Fırat KESKİNKILIÇ / ANKARA, () - CHP Manisa Milletvekili Hasan Ören, TBMM Genel Kurulu'nda konuştu. Ören, "Siz Soma'da belediye başkanlığını kazanmak için, Soma'daki o emeğiyle geçinen, alın teriyle geçinen, hayatını hiçe sayıp yüzlerce metre aşağıya inen o insanları maden sahibinin baskısı altında tutar iseniz, hangi siyasi partiye oy vereceğini anlatmaya çalışır iseniz, belediye başkanlığı seçimlerinde Ak Parti'ye oy verilmediğinde madenlerin kapanacağını, yeni ruhsatların, yeni ruhsat yerlerinin açılmayacağını anlatır iseniz, o insanları siyasi baskı sonucunda o maden sahiplerini sıkıştırır iseniz, maden sahiplerine de 'Üretimi artır, artır' baskısını yapar iseniz 301 evladımızın cansız bedeniyle karşı karşıya kalırız" dedi.

Hasan Ören, "Hepimizin üzüntüsünün en üst düzeyde olduğu günleri yaşıyoruz. İlk önce, Türkiye'de bütün insanların, bütün yurttaşımızın temsil edildiği bu yüce Parlamentoyu, yüce Meclisi -yüce Meclisin çalışmalarının takibi için bu kürsüye her geldiğimde söylüyorum, bir daha tekrarlamakta da yarar görüyorum- Cumhuriyet Halk Partisinin TRT 3'ün, Meclis TV'nin Meclis çalıştığı süreler içerisinde Türkiye'de yaşayan yurttaşlarımıza seçtikleri insanları, seçtikleri milletvekillerini denetlemeleri ve onları izlemeleriyle ilgili fırsatın verilmesi gerektiğini söylüyorum. Eğer sizler de uygun görürseniz, aylardır, yıllardır tekrarlamamıza rağmen, ne yazık ki saat 19.00 sonrası TRT 3'ü, Meclis TV'yi kapatıyorsunuz, bu uygulamadan vazgeçip, Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği kanun teklifini aşağıya indirerek bu sorunu çözmenin önemli olduğunu düşünüyorum. Değerli Arkadaşım, Dostum Ferit Mevlüt Aslanoğlu, gerçekten Parlamentoda siyasi parti gözetmeksizin onu sevmeyen, onunla diyalog kurmayan, onunla birlikte bir masada suyunu paylaşmayan hiçbir arkadaşımız yoktur. Babacan tavrıyla, her ne kadar kime bağırırsa bağırsın, herkes birbirine bağırma hakkına sahiptir ama Ferit Mevlüt Aslanoğlu bağırdığında karşıdaki bütün siyasi partilerin milletvekilleri hoşgörüyle bakar, Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun bildiği bir şey olduğunu düşünür ve onun babacan tavrına karşılık tepki gösterilmezdi. Aramızdan ayrıldı ama ben biliyorum ki hepimizin kalbinde, mekânı cennet olsun. Yakınlarına başsağlığı diliyorum" dedi.

Hasan Ören, "13 Mayıs Salı, saat 15.15; Türkiye'nin kalbine, Türkiye'nin yüreğine acı haberler düştü. Soma'da madende yaşanan kaza sonucunda hepimizin kabul edemeyeceği oranda emeğiyle geçinen, alın teriyle geçinen gençlerimiz, fidanlarımız ihmal sonucu hayatlarını kaybettiler. Enerji Bakanıyla birlikte kazanın olduğu saatten itibaren -her ikimiz de, Cumhuriyet Halk Partisinin kurduğu 10 kişilik komisyon, milletvekili arkadaşlarımız- Soma'ya ulaştık. Giderken de kendi kendimize "İnşallah 4'te kalır, neden bir arkadaşımız 20 diye açıkladı vefat edenleri, keşke açıklamasıydı…" dedik. 20 rakamının yüksek olduğunu düşünüyor idik ama olay yerine geldiğimizde, madene girdiğimizde -hiçbirimizin kabul edemeyeceği feryatlar- felaketin hiçbirimizin kabul edemeyeceği kadar büyük olduğunu gördük. Bu süreci birlikte yürütmeyi, bunun Türkiye'nin bir acısı olduğunu, Türkiye'nin acısının paylaşılması için el birliğiyle, iktidarıyla, muhalefetiyle ilk önce bu madende kalan işçilerimizin çıkarılması, yaralı ve sağlıklı bir şekilde yeryüzüne çıkması için elimizden gelen gayreti gösterdik. Ama hatalar o kadar büyüktü ki, kurtulabilen arkadaşlarımız kendi gayretleriyle ve dışarıdan ilk anda aldığı yardımlarla kurtuldular. İçeride kalan arkadaşlarımız ise çok kısa bir sürede karbonmonoksit gazına maruz kaldıklarından canlarını yitirdiler" diye konuştu.

Hasan Ören, "Çalışma Bakanı biraz önce buradan bir açıklama yaptı, madenlerde denetimlerin olduğunu, denetime giden müfettişlerin konularla ilgili çalıştığını ve Çalışma Bakanlığının bu konuda çok fazla bir kusurunun olmadığını açıkladı. Enerji Bakanı da bununla ilgili "Eğer burada bir kaza var ise, burada 301 arkadaşımız hayatını kaybetmiş ise mazeret üretmeye gerek yoktur, burada bir hata söz konusudur." dedi. Madenin sahibi ise belki de psikolojik olarak hazır olmadığından dolayı dördüncü gün yaptıkları açıklamada, Alp Gürkan "Eğer üç ay daha vaktimiz olsa idi sağlıkla ilgili bölümleri, yaşam odaların yerleştirecektik ve 300 arkadaşımız ölmeyecekti." dedi. Bu kürsüden defalarca dile getirdik, bu kürsüden defalarca yalvardık; bunun partiler üstü bir iş olduğunu, bu gibi yerlerin çok önemli işletmeler olduğunu, az tehlikeli, tehlikeli olanın dışında, çok tehlikeli iş yerlerinde denetimlerin daha yüksek oranda olmasını talep ettik, örneklerini gösterdik. Burada çıktık, yalvardık yakardık "Ne olursunuz, Soma'da bir tehlike var, bu tehlikenin önlemini alalım. Bu tehlikeyle ilgili, bu kürsüye geldiğimizde başsağlığı dilemek zorunda kalmayalım." dedik. Manisa milletvekillerine de ricada bulunduk. Hatta, hiç yapmadığım bir şeyi yaptım, isim zikrettim. Belki alınırlar, belki isimle ilgili belirli bir şekilde kendilerini tahrik ederim, Soma'daki bu yanlış giden, iş güvenliğiyle ilgili alınmayan tedbirlerin alınmasına katkı koyarım diye düşündüm. Manisalı bütün milletvekilleri bu kürsüden bunu yaptı ama ne yazık ki size ulaşamadık, beyninize ulaşamadık, ilginizi çekemedik. Belki de düşünmeyi çok istemediğinizden kaynaklandı, sizde sadece bir kişinin düşünmesi yeterli ama o, her an TRT 3'ü izleyip de bizleri dinlemiyor ki" dedi.

Hasan Ören, "Şimdi, Sayın Bakana soruyorum: Biriniz denetimlerin yapıldığını ve çok kusurlu olmadığınızı söylüyorsunuz, biriniz ise "Evet, 301 kişi vefat ettiyse kusursuzluk diye bir şey yoktur, kusurluyuz." diyorsunuz. Peki, bir geleneği başlatmaya var mısınız? Yani birçok ülkede… Ben buradan hemen okuyayım, bizden çok geri ülkeleri okuyorum: Güney Kore Başbakanı, Hırvatistan Ulaştırma Bakanı, Japonya Ekonomi Bakanı, Kosta Rika Ulaştırma Bakanı, Letonya Başbakanı, Macaristan Ulaştırma Bakanı, Makedonya Ulaştırma Bakanı. Mısır Ulaştırma Bakanı Muhammed Mansur, 2009'da Kahire'nin güneyinde meydana gelen ve 18 kişinin yaşamını yitirdiği tren kazasından sonra istifa etti. Değerli arkadaşlar, hiçbir katkınız olmaz ise Türkiye'ye bir geleneği sokmuş olursunuz. Bir yıl var önümüzde, bir yıl eksik bakanlık yapmış olursunuz. Bir yıl eksik bakanlık yapmak çok şey kaybettirmez, ama bundan sonra kim gelirse gelsin, ister CHP ister AKP ister MHP ister HDP, bu bakanlıkta kim olursa olsun bilmeli ki eğer denetimde küçük bir eksiklik gösterdiğinde, denetleyen arkadaşları denetlemekte ve onların yaptıklarını soruşturmakta eksik kaldığında koltuğunun gideceğini bilsinler. Bu yolu açmak durumundasınız. Eğer açmaz iseniz sizi bürokratlarınız kullanacaklar, açar iseniz siz bürokratlarınızı kullanacaksınız" diye konuştu.

Hasan Ören, "Soma'daki olayın gerçek nedeni nedir? Soma'daki olayın bir tek gerçek nedeni vardır, siyasetin sermayeye, maden sahiplerine tahakkümüdür, maden sahipleri de siyasetin istediğinin karşılığını verdiğinde siyasetten istedikleridir. Siz Soma'da belediye başkanlığını kazanmak için, Soma'daki o emeğiyle geçinen, alın teriyle geçinen, hayatını hiçe sayıp yüzlerce metre aşağıya inen o insanları maden sahibinin baskısı altında tutar iseniz, hangi siyasi partiye oy vereceğini anlatmaya çalışır iseniz, belediye başkanlığı seçimlerinde Ak Parti'ye oy verilmediğinde madenlerin kapanacağını, yeni ruhsatların, yeni ruhsat yerlerinin açılmayacağını anlatır iseniz, o insanları siyasi baskı sonucunda o maden sahiplerini sıkıştırır iseniz, maden sahiplerine de "Üretimi artır, artır." baskısını yapar iseniz 301 evladımızın cansız bedeniyle karşı karşıya kalırız" dedi.

Hasan Ören, "Peki, bunları siz talep ettiğinizde siyasetin böyle talebini maden sahibi karşılamayacak mı? Yani, binlerce insanı, Başbakan Manisa'ya geldiğinde, baretlerini kafasına geçirerek, yüzlerce otobüs tutup yevmiyeleri vererek Başbakanın miting alanına sokmayacak mı? Sokacak. Ama, onun karşılığında bir şey istemeyeceğini mi zannediyorsunuz? İşte, sermaye de karşılığını istiyor. Diyor ki: "Evet, ben senin dediklerini yaptım. Şimdi, Soma'nın yaşamını da bana teslim edeceksin. Sendikayı ben belirleyeceğim. Kimin delege olacağına ben karar vereceğim. Kimin yönetim kuruluna gireceğine ben karar vereceğim. Sanatına ben karar vereceğim. Spor yaşamında ben olacağım. Daha da önemlisi, sana siyasette taşıdıklarımın karşılığını istiyorum. Sayın Çalışma Bakanı, bana da gönderdiğin müfettişlerin ne zaman geleceğiyle ilgili, neye bakacağıyla ilgiyi bilgiyi de bir hafta önceden isterim." Karşılıklı alışveriş sonucunda, hiçbir suçu günahı olmayan, Kütahya'dan, Zonguldak'tan, Manisa'dan, İzmir'den sadece evini geçindirmek için gelmiş insanların talepleri, taleplerin karşılığında cansız bedenleri. Hepiniz biliyorsunuz, Manisa milletvekilleri bilmiyor mu çalışma koşullarını? "Taşeronluk" diyorsunuz, Sayın Bakanım, taşeronluğa kurban olalım, orada çalıştırılan… Amele pazarı gibi, taşeronluğu geçmişiz" dedi.

Hasan Ören, "Şimdi, bizim memlekette "dayıbaşı" derler. Yani, birine bir görev verirsiniz "Topla 100 kişi, topla 200 kişi, adam başına sana 10'ar lira veriyorum, onları sok madenin içerisine, orada en yüksek üretimin yapılması için, 1700'lerde, 1800'lerde elinde kırbacı olan patronlar gibi bin tepesine, orada üretim yapalım." anlayışı var Soma'da. Oradan çıkan insanlar anlatıyorlar, biz bu kürsüden günlerce anlattık, aylarca anlattık birinizin duygularına hitap edebilir miyiz, birinizi acaba sarsabilir miyiz diye. Daha öteye gittik. Recai Berber burada, kendisiyle görüşmelerimiz var "Alalım bu tedbirleri." dedik. Şimdi, orada ne yaptınız? O işverenin talebi olan "Beni denetleme, bana gelene telefon açılsın, telefonla müfettişe söylensin, üç beş eksiği görüvermesinler." Bunun sonucunda, üzerine basa basa söylüyorum: 301 arkadaşımızın cansız bedeni. Anneler ağlıyor. Orada beraber yaşadık, beraber gözyaşı döktük. Çocuğu bağırıyor "Benim babamı getirin." diye. Eşi bağırıyor, içeride canlı olmadığını bildiği hâlde umudunu taşıyor. Ara sıra canlı çıkan, oradan canlı çıkan, çıkarmaya çalıştığımız arkadaş diyor ki, bağırıyor, o kadar masum, o kadar temiz: "Beni bırakın, Mahmut'u çıkarın, Mahmut'un eşi hamile." Bu kadar bildiğimiz hâlde, sayın Manisa milletvekilleri, bunların hepsini bildiğiniz hâlde grubunuza niye taşımadınız? Başbakan da biliyor, Çalışma Bakanı da biliyor, Enerji Bakanı da biliyor" diye konuştu.

Hasan Ören, "Sayın Enerji Bakanı, siz 2013'te 10 Temmuzda buraya gittiğinizde, gittiğiniz gün ramazanın başlangıç günü yani hepimizin oruç tutmaya başladığı gün. Oradaki insanlar altı saat sizi beklediler. Bu Soma AŞ'ye ait Işıklar madeninde ki Soma AŞ, Eynez'deki maden, bu firmaya ait dört madenin amiral gemisidir yani en güvenlisi diye sayılır, diğerleri ise bunun altındadır. Siz oraya gittiniz, ne dediniz Sayın Yıldız? Ben şuradan hemen okuyayım sizlere: Yıldız, ocakta yaptığı açıklamada örnek alınacak niteliklere sahip ocağın işçi güvenliğini ön planda tuttuğunu, güvenlikle ilgili sistemlere para harcandıkça, işçilerin kaygıları giderildikçe verimin arttığını gördüklerini ifade ederek madencilikte artık ithal sistemlerin yanında yerli üretimin de payının arttığını, bunun madenciliğin diğer alanlarında da yaygınlaşmasını planladıklarını söylemişti. Taner Yıldız, madencilikte en önemsedikleri konunun işçi sağlığı olduğuna, bir işçinin can güvenliğinin ülkenin tüm madenlerinden daha önemli olduğuna işaret etmişti. Ocakta çalışanlarla birlikte ramazanın ilk günü iftarını açan Taner Yıldız, "Soma Holding gibi köklü bir, madencilikte uzman yatırımcı şirketlerin yeni yatırımlarını çok önemsiyoruz. Ülkemize ve Soma halkına hayırlı olsun." demişsiniz. Hayırlı mı oldu? Yani bu kadar methettiğiniz, bu kadar önemsediğinizi söylediğiniz bu maden 301 kişinin canını aldı. Değerli arkadaşlarım, söylenecek söz çok. Uyarılarımızı yaptık, olmadı. Geriye dönerek yarayı kaşımak da istemiyorum ama ne olursunuz, Recep Tayyip Erdoğan'ın söylediği bir ayet değildir, Recep Tayyip Erdoğan söyledi diye bu Meclisin hepsi aynı düşünmek zorunda değildir. Recep Tayyip Erdoğan gibi düşünmeye kendinizi zorlar iseniz, kendi aklınızı devreye sokmaz iseniz, bu Parlamentoda ortak çalışmayı, ortak aklı hâkim kılacak duruma gelmez isek Soma ve Soma benzeri birçok madende veya başka iş kollarında bu acıları yaşamaya devam edeceğiz" dedi.

Hasan Ören, "Araştırma komisyonu kuruldu; teşekkür ederim, bütün oy veren siyasi partilere teşekkür ederim. Dileğimiz ve temennimiz daha önce kurulmasıydı; daha önce kuramadık, şimdi kurduk, demek ki 301 bedenini teslim eden insana ihtiyaç varmış. Şimdi, acilen Soma'da üzeri örtülmek istenen, Soma'da üzerini örtmek isteyen insanlarla ilgili yapılacak hamleleri boşa çıkarmak…Soma Türkiye'ye örnek olmalıdır. Siyaset bundan sonra sanayiciye tahakküm etmemelidir. Siyasetin dinamikleri, kendi partisinin kazanma umudunu daha yükseğe çıkarmak için bu iş adamlarını baskı altına almamalıdır. Ben 6 Kasım 2003 tarihinde bu kürsüden konuşma yapmışım. Öteye götürmüşüm, diyorum ki: "İçinizdeki milletvekili arkadaşlara sorun, Recai Berber'e sorun, bakın bakalım, sizinle ilgili ne söyleyecek, orayla ilgili. Yapmayın, insan hayatıyla oynamak hiçbir şeye benzemez. O ölen insanların sizin üzerinizde hakları vardır. O madenden desteğinizi çekin. O madenden desteğinizi çekmediğiniz süre, içerisinde ölümlü kazalar devam edecektir. Bunun da ahı sizin üzerinizde kalacaktır." Ne zaman söylemişim? 6 Kasım 2013'te söylemişim. Peki, tedbirleri alsaydık, gidip orada iş güvenliğiyle ilgili yapılanları görseydik, bir ihtimal dahi olsa, bir ihtimal dahi olsa önleyemez miydik bunu? Bence bu ümit bile benim acımı hafifletiyor. Ama sizinkini artıracak çünkü siz de bunu düşüneceksiniz, siz de diyeceksiniz ki: "Getirdikleri araştırma komisyonu kurma taleplerine keşke biz de burada oy verseydik de şu vicdan azabımızı çekmeseydik." Şimdi o vicdan azabını çekeceksiniz. Ama birlikte yine önünü açıp Türkiye'de bundan sonra böyle kazaların olmamasıyla ilgili birlikte çalışma yapmaya devam edeceğiz. Son sözüm: Siz Soma'daki acıları Türkiye'nin paylaştığını söylüyorsunuz. Eğer Türkiye Soma'daki acıları paylaşacak ise polis barikatlarını kaldırın, her Soma'ya gireni -doktorundan psikoloğuna, avukatından esnafına- potansiyel suçlu olarak görmeyin, kaldırın. Türkiye Soma'nın acılarını paylaşarak hafifletmesini bilir. Kaldırın ki Türkiye oraya gitsin, Türkiye oradaki anaların, babaların, çocukların elini tutma fırsatını yakalasın" dedi.

() (FK)