ADALET Bakanı Bekir Bozdağ, Ergenekon Davası'nda gerekçeli kararın 6 ay geçmesine rağmen hala yazılmamış olmasının en basitinden bir hakkın suistimali olduğunu söyledi. Özel yetkili mahkemelerin kaldırılması ve soruşturma usullerinde değişiklik de öngören kanun teklifinin görüşüldüğü TBMM Adalet Komisyonu'nun ikinci gün görüşmeleri bugün saat 13.30'da Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya yönetiminde başladı. Komisyon toplantısına Adalet Bakını Bekir Bozdağ'da katıldı. Bozdağ, burada, muhalefet milletvekillerinin iddialarına cevaplar verdi. Teklif maddelerine değinen Bozdağ, “Teklifin ilk maddesi esasında bizim hukukumuzda çok önemli bir değişimi getirmektedir. Bugüne kadar DGM, CMK 250, TMK 10 olarak farklı isimlerle devam etse de DGM'lerinin bir yansıması olduğunu herkesin bildiği ama ismi başka olduğu için farklı değerlendirildiği bir yargı kovuşturma ve soruşturma usulü sona ermektedir. Ağır Ceza Mahkemeleri arasında CMK 250'ye göre görevli, TMK 10'a göre görevli bir de genel hükümlere göre görevli Ağır Ceza Mahkemeleri uygulaması ortadan kalkmakta. Usulde imtiyazlar ortadan kalkmakta. Mahkemeler arasında sanki hiyerarşi var gibi bir görüntü de sona ermektedir" dedi.

Ergenekon Davasının gerekçeli karanı hakkında görüşlerini bildiren Bozdağ, "Esasında mahkemeler hüküm duruşmasında karanını açıklarken, benim kanaatim gerekçesini de yazarak açıklaması lazım. Karar şudur, gerekçe de şudur diyerek herkesin yüzüne karşı kararını ve gerekçesini deklare etmelidir. İnsanlar da bu karar üzerine bu gerekçe üzerine eğer temyize gitmek istiyorlarsa, temyiz hakkını gecikmeksizin kullanmalı ki, Yargıtay belki bozacak, belki beraat diyecek, belki bireysel başvuru yoluna gidecek. Baktığınızda verilmiş bir kararın gerekçesinin yazılmamış olması hangi hakim olursa olsun yasanın çizdiği kurulların sınırının aşılmasıdır. Şuanda elimde CMK'nın 232'nci maddesi var, 3'ncü fıkrası diyor ki, 'hükmün gerekçesi tümüyle tutanağa geçirilmemişse açıklanmasından itibaren en geç 15 gün içinde dava dosyasına konur' diyor. Esasında kanun 'hükmün gerekçesini hükümle beraber tutanağa geçir' diyor. Buna 'bir takım zorluklar varsa bunu da en geç 15 gün içinde dosyasına koy' diye talimat veriyor. Karar ve hükümler hakimler tarafından imzalanır, hakimlerden birisi hükmü imza edemeyecek hale gelirse bunun nedeni mahkeme başkanı ve hükümde bulunan hakimlerin en kıdemlisi tarafından hükmün altına yazılır. Esasında bir yargılama sonucunda karar çıkmışsa, karara varan heyet o karanın gerekçesini yazmak zorundadır. Bu kararı veren, bu yargılamayı yapan heyet, onların gerekçeleri var. Şuanda o yargılamaya katılmamış, o kararın gerekçelerinde kafa yormamış birisinin bu kararı yazmasını kabul etmek hukuken doğru değil, fiilen de mümkün değil. Kararı verenler yazacaktır. Gönül ister ki bu kararı en geç 15 gün içinde yazmaları lazım, Ağustos'ta karar çıktı, Ağustos'tan beri yasanın bu açık hükmüne rağmen yazılmaması benim kanaatim görevin kanunda tayin edilen süreler içinde yazılmaması en azından görevi ihmal olur. Ben şahsen Adalet Bakanı olarak bu dosyada kararın 6 ay gibi bir süre geçmesine rağmen yazılmamış olmasını bir hakkın suiistimali olarak görüyorum. Umarım mahkeme heyeti bu kararını buradaki müzakerelerde söylenenleri de dikkate alır, daha erken sürede yazar, eğer yazmazsa bu açık bir hak ihlalidir. İnsanların Yargıtay'a gidip hakkını erken almasına engel olan bir durumdur. Umarım ki, bu karar yakın bir zamanda gerekçesi ile beraber açıklanır" dedi. Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hakim ve savcılarla ilgili değerlendirme yaparken hepimizin bir hassasiyet göstermesinde fayda var. Şuanda 14 bin civarında hakim ve savcı var. Büyük bir fedakarlıkla vazifelerini yapıyorlar. Bunların verdikleri kararlarda usul ve kanuna aykırılıklar varsa bizim sistemimiz içinde bunu düzeltecek mekanizmalar da var. Bir hakim veya savcı ile ilgili Anayasa'da veya yasalarda yazan kuralların gereklerine aykırı hareket ettiğine dair herhangi bir vatandaşımızda şüphe varsa bunun nasıl giderileceğine ilişkin usul de bizim yasalarımızda var. HSYK kanunu ve Anayasanın 159'ncu maddesi bu noktada usulü gösteriyor. Bu çerçevede şikayet edildiği takdirde gerekçeleri de gösterilmek suretiyle HSYK bu noktada inceleme, soruşturma ve gerekli müeyyideleri uygulama yetkisi var. Benim Adalet Bakanı olarak doğrudan yapabileceğim bir müdahale Anayasa ve yasa gereği yok. Ben sadece şikayetler bana geldiği zaman Adalet Bakanı olarak şikayetleri HSYK'ya havale ediyorum, HSYK'nın ilgili dairesi herhangi birisi ile ilgili bir soruşturma başlatılmasına dair bir öneride bulunursa Kurul Başkanı sıfatıyla ona olur veriyorum veya vermiyorum. Bize gelmeyenlerle ilgili bizim bir şeyimiz yok."



(MV/FK)