ANKARA, () - MİLLİYETÇİ Hareket Partisi Teşkilat İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Şefkat Çetin'in, Niğde'deki terörist saldırı ve Twitter'ın kapatılması ile ilgili olarak yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamada, "Bu haliyle Tayyip Erdoğan'ın Kuzey Kore ve Suriye'deki diktatörlerden farkı kalmamıştır. Oysaki gerçeklerin üzerini hiçbir yasağın ve baskının örtmesi mümkün değildir" ifadelerine yer verildi.

Şefkat Çetin, "Türkiye 30 Mart seçimlerine Niğde'deki alçakça terör saldırısı ve sansür uygulamalarına son olarak twitterın eklenmesiyle ağırlaşan bir atmosferde girmeye hazırlanıyor. Anadolu'nun ortasında Suriye kaynaklı olduğu iddia edilen terörist bir saldırıya 3 şehidin kurban verilmesi, en başından beri Suriye konusunda mezhebe dayalı yanlış bir dış politika izleyen AKP hükümetinin milletimize ödettiği acı faturalardan birisidir. Daha önceleri de ülkemize sığınmacılar gelmekle birlikte, Türkiye bu defa tam anlamıyla bir yolgeçen hanına dönmüştür. Suriye'den giriş yapan ve kontrolsüz bir şekilde Türkiye'ye dağılan sığınmacıların kaydı tutulmamış, aralarına katılan istihbarat ajanları, PKK'lılar gibi unsurlara büyük fırsatlar verilmiştir. Keza PKK ile yürütülen açılım ile Türk ordusunun eli kolu bağlanırken, teröristlerin yurt çapında yaptığı hazırlıkların ürkütücü boyutları bir başka hakikattir" dedi.

"MÜSLÜMANLARIN KELLESİNİ KESEN BU TERÖRİSTLER ARTIK İÇİMİZDEDİR"

Şefkat Çetin, "Sadece bir bölgede ve üstelik asgariye indirilmiş bir rahatsızlığın ülkenin tamamına sirayet etmesini başaran AKP, bölücü terör yetmezmiş gibi bir de radikal İslamcı terörü Türkiye'nin başına musallat etmiştir. Esad'ı göndermek için destekledikleri El Kaide unsurlarının faaliyet sahası artık Türkiye'nin ta kendisidir. Tırlarla Suriye'ye kadar yardım taşımaya gerek kalmamıştır, İslam adına Müslümanların kellesini kesen bu teröristler artık içimizdedir. Ancak seçimlere çok az bir süre kala Niğde'de yaşanan bu alçakça olayın, sandıktan çıkacak sonuçtan korkan AKP'nin seçimlerin yapılmaması için bahane üreteceği dedikodularıyla eşzamanlılığı ise manidardır. Keza Suriye'deki Türk toprağı Süleyman Şah türbesine yönelik muhtemel saldırılara elbette ki milli çıkarlarımız doğrultusunda gerekli cevap verilmeli, fakat bu durum seçimlerin ertelenmesi için bir bahaneye dönüştürülmemelidir. Türkiye gibi büyük bir devletin manipülasyonlarla yolundan çevrilmesi ve terörün oyuncağı haline getirilmesine, bu vesileyle iktidarın korkuya dayanarak gücünü artırmasına müsaade edilmemelidir" dedi.

"BÜYÜK SUÇLARININ DUYULMASINDAN KORKTUĞUNU GÖSTERMEKTEDİR"

Şefkat Çetin, "Öte yandan AKP hükümeti, dört eski bakanıyla ilgili başlayan ve Tayyip Erdoğan'a kadar uzanan yolsuzluk ve rüşvet iddialarından kurtulmak için sansürden başka bir yol bulamamıştır. Tayyip Erdoğan'ın kökünü kazıma talimatıyla twitterın kapatılması, hukuk dışı ve ahlak dışı fiilleri işleyenlerin daha büyük suçlarının duyulmasından korktuğunu göstermektedir. Bu haliyle Tayyip Erdoğan'ın Kuzey Kore ve Suriye'deki diktatörlerden farkı kalmamıştır. Oysaki gerçeklerin üzerini hiçbir yasağın ve baskının örtmesi mümkün değildir. Hakikatleri milletten gizleyebilmek için internete ve sosyal medyaya uygulanan yasağın bir benzeri, bakan fezlekelerinin okutulmadığı Meclis'e de uygulanmıştır. Üç aydır gündemi meşgul eden yolsuzluk ve rüşvet dosyalarına Meclis'te sansür uygulayan AKP, hukuktan ve mahkemelerden kaçırdığı suçların konuşulmasını önleyerek gizleyebileceğini düşünecek kadar acziyet içerisindedir. İktidar partisinin engellemeleriyle içeriği gizlenen fezleke görüşmeleri, milletvekillerinin el kaldırıp indirdiği bir hukuk garabetine dönüşmüştür. Başta tarafsız olması gereken Meclis Başkanı olmak üzere AKP meclis grubunun kamuoyunun gündemini işgal eden yolsuzluk gibi çok önemli bir konuyla ilgili parti taassubuyla hareket etmeleri ne yazık ki yüce Meclis'in saygınlığına gölge düşürmüştür. Yürütmenin başı Tayyip Erdoğan'ın yasama organı TBMM üzerindeki tahakkümü çarpıcı bir şekilde gözler önüne serilmiştir" dedi.

"ÜÇ AYDIR TÜRKİYE'DE POLİSİN HIRSIZI YAKALAMASI YASAKTIR"

Şefkat Çetin, "Tayyip Erdoğan ve hükümeti, 17 Aralık'taki yolsuzluk ve rüşvet iddialarıyla çok ağır bir yara almış ve can çekişmektedir. Güvenilirliğini yitiren AKP hükümeti son üç ayda bütün enerjisini ve mesaisini ortaya çıkan pisliklerini örtmek için harcamaktadır. Anayasal düzenin işleyişi bozularak, yani suçları örtmek için yeni bir suç daha işlenerek zaman kazanmaya çalışılmaktadır. Tayyip Erdoğan 'devletin gücünü görecekler' tehditlerini hırsızlara ya da bölücülere değil, partisinin yolsuzluklarını ortaya çıkaran bütün kesimlere karşı kullanmaktadır. Üç aydır Türkiye'de polisin hırsızı yakalaması yasaktır, yakalananlar ise salıverilmiştir. Savcıya soruşturma yapma şansı bırakılmamıştır. Valiler, üst düzey bürokratlar ve hatta öğretmenlere kadar herkesin devlete değil, yeni milli şefe sadakatinin sorgulandığı bir dönem yaşanmaktadır. Tek partinin otoritesine biat etmeyenlere ise bedel ödetilmekte, görevden almalar ve sürgünler onbinleri bulmaktadır" dedi.

"KENDİ İÇERİSİNDEKİ PİSLİKLERDEN ARINMASI İÇİN UYARI YAPILMALIDIR"

Şefkat Çetin, "Son haftasına girmek üzere olduğumuz 30 Mart seçimleri, Türkiye'nin kaynaklarını havuzlarda toplayarak yandaşlarıyla paylaşan bu iktidarın milletten gerçekleri ne ölçüde gizleyip gizleyemediğini ortaya çıkaracaktır. Türkiye'nin geçireceği üç hayati seçimden ilki olan 30 Mart yerel seçimleri, güç zehirlenmesi yaşayan ve bu yüzden yoldan çıkan AKP iktidarını uyarmak için çok önemlidir. Daha evvel AKP'ye oy vermiş seçmenlerin dahi Tayyip Erdoğan'a 'Senden büyük Allah var' demekle kaybedecekleri bir şey yoktur. Çünkü bu bir yerel seçimdir ve onca yolsuzluk iddiasıyla sarsılmayan hükümetin seçim sonucuna bakarak çekip gideceği yoktur. Ancak en azından kendisine çeki düzen vermesi, yasaların uygulanmasının önünü tıkamaktan vazgeçmesi, kendi içerisindeki pisliklerden arınması için uyarı yapılmalıdır" dedi.

"BİLAL'E DÜNYALIK BİRİKTİRMEYİ ASLİ DAVASI YAPAN TAYYİP ERDOĞAN BİTMİŞTİR"

Şefkat Çetin, "30 Mart seçimlerinin bu manada milli iradenin yeniden keşfedileceği, milletin desteğinin her zamankinden daha çok önemseneceği bir seçim olacağı açıktır. Bu seçimde iki farklı zihniyetin yarışacağı çok iyi bilinmelidir. Bir tarafta her şeyin merkezine kendisini koyan bir milli şef ve onun yolsuzluk batağına saplanmış itibarını kurtarma telaşı olacaktır. Diğer tarafta ise yıllardır önce ülkem ve milletim sonra partim diyebilen Devlet Bahçeli liderliğindeki Milliyetçi Hareket Partisi'nin Türkiye'yi rahatlatacak sağduyulu duruşu yer almaktadır. Önce ben diyen Tayyip Erdoğan'ın kendisi, ailesi ve yol arkadaşları için Türkiye'ye yaşattığı sıkıntılar bitip tükenecek gibi değildir. Tayyip Erdoğan millete hizmetle yükümlü bir başbakan gibi değil, herkesin kendisine mecbur olduğu yedi köyün Recep ağası gibi hareket etmektedir. Milletin hiç derdi kalmamış gibi, son üç aydır AKP'lilerin yolsuzluk ve rüşvet haberleri devletin bütün kurumlarını meşgul etmektedir.Ayakkabı kutularına varıncaya kadar istifledikleri paralarla yakalanan hükümetin ağalık düzeni bitmek zorundadır. Bugüne kadar iktidarda kalabilmek için her şekle giren, hayır ve şer demeden ittifak kuran AKP, kendi inşa ettiği havuzlarda boğulmak üzeredir. Milletin çocuklarına, işsizine, garibanına devletin babalık yapmasını sağlamak yerine sadece Bilal'e dünyalık biriktirmeyi asli davası yapan Tayyip Erdoğan bitmiştir. Hizmet makamına getirerek mükâfatların en büyüğünü veren bu yüce millete, dünya malına tamah ederek ihanetin en büyüğüyle karşılık vermenin affı olamaz" dedi.

"TÜRKİYE'NİN MESELELERİNİ ÇÖZECEK İRADE BİZDEDİR"

Şefkat Çetin, "Benlik duygusunun devleti yönetenler için en büyük tehdit olduğunun en yakın örneği AKP iktidarıdır. Dün beraber yürüdük şarkılarıyla göz boyayanların, bugün bulundukları yer itibariyle Recep Tayyip Erdoğan marşlarından başka söyleyecekleri kalmamıştır. Buna karşılık benliğini Türk milletinin hükmü şahsiyetinde eriten Milliyetçi Ülkücü Hareket, benmerkezci AKP'ye karşı yegâne iktidar alternatifidir. Hareketimizin her mensubu ve kurumsal olarak Milliyetçi Hareket Partisi Türk milletine hizmeti en büyük düstur kabul etmiştir. Geçmişte olduğu gibi bundan sonra da önce ülkem ve milletim anlayışıyla Türkiye'nin meselelerini çözecek irade bizdedir. Milliyetçi Hareket Partisi Bakara'yı makaraya alanlar ve buna tepki göstermeyenlerden, Müslüman görünüp ayet uyduranlar ve buna sessiz kalanlardan, milletten görünüp milleti soyanlar ve buna göz yumanlardan Türk milleti adına hesap soracak kararlılığın adıdır. İktidarı bir zenginleşme aracı olmaktan çıkaracak, Türk milletinin varlığını, esenliğini ve refahını sağlayacak anlayış MHP ile hayat bulacaktır. Bu yüzdendir ki Milliyetçi Hareket Partisi 30 Mart seçimlerinde öteki iki siyasi partinin uykularını kaçırmakta, hesaplarını bozmaktadır. Milliyetçiliği ayaklar altına aldığını meydanlarda haykırmış Tayyip Erdoğan, şimdi yolsuzluk ve rüşvet batağından kurtulabilmek için milliyetçiliği ve Türk bayrağını reklamlarında kamuflaj olarak kullanacak kadar iki yüzlüdür. Bozkurt işaretimize kadar taklide kalkışan Kemal Kılıçdaroğlu ise CHP'den AKP yaratmak gibi yine bir yanlışın içinde sürüklenmektedir. Tıpkı Tayyip Erdoğan gibi Kılıçdaroğlu da Hakkari'de ve Tunceli'de açılımcı, Ankara'da MHP'den hızlı milliyetçi olarak ikiyüzlü siyasetleriyle benzeşmektedirler. Oysa ortada bir tane gerçek Türkiye sevdalısı parti vardır, o da MHP'dir. Milliyetçi Hareket Partisi yüce dinimizi kirli siyasetlerine alet edenlere karşı Allah'ın sopası, al bayrağımızı gayrı milliliklerine örtü olarak kullananlara karşı o bayrağın ipi olup boyunlarına dolanacaktır" dedi.

() (MV)