Mankenliği bırakarak maneviyata yönelen 54 yaşındaki Alptekin, 6 ay önce sosyal medyada tanıştığı karısı ile nikah masasına oturmuştu. Yaşar Alptekin, eşiyle tanışma hikayesini de şu sözlerle anlattı: "Facebook'ta bayanların arkadaşlık tekliflerini kabul etmiyorum, erkekleri kabul ediyorum. Soyadını görünce onu da erkek diye kabul ettim. Sonra bayan çıktı. Ayıp olmasın diye bir şey demedim, mesajlaştık. Almanya'ya konferansa gitmiştim, orada tanıştık.
CEP TELEFONUYLA EVLİLİK TEKLİFİ 
 Romantik bir insan olmadığını söyleyen Alptekin, eşine evlenme teklifini cep telefonu ile yaptığını itiraf etti. Ünlü oyuncu, kendisine proje teklifi gelmediğini belirtti ve "Kullanma tarihimiz geçti herhalde" diyerek, yapımcılara sitem etti.
24 yaşında bir kızı olan Yaşar Alptekin, dede olmak istediğini söyledi. 80'li yıllarda podyumda ve sinemada fırtınalar estiren, özellikle dansları ile çok konuşulan Yaşar Alptekin'in, ekrandan elini eteğini çekse de dans tutkusundan vazgeçmediği ortaya çıktı. Alptekin'in, evinde dans stüdyosu bile var.
Renkli bir hayat yaşarken bir anda maneviyata yönelen Yaşar Alptekin hidayete erdim dediği olayı şöyle anlatmıştı... Manken ve sinema oyuncusu Yaşar Alptekin, şöhret  ve zenginlik içinde her türlü dünya nimeti önüne serilmiş bir halde yaşıyordu. Allah ve ahiret korkusundan, namazdan bihaber bir hayatı vardı. Hatta bu hayatından doğan boşluktan dolayı, birkaç defa intihar girişiminde bile bulunmuştu. Hayatı böyle iniş çıkışlarla geçiyordu…
Bir gün, iş dönüşü eve gitti. Bir açılışa yetişmesi lazımdı. Evde ses olsun diye televizyonu açmıştı ve içeri girip hızla kıyafetlerini değiştirmek üzereyken, televizyonun açılışıyla şu cümle yankılar yaparak içeriye doldurdu: “Ünlü iş adamlarımızdan Sakıp Sabancı vefat etti. Cenazesi, yarın öğlen namazını müteakip Fatih Camiinde kılınacak...”
O an, Yaşar Alptekin için sanki hayat kablolarının kısa devre yaptığı bir an gibiydi. Hayatında cenaze namazına hiç gitmemişti ve Sakıp Sabancı’yı da hiç görmemişti. Nasıl oldu bilmiyordu, “Ben bunu aklımda tutayım ve yarın öğlen namazında cenazede bulunayım” dedi. Yolda giderken aklına geldi, Ekrem isminde bir arkadaşına telefon açtı:
Ekrem, yarın seninle Sakıp Sabancı’nın cenaze namazına gidebilir miyiz? Diye sordu arkadaşına. - Tamam, abi gideriz birlikte, dedi arkadaşı. Rahmetli Sakıp Sabancı’nın vefat ettiği dönem, özel hayatında sınırları çok zorladığı bir dönemdi. Kendisini yok etmek istercesine yaşıyordu hayatı. Geceleri sabahlara kadar dışarıdaydı ve hayatına giren çıkan belli değildi. Sıfır noktasına geri sayan bir ibre gibiydi ve bu ibre, yaşadığı her şeyi daha da hızla saysın diye, sanki elinden gelen her şeyi yapıyordu… Kalbindeki sis perdesi aralanıyordu.

Ertesi gün buluştular. Tarih 12 Nisan 2004, günlerden Pazartesiydi. Üzerinde siyah deri mont, küpeler, bandanalar falan... Kendi ifadesi ile “Artist artist” gitmişti cenazeye. Yürüyüşü bile “artist”ti. Ne zaman ki avludan içeri girdi, o “artist” Yaşar Alptekin’in havası alınmaya başlanmıştı. Sırtındaki deri mont, bir anda ona ağır gelmeye başlamıştı. Omuzları çöküyor, elleri titriyor ve her şeyi değişiyordu sanki... Ama bedeni çökerken, içinden başka bir şey, yavaş yavaş ayağa kalkıyordu. Âdeta yılanın deri değiştirmesi gibi, ruhu bedeninden ayrıldı ve insanlara bakmaya başladı. Fotoğraf makinesiyle zum yapıp detaya iner gibi her şey o kadar ayrıntılı görünüyordu… Sakıp Sabancı'nın cenazesi Yaşar Alptekin için dönüm noktası olmuş ve o günden sonra İslam'ı yakından araştırmaya başladı.