MHP Genel Başkan Yardımcısı Şevkat Çetin, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen 'Rüşvet ve Yolsuzluk Soruşturması' sonucu yaşanan gelişmeler kamuoyunda endişeyle izlendiğini, cevaplanması gereken pek çok soruyu akıllara getirdiğini söyledi. Çetin, "AKP hükümetinin Bakan çocuklarına uzanan operasyonu yapanları cezalandırması, yavuz hırsızın ev sahibini bastırmasından başka bir şey değildir. Ortaya dökülen kirli ilişkilerin aydınlatılması için yüce Türk yargısına inanmak yerine, hukuki süreci engellemek üzere telaşla atılan adımlar iddiaların doğru olduğu izlenimini vermektedir. AKP suçüstü yakalanmanın ve suçluluk psikolojisinin tesiri altında düşünmeden ardı ardına hatalar yaparak her geçen gün milletimiz nazarında gözden düşmektedir" dedi. Emniyet'teki görevden almaların devletin bu güzide kuruluşunu ciddi manada töhmet altında bıraktığını belirten Çetin yaptığı yazılı açıklamada, "Görevden alınan kamu görevlileri sanki bir başka güç odağının adamı, yerlerine atananlar ise hükümetin siyasi kadroları imajı alenen dillendirilmektedir. Öncekiler yolsuzluk iddialarını ortaya çıkaranlar, yerine gelenler ise sanki bu dosyaları temizleyecek olanlar gibi bir algının oluşması ülkemiz açısından son derece tehlikelidir. Oysa ki her şerefli Türk polisinin yasadışı faaliyetler karşısında tavrı aynı olmalı, yasaların yanında yer almalıdır. Polisin, savcının ve hâkimin, bütün diğer kamu görevlileri gibi herhangi bir parti veya örgüte değil, devlete karşı yükümlülüğü vardır. O devlet Türk devleti, bu devletin kurucusu ve sahibi ise büyük Türk milletidir. AKP bugün vardır, yarın olmayacaktır. Siyasilerin, hele de yasalara sırtını dönerek gayrımeşruya bulaşmış siyasilerin emriyle iş tutanlar, işlenen suçun ortağından başka bir şey değillerdir" dedi. AKP hükümetinin işbaşına geldiği günden itibaren izlediği yanlış politikalar sonucu, devlet kurumlarının birbirlerine karşı güvenini yitirdiğinin anlaşıldığını kaydeden Çetin, "Başbakan Tayyip Erdoğan kendinden emin olsa, böylesine büyük bir öfkeyle saldırmaz, 11 yıldır birlikte çalıştığı kadroları darmadağın etmezdi. Anlaşılan odur ki, Tayyip Erdoğan hükümetinin gelişini hazırlayan güçler gidişini de hazırlamaktadırlar. Türkiye'de Bakanlar Kuruluna kadar uzanan yolsuzluk skandalının, İran ve ABD'nin anlaşarak eski döneme ilişkin bağırsakların temizlenmesi operasyonunun bir parçası olduğu anlaşılmaktadır. Bu iki ülke arasındaki gerginliği fırsata çevirerek şahsi kazanç elde edenler arasında koskoca Türkiye Cumhuriyeti'ni yöneten isimlerin geçiyor olması, devletimiz adına utanç vericidir. Devletimizin ve milletimizin çıkarlarını koruması gerekirken, makamlarını şahsi çıkarları için kullanan, rüşvet alan, adam kayıran bu zihniyetin başka hangi menfaat ilişkileri içerisine girdiğini düşünmek dahi istemiyoruz. Henüz yolsuzluk iddialarının odağındaki Bakanların dahi görevlerinden el çektirilmediğini, aksine İçişleri Bakanının kendisini soruşturan devlet görevlilerini görevden aldığı bu çarpık işleyiş, Türkiye'yi diktatörlerin yönettiği otoriter rejimlerle aynı sınıfa sokmaktadır. Millet egemenliğine dayanan gerçek demokrasilerde ise bunca şaibenin altında hiçbir hükümetin ayakta kalma şansı yoktur" dedi.