8 yaşında Şehir Tiyatroları’na girdi ama asıl şöhreti Ata Demirer’le yaptığı evlilik ve birlikte rol aldığı ‘Eyvah Eyvah’ filmiyle yakaladı. İkili, biz onları mutlu zannederken boşanmaya karar verdi. Bu ayrılıkla ilgili pek çok şey söylendi. Peki ne kadarı doğruydu?  Özge Borak Hürriyet'ten Hakan Gence'ye anlattı...

Ata Demirer ile boşandınız ve o günden beri neden boşandığınız üzerine bir dolu şey yazılıp çizildi. Gerçekten kardeşinizin geçirdiği kazadan sonra hastane masrafları yüzünden mi kavga ettiniz?


- Hayır böyle bir şey yok.

Twitter hesabınızdan aldatıldığınıza dair tweet’ler atıldı... Aldatıldınız mı?



- Ben öyle bir şey yazmadım. Ekim ayıydı ve hesabım hack’lenmişti. Bu şubatın başında yine aynı şey başıma geldi.



Ata Demirer’le arkadaş kalabildiniz mi?



- Evet arkadaşız. Hiçbir derdimiz yok. Film çekimleri sırasında da birbirimize “Hayırlı olsun” dedik. Aramızda bir husumet yok. Özetle ayrıldık ve herkesin kendi hayatı var.



Ayrılık haberi herkes için şaşırtıcıydı. Daha birkaç ay önce birlikte geçirdiğiniz mutlu tatili okuyorduk.  Aşk nasıl bu kadar çabuk bitebiliyor?



- Buna cevap vermem.



Ata Demirer’le birlikte yazdığınız bir filmde oynayacağınız doğru mu?



- Birlikte film yazmadık ama vaktiyle böyle bir film için konuşmuştuk. Şu an çekilecek durumda değil. Tabii biz profesyoneliz. Neden oynamayalım?



Bekârlık sultanlık mıymış?


- Bu herkese göre değişebilir.



Bu ikinci evliliğinizdi. İki  boşanma erkeklere ve aşka bakışınızı etkiledi mi?



- Her ilişki ve her insan farklıdır, bu yüzden etkilemez.


Sifonu bile kendim tamir ederim


Her şeyin altından kalkacak kadar güçlü görünüyorsunuz, biraz da maskülen...



- Çocukluktan geliyor. Yaşadığımız ülkenin bizi zorla maskülenleştirmesi de olabilir. Aksi halde kendinizi koruyamazsınız gibi bir hava var. Aynı zamanda “Eşitiz. Erkeğin yaptığını da yaparım” duygusuna sahibim. Çocukluğumdan beri kendi işimi kendim hallederim. Evime çok az tamirci girmiştir. Sifonu bile kendim tamir ederim. Son birkaç yıldır özellikle kıyafetlerim ve makyajım değişti. Mesela şimdi “Rujsuz çıkmam” diyorum. Artık hem maskülen hem kadınsı olunabildiğini kabullendim.



Siyasete kafa yorar mısınız?



- Bireysel olarak. Ütopik bir barış anlayışım olduğu için her zaman muhalif duruyorum.



Nedir o barış anlayışınız?



-Yüksek oranda eşitlik. Bu da olabilecek bir şey değil.



Etek boyunu tartışmayalım artık


Uzun yıllardır ekrandasınız. Sansür sizi nasıl etkiliyor?



- Üzücü. Elbette televizyonu çocuklar da izliyor. Her şeyin bir dengesi olmalı. Ama sadece omuzları açık bir straplez bluz giydiğim için o sahnenin yeniden çekilip çekilmeyeceğinin tartışıldığını biliyorum. Etek boyunu tartışmayalım artık.



Bugün Dünya Kadınlar Günü. Bugünü kadına şiddetin gölgesinde kutluyoruz maalesef. Siz hiç şiddete uğradınız mı?




-Sözlü şiddete maruz kaldım.



Kimden?



- O kadarını söyleyemem! Kim olduğu önemli değil. Önemli olan bunu yaşamak. Evet tokat kötüdür ama sözlü şiddet de en az tokat kadar kötüdür.



İlk  aşk 6 yaşında



Yeni filminiz ‘Bana Adını Sor’da en yakın arkadaşına âşık olan bir kadını canlandırıyorsunuz. Yakın arkadaş büyük  aşk olabilir mi?



- Tabii neden olmasın? Canlandırdığım Yasemin yetimhanede büyümüş bir kadın. Beraber büyüdüğü en yakın arkadaşı aynı zamanda en büyük aşkı. Ama karşı taraf ona kardeş gibi yaklaşıyor. Sonra araya başka bir kadın daha giriyor. Ve üçlü hengâme başlıyor.



Sizi tavlamanın yolu ne?



- Benim kalıplarım yok. Hatta kalıpların dışında olan şeylerin daha güzel göründüğünü düşünebilirim. Anarşik bir yapım var. Toplum huzuru dışında da herhangi bir kurala uymam.



Çok sevgiliniz oldu mu?



- Hayır öyle bir yaşam tarzım olmadı.



Peki ilk aşk?



- Altı yaşımda yuvadaydım. Adı Efe’ydi ve benden üç yaş küçüktü.