BÜLENT Arınç, 'Paralel Devlet soruşturması' iddialarını yanıtlayarak; "Paralel devlet, paralel yapı Başbakanın suç işleyen kişilerle ilgili, devlet içinde ama devletin kurallarıyla hareket etmeyen kişilerle veya gruparla ilgili tanımlamasıdır. Böyle paralel devlet, yapı soruşturması diye soruşturma mevcut değildir'' dedi.

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısında Milli Savunma Bakanlığı tarafından bir müjdenin verildiğini belirterek; "Milli Savunma Bakanımız Barış Kartalı projesi 1'inci uçak teslimat töreniyle ilgili bir bilgi notu verdi. Hava Kuvvetleri Komutanlığımızın kullanımına 4 adet Havadan Erken İhbar ve Kontrol Uçağı'nın (HİK - AWACS) ilki hizmete alınıyor. 21 Şubat 2014'te Konya'da yapılacak bir törenle. Bunun ana yüklenicisi Boeing firmasıdır. İkinci ve üçüncü uçakların da 2014 yılı içersinde yapılması ve teslim edilmesi öngörülmektedir. 21 Şubat'taki törende de Başbakanımız bizzat bulunmak suretiyle HİK uçakları denen uçakların birincisinin tesliminde bulunacaktır'' dedi.

''TWEET'LERDEN DOLAYI BİR İŞLEM YAPILDIĞINI BEN BİLMİYORUM''

Today's Zaman muhabirinin attığı bir tweet yüzünden sınırdışı edildiği iddialarını değerlendiren Arınç şunları kaydetti;

"Bu arkadaşımız Azerbaycan uyruklu. Türkiye uyruklu olmadığına göre, bizim statümüz yabancıdır. Aynen bir Hollandalı muhabir gibi. Buna rağmen çalışma müsadesi alabilir. Ve sürekli ikamet süreleri uzatılmış. 31 Aralık 2013 tarihine kadar bir sıkıntı yok. O tarihten sonra uzatılmayacağını söylemişler. 31 Aralık'ta süresi bitmiş olmasına rağmen neredeyse 2 ay süreyle Türkiye'de bulunmaya devam etmiş. Cezasını vermek suretiyle yurt dışına çıkış yapmış. Bu sistemin içinde 'sadece tweet attığı için bu adamı sınır dışı ediyorsunuz' diyebilecek bize atf-ı kabil bir cürüm yok. Süresi bitmiş, bittikten sonra kendisine bildirim yapmış, buna rağmen 2 ay çalışmaya devam etmiş. Sonunda da sınır dışı edilmiş, hatta yurt dışına çıkarken 103 lira ceza ödemiş. Tweet'lerden dolayı bir işlem yapıldığını ben bilmiyorum. Bu arkadaşa Türkiye ile kendi ülkesini kıyaslaması mümkünse onu da denemesini tavsiye ederim.''

''PARALEL DEVLET BAŞBAKAN'IN TANIMLAMASIDIR''

Arınç, bir gazetecinin 'paralel devlet soruşturması' ile ilgili sorusu üzerine; ''Paralel devlet, paralel yapı Başbakanın suç işleyen kişilerle ilgili, devlet içinde ama devletin kurallarıyla hareket etmeyen kişilerle veya gruparla ilgili tanımlamasıdır. Böyle paralel devlet, yapı soruşturması diye soruşturma mevcut değildir. Bakmayın siz bir gazetenin başlığına. Ama her kurum idari ve adli soruşturmalar yapabilir. Ama mülkiye müfettişlerinin ülkeye dağılarak böyle bir şey yaptıklarını iddia ediyorlarsa doğrusu İçişleri Bakanlığı'nun mülkiye müfettişleri bu kadar değil. Biz sadece 4 mülkiye müfettişinin Emniyet Genel Müdürlüğü'nde bir idari soruşturma yaptıklarını biliyoruz. Türkiye genelinde yaygın bir teftişin olmadığını söyleyebilirim'' diye konuştu.

''MİT KENDİ İÇİNDE BİR SORUŞTURMAYA BAŞLADI''

Hükümet sözcüsü, Paris'te öldürülen 3 PKK'lının suikastinde MİT'in dahli olduğu iddialarına ilişkin şu ifadeleri kullandı; ''MİT bunun düzmece olduğunu, bunun kurum içinden de bir şekilde düzenlenerek dışarı sızdığını zannediyorum kabul etti. Kendi içinde bir soruşturmaya başladı. Belki faili de tespit edildi. Bu düzmece bir belge benzeri bir yazıysa, bunun sorumlusunun MİT tarafından açıklanmasını beklememiz gerekecek. Türkiye'de bazı kurumlardaki görevlilerin hukuk dışına ne kadar çıkabileceklerini ve bunun sonuçlarının Türkiye'nin içinde bulunduğu şartlarda ne kadar tehlikeli olabileceğini gösteriyor. Belki bir mücalede derken, devlet içinde kümelenmiş veya kendilerine durumdan vazife çıkarmış insanlarında varlığının bir şekilde tespit edilmesi, Türkiye'nin temizlenmesi, hukukun egemen olması bakımından da herhalde çok önemlidir.''

''HSYK KANUNUNDAKİ DEĞİŞİKLİK MUTLAKA GERÇEKLEŞECEK DEMİŞTİK''

Arınç, dondurulan HSYK teklifinin bu hafta yeniden gündeme getireleceği iddilarına ise; "Eğer Anayasa değişikliği gündeme gelmeyecekse bu hafta öbür hafta, bu işten netice alınamazsa, HSYK kanunundaki değişiklik mutlaka gerçekleşecek demiştik'' diye yanıt verdi.

''HENÜZ SON NOKTAYI KOYMADIK''

Arınç, Mavi Marmara olayından sonra İsrail ile tazminat görüşmelerinin devam ettiğinin altını çizerek; ''Henüz son noktayı koymadık. Prensip noktasında anlaşmalar var. Bizim taleplerimiz uluslararası hukuk çerçevesinde oldu'' diye kaydetti.

''HUKUKİ TASNİFİNİN NASIL YAPILACAĞINA SAVCILAR KARAR VERİR''

Arınç, ATV ve Sabah gazetesinin satılması sürecinde kaydedildiği öne sürülen ses kayıtlarını değerlendirek, açıklamasında şu ifadeler yer verdi; ''Bazı dinlemeler hukuksuzdur. Bunların hukuki açında bir önemi yoktur. Ama eğer yasal dinlemeler ise de bunun bir süresi vardır. Yine biliyoruz ki soruşturmanın gizliliği esastır. Soruşturma devam ederken, yasal dinleme bile olsa bunun ifşa edilmesi doğru değildir. Soruşturma safhasının bir iddianameye dönüşüp dönüşmeyeceğini bilemeyiz. Daha çok Kılıçdaroğlu, bunlara sarılıyorlar. Bir gazete ya da TV'nin satışıyla ilgili olarak Başbakan birileriyle konuşuyor, onları yönlendiriyor, onları teşvik ediyorsa, bu alım satım bedelinin de bazılarından toplanması şeklinde eğer bir havuz oluşturmak düşünülmüşse, bunun hukuki tasnifinin nasıl yapılacağına savcılar karar verir. Eğer burada sadece böyle bir konuşma geçti ve bu kanunlara göre de suç sayılmıyor, sadece etik bakımından, ahlaki bakımdan hoş görülmüyorsa bunun da geleceği hukuk içinde bululabilir. Ben doğrusu böyle bir şeyin olmasını, olabiliceğini, bir kısım insanların yönlendirilmesini, bir gazetenin satışında birilerinin aracılık etmesi doğru bulmam, şık karşılamam. Ama nedir, ne değildir, gizlilik içinde yapılmalı. Sonucunda ya da takipsizlik olarak veya iddia edilen kişilerle bir suç unsuru varsa, o suç kapsamında bunun değerlendirildiğini görmeliyiz.''

''PRİM VERECEK BİR HALK GİTMESİ DE GÖRÜLMÜYOR''

Bülent Arınç, bugünlerde dinlemeler için özel gazetelerin çıktığı savunarak, ''Birinci sayfalarından her gün yeni tapeler yayımlıyorlar. Böyle zamanlarda böyle özel gazeteler, TV'ler, basın mensupları olabilir. Bu gerçekten ortalığın aydınlanması, herkesin ne, nasıl, niçin ortaya çıkacaksa siyaset adına bu bir arılanma olarakta görülebilir. Ama hukukun evrensel prensiplerine hepimiz uymalıyız. Bunların ifşa edilmesi, savcının elindeki soruşturma konusunun alanen milyonlarca insanlara taraflı olarak duyurulması masumiyet karinesine çok uygun değildir. Çünkü zannediyorum Türkiye'de eskiden beri gazetelerin, bankaların alınıp satılması, ANAP döneminde, DSP-MHP döneminde fazlasıyla tartışılmıştır. Türk Ticaret Bankası ile ilgili yolsuzluk iddiası bir hükümeti götürmüştür. Yolsuzluk bugünün konusu değildir. Siyaset var olduğundan bu yana muhalefet bu yöntemi her zaman kullanmıştır. Ama bunların hiçbirisinde bugünkü kadar işin cılgı çıkmamış, herkes hakkında ses kayıtları bu kadar yayınlanmamıştır. 30 Mart'a giderken, iyi bir tarih seçilmiş birilerine göre, yaralı bir iktidarla gitme arzusu birilerinin gözlerini karartmıştır. Ama Anadolu'dan geliyoruz, halkın içinden geliyoruz, bu saçmalıklara itibar edecek, prim verecek bir halk gitmesi de görülmüyor'' diye konuştu.