Ergenekon davasında 16.5 yıl hapis cezasına çarptırılan Teğmen Mehmet Ali Çelebi'nin cep telefonuna İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde 'sehven' yükleme yapıldığı iddiasına ilişkin yargılanan polis memuru Hanefi Öpaydın beraat etti. CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan ile CHP Çorum Milletvekili Tufan Köse ve CHP Tekirdağ miilletvekili Emre Köprülü de duruşmayı izledi.
Duruşmanın ardından adliye önünde basın açıklamalarına izin verilen alanda Bülent Tezcan kararı değerlendirdi.
BİR ÇETENİN ÜZERİ NASIL ÖRTÜNÜRÜN ÖRNEĞİNİ HEP BERABER İZLEDİK
"Bizce bilinen bir sonuçla karşılatık" diyen Bülent Tezcan, "Sahte delil üretmeyle ilgili bir dava beraatle sonuçlandı. Mahkemenin beraat kararı vermesi bu suçun işlenmediği ve ortada bir çete olmadığı anlamına gelmiyor. Bugün bu davada bir çetenin üzeri nasıl örtünürün örneğini hep beraber izledik. Türkiye de çete kuranların gizli bir güç tarafından özellikle soruşturmalar kontrol edilerek beraat edildiği bir adalet sistemi oluşturulmuştur. Bunun en çarpıcı örneğini daha önce Deniz Feneri davasında görmüştük. Bugün de dijital delil yükleyen emniyet içerisinde bir dijital terör örgütünün nasıl aklandığını ibretle izledik" dedi.
TÜRK ADALETİ RUHUNU ŞEYTANA SATMIŞTIR
Ergenekon ve Balyoz davası gibi dijital sahte deliller üretilerek masum insanların mahkum edildiği bir adalet süreci yaşandığını savunan Tezcan, "Teğmen Mehmet Ali Çelebi'nin telefonuna sahte dijital kayıtların yüklendiği sabittir. Bu karar bu fiilin olmadığını ortaya koyan bir karar değildir. Ancak bunun bir çete işi olduğu açıkken soruşturma sürecinde bu çete ortaya çıkarılmamış tam tersine ortaya çıkarmamak için ellerinden gelen herşeyi yapmışlardır. Bu sahte delillere dayanarak Çelebi 16,5 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. Bütün bu sürece baktığımızda Türk adaleti ruhunu şeytana satmıştır. Bu soruşturmalar ve bu davalar, Türk adaletinin şeytana sattığı ruhunu geri almasının fırsatı ve imkanıydı. Ne yazıkki bu fırsatların bu şekliyle sanıkları kollayan ve çetelerin üstünü örten soruşturma ve davalarla hala adaletin ruhunu şeytana sattığı bir süreci yaşıyoruz" diye konuştu.
BU KARAR KAMU VİCDANINI RAHATLATAN BİR KARAR DEĞİLDİR
Ergenekon ve Balyoz davalarının hukuki vicdani ve ahlaki temelinin kalmadığını kaydeden Bülent Tezcan, "Beklentimiz önümüzdeki süreçte ortada bu suçun varlığı sabitken her ne kadar burada bir sanığın beraat ettirildiği bir dosya mevcut ise de soruşturmanın devam ettirilerek bu çetenin derhal ortaya çıkarılmasıdır. Türk adaleti şeytana sattığı ruhunu ancak böyle kurtarabilecektir. Bu karar kamu vicdanını rahatlatan bir karar değildir" diye konuştu.
BU DAVA "SEHVEN" DEĞİL "KASTEN" DAVASIDIR
Mehmet Ali Çelebi'nin avukatı Celal Ülgen ise "Polis teşkilatı içinde dijital delil üreten fabrikasyon delil üreten bir çete vardı. Beraat kararından sonra da bu çete var. Hiçbir şey değişmedi bu gerçeği hepimiz çok iyi biliyoruz. Koca bir polis teşkilatını suçlamak istemiyorum ama bu teşkilat içindeki çeteyi çözemiyorsa deşifre edemiyorsa ona yazıklar olsun diyorum. Bu çete sadece polis teşkilatı içinde etkin değil, adliye mekanızması içerisinde, savcılar ve yargıçlar üzerinde de etkili olduğunu görüyoruz. Görevimiz bu çeteyle mücadele etmektir. Demokrasiye giden temel yol budur" diye konuştu. Soruşturma aşamasında 6 savcının değiştiğine dikkat çeken baba Muharrem Çelebi ise “Sehven davası değil aslında bu davanın ismi kasten. Kasten davası. Bu dava sürecide bildiğiniz gibi 6 tane savcı değişikliği yapıldı. Acaba neden? Bu dosya neden 6 savcı değiştirdi. Neden Bu işlerin üstünü nasıl örtebiliriz ondan dolayı. Çünkü en hafif cezayı hangi savcı düzenleyecek bu amaçlandı. Bir çete örgüt var. Yakalayamıyoruz. Tam yakalama aşamasındaydık ama beraat kararı verildi" ifadelerini kullandı.
Türkiye Gençlik Birliği (TGB) üyesi bir grup da adliye önünde kararı protesto etti.