Akşam yazarı Emin Pazarcı bugünkü yazısında Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun bölücü terör örgütü yüzünden evlerini terk eden vatandaşlara nasıl bir 'Baba' duyarlılığıyla yaklaştığını yazdı. Başbakan oradaki vatandaşların ahırlarındaki hayvanların aç kalmaması için her gün yem verilmesi talimat verdiğini ifade etti.

İşte Pazarcı'nın o yazısı:

Bundan 3-4 gün önce ilginç bir olay yaşandı. Eşi Sare Hanım, Başbakan Ahmet Davutoğlu’na telaşla bir mesaj gösterdi…

BAŞBAKAN'IN ÖĞRENCİSİNDEN MESAJ

Mesaj çok uzaklarla, Malezya ile bağlantılıydı. Başbakan Davutoğlu’nun eski bir öğrencisinin eşine aitti ve Mardin’in Dargeçit İlçesi’nde yaşananlarla ilgiliydi. 
Aynen şu ifadeler yer alıyordu: 

"HAYVANLARIMIZI TELEF OLACAK"

“Dargeçit’te yaşananlardan dolayı apar-topar evlerini terk eden insanların ahırlarında yüzlerce hayvan var. Bunlar açlık tehlikesiyse karşı karşıyalar. Bir şeyler yapılması lazım. Çünkü böyle giderse telef olacaklar.” 

EFKAN ALA'YA TALİMAT

Başbakan, hemen telefonla İçişleri Bakanı Efkan Ala’yı aradı. Kendisine gönderilen mesajdan bahsetti. Gerekli talimatı verdi: 

-Bu şekilde terk edilmiş ahırlar veya ağıllar varsa tek tek açın. Oralarda ne kadar küçük-büyük baş hayvan varsa besleyin. 

DEVLET HAYVANLARA BİLE SAHİP ÇIKIYOR

Terör örgütü PKK, yakıp, yıkıyor. Şehirlere soktuğu ağır silahlarla büyük bir vandallık gösterisi yapıyor. Küçük yaşta çocukları asker ve polisin önüne sürüyor. Ürettiği kan ve gözyaşının üzerinden güç devşirmeye çalışıyor. Terörün siyasi uzantıları da bu barbarlığı ajite edip, algı operasyonlarına girişiyor. 

Devlet ise, bir yandan barbarlarla mücadele edip, kamu güvenliğini sağlamaya uğraşırken diğer taraftan ahırlarda terk edilen hayvanların aç kalmaması için bile çözüm üretiyor. 

Algı operasyonları bir yana, bölgenin çarpıcı gerçeği bu! Ve bu gerçeği, bütün toplum kesimlerinin, özellikle de bölgede yaşayan Kürt vatandaşların iyi bilmesi lazım. 

* * * 
Biliyorsunuz, Kobani olayları sırasında da bir dizi algı operasyonu yapılmıştı. Bölge insanına samimi bir şekilde el uzatan Türkiye Cumhuriyeti Devleti yerden yere vurulmuştu. 

KOBANİ'DEN GELENLERE DE SAHİP ÇIKMIŞTI

O günlerde de gerçekler ters-yüz edilip, toplumun önüne konulmuştu. 
Kobani gerçeği çarpıtılarak, yine kan ve gözyaşı üretilmeye çalışılmıştı. Çağrılar yapılmış, halk sokaklara dökülmüş, birbirine kırdırılmıştı. Başı taşla ezilerek öldürülen 16 yaşındaki Yasin Börü gibi pek çok canımız gitmişti. O günlerde de benzer bir olay yaşanmıştı… 

Bölgeye görevli olarak giden Faruk Çelik, bir gece vakti Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu arayarak, gelişmeleri aktarmıştı: 

-Kobani’den gruplar halinde gelenler sınıra dayandılar. Fakat yanlarında arabaları ve sürüleri de var. Ne yapacağız? 

GELENLERİN DE HAYVANLARINA SAHİP ÇIKILMIŞTI

Davutoğlu da yine aynı insani tavrı göstermişti: 

-Araçları içeri alın ve bir yerde park etsinler. Sürüler de girsin. Ancak iç bölgelere sokmayın, hastalık olabilir. Suriye’de rayiç fiyat neyse, bedelini ödeyip hepsi satın alın. Sonra da AFAD’a teslim edin. Tamamını kesip, Suriyeli mültecilere dağıtsınlar. 

Başbakan’ın talimatı yerine getirildi… 

Sürüler sınırdan içeri sokuldu. AFAD devreye girdi. Hepsinin paraları sahiplerine ödendi. Kesilen hayvanların etleri, Suriyeli mültecilere dağıtıldı. 
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Kobanililere tam bir “baba” tavrı gösterdi. Hem mültecilerin eline para geçti. Hem hayvanları telef olmaktan kurtuldu. Hem de Kurban Bayramı sırasında hepsinin midesine et girdi. 

Peki bugün Danimarka gibi devletler ne yapıyor? 
Ülkelerine gelen mültecilerin kendilerine yük olmaması için, ziynet eşyalarına el koymak amacıyla düzenlemelere gidiyor. İşte Türkiye farkı bu! 

Şimdi eğri oturup, doğru konuşalım. Hatırlayın, bütün bunlara rağmen o dönemde başta terör örgütü ve onun siyasi uzantıları olmak üzere belli çevreler tarafından her türlü nankörlük sergilendi. 

Kucağımıza oturanlar, sakalımızı yoldu! 

Bugün de Diyarbakır’ın Sur İlçesi başta olmak üzere, Güneydoğu’daki belli başlı bazı şehirlerde icra-i faaliyet eyliyorlar. Öylesine bir düşmanlık içindeler ki, tarihe bile saldırıyorlar. 

Türk-Kürt kardeşliğinin ve ittifakının sembolü olan Fatih (Kurşunlu) Camii’ni yakıyorlar. DAEŞ denilen kanlı örgüt, Suriye ve Irak’ta ne yapıyorsa, onlar da burada aynısını sergiliyorlar. 

Bir Başbakan’ın tavrına, bir de terör örgütü ile onun siyasi destekçilerinin yaptıklarına bakın!