıkan zorlukların nedenini genelde kendilerinde, erkekler ise, başkalarında arıyor" dedi.
STRESE KARŞI ÖNERİLER
Thimm, işlerin giderek yoğunlaşması, süreçlerin hızlanması, yeni teknolojiler ve sürekli erişilebilir olma beklentisi gibi nedenlerle fiziki ve psikolojik yükün giderek arttığını genelde bu aşırı yüklenmenin kişinin kendi suçu olduğunu ifade etti. Mükemmeliyetçiliğin sürekli stres durumu yarattığını belirten psikiyatrist, "Yüzde 80 yeterli. Herşeyi kendiniz yapmayın. İşi dağıtın, işbölümü yapın, erken uyarı işaretlerini dikkate alın, başarılarınızı kutlayıp kendinizi ödüllendirin” önerilerinde bulundu.
Alman Psikologlar Akademisi Yöneticisi Günter Koch da stresin en önemli nedenlerinden birini büyük beklentilerin oluşturduğunu söyledi. Koch, "Sonuçlandırmadığınız süreçler, sonuna kadar düşünmediğiniz, halletmediğiniz şeyler gerginlik yaratıyor ve gerginliği sürdürüyor. Ve gündelik hayatta kullandığımız iletişim araçları, e-postalar, kısa mesajlar, chat'ler yoluyla bu süreçler sürekli kesiliyor. Böylece asla hedefe ulaşamıyoruz ve rahat edemiyoruz" dedi. Psikolog Koch kendinden ve çevreden beklentileri çok yüksek tutmamayı ve cep telefonunun çalmadığı özgür alanlar oluşturmayı önerdi. (İD)