TÜRKİYE Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, Eskişehir'de 2 haziran'daki Gezi Parkı protestoları sırasında uğradığı saldırı sonucunda 38 gün komada kaldıktan sonra yaşamanı yitiren üniversite öğrencisi Ali İsmail Korkmaz davasının 'Güvenlik' gerekçesiyle Kayseri'ye alınmasını eleştirdi. Feyzioğlu "Biz de Kayseri'ye gideriz. Bir hukukçu olarak davanın buradan gönderilmesiyle keşif, tanık dinlenmesi gibi vazgeçilmez faaliyetlerin sekteye uğrayabileceğini, yapılması gerektiği gibi yapılmayabileceğini düşünüyorum" dedi.
TBB tarafından 15-17 Kasım tarihleri arasında düzenlenen '2'inci Genç Avukatlar Kurultayı'nın açılış töreni Eskişehir Anemon Otel'de yapıldı. Açılış törenine Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, CHP Grup Başkan Vekili ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce, CHP Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt, Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç, TBB Başkanı Metin Fevzioğlu ile 44 ilden gelen baro başkanları, baro temsilcileri ile genç avukatlar katıldı.
ESKİŞEHİR AHALİSİ BU DAVA GÖRÜLÜYOR DİYE AYAKLANACAM MI?
Kurultay öncesinde basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Metin Feyzioğul, Ali İsmail Korkmaz davasının Kayseri'ye alınmasının Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna'nın isteği üzerine gerçekleştiğini söyledi. Feyzioğlu konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Davanın Kayseri'ye alınmasını mahkemeden talep eden Eskişehir valisidir. Eskişehir Valisi burada kamu güvenliğini sağlamakla görevli kişidir. Gezi olaylarında bastırılan veya bastırılmaya teşebbüs ederken şiddet uygulatmış, bundan çekinmemiş, kamu güvenliğini de bu şekilde sağladığını söyleyen bir kamu görevlisi. Ortada herhangi bir tehdit, tehlike, emare yokken davanın sadece bir valinin 'Böyle bir ihtimal vardır' cümleleriyle bulunduğu yerden alınması, yapılacak keşif, tanık dinlemesi gibi vazgeçilmez adli faaliyetlerde gerçeğin bulunmasını etkileyecek bir durum. Dolayısıyla burada devletin görevi kamu güvenliğini Eskişehir'de sağlamak idi. Eskişehir ahalisi bu dava görülüyor diye ayaklanacak mı? Veya burada isyan mı çıkacak. Hakimlerin üzerine baskı mı olacak? Bunlara dair hiçbir delil yokken dava alındı. Kayseri'ye giderse ne olur? Kayseri'de de bir mahkeme vardır Yollarda da hepimize açıktır. Biz de Kayseri'ye gideriz. Davanın aleniyetini etkileyecek şekilde yol kesmeler, otobüsleri çevirmeler vs. de olursa da bunu yapanlar sorumlu olur. Ben bir hukukçu olarak davanın buradan gönderilmesiyle keşif, tanık dinlenmesi gibi vazgeçilmez faaliyetlerin sekteye uğrayabileceğini, yapılması gerektiği gibi yapılmayabileceğini düşünüyorum. Bu sebeple zaten bir ceza davası, kural olarak suçun işlendiği yerde görülür. Bunu ortadan kaldırabilmek için çok somut gerekçeler olması lazım. Somut gerekçe olmadan böyle bir işlem yapıldı kanaatindeyim."
BU ZİHNİYET TÜRKİYE'DE TUTMAZ
Üniversite öğrencilerinin kızlı-erkekli aynı evde kalınması konusunda yöneltile soruyu da yanıtlayan Metin Feyzioğlu, devleti yönetenlerin insanların özel hayatlarını yönetemeyeceklerini söyledi. Fevzioğlu şunları kaydetti:
"Türkiye'de bu olayın yankılarını izlediğinizde doğrudan doğruya iktidar partisi içinde sağduyulu isimlerin de 'Yani bu kadar da olmaz artık', 'Bu bardağı taşırdı' ve 'Çizmeyi aştı' cümleleri birbirini takip etti. Demek ki son noktada aklın yolu bir olabiliyor. Bu doğrudan doğruya Türkiye'yi bölmeye, aileleri birbirine düşürmeye yönelik. Nitekim bazı basın yayın organlarında izlediğinizde şu cümleleler oluyor 'Evet şuanda evleri basmak için yeterli yasal dayanak olmayabilir, mahaleli baskı yapmalı. Kime baskı yapacak? Üniversite öğrencilerine. Bakın ben Türkiye'nin her yerini gezen bir kişiyim. O trajik, sorumsuz açıklamadan sonra o kadar çok ile gittim. Başörtülü, başı açık her kesimden, her siyasi düşünceden, her duruştan insanla bir araya geldim. Sizi temin ederim benden daha öfkeliler. Aynen şunu söylüyorlar 'Biz namusu bir siyasi partiden öğrenecek değiliz. Hiçbir siyasi parti milletimizin fertlerine nasıl namuslu olunacağını, nasıl ahlaklı olunacağını öğretme hakkına sahip değildir. Herkes kendi namusuna ahlakına bakar. Kimse kimsenin namusuna ahlakına bir şey söyleyemez. Çok açık, derinliklerde saklanmış olan totaliter, hayatın her zerresini yönetme eğiliminin artık içeride tutunamayıp dışarıya fırlamasıdır. Siyasi lider olarak devleti yönetme hakkına sahiptir ama devleti yönetirken de katılımcı demokrasiyi, çoğulcu demokrasiyi uygulamak zorundasınız. İnsanların özel hayatlarını ise hiçbir şekilde yönetemezsiniz, orta çağ zihniyetidir. Bu zihniyet Türkiye'de tutmaz Türkiye'de hiçbir şekilde bu olumlu yankı bulmaz. Bu maalesef Türk hukuk tarihinde ve siyasi tarihinde unutulmayacak bir yer edinmiştir."
ESKİŞEHİR SOKAKLARI CIVIL CIVIL,KIZLI ERKELİ İNSANLAR DOLAŞIYOR
Genç Avukatlar Kurultayı'nın açılış konuşmasını da yapan Metin Feyzioğlu, Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen'in Eskişehir'i yaşanabilir kent haline getirdiği söyledi. Feyzioğlu, "Eskişehir sokakları kızlı erkekli yaşıyor. Sokaklar feci durumda, cıvıl cıvıl. Kızlı-erkekli insanlar birbiriyle sohbet ediyor, geziyor, sokaklarda dolaşıyor, medeni ilişkiler kurulmuş, konuşuyorlar, birlikte aynı masada yemek yiyenleri de gördüm. Şöyle bir tavsiyede bulunmak istiyorum. Nasıl çağdaş olunmayacağını merak edenler ve planlayanlar Eskişehir'e gelsin tam tersini yapsınlar, ilkellik ne demek görürler" dedi.
ATATÜRK'E SALDIRIDA SABRIMIZIN SON NOKTASINA GELİNMİŞTİR
Eskişehir'de balmumu müzesini de gezdiğini anlatan Metin Feyzioğul, müzedeki Kurtuluş Savaşı yıllarına ait fotoğrafları da gördüğünü söyledi. Feyzioğlu, "O fotoğraflarda düşman askerleri bu vatanın topraklarını çizmeleriyle çiğniyordu. Bizim evlerimizin önünde, evlerimizden gasp ettikleri halıların üzerinde keyif yapıyorlardı. Fotoğraf makineleriyle zafer ve şımarık edalarla gülümsüyorlardı. Buradan 'Olmasaydı da olurdu' diye ilan veren vicdansızlara, Twitter'da büyük Atatürk'ü hırpalanmış, başı gözü yarılmış şekilde fotoğrafını yayımlayıp, 'İşte böyle' diye övünen şerefsizlere 'Olmasaydı da ne olurdu'yu merak ediyorlarsa, yüreklerinde gram vicdan varsa gitsinler bir tek fotoğrafa baksınlar ve olmasaydı başlarına ne geleceğini orada görsünler. Atatürk'e saldırıda sabrımızın son noktasına gelinmiştir. Atatürk'e saldırı Türk milletine saldırıdır. Türk milletinin kutsal bildiği bütün değerlere saldırıdır. Bu sabrımızın test edilmesidir. Artık son noktaya gelinmiştir. Bu nedenle Atatürk'e yönelik hiçbir saldırıya bu milletin kayıtsız kalması artık söz konusu değildir" diye konuştu.
AVUKAT SAYISI 82 BİNİ AŞTI
Türkiye'de 109 hukuk fakültesinin bulunduğu ancak onda birine yetecek kadar öğretim üyesinin olduğunu söyleyen Metin Feyzioğlu, avukat sayısının da 82 bini aştığını söyledi. Feyzioğlu şöyle konuştu:
"Bugün bana göre çok ciddi iki problemimiz var. Avukatın mesleki itibarı ve ekonomik sıkıntısı. Öncelikle sayımız kontrol edilebilir bir sayı değildir. 82 bindeyiz. Bu hafta 82 bin 400, haftaya 82 bin 800 olacağız. Ben her hafta 400 ruhsat imzalıyorum. Bu artık kontrol edilebilir olmaktan çıkmıştır. İkincisi eğitimimiz. 109 hukuk fakültesi var, 70 kadarı öğrenci almaktadır. 40 bin öğrencinin 10'da birini eğitecek hoca yoktur. Yaklaşık 5 bin stajyere sağlıklı, anlamlı bir staj eğitimi vermekten mümkün değildir. Ekonomik sıkıntının başında kuşkusuz sayısal çoğunluk vardır. 82 bin avukatla, bu ekonomiyle bu işin sürdürülemeyeceği ortadadır. Sürekli olarak artış mesleği sürdürebilirlik olmaktan çıkarmıştır. Ekonomik sıkıntısını avukatın, genel ekonomik sıkıntıdan ayrı düşünmek mümkün değildir. Genel ekonomide de İngiltere ve Fransa'yı örnek verenlere şunu duyurmak isterim. İngiltere'de, Almanya'da, Fransa'da hukuk devleti, hukukun üstünlüğü, insan hakları, demokrasi büyük bir zaaf içinde olsaydı yerli ve yabancı yatırımcılar Almanya'da, İngiltere'de, Fransa'da yatırım yaparlar mıydı? Bütün mesele yatırımları artırmaktır. Yatırımları artırmanın koşulu hukuki güvenliği sağlamaktır. Hukuki güvenliği olmayan yere yatırımcı gelmez. Yatırımcı gelmezse orada ekonomi canlanmaz. Ekonomik durgunluk, avukatın işsiz kalmasına sebebiyet verir."
ALİ İSMAİL'İN SALDIRIYA UĞRADIĞI YERE KARANFİL BIRAKTILAR
TBB Başkanı Metin Feyzioğlu ile kurultaya katılan 200 kadar avukat, açılış törenin ardından Ali İsmail Korkmaz'ın saldırıya uğradığı Kurtuluş Mahallesi Sanayi Sokak'taki yere kırımızı karanfiller bıraktı. Feyzioğlu burada yaptığı konuşmada "Eskişehir'de Ali İsmail'i koruyamadık. Ali İsmail'i unutmak, unutturmak söz konusu değil. Bu olayda eğer Eskişehir Barosunun çok değerli avukatları olmasaydı, Ali İsmail'in katilleri kurtulacaktı ve Ali İsmail'in katilleri diye tarihe geçecek sorumsuzlukla ifade edilmiş şu cümle kalacaktı: 'Arkadaşları öldürmüştür.' Meslektaşlarımız Ali İsmail'i, bazı sorumlu mevkideki sorumsuzların ifade ettiğinin aksine arkadaşlarının değil doğrudan doğruya bazı polislerin ve onların emir komutasındaki militanların öldürdüğünü ispatladılar. Devletin yapması gereken işi Eskişehir Barosu avukatları yapıtı. Bir dedektif gibi sorumluları tespit ettiler. Bu davada Ali İsmail'i bu sokakta, bulunduğumuz yerde acımasızca tekmeleriyle öldürenler ve yine bu sokakta öldürülmesi talimatını verenler en ağır cezayla mahkum edileceklerdir. Ama yarın Ali İsmail'in öldürülmesi emrini kim verdiyse sizi temin ediyorum ortaya çıkarılacaktır." HT(EK/AAA)(FOTOĞRAFLI)