MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, 'Lale Devri'nden sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 'Sülale devri' yaşandığını ve 'Hubris sendromuna' yakalandığını iddia etti.
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, partisinin İzmir İl Başkanlığı’nda düzenlediği basın toplantısında, iktidarın yolsuzluk ve rüşvet çukurunun üstünü örtmeye çalışırken battığını öne sürdü. Vural, şu iddialarda bulundu:
"Erdoğan, yolsuzluk ve rüşvet çukurunun üzerini ne kadar örtmeye çalışsa da debelendikçe batıyor. Her gün ard arda çıkan tapelerden görülmektedir ki, ülkenin her yerinden adeta yolsuzluk fışkırıyor. AKP iktidarı milletin malını tepe tepe kullanmış, beytülmal, garip- guraba hakkı demeden ekolojik bölge yeşil alan gözetmeden bırakın insanlığı börtü böceğin bile canına kast ederek Hazine arazilerini yandaş, mahdumlara, kayınpeder, enişte, bacanaklara talan ettirmişler. Öyle ki, bunlar milletin malını, yetimin hakkını yandaşa talan ettirirken de bunun nasıl yapılacağının yolunu yöntemini öğretmiş, hırsıza yol göstermişler. Yolsuzluk ve rüşvet soruşturması sonrası Çevre ve Şehircilik Bakanı’nın istifa ederken 'Başbakan da istifa etmelidir' sözünün ne anlama geldiğini bu tapeler açıkça ortaya koymaktadır. Çünkü tapelerden anlaşılan o ki, yapılan her yolsuzluğun altında Başbakan’ın iradesinin olduğu ayan beyan ortadadır."
ERDOĞAN’IN SÜLALE DEVRİ
MHP Grup Başkanvekili Vural, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın zaman zaman ailesiyle tatil yaptığı ve belirli bir grubun kullanımına açık, halkın alınmadığı Urla’daki koyda 1'inci derece SİT olan yeri 3'üncü dereceye düşürerek kendisine villa yaptırıp gizli cennet oluşturma peşinde olduğunu iddia etti. Bu konudaki telefon konuşmalarının internete düştüğünü hatırlatan Vural, şöyle konuştu:
"Başbakan ve bu iktidar mensuplarının yatacak yeri yok. Bu tapelerden görülmektedir ki, Başbakan ve şürekâsı tüm Türkiye’de olduğu gibi Urla’nın Zeytinli köyünde de usulsüz imar ve yolsuzluk işine girmişler, millet ekmek parası bulamazken bunlar SİT alanlarına kendi villalarını dikme peşinde koşmuşlar. Bu tapelere göre, 1'inci Sit alanı olan bölgeyi 3'üncü sit alanı ilan etmek için Başbakan’ın, Çevre Bakanı, Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürü ve Kaymakam’ın adının geçtiği tapeler bu çeteyi gözler önüne seriyor. Tapelere göre Erdoğan ve ailesine ait özel bölge için yönetmelik değişikliğini deneyen ancak herkesin bu yönetmelikten yararlanacağı düşünüldüğünden bu yöntemden vazgeçen çete, üniversite hocalarına 130 bin lira rüşvet vererek özel bir rapor hazırlatıyor. Bu tapelerin iddiasına göre Erdoğan sit alanlarını dümdüz ederek, “özel yönetmelik', olmadı rüşvetle “üniversiteden bilirkişi' ayarlanmak suretiyle kendine gizli cennet oluşturmuş. Bu tapelerde yer alan konuşmalara bakılırsa, son 11 yılda Osmanlı’da yaşanan Lale Devri’nin bir benzeri olarak Erdoğan’ın sülale devri yaşanmış.”
YARGIYI EMİR ERİ YAPMAYI DÜŞÜNÜYOR
Vural eleştirilerini sürdürürken, vali, genel müdür, bakan, kaymakam, bütün devlet memurlarının Başbakan’ın villası için seferber edildiğini, kamu gücünün Erdoğan ailesinin villaları için meşruiyet dışına çıkılarak kullanıldığını savundu. MHP'li Vural, "Başbakan boşuna benim bakanım, benim, valim, benim müsteşarım demiyor. Erdoğan bugüne kadar bir tek yargı mensuplarına diyemiyordu HSYK yasasını değiştirerek benim hakimim benim savcım demeyi, yargıyı da emir eri yapmayı düşünüyor.”
HUBRES SENDROMU
Oktay Vural, Başbakan’ın 'hubris sendromuna' yakalandığını öne sürerek şöyle devam etti:
"Başbakan’ın sürekli kuvvetler ayrılığını hedef aldığı bu örneklerden net olarak anlaşılmıyor mu? Başbakan ve yolsuzluk çetesi rant soygununa izin vermeyen savcılara, hakimlere bu yüzden savaş açıyorlar. Erdoğan ve ekibi bütün bu savcı, hakim ve polislerden kurtulmak için de 'PDY’ Paralel Devlet Yapılanması adlı bir örgüt icad etmiş durumdalar. Hükümet adeta bir paranoyaklar topluluğu haline gelmiş vaziyette. Yakında kuraklığın sebebini de bu paralel devlete bağlarsa şaşırmayacağız. Görünen o ki, Erdoğan 10 yıl sendromu denilen ve 10 yılı aşan iktidarlarda görülen 'Hubris Sendromu'na tutulmuştur. Bu sendromun belirtilerinden bazılarını ortaya koyduğumda bu teşhisin 'cuk' oturduğunu göreceksiniz. 'Hubris Sendromu'nda kişi, giderek gerçekle teması kaybediyor ve yalnızlaşıyor, Kişinin kendi imajıyla narsistik bir meşguliyeti oluyor. Kendisinin ve ülkesinin öncelik ve ilgilerinin aynı olduğunu düşünmesi; kendinden üçüncü tekil şahıs olarak söz etmesi. Başkalarından gelen öneri ya da eleştiriye karşı saygısızlık, hor görme ve bunlara eşlik eden tümgüçlülük (kudret) duygusu. Çevresindeki fanilere ya da halka değil, tarih ve Tanrı'ya hesap verme. Kibre dayalı yetersizlik yani kişinin aşırı özgüveni ve özürlü muhakeme yeteneği yüzünden işlerin ters gitmesi. Son birkaç yılda giderek artan ve 17 Aralık sonrası zirveye ulaşan Erdoğan söz ve eylemlerini bir düşünün ve bu teşhisimizin doğru olup olmadığına siz karar verin. Ayakkabı kutularındaki milyon dolarlık rüşvet ve yolsuzluğu görmeyip, kendisine karşı iç ve dış düşmanların komplo kurduğunu söyleyen Erdoğan sizce hangi psikolojiyi yaşıyor. Bu “hubris sendromu' değildir de nedir? Bu nasıl bir ruh halidir? Siyasetini komplo teorilerinin üzerine oturtan bir siyasetçinin makul bir politika üretebileceğini kim söyleyebilir?”
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, Hükümet’in 11 yıldan bu yana beraber yürüdüğü, 'beraber ıslandığı' insanlara bugün 'Çete', 'İnlerine gireceğiz', 'Darmadağın edeceğiz', 'Haşhaşiler' dediğini, 3 bin polisin değiştirdirildiğini bunların 'Allah', 'Kuran' diyen insanlar olduğunu anlatırken, "Sen biat kültürüyle biat edebilirsin ama Allah diyenlere haksızlık yaparsan yerle bir olursun! Yerle bir olursun! Bunu göreceksin, bunu göreceksin" dedi. Vural, iktidarın yolsuzluk ve rüşvetten çıkan kötü kokuyu kapatmak için İzmir’de parfüm dağıttığı halde kokuyu bastıramadığını ifade ederken halka burunlarına takmalarını önererek partililere mandal dağıttı.