ŞEHİT YAKINLARI İLE AVUKATLAR ATATÜRK ANITI ÖNÜNDE AÇIKLAMA YAPTI Afyonkarahisar'daki cephanelik patlaması davasının duruşması sonrasında şehitlerin yakınları ve avukatlar, Vilayet Meydanı'ndaki Atatürk Anıtı önünde basın mensuplarına davayla ilgili açıklamalarda bulundu. 
YARGILAMA ADİL BİR ŞEKİLDE YAPILMIYOR
Şehit yakınlarının avukatlarından Altan Ulutaş adil bir yargılanmanın yapılmadığını öne sürdü. Ulutaş şöyle konuştu: "Dinlenen tanıklardan bir tanesi patlama olan cephanede kameraların bulunduğunu ve bu kameraların kayıt cihazının ve monitörlerinin olduğunu ifade etmiştir. Yaralı askerlere, basına veya başka kişilere bilgi veya beyan verilmesi halinde cezalandırılacaklarına dair kayıt imzalatılmıştır. Bu tanık beyanı ile sabittir. Yaralı askerlerin hastaneye kaldırıldıktan sonra odalarının önüne 2 ya da 3 nöbetçi konularak giriş ve çıkışları engellenmiştir. Kimseyle görüştürülmemiştir. Hiç kimsenin doğru söylemediğini belirten bir başka tanık ise dürüst açıklamaların yapılmadığını olayın çok farklı bir şekilde meydana gelmiş olabileceğini ifade etmiştir. Bir askerin patlamadan sonra kayıtlarının değiştirilmesi için özel olarak kayıt değiştirme işlemi yaptıkları ifade edilmiştir. Dün dinlenen ve olay yerinde ilk incelemesini yapan binbaşı olay yerinde cephanelik kapısını bulamadıklarını ifade etmiştir. Toprak analizi yapmanın gereksiz olduğunu ifade etmiştir. Kamera kayıtlarının tespitinin yapılmasının gereksiz olduğunu ifade etmiştir. Sanki olay yeri incelemeyle ilgili tanıklığı değil de bizim elde ettiğimiz delilleri çürütmek amaçlı ve oldukça uzun bir soluklu çalışmayla gelmiştir. Maalesef bu açıklamalar aileleri de rencide etmiştir. Olay yeri incelemesi yapan binbaşı işte basında çıkan ve bizim şehit dokusu üzerinde bulduğumuz bakın dikkatinizi çekmek istiyorum savcılık makamı bulmadı, mahkeme bulmadı sadece şehit aileleri tespit etti. Plastik patlayıcı kimyasalını, çukur açabilen kimyasalı. Bizim hiçbir olanağımız olmadığı halde biz bunu yaptık. Bugünde maalesef son sanık olan üsteğmen de duruşmalardan vareste tutulmuştur. Artık şehit aileleri kendi kendilerine duruşma yapacaklardır. Mahkeme etkin bir yargılama yapmamıştır, bilirkişi incelemesi yapmamıştır, sadece polise ve jandarmaya talimat yazarak oradan toprak numunesi aldırmıştır ve Adli Tıp Kurumu'na göndermiştir. Bizim talebimiz bu değildir. Bizim talebimiz uzman ve bağımsız bilirkişiler tarafından oranını kazılarak belirli katmanlardan, belirli yerlerden toprak alınması ve bunun analiz yapılmasıdır. Ben polisin veya jandarmanın nereden toprak aldığını bilmiyorum. Bunun sağlıklı olduğunu da düşünmüyorum. Mahkeme neden bu talebimizi kabul etmiyor? Bunu anlamakta güçlük çekiyoruz. Neden 2 sanığı önceki duruşmada vareste tuttu da diğer sanığı bu duruşmada vareste tuttu? Bu da soru işaretidir. Tanıklar, vareste tutulan albay ve binbaşı mahkeme salonunun arkasında saklanmaktadırlar. Bunu mahkemede de ifade ettik. Maalesef üzgünüz, yargılama etkin bir şekilde yapılmıyor, adil bir şekilde yapılmıyor."
HACİVAT-KARAGÖZ OYUNU OYNANIYOR
Şehit Piyade Er Onur Fikret Dülger'in babası Zekai Fırat Dülger de olayın üzerinden 17 ay geçtiğini söyledi. Dülger, "İlk duruşmada da söyledim. Bu duruşma sonrasında da söylüyorum; tamamen bir Hacivat-Karagöz oyunu oynanıyor. Yürütme ve Genelkurmay'ın elinde olan bir mahkeme heyeti var. Buradan gelen talimatlarla beraber olay sergileniyor. İşte dün gelen bilirkişiye incelemesini yapan binbaşı herkes ya hazırlıklı olarak gelmiş, sorular tamamen çanak sorudur. Önceden kendisine sorular verilmiş ve hazırlanmıştır. Her şey tamamen taraflıdır. Mahkeme heyeti taraflıdır. Yani olan bizim 25 tane çocuğumuza, şehidimize olmuştur, evlatlarımıza olmuştur. Burası Türkiye demekten başka bir şey diyemiyorum. Ne diyeceğimizi de şaşırıyoruz. Ülkenin başbakanı 'merak sahibi bir erin kurcalamasıyla' olduğunu söyledi. Ülkenin genelkurmayı 'kazadır' dedi. Ülkenin orman bakanı geldiği ilk gün 'kazadır' dedi. Zaten olayı şekillendirdiler. Ülkenin ana muhalefet partisi genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu; 'yüzde 99 sabotajdır' dedi. İkinci gün 'yüzde 99,5'dur dedi. Ama ondan sonra kayboldu. Bugün ben mahkeme başkanına soruyorum neden olayı Kılıçdaroğlu'na sormuyorsun? Bana bu olayda görgü tanığı olmadığını söylemektedir. Bu olay tamamen diğer astsubaylara veya ölen çocuklara kalacaktır. Tahmin ediyorum ki devlet başta istediği 12 trilyon liralık tazminatı bizden istemeyi düşünür, bu şekilde yola çıkar. 25 evladımızı alarak yok etmişlerdir. Bunun hesabını Başbakan dahil Genelkurmay başkanı dahil, ana muhalefet başkanı dahil bunlara hakkımızı helal etmiyoruz. Eğer inanan insanlarsa bunlar öbür dünyada muhakkak yakalarına yapışacağız. Muhakkak bunun hesabını soracağız. Eğer herkesin yüreği var ise çıksın burada her şeyi bize anlatsınlar. Bu olay niye oldu? Depodan 150-200 sandık kalkıp bir başka yere gidiyor. Bunlar Suriye'ye mi gitti? Başka yere mi gitti? Hiç bir şey bilmiyoruz. Sağlıklı bir açıklama yok" dedi.
Şehit astsubay Murat Düger'in babası Haydar Düger de "Biz şehit yakınları hep birlikte olacağız. Ne kadar suçlular mahkemeye intikal etmese de, gelmeseler de bu dava sonuçlanıncaya kadar hep beraber olacağız. Bizim yavrularımız gitti" dedi.
OLAYI ÇOCUKLARIMIZIN ÜZERİNE YIKACAKLAR
Şehit Faruk Ergenç'in babası Bekir Ergenç de "Bizim yavrularımız üzerinden siyaset yapan politikacılar nerede? Meclis araştırması istiyoruz. Önerge verilmesine rağmen AKP tarafından ret cevabı çıktı. Meclis araştırması için bir komisyon dahi kurmadılar. Bizim çocuklarımız bu kadar mı ucuza gidiyor? Arkamızda durmalarını istiyoruz. Suçluların acilen yakalanarak bilhassa tutuklu yargılanmaları gerekiyor. Korkuyoruz ki bizim yavrularımızın üzerine yıkacaklar bu olayı" diye konuştu.
PATLAMANIN OLDUĞU YERE ANIT İSTİYORUZ
Şehit Tolga Taştan'ın babası Ali Taştan ise, davayla ilgili hiçbir tutuklu sanığın kalmadığını, sanıkların da bundan sonraki duruşmalara katılmayacağını belirtti. Taştan şunları kaydetti: "Mahkeme tarafından sadece tutuklu sanık olarak üsteğmen bırakılmıştı. Son duruşmada o da tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştır. Biz şehit aileleri olarak mahkemeye katılacağız. Bildiğimizi anlatacağız. Biz bize karar vereceğiz galiba. Biz 5 Eylül 2012 tarihinden bu yana Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına, başbakanına ve meclisteki 550 milletvekiline sesleniyorum. Bu nasıl bir hukuk, nasıl bir adalet arkadaşlar. Bugün bizim çocuklarımız gitmiştir yarın sizin çocuklarınızın gitmemesi için bütün sivil toplum örgütlerine, şehit ve gazi dernek başkanlarına ve 75 milyon halkımıza sesleniyorum. Bizim yanımızda olmalarını istiyoruz, bizi yalnız bırakmasınlar. Bugün bizi yalnız bırakırlarsa yarın tek kaldıklarında bir şey yapamayacaklar. Bu patlamanın nasıl olduğunu neden açıklamıyorlar, bu patlamada hiç suçlu yok mudur? Hukuk olarak adalet olarak hiçbir güvenimiz kalmamıştır. Başbakan kendi oğlunu ifadeye dahi gönderemediği, hukuka ve adalete güvenmediğini biz 25 şehit ailesi olarak anne ve babalar olarak bizim çocuklarımız ölmüş olarak biz nasıl güveneceğiz hukuka. Bir başbakanın oğlu ifade vermeye gitmezse biz nasıl güveneceğiz bu devlete? Bir an önce meclis araştırma komisyonu oluşturulmasını ve suçlular var ise cezalarını çekmelerini istiyoruz.  Biz patlamanın olduğu yere bir anıt istiyoruz. Anıtı istememizin sebebi o bölge Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı Kara Kuvvetleri'nin yüz karasıdır. Çünkü patlamanın üzerinden 18 ay geçmesine rağmen bize bir açıklama yapamamışlardır. Patlamanın olduğu bölgenin TOKİ'ye verileceği söylenmektedir. TOKİ'ye verilmesini istemiyoruz. Bizim çocuklarımızın yüzde 95 parçası halen o bölgede. Çünkü bize boş tabut verdiler."