Halkı tarafından ölmeden önce anlaşılmak isteyen bir ses: Ahmet Kaya.. 59 yıl önce bugün doğdu ve aramızdan çok erken ayrıldı. 
Bu diyarda her konan göçmez…1957 yılında Malatya'da dünyaya gelen Ahmet Kaya da bu diyarda hala yaşıyor. Anadolu’da, yürekten söylenmiş sözlerin etrafında toplanmıştır halklar. O sözlerle sabretmiş, o sözlerle cesaret bulup dizlerinin üzerinde dik durmuş, yıkılmamıştır.
Halkın ruhuna dokunan sözü söylemek için halkın bağrından süzülüp gelmek gerekir. Bunu yapabilen sanatçıysa ozan, siyasetçiyse lider, askerse kahraman olur. Ama özünde hep aynıdır.
Ahmet Kaya küçük yaşta başladığı müzik hayatında kısa süren bir yaşama birçok şeyi sığdırdı. Anadolu’nun Pir Sultan’dan, Seyrani’den, Sümmani’den gelen sesini Ruhi Su’dan, Mahzuni Şerif’ten aldığı ilhamla birleştirdi.

 
"BİR VOLKSWAGEN ALACAĞIM, ADINI 'BAŞAR' KOYACAĞIM..."
Ahmet Kaya, 28 Ekim 1957 tarihinde Malatya'da beş çocuklu bir ailenin en küçüğü olarak dünyaya gelir. Babası mensucat fabrikasında çalışan bir işçidir. Ahmet’in çocukluğu, dört kardeşiyle birlikte yoksulluk içinde geçer.
Küçük yaşlardan itibaren müziğe ilgi duyar. Ahmet'in müziğe olan ilgisini fark eden babasının aldığı bağlama ile altı yaşında müzik yaşamına başlar. Dokuz yaşındayken babasının çalıştığı fabrikada ilk konserini verir.

Yaz tatillerinde plakçılarda veya tanıdıkların minibüsünde çalışan Ahmet, bir süre yanında çalıştığı Başar ağabeyi tutuklanınca ilk bestesini yapar: "Bir Volkswagen alacağım, Adını 'Başar' koyacağım..."
Ahmet Kaya, Ruhi Su'nun plaklarını satın almaya ve 68 kuşağının özgürlükçü havasından etkilenmeye başlar. Babası fabrikadan emekli olunca aile ekonomik sıkıntıya düşer ve daha iyi bir yaşam için İstanbul'a göç ederek Kocamustafapaşa'ya yerleşirler.
DENİZİ GÖREN ÇOCUK
Ahmet Kaya bir süre işportacılık ve çıraklık gibi çeşitli işlerde çalışır. Bu dönemde küçük bir yerleşim yerinden büyük bir şehre taşınmanın ve alışmanın sıkıntılarını yaşar. Aynalar Belgeselinde İstanbul'a dair ilk izlenimlerini anlatırken, "Ben hayatımda ilk defa denizi gördüm ve 'Ne kadar büyük bir dere' demiştim." der. Sıkıntılarını aynı belgeselde şöyle dile getirir:

"Onlarla konuşmuyordum çünkü onlarla konuşamıyordum. Giyimleri başkaydı, konuşmaları başkaydı. Onlar gibi konuşmaya çalışıyordum. Mesela terziye gidip, onlar gibi pantolon diktirmeye filan başlamıştım. Terzinin yaptırdığı pantolonların üzerime uymadığını görüyordum.
Onlara yakışıyordu bana yakışmıyordu. Bir kız vardı bizim okulda; herkesin bir aşkı vardır, çocukluk aşkı. Bir gün gittim dedim ki: 'Biraz seninle konuşak beş dakika, kaçıyorsun hep...'
Bana dedi ki: 'Rica ederim.' Öyle bir ağrıma gitti ki: 'Ben de sana rica ederim,' dedim. Ben o zaman anlamını bilmiyordum, yani onu bir küfür zannettim."
16 yaşında yasak afiş basmaktan hapse girer. Daha sonra birkaç arkadaşıyla birlikte Halk Birimleri Derneği'nin çalışmalarına katılır. Bu çalışmaları sırasında çeşitli etkinliklerde bağlama çalmaya devam eder.

İLK ALBÜM İLK KAVGA
Takvim yaprakları 1 Mayıs 1977’i gösterdiğinde, Boğaziçi Üniversitesi'nde yapılan bir etkinlikte Ruhi Su ile tanışma fırsatı bulur. 1978 yılında Gelibolu'da askerliğini yapar. Bu arada orkestrada müzik çalışmalarına devam eder. Askerlik dönüşü Emine Kaya ile evlenir ve 1982 yılında kızları Çiğdem doğar. 
1980'li yıllar Ahmet Kaya için iyi başlamaz. İşsizlik ve parasızlık sebebiyle büyük sıkıntılar çeker. Eşinden ayrılır. Nihayet 1985 yılında Ağlama Bebeğim albümünü çıkarmayı başarır.

Ancak albüm derhal toplatılır. Kaya'nın yaptığı itiraz sonuç verir, Ağlama Bebeğim, Danıştay kararıyla serbest kalır.
ACILARA TUTUNMAK
Kısa bir süre sonra ikinci albümü Acılara Tutunmak çıkar. Edindiği toplumsal, siyasal duyarlılıkla üretmeye, peş peşe albümler çıkarmaya başlar Üçüncü albümünde, o sıralar tutuklu olan ve idamla yargılanan Nevzat Çelik'in 'Şafak Türküsü' şiirini besteler.

Böylece ülkenin gündemindeki idam cezaları ve hapishanelerde bulunan binlerce insanın ve onların ailelerinin içinde bulunduğu durumu şarkılaştırır. 'An Gelir' isimli dördüncü albümünde Atilla İlhan, Hasan Hüseyin ve Ülkü Tamer'in şiirlerini besteleyen Ahmet Kaya, yeni arayışlar içerisine girmiş, besteciliği ile ilgili kendisini epeyce geliştirmiştir.
İlk üç albümde aranjör olarak kendi çabalarının yanı sıra Sezer Bağcan, Oğuz Abadan gibi isimlerle çalışan Ahmet Kaya, dördüncü albümde Osman İşmen ile çalışmaya başlar. Bu beraberlik uzun yıllar sürecektir.

YORGUN DEMOKRAT 
Beşinci albümünde ünlü şairlerin yanı sıra yeni bir isimle, Yusuf Hayaloğlu'yla çalışmaya başlar. Hayaloğlu'yla beraberlik, Ahmet Kaya müziğinde uzun ve verimli bir çalışmanın başlangıcını oluşturur.
'Yorgun Demokrat' isimli bu albüm, gerek dönemi gerekse içeriği bakımından yine Türkiye'nin toplumsal gidişatına denk düşer ve 12 Eylül döneminin etkisini üzerinden atmaya çalışan milyonlarca insanın durumunu dile getirir.

1988 yılında sadece iki şarkının söz yazarlığını Hayaloğlu'nun yaptığı ve diğer sözlerin tanınmış şairlerin şiirlerinden oluşan Başkaldırıyorum Albümünü yapar. Ardından 1989 yılında sadece bağlama ve vokalin oluşturduğu konserlerinden bir derleme olan Resitaller-1'i yayımlar.
Aynı yıl Osman İşmen'in düzenlemesiyle, sözlerinin büyük çoğunluğunu Hayaloğlu'nun yazdığı İyimser Bir Gül'ü piyasaya çıkar. 1990 yılında Resitaller-1'in devamı niteliğinde olan Resitaller-2 albümü yayımlanır.

Aynı yılın Ekim ayında çeşitli şairlerin şiirlerinden oluşan Sevgi Duvarı isimli albümünü çıkarır. Şarkılarım Dağlara Albümü basılan 2.800.000 bandrolle rekor kırar.
O GECE…
Birçok albümünün toplatılmasının ve konserlerinin iptal edilmesinin yanı sıra, 10 Şubat 1999'da Magazin Gazetecileri Derneği'nin Princess Otel kongre salonunda düzenlenen ödül töreninde yılın en iyi sanatçısı ödülünü alır ve ödül konuşmasında "Ben bu ödül için İnsan Hakları Derneği'ne, Cumartesi Anneleri'ne, tüm basın emekçileri ve tüm Türkiye halkına teşekkür ediyorum.

Bir de bir açıklamam var: Şu anda hazırladığım ve önümüzdeki günlerde yayımlayacağım albümde bir Kürtçe şarkı söyleyeceğim ve bu şarkıya bir klip çekeceğim. Aramızda bu klibi yayımlayacak yürekli televizyoncular olduğunu biliyorum, yayımlamazlarsa Türkiye halkıyla nasıl hesaplaşacaklarını bilmiyorum" der.
Bunun sözleri üzerine salonda bulunanlar, Ahmet Kaya'yı linç etmeye çalışırlar. Kaya ve eşi salondan güçlükle çıkartılır.

Bu olayın hemen ertesinde, birkaç gün sonra, birinci sayfasında "Türkiye Türklerindir" ibaresi bulunan Hürriyet Gazetesi, Ahmet Kaya'nın 1993 yılında Berlin'de Kürt İşadamları Derneği'nin düzenlediği bir gecede verdiği konserin fotoğraflarını yayınlar.
Bunun üzerine "bölücü PKK örgütüne yardım ve yataklık yaptığı ve halkı ırk farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik ettiği" iddiasıyla hakkında İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde toplam 10.5 yıl ağır hapis istemiyle iki ayrı dava açılır.

HOŞÇA KAL GÖZÜM
Ahmet Kaya, Haziran 1999'da Türkiye'den ayrılır. Yargılamaların sonucunda toplam 3 yıl 9 ay ağır hapis cezasına çarptırılır. Ancak yurt dışında olduğu için hapse girmez. Daha sonra bu görüntülerin düzmece olduğu belirlenir.
Ahmet Kaya, 2000 yılında Hoşçakalın Gözüm isimli albümünün kayıtlarını yaparken, Paris'in Porte de Versailles semtindeki evinde bir gece kalp krizi sonucu hayatını kaybeder. Bu albümde Karwan isimli şarkıyı seslendirdi. Cenaze merasimi Paris Kürt Enstitüsü'nde yapılır.

Son röportajında “ben ölmeden önce anlaşılmak istiyorum” diyordu. Eski Türkiye’nin şairlerini, aydınlarını ve ozanlarını kurban verdiği o kötü hastalığı hatırlatmıştı. Bir daha Ahmet Kayaların vatan hasreti çekmeyeceği “Yeni Türkiye” için bestelenmiş sözleri adı başka, sanı başka Ahmetlerin dilinde şimdi.
Ahmet Kaya'yla ilgili hafızalarda kalan en vurucu konuşma ise; okuduğu şiir yüzünden hapis cezası alan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı cezaevine uğurlarken yaptığı konuşma oldu.
Bundan on altı yıl önce aramızdan ayrılan Ahmet Kaya bugün yalnız şarkıları ve türküleriyle değil yaşam felsefesi ve siyasi duruşuyla da hatırlanıyor. Demokratik mücadelenin bayraklaşan bir simgesi. Kahramanlar kahraman olmak için çıkmazlar yola. Nasıl inanıyorsa öyle yaşar. 
Ahmet Kaya’da düşündüğü ve inandığı gibi yaşadı. Zor zamanlarda söylenmesi zor olanı söyledi. Ahmet Kaya’nın şarkıları yeni bir Türkiye’nin doğum sancısı oldu. Ahmet Kaya ölümü, bundan on altı yıl önce vatanından uzakta hasret ve gurbet acısıyla karşıladı.