ANTALYA Baro Başkanı Alper Tunga Bacanlı, gelinen noktada, yasama ve yargının yürütme organı tarafından kuşatılmış durumda olduğunu ve bunun kabul edilemeyeceğini söyledi. Bacanlı, "Sadece kendi canımız yandığında hukuku anımsamak ve elimizde tuttuğumuz politik güç sayesinde hukuku şekillendirmeye çalışmaktan kaçınmalıdır" dedi.
Antalya Barosu, son dönemde yaşanan olaylar üzerine basın toplantısı düzenledi. Baroda gerçekleştirilen toplantıda konuşan Başkan Alper Tunga Bacanlı, Adli Kolluk Yönetmeliği'nde yapılan bir değişiklikle savcıların soruşturma dosyası üzerindeki egemenliğinin sona erdirilmek istendiğini ve Antalya Barosu'nun da dava konusu yaptığı düzenlemenin yürütmesinin Danıştay'ca durdurulduğunu ifade etti. Bu karar üzerine Danıştay'ın görev alanının daraltılmasının gündeme getirildiğini söyleyen Bacanlı, "İdari işlem ve eylemlerin yargı denetiminden çıkarılmasına yönelik düzenlemelerden kaçınılması gerektiğini, keyfiyetin Anayasa'ya aykırılık teşkil edeceğini önemle vurguluyoruz" dedi.
BU TAVRI ELEŞTİRİYORUZ
Genelkurmay Başkanlığı'nın özellikle Ergenekon ve Balyoz davalarıyla ilgili gündeme gelen kumpas iddiaları doğrultusunda suç duyurusunda bulunduğunu hatırlatan Alper Tunga Bacanlı, "Değişen konjonktüre bağlı, beş sene gecikmeli ve ayrıca İstanbul ve İzmir'deki askeri casusluk, Ankara'daki 28 Şubat davalarını kapsamayan bu tavrı açıkça eleştiriyoruz. Tutuklu vekillerin tahliye edilmelerini olumlu buluyor, tek tutuklu milletvekili Engin Alan'ın da bir an önce tahliye edilmesi gerektiğini ifade ediyoruz. Bu noktada Yüksek Mahkeme kararlarının süratle uygulanarak mağduriyetlerin önlenmesini talep ediyoruz. Terör suçundan yargılanan kişilerin serbest bırakılması karşısında, terörle mücadele eden subayların tutuklu kalması kamu vicdanını yaralamaktadır" diye konuştu.
138. MADDE ÖLMÜŞTÜR
Son yaşanan soruşturma savcılarına dosyadan el çektirilmesi, mahkeme kararlarının kolluk tarafından yerine getirilmemesi, Hatay'da durdurulan TIR'ın aranması yönündeki adli işlemin devlet sırrı gerekçesiyle engellenmesi gibi olayları eleştiren Alper Tunga Bacanlı, "TBMM Başkanı Cemil Çiçek'in ifadesiyle; Anayasanın 138. maddesi bu memlekette ölmüştür. Devlet sırrı anlayışı kozmik odanın aranmasında nedense dile getirilmemiştir. Yaşanan olayların temeli 5- 6 sene önce atılmış, bugünkü uygulamaları eleştirenler o tarihlerde maalesef sessiz kalmıştır" şeklinde konuştu.
KURTARICI ROLÜNE SOYUNMALARI SAMİMİ DEĞİL
Yasama ve yargının yürütme organı tarafından kuşatılmış durumda olduğuna ve bunun kabul edilemeyeceğine dikkati çeken Bacanlı şöyle devam etti:
"Sadece kendi canımız yandığında hukuku anımsamak ve elimizde tuttuğumuz politik güç sayesinde hukuku şekillendirmeye çalışmaktan kaçınmalıdır. Hiçbir argüman rüşvet ve yolsuzluğun üzerinin örtülmesini haklı kılamaz, meşrulaştıramaz. Yargının bu hale gelmesine, yüzlerce insanın mağduriyetine sebep olanların, göz yumanların, bugün kurtarıcı rolüne soyunmalarını samimi bulmadığımızı da ifade etmek isteriz. Gelinen noktada çağdaş dünya ve evrensel prensipler ışığında Türk yargısını yeniden yapılandırmalıyız. Özel yetkili mahkemeler, özel usul ve yetkiler yerine ihtisas mahkememelerine yönelinmeli, kişi hak ve özgürlüklerinin teminatı sağlanmalıdır."
ÜLKE VE YARGI YIPRATILIYOR
Toplantıda basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Bacanlı, emniyetteki görevden almaları, "Bu en açık tabiriyle yürütmenin yargıya baskı yapması, bir vesayet uygulamasıdır" şeklinde değerlendirdi. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) yapısına ilişkin değişiklik çalışmalarının ülke ve yargıyı yıprattığına işaret eden Bacanlı, bu uygulamalardan uzak durulması gerektiğini aktardı.
BAŞBAKAN'IN OĞLU DA OLSA GİDECEK
Herkesin yargıya saygılı olması gerektiğini ve kim olursa olsun ifade vermekten kaçınmaması gerektiğini kaydeden Bacanlı, "Başbakan'ın oğlu da olsa herkes gidecek. Yargıya güvenmek zorundayız. 'Yargı içerisinde çok ciddi bir tavır var, yolsuzluk soruşturması eliyle bize bir komplo yapılıyor' demek işi sağlıklı bir neticeye götürmez. Aynı yargı 2007'den bu tarafa bu uygulamaları ortaya koyarken neredeydi bu arkadaşlarımız? Bugün 'soruşturmanın gizliliği ilkesi ihlal ediliyor' diyenler, dün gencecik subayların arama yapıldığı evlerinde 'Uyuşturucu bulundu, porno cd'ler bulundu' diye subayların, albayların eşleri ve kızlarının namuslarına laf edecek kadar çarşaf çarşaf medyada soruşturmanın gizliliği ilkesinin ihlali yapılırken, bugün veryansın edenlerden tek bir söz dahi duymadık. Bu soruşturmalara, bu argümanlarla itiraz edenlerin samimi olmadığını düşünüyorum" ifadelerini kullandı.