CHP Dış İlişkiler ve Yurt Dışı Örgütlenmeden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu imzasıyla gönderilen mektupta iktidardaki AKP Hükümeti'nin internet özgürlüklerini hedef alan bu girişiminin Türk vatandaşlarının temel hak ve özgürlüklerine karşı yapılan bütünlüklü ve ısrarlı taarruzun yalnızca bir parçası olduğuna dikkat çekildi.

Mektup, BM Genel Sekreteri, UNESCO ,BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri (OHCHR),Sosyalist Enternasyonal, Sosyalist Enternasyonal'e üye siyasi partiler,Uluslararası Af Örgütü ,Sınır Tanımayan Gazeteciler ,Freedom House, Internet Freedom Fellows, International Freedom of Expression Exchange, Electronic Frontier Foundation, Demokrasi ve Teknoloji Merkezi, Elektronik Mahremiyet Bilgi Merkezi,Uluslararası Kütüphane Dernekleri ve Kurumları Federasyonu,Harvard Üniversitesi Berkman Internet & Toplum Merkezi ve uluslararası basın kuruluşlarına gönderildi.

Loğoğlu'nun mektubu şöyle: "Türkiye'de internet kullanım hakkı, ciddi ve çok yakın bir tehlikenin tehdidi altındadır. Yeni kabul edilen bir yasayla AKP Hükümeti internet üzerinde kurmakta olduğu baskıyı daha da sıkı hale getirmiş; vatandaşların ifade ve iletişim özgürlüklerinin yanısıra bilgi edinme ve yayma haklarına getirilen kısıtlamaları daha da artırmıştır. Mahremiyet hakkı da ciddi şekilde tehdit altındadır. Bu yasayla birlikte, Hükümet tarafından atanmış birkaç bürokrat, kamunun internette neleri yapıp neleri yapamayacağına karar verme yetkisine sahip olacaktır. Daha önce benzeri görülmemiş bu sansür hamlesiyle 2014 yılının Türkiye'si tam olarak George Orwell'in 1984'üne dönüştürülmektedir - internet çağı versiyonu olarak. Her iki hanesinden birinde internet bağlantısı bulunan Türkiye'de, 40 milyonu aşkın internet kullanıcısı bulunmaktadır. Bu rakamlar internetin Türkiye'deki temel ifade, bilgi ve iletişim aracı olduğunu göstermektedir. Yeni yasanın kabul edilmesinden önce Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) internet erişimini yalnızca müstehcen içerik ya da çocukların cinsel istismarı durumlarında sınırlama yetkisine sahipti. Yeni yasayla birlikte ise TİB'in yetkisinin kapsamı, gerçek ve tüzel kişilerden gelen mahremiyetin ihlal edildiğine yönelik şikayetler üzerine web sayfalarını engelleyebilecek ya da belirli bir içeriği bir web sitesinden çıkarabilecek şekilde, önemli ölçüde genişletilmiştir. Vatandaşların tarayıcı geçmişleri takip edilirken; internet sağlayıcıları hükümet tarafından kontrol edilen bir birliğe üye olmak, kişilerin internetteki etkinliklerinin kayıtlarını iki seneye kadar ellerinde bulundurmak ve talep durumunda bu kayıtları devlet yetkililerine teslim etmek zorunda tutulmaktadırlar. Bu düzenlemede kritik olan nokta TİB'in kararlarının uygulamanın ardından mahkemeye götürülebiliyor olması, ancak bu kararların uygulamadan önce yargı denetimine tabi olmamasıdır. İnternette yer alan içeriği istediği şekilde sansürlemesi için TİB'e sınırsız hareket özgürlüğü verilirken mahkemeler sürecin dışında bırakılmıştır. İktidardaki AKP Hükümeti'nin internet özgürlüklerini hedef alan bu saldırısı, Türk vatandaşlarının temel hak ve özgürlüklerine karşı girişilmiş bütünlüklü ve ısrarlı bir taarruzun yalnızca bir parçasıdır. Türkiye'de birkaç yıldan beri demokrasi gerilemekte, hukukun üstünlüğü ise rafa kaldırılmış durumdadır. İnternet özgürlüklerini hedef alan bu son hamlenin ise iki amacı vardır: birincisi medya üzerindeki hükümet kontrolünü derinleştirerek ve genişleterek hükümete yönelik eleştirileri ve muhalif sesleri susturmak; diğeri ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ailesi ve bakanlarına yönelik yolsuzluk ve rüşvet iddialarını örtbas etmektir. Mahremiyet hakkı sansürün bahanesi olamaz. Kısacası, Recep Tayyip Erdoğan interneti Sahibinin Sesi'ne çevirmek istemektedir. Dolayısıyla burada söz konusu olan yalnızca Türk vatandaşlarının hakları değil, dünyanın her yerindeki tüm internet kullanıcılarının haklarıdır. AKP Hükümeti'nin attığı bu radikal ve kaygı uyandırıcı adımın hemen ardından yurt dışından güçlü tepkiler gelmiştir. Avrupa Birliği yasanın Avrupa standartlarına göre gözden geçirilmesi çağrısı yapmıştır. Gazetecileri Koruma Komitesi'nden Geoffrey King, yeni yasanın içerdiği düzenlemelerin "demokratik bir toplumda yeri olmadığını, Türkiye'nin mevcut internet yasasında belirtilmiş ifade özgürlüğüne getirilebilecek sınırlamaların çok ötesine geçtiğini ve uluslararası normlara uygun olmadığını" ifade etmiştir. İnsan Hakları İzleme Örgütü'nden Emma Sinclair-Webb, "Türkiye'nin şu anda ihtiyaç duyduğu en son şey daha fazla sansürdür," açıklamasını yapmıştır. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı basın özgürlüğü temsilcisi Dunja Mijatovi?, yasada getirilen değişikliklerin "ifade özgürlüğünü, araştırmacı gazeteciliği, gazetecilerin haber kaynaklarının güvenliğini, siyasi söylemi ve internet üzerinden bilgi erişimini ciddi ölçüde etkileyecek potansiyelde olduğu" kanaatini ifade etmiştir. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki aynı endişeleri dile getirmiştir. Freedom House'tan Daniel Calingaert, "bu yasa hükümete internet üzerinde beğenmediği ve kamunun bilmesini istemediği herhangi bir şeyi sansürleme yetkisini veriyor, siyasi etkinlikleri, özellikle de hükümetin çıkarına olmayan tartışmaları sınırlama yönündeki bir hükümet girişimi," demiştir. Bu şartlar altında, AKP Hükümeti'nin otoriter ve anti-demokratik uygulamalarına karşı haklarını ve özgürlüklerini savunma mücadelesi veren Türkiye'deki vatandaşlarımızla dayanışma göstermeniz ve sesinizi duyurmanız için sizlere çağrıda bulunuyoruz. İnternet kontrolüne ve sansürüne karşı çıkalım. Dünyanın her yerindeki tüm vatandaşların interneti özgürce kullanma hakkını savunalım." (MV)