ZİRAAT ODALARI TOPLANTISINA KATILDI
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin Karadeniz Bölge Toplantısı’na katıldı. Burada konuşan Erdoğan, Türkiye’nin tarımsal milli gelirinin 2002’de 24 milyar dolarken, geçtiğimiz yıl itibarıyla 63 milyar dolara ulaştığını ifade ederek şunları söyledi:
"İhracatımız içinde tarım ürünlerinin payı 2002’de 4 milyar dolarken, yine geçtiğimiz yıl itibarıyla bu rakam 16 milyar dolara çıkmıştır. Bugün dünyanın 188 ülkesine bin 633 çeşit tarım ürünü ihraç eden bir Türkiye var. Hatırlayın, bir zamanlar hangi ülkeden neyi nasıl alacağımızı düşünürdük. Bugünlere kolay gelmedik. Tarım Kanunu başta olmak üzere 16 ayrı kanuni düzenlemeyle sektörün faaliyetlerine hukuki olarak güçlü temel oluşturduk. Ziraat Bankası çiftçi kardeşime yüzde 59’la kredi veriyordu. Şimdi ise bunun kimi alanlarda yüzde sıfıra, ortalama olarak da yüzde 8.25’e kadar düşmesini sağladık. Tarım desteklerini hem çeşitlendirdik, hem de ciddi oranda yükselttik. Çiftçilerimize verdiğimiz destek miktarı 2002’de 1,8 milyar lirayken, geçen yıl 9 milyar lira olarak gerçekleşti. Karadeniz’in 18 ilinde 538 bin kayıtlı çiftçimiz var. Hükümetimiz döneminde bu çiftçilere verdiğimiz hibe 8 katrilyon. Karşılıksız nakdi hibe desteği bu. Kim çiftçinin yanında? Bu hükümetin çiftçinin yanında olmadığını nasıl söyleyebilirler? Bu sadece Karadeniz’le alakalı olan rakam. Bazı gerçekleri duyan duymayana, bilen bilmeyene söylesin. Marifet iltifata tabidir. Biz milletimizden aldığımızı tekrar milletimize veriyoruz."
FINDIĞA, ÇAYA, HAYVANCILIĞA DESTEK
Fındıkla ilgili yeni bir strateji geliştirdiklerini de anlatan Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Alan bazlı destek uygulaması başlattık. 14 il ve 105 ilçede yürütülen çalışma ile fındığa yaklaşık 3 milyar lira gelir desteği verdik. Aynı şekilde çay üretiminde de budama tazminatı olarak 1.7 milyar liralık destek sağladık. Kaderine terk edilen hayvancılığa 12 milyar lira destek verdik. Sadece 2013 hayvancılık desteği 2.5 katrilyondur. Tabii afetlere karşı ürünlerini sigortalatan çiftçilerimizin poliçe bedellerinin yüzde 50’sini devlet karşılıyor. Tarım ürünlerinin işlenmesi, depolanması, ambalajlanması için tesis kuranlara yüzde 50 hibe desteği veriyoruz. Geçmişte Türkiye tohum kabusu yaşıyordu. Tohumlar ithal ediliyor ve bu durum ciddi riskler içeriyordu. Yerli tohumculuğu destekleyerek Türkiye’yi tohum ihraç eden ülke haline getirdik. Arazi toplulaştırması olayı da önemli. 2002 yılına kadar ülkemizde toplamda 450 bin hektar alan toplulaştırması yapılabilmişken biz 4 milyon hektar alanda toplulaştırma yaptık. 2023 vizyonumuz doğrultusunda tarım sektörünü büyütmeye ve güçlendirmeye devam edeceğiz ve 2023’e kadar 8.5 milyon hektarlık sulanabilir arazilerin tamamını suya kavuşturacağız. Tarım ihracatımızı 40 milyar, tarımsal Gayrı Safi Yurt İçi Milli Hasıla’yı da 150 milyar dolara çıkarmış olacağız."
'EMEĞİN, EKMEĞİN DEĞERİNİ EN İYİ SİZ ANLIYORSUNUZ'
Toprakla, tarımla ve hayvancılıkla uğraşanların Türkiye’nin nabzını en iyi şekilde tutacağının altını çizen Başbakan Erdoğan şöyle konuştu:
"Alın terinin ne olduğunu en iyi bilen sizlersiniz. Emeğin, ekmeğin değerini en iyi sizler anlıyorsunuz. Bereket kanaat gibi bu topraklara ait olan kavramları en yakından sizler yaşıyorsunuz. Bir ülkenin çiftçisi mutluysa o ülke mutludur, huzurludur, geleceğe güvenle bakar. Çok ağır şartlarda çalıştığınızı, ekmeğinizi tam anlamıyla topraktan çıkardığınızı biliyorum. Biz politikalar üretir onları uygularız. Altyapı yatırımlarını yaparız, suyu olmayana su getiririz. Cumhuriyet tarihinde çorak arazilere en çok suyu biz getirdik. Barajlarımızla, göletlerimizle en yoğun çalışmayı bu dönemde yapıyoruz. Taşkınlara, sel baskınlarına önlem almak bizim görevimiz. Biz zemini hazırlarız, şartları hazırlarız, engelleri kaldırıp yolları açarız ve siz de ilerlersiniz. Siz idarenin yaptıkları kadar tabiat şartlarına da bağlı zor bir üretim yapıyorsunuz. Birbirimize inandığımız, güvendiğimiz, anlamaya çalıştığımız sürece önümüzde hiçbir engel duramayacak."
'SURİYE’DEN GELENLERE YARDIM ETTİĞİMİZ ZAMAN...'
Başbakan Erdoğan, zenginliğin bölüştükçe çoğalacağını da vurgulayarak, şöyle devam etti:
Allah yağmur verdi, rüzgar, kar, su verdi, çalıştık, ter döktük, iyi ürün hasat ettik. Allah yakın komşuya bu ürünü vermedi. 'Ne yapalım, Allah’ın takdiri budur' deyip yakın köyü, komşuyu kendi haline terk etmek olur mu? Bu bizim inancımızda kendisine yer bulamamıştır. Paylaşım bunun için vardır. Zekat, sadaka, yardımlaşma, bölüşme bunun için vardır. Hepimiz biliyoruz ki Allah bir kuluna verip öbürüne vermediğinde, varlıklı olanın malının zekatını vermesini paylaşmasını emretmiştir. Zenginlik bölüştükçe çoğalır. Türkiye, sınırlarını aşarak Somali’deki yoksulların, Myanmar’daki mağdurların, Filistin’deki mazlumların yanındadır. Paylaştığımız zaman çoğalacağını biliyoruz. Somali’ye el uzattığımız zaman varlığımızı azaltmıyoruz çoğaltıyoruz. Yüz binlerce başak bir buğday tanesinden meydana gelmektedir. Suriye’den gelen kardeşlerimizi misafir ettiğimiz zaman paramızı, kaynaklarını azaltmıyor tam tersine çoğaltıyoruz. Bizim medeniyetimizde öyle konular var ki bu o bereketi rakamlarla ifade etmeye yetmez. Bereket azalır görünenin çoğalmasıdır. 'Bize ne Suriye’den, bize ne Mısır’dan, Filistin’den' denildiği zaman o çoğaltan bereket kaybolur gider."
HABİL İLE KABİL'İN HİKAYESİ
Habil ile Kabil’in hikayesinden de örnek veren Başbakan Erdoğan, "Habil ile Kabil’in hikayesini hepiniz biliyorsunuzdur. Habil cimrilik yapıyor. Kurban vereceği zaman en kötüsünü seçiyor, buğdayın da en cılızını seçiyor. Kabil ise cömert davranıp karşılığını alıyor. İlk kardeş kanı da böyle akıyor. Orada menfaat var. Orada paylaşım yok. Mesele bu kadar basit. Veren el alan elden daima üstündür. Sadece sınırlarımız dışında değil içinde de her ihtiyaç sahibinin bizim üzerimizde hakkı vardır" dedi.
'HEPİNİZİN NEFESİNE İHTİYACIMIZ VAR'
Başbakan Erdoğan, TZOB’a çözüm sürecine verdikleri destek için de teşekkür ettiğini vurgulayarak sözlerini şöyle tamamladı:
"Yangını söndürmek için hepinizin nefesine ihtiyacımız var. Hükümet olarak bu süreçte kimsenin başını öne eğecek girişimlerin içinde yer almayacağız. Şehitlerimizi incitecek hiçbir adımı atmayız, atmayacağız. Tek derdiniz bu yangını hep birlikte söndürmek, su serpmek. Kazanan birileri, belli bir kesim olmayacak. Kazanan hep birlikte Türkiye olacak. İnanın topraklarımız, soframız daha da bereketlenecek, hanelerimiz daha da şenlenecek. Tüm ziraatçı kardeşlerimizden bu yangını söndürmek için bize destek vermelerini bekliyorum."